Nejbir Siirt: Tutsakların direnişini sahiplenelim, başarma gücümüz var

PAJK Zindan Komitesi Üyesi Nejbir Siirt, "Önderliğimizin fiziki özgürlüğünü ve Kürt sorununda çözüm zeminini yaratacak gücümüz var" diyerek, tutsakların direnişini sahiplenmeye ve örgütlü mücadeleye çağırdı.

PAJK Zindan Komitesi Üyesi Nejbir Siirt, 'Abdullah Öcalan'a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm’ hamlesi ve tutsakların açlık grevi direnişine ilişkin ANF'ye değerlendirmelerde bulundu.

Nejbir Siirt, "Öncelikle ilk şehidimiz Haki Karer’den cezaevinde şehit düşen Cemal Tarhan’a kadar tüm şehitlerimizi selamlıyoruz. Ailesine başsağlığı diliyoruz. Anısını mücadelemizde yaşatacağımızı belirtiyor, Cemal Tarhan şahsında tüm şehitlerimize yönelik bağlılık sözümüzü yineliyoruz" diyerek konuşmasına başladı.

'TECRİT SÜRDÜKÇE ÇÖZÜM MÜMKÜN DEĞİL; MUHATAP ÖNDERLİĞİMİZDİR'

"Önderliğimizin özgürlüğü için başlatılan hamleyi değerlendirmeden önce İmralı’da sürdürülen mutlak tecrit politikasını vurgulamak gerekiyor" diyen Nejbir Siirt, şöyle konuştu:

"2023 yılı Önderliğe yönelik tecridin daha da şiddetlendiği bir yıl oldu. Önder Apo’dan 33 aydır hiçbir haber alınmıyor. İmralı’daki mutlak tecrit peş peşe verilen keyfi disiplin cezalarıyla daha da şiddetleniyor. Elbette İmralı’da uygulanan tecrit 33 ayla sınırlı bir süreç değil. Önderliğimizin 15 Şubat 1999’da esir alınmasından bugüne devam eden bir tecrit var. İmralı adasına gönderilmesinden itibaren özel tecrit uygulamaları devreye konuldu. İmralı mahkeme süreci ve sonrasındaki tüm uygulamalar sistematik tecrit politikasına paralel olarak gelişti. Adım adım uygulanan bu politikalarla Önderliğin halktan koparılması, tecridin normalleştirilmesi, kanıksatılması amaçlandı. Avukat görüşünden aile görüşüne Önderliğimizin görüşmeleri engellendi, yıllarca tek kişilik bir cezaevinde tutuldu. İmralı’da hiçbir cezaevinde olmayan politikalar yürütüldü ve dünyada bunun bir örneği yok. Son yıllarda ise keyfi disiplin cezalarıyla bu hukuksuzluk daha da katmerleşiyor. Bir disiplin cezası bitmeden sebebi dahi açıklanmadan yenisi veriliyor. Elbette Türk devletinin faşizan yöntemlerle devreye koyduğu bu tecrit politikasında komploda yer alan uluslararası güçler ve kurumları da pay sahibi. İşkenceyi önlemekten sorumlu CPT’nin İmralı’daki gözlemlerine yönelik raporu açıklamayıp, bu işkenceden sorumlu Türk devletine teslim etmesi de bunun en somut örneği.

‘Önder Apo’ya Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm' hamlesi, Türk devletinin tüm hukuku, insan haklarını hiçe sayarak uyguladığı bu tecride karşı Önderliğimizin fiziki özgürlüğünü sağlama amacıyla başlatıldı. Önderliğimize yönelik tecrit aynı zamanda Kürt halkının iradesinin tecrit edilmesi anlamına geliyor. Bu nedenle ‘Önder Apo’ya Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm’ adıyla düzenlenen kampanya aynı zamanda Kürt halkının iradesinin de özgürleştirilmesi kampanyasıdır. Önderlik de ilk günden itibaren İmralı’daki tecrit sisteminin tüm topluma yönelik olduğunu belirtmişti. Her geçen gün bunun gerçekliğini daha net görebiliyoruz. İmralı’daki tecrit politikasına paralel olarak dağda gerillaya, şehirde halkımıza karşı düşmanca, ahlaksızca topyekûn bir savaş yürütülüyor. Tecrit Kürt sorununun çözümünü de engelliyor. İlk olarak İmralı’da devreye konulan ağırlaştırılmış müebbet, yüksek güvenlikli cezaevleri gibi uygulamalar bugün diğer cezaevlerinde de yaygın olarak devrede. Buna ek olarak S tipi cezaevleri inşa ediliyor. Tecride paralel olarak Kürt halkına yönelik baskı ve zulüm de şiddetleniyor. Defalarca vurgulandığı gibi Kürt sorununun tek muhatabı Önderliğimizdir. Tecrit sürdükçe bu çözümün gerçekleşmesi mümkün değil. İmralı’daki tecrit Kürt sorununun çözümüne ve Kürdistan ve Ortadoğu’daki barışa yönelik tecrittir. Tecridin sürmesi Türk devletinin topyekün savaş konsepti ve soykırım uygulamalarının da devam etmesi anlamına geliyor. Bu savaştan sadece Kürt halkı değil, toplumun tüm kesimleri, kadınlar, çocuklar ve doğa da etkileniyor. Toplumun tümüne uygulanan bir kırım var. Bu savaş daha çok açlık, daha çok baskı, daha çok şiddet ve toplumdaki huzursuzluktur. Bu savaş politikası nedeniyle Türkiye yaşanmaz hale geldi, son yılların en büyük göçü yaşanıyor. Gençler bu ülkede kalmak istemiyor. AKP hükümetinin yolsuzluk, talan ve gasp politikalarından kaynaklı toplumda derinleşen açlık var. Kadın cinayetleri arttı ve devlet eliyle kadın hakları ve özgürlüğüne yönelik çok yönlü sistematik bir saldırı var. Toplumdaki tüm değerlere yönelik saldırı var. Her yönlü bir çürüme, gerileme var.  İnsan haklarında ihlal ve hukuksuzluk diz boyu. Dolayısıyla Türkiye’de derinleşen ekonomik ve siyasi krizin çözümü de bu savaşın ve tecrit politikasının son bulmasından geçiyor. Önderliğimizin belirttiği gibi Türk devletinin bu faşizan politikasından vazgeçmesi, çözüme şans verilmesi halinde Önderliğimiz bunu kısa sürede çözebilecek güce sahip. Kürt sorununun çözümü Önderliğimizin özgürlüğüyle gerçekleşebilir. Bu çözüm aynı zamanda Türkiye’deki ekonomik, siyasi ve demokrasi sorununun da çözümünü getirecek."

'SADECE TECRİDİN KALKMASINI DEĞİL, ÖZGÜRLÜĞÜ HEDEFLİYORUZ'

Bu hamleye büyük bir rol biçtiklerini vurgulayan Nejbir Siirt, şöyle devam etti: "Hamlenin şu ana kadar gelişim seyri de bu rolüne denk olarak gelişti. Toplumun tüm kesimleri ve dünyanın birçok ülkesinde bu hamleye destek verildi. Bugüne kadar yürütülen kampanyalardan farklı olarak İmralı’daki tecridin en çok gündeme geldiği ve evrenselleştiği bir sonuç yarattı. 74 merkezde eşzamanlı olarak tecride karşı gerçekleşen Önder Apo’yu sahiplenme eylemleri bunu ortaya koydu. Kampanyanın devam eden farklı etkinliklerinde de evrensel düzeydeki bu katılımı görebiliyoruz. İmralı’daki hukuksuzluğa yönelik tepkiler artıyor. Türk devleti ve komplocu güçlerin insanlık dışı tecrit politikası daha çok deşifre ediliyor. Bu kampanya çerçevesinde Önderliğimizin fikirleri de dünyaya yayılıyor. Düşmanın uyguladığı tecridin bir amacının da Önderliğimizin fikirlerinin engellenmesi olduğu düşünüldüğünde hamleyle birlikte tecridin bu duvarı da yıkılıyor. Yürütülen bu kampanyada sadece Önderliğe yönelik tecridin son bulmasını değil, Önderliğimizin fiziki özgürlüğünü de hedefliyoruz. Bu nedenle kampanyaya katılan, destek veren herkesin bu iddiayla çalışmasını da önemli buluyoruz."

'TUTSAKLARIN EYLEMİ ÇOK ÖNEMLİ VE ANLAMLI'

Tecrit politikası ile birlikte yıllardır Kürt halkına yönelik sürdürülen topyekûn bir savaşın olduğunu, halkın da varlık savaşı yürüttüğünü dile getiren Nejbir Siirt, şunları kaydetti:

"Bu varlığın gerekleri nedir?  Bu bir halkın dili, tarihi, kimliği, özgürlüğü, toprağı ve diğer tüm değerleridir. Bunların elimizden tümden alındığı bir dönemde PKK’nin kuruluşu gerçekleşti. PKK’nin kuruluşu tarihin bu baş aşağı gidişine bir müdahaleydi. Bu savaşım 50 yıldır kesintisiz sürüyor. PKK’nin tarihi destansı bir direnişle bir halkı var eden tüm değerlerin yeniden yaratılmasının tarihidir. Önderliğimizin İmralı’daki direnişi ve cezaevlerinde sürdürülen direniş de bu mücadelenin en önemli mevzilerindendir. PKK tarihinde cezaevleri bir onurlu direniş mirası yarattı. Düşmanın Kürt halkının iradesini teslim almak istediği esaret koşullarında ortaya konulan eşsiz direniş düşmana yönelik en büyük darbeydi. Cezaevlerindeki direniş mücadelenin her döneminde öncü rol oynadı. Mazlum Doğan, 14 Temmuz ve Dörtler'in direnişinde olduğu gibi düşmanın zulmüne karşı en etkili mevzi oldu. Sakine Cansız’da olduğu gibi Sara’nın işkenceciler karşısındaki direnişi tüm Kürt kadınına dağda düşmana karşı savaşmaları için büyük bir cesaret verdi. Kadın ordulaşmasının zeminini oluşturdu.

Bugün de 12 Eylül dönemini aratmayacak biçimde başta Önderliğimiz olmak üzere tüm cezaevlerinde ve adeta bir cezaevine dönüştürülen toplumda aralıksız olarak sürdürülen bir baskı, şiddet ve tecrit var. İmralı ve diğer cezaevlerinde faşizmin en kirli yüzünü gösterdiği günleri yaşıyoruz. Öyle bir faşizm ki Türk devletinin 12 Eylül darbe döneminden kalan anayasası dahi uygulanmıyor. Cezaevlerinde tutsaklar ölüme mahkûm ediliyor, işkencede katlediliyor ve son olarak Cemal Tarhan arkadaş gibi peş peşe şehadetler yaşanıyor. Yine infazları yakılıyor ve keyfi olarak cezaevlerinde tutuluyor, yoldaşlarımızın cenazeleri kutularda teslim ediliyor ve Kürt halkının mezarlarımız dahi bu zulme maruz kalıyor. Zindanlara yönelik kirli bir politika yürütülüyor. Ağır bir tecrit var, büyük bir baskı ve tehdit altında. Siyasi tutsakların iradeleri teslim alınmak isteniyor. Buna karşı güçlü bir direniş de var. Cezaevlerindeki PKK ve PAJK’lı tutsaklar da 27 Kasım 2023’te başlattıkları açlık greviyle başta İmralı tecridi olmak üzere tüm bu faşizan uygulamalara karşı tavrını ortaya koyuyor. Bu aynı zamanda Önderliğimizin İmralı tecridine karşı gösterdiği direnişi ve cezaevlerindeki direniş mirasını da sahiplenmedir. Tüm arkadaşların düşmanın bu zulmüne karşı duruşu oldukça önemli. Elbette direniş sadece açlık grevleriyle sınırlı değil. Düşünsel, iradi olarak verilen bir mücadele de var. Bu nedenle PKK/PAJK’lı tutsakların cezaevlerindeki direnişi çok anlamlı. 14 Temmuz’da faşizmin karanlığını yırtan cezaevleri bugün de bugün de Önderliğimize yönelik tecrit ve yeni baskılarla yeniden dayatılan bu karanlığı yırtmayı amaçlıyor. Açlık grevi düşmanın uyguladığı tecrit, Kürt sorununun çözümü ve cezaevlerinde yaşanan tüm sorunların çözümü için de önemli bir rol oynuyor. Bugün yine sürece öncülük ediyorlar. Bu direniş tüm mücadele alanlarını da etkiliyor. Açlık grevi eylemi irade ve kararlılık isteyen bir eylem. Arkadaşlar bunu en somut biçimde ortaya koydu. Bu direnişte fedaiyane bir ruh sergileniyor. Ama şu da önemli; fedaice ruh onurlu ve özgür bir yaşamı inşa etmek, korumak için gelişmeli ve düşmana karşı her yönüyle savaşılmalı. Başarısı için her adımı örgütlü, ortak kararla gelişmeli.  Bu yönüyle hamle aynı zamanda partileşme yani Önderlik ve partiyle bütünleşme hamlesidir. Önderlikle doğru yoldaşlığı geliştirme, çözümü, barışı ve Önderlikle özgür geleceği yaratma hamlesidir."

ADALET NÖBETLERİNİ SELAMLADI

Nejbir Siirt, Adalet Nöbetlerine de değinerek, şu değerlendirmeleri yaptı: "Bu hamle uzun bir süreci kapsayacak ve tecride karşı mücadele çok farklı eylemlerle ortaya konuluyor. Hamle çerçevesinde gerillanın dağdaki mevzilerinden şehre, sokaklara, cezaevlerine ve Kurdistan’dan tüm dünyaya yayılan bir direniş var. Düşmanın zulmüne karşı duran, özgürlükten, barıştan yana olan herkesin bu direnişte yer alması, tavrını ortaya koyması önemli. Ruh ve eylem birliği, direnişteki örgütlülük elbette hamlemizin başarısını belirleyecek en önemli faktörlerdir. PKK’nin kuruluşundan bugüne düşmanın zulmüne karşı en büyük silahımız halkımızın örgütlülüğü ve mücadelesi oldu. Bu birlik tüm engelleri aşıyor, kazanıyor ve başarıyı getiriyor. Tecridi kıracak olan da bu ruh ve örgütlülüktür. Kürt halkı ‘PKK halktır, halk burada’ sloganı ile serhildan sürecini başarıya ulaştırdı. Bugün de aynı ruhla Önderliğimizin özgürlüğü Kürt halkının özgürlüğüdür diyor, Önderliğe özgürlük ve Kürt sorununa çözüm istiyoruz.

'TÜM TOPLUM HAMLEYİ SAHİPLENMELİ'

Açlık grevleri bu hamlenin yeni bir aşamasını gösteriyor. Bunun hedefine ulaşması için dışarıdaki eylemlerle desteklenmesi gerekiyor. Bu yönüyle cezaevlerindeki açlık grevlerine destek amacıyla tutsak ailelerinin başlattığı Adalet Nöbeti eylemleri oldukça önemli. Fakat bunun tutsak aileleriyle sınırlı kalması, her yerde ve toplumun tüm kesimlerince desteklenmesi hamlenin başarısında da belirleyici olacak. Herkes yer almalı ve birbirini tamamlamalı. Açlık grevleri hamlenin daha kitlesel düzeye ulaşması için de güçlü bir zemin yaratıyor. Bunun değerlendirilmesi, cezaevlerinde tutsakların bu eylemine herkesin kendi eylemiyle ses vermesi gerekiyor. Her yaştan ve toplumun tüm kesimlerinden katılım olmalı. Tüm süreçlerde olduğu gibi kadın ve gençlerin öncülüğü de hamleyi daha çok güçlendirecektir. Gençler ve kadınlar dinamizm, yaratıcılık, bilinç ve enerjileriyle açlık grevi ve hamle çerçevesinde geliştirilecek tüm eylemlerin başarısına başarı katacak temel güçtür."

'FAŞİZME SON VERECEK TEK ŞEY ÖRGÜTLÜ MÜCADELEDİR'

PAJK Zindan Komitesi Üyesi Nejbir Siirt, son olarak şu mesajları verdi: "Düşmanın bu faşizan politikalarına son verecek olan tek şey örgütlü mücadelemizdir. Hamle bugüne kadar Kürt sorununun çözümü ve Önderliğin tecridinin son bulmamış olmasına yönelik bir öz eleştiri temelinde de ele alınmalı. Bugüne kadar hiçbir beklentiye kapılmadan öz gücümüzle ve direnişimizle mücadelemizi bugünlere taşıdık. Aynı kararlılıkla hamlenin hedeflerini gerçekleştirme, Önderliğimizin fiziki özgürlüğünü ve Kürt sorununda çözüm zeminini yaratacak gücümüz var. Bu iddia ile yaklaşarak gereklerini yerine getirirsek bu mücadele mutlaka özgürlük ve başarıyı getirecektir."