Kürt halkı önderliğiyle kazanacaktır

Kürt halkı ve örgütleri, yurtsever güçler öz güçlerine, önderlerine ve direnişlerine güvendikleri ve uyanık oldukları sürece bütün süreçlerden daha güçlü çıkmayı başaracaklardır.

Bahçeli’nin Önder APO için yaptığı açıklamaların üzerinden uzun bir zaman geçtikten sonra DEM heyeti nihayet İmralı’ya gitti. Erdoğan yönetimi bu arada da Rojava üzerinde saldırılarını yoğunlaştırdı. Bir yandan da yoğun bir psikolojik savaş yürüttüler. Önder Apo’nun silah bırakma çağrısı yapacağını söyleyip kamuoyunda bir beklenti yarattılar. Rojava’yı düşürmek veya geniş alanları işgal ederek, kamuoyu baskısı yaratarak İmralı’nın elini zayıflatmak istediler. Bir yandan büyük bir düşmanlık, Kürtleri statüsüz bırakma, dünyayı onlara karşı arkasına alma çalışmaları bir yandan da Kürt Türk kardeşliği demagojisi ortalığı kapladı. İşte bu büyük çelişki ve düşmanlık gösterileri arasında heyet İmralı’ya gönderildi.

 Önder Apo daha önce açıklama yapmıştı. “Sorunu hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim” dedi. Devleti yönetenler 2015’te masayı devirdiklerinde, “Çözüm sürecini buzdolabına kaldırdık” demişlerdi. Ayrıca artık İmralı ve HDP gibi partilerin bir daha olası çözüm süreçlerinin dışında kalacakları konusunda ısrarlı açıklamalar yaptılar. Kürt halkının direniş iradesini kırmak ve umutsuzluk yaymak için inanılmaz bir karatma ve saptırma propagandası yürüttüler. “Gerillayı bitirdik, kıpırdayamaz hale getirdik. Bir tek gerilla kalana kadar mücadeleyi sürdüreceğiz” söylemini egemen kıldılar.

Rojava saldırıları ve kesif bir PKK ve “Teröre karşı mücadele” söylemleri altında İmralı’ya gittiler. Sözde Suriye’de kazanmışlardı, müttefikleri HTŞ Şam’a kadar gitmiş ve egemen olmuşlardı. Artık PYD ve SDG’yi bekleyen son, “ölümlerden ölüm beğen” olmuştu. HTŞ’yi adeta markaja aldılar. Onları da SDG’nin üzerine salmak ve Suriye’deki denklemin dışında atmak için olağanüstü çalıştılar.

Türk devletinin tercihi kesinlikle Kürtleri hiçbir sürece katmamaktı. Kürtler hak, hukuka sahip olur ve bir statüye kavuşurlarsa dünya yıkılacaktı. Bunu kendileri ve dünya için adeta bir felaket ve kırmızı çizgileri olarak ilan ettiler. Bu çalışmalar hız kesmeden devam ederken İmralı’ya gitmelerini tabii ki, çok dikkatli ve temkinli ele almak gerekiyor. İmralı’ya gitmeleri tabii ki bir rastlantı değil. Çok eleyip sık dokudukları bir değerlendirme sürecinden sonra gittiler. Dediğimiz gibi Önder Apo üzerinde büyük bir baskı kurarak, kamuoyunda silah bırakılacak diye üst boyutlu bir beklenti yaratarak heyetin gitmesine izin verdiler.

AKP-MHP’nin Kürtleri tanımaya ve haklarını iade etmeye hazır olduklarına veya zihniyetlerini değiştirdiklerine dair bir işaret yok. Onların asıl sorunu, Kürtlerin direnişlerini ve mücadelelerini bertaraf etmektir. 2015’ten günümüze kadar aralıksız büyük bir savaş ve saldırı konsepti uyguladılar. Ancak savaşla, saldırılarla istedikleri sonucu alamadılar. Ayrıca Suriye’de kendileri zafer kazanmış gibi sevinseler ve beklentilerini yükseltseler de Ortadoğu’da kritik gelişmeler devam ediyor. Sürecin nereye evirileceğini tam kestiremiyorlar. Erdoğan, Trump’ın kazanmasına çok sevinmişti. Trump’la anlaşır, Kürtlerin kökünü kazarım hesabındaydı. Ama Trump’ın da stratejisinin İsrail’in güvenliğini esas alacağı açık. Bunu görüyorlar. Bu açıdan eskisi gibi beklentileri yüksek değil, biraz da tedirginler. Bu açıdan Biden gitmeden, bu zaman aralığında Kürtlere Rojava’da vurabildiğim kadar vurayım, Trump geldiğinde elim güçlü biçimde masaya oturayım hesabında.

ABD’nin Irak ve İran’da ne yapacağı tam bilinmiyor. Ama oraları öyle rahat bırakmayacakları da biliniyor. Bu açıdan bölge kaygan ve kriz, gerilimlerle dolu. Bu açıdan Erdoğan ve Bahçeli Kürtleri olabildiği kadar kendi denetimlerine almak istiyor. İmralı’yı bu kadar gündem yapmaları da kesinlikle yaptıklarından pişman oldukları veya zihniyetlerini değiştirdiklerinden değildir. PKK ve gerillayı dağıtamadılar. Hedefleri Önder Apo’yu yalnız bırakmak ve güçten düşürmekti. Yıllarca ağır tecride aldılar. Yasaları ve bütün ahlaki ilkleri ayaklar altında aldılar. Ama olmadı, mecbur kaldılar ve İmralı’ya gittiler.

Bu görüşmelerden bir şey çıkar mı, ne kadar ciddiye almak gerek? Halkta devlete karşı büyük bir güvensizlik var. Önder Apo defalarca ateşkesler ilan etti. 2013’te olağanüstü çaba sergiledi. Büyün bir sabır gösterdi, olabildiği kadar esnek yaklaştı. Ama devletin tercihi ‘’Çöktürme Planı’’ oldu. Devletin sicili ve hedefi çok kötü. Ama Kürtlerin de gücü ve avantajları var. Onlar Kürtlerin umutlarını kırmak istediler. Kürtler de inatla ve büyük fedakarlıklarla direndiler. Bu savaş bir yerde irade kırma savaşına dönüştü. Kürtler her şeye rağmen ayaktalar ve iddialarını koruyorlar.

Kürt halkı ve örgütleri, yurtsever güçler öz güçlerine, önderlerine ve direnişlerine güvendikleri ve uyanık oldukları sürece bütün süreçlerden daha güçlü çıkmayı başaracaklardır. Devrimci güçler, sürece daha aktif katılmak ve etkili rol oynamak için harekete geçmelidirler.