Newroz Uysal, konuşmasında Türkiye'de 25 yıldır İmralı Adası'nda tutsak olan Abdullah Öcalan'ın maruz kaldığı tecridin derinleştirilerek sürdürüldüğünü hatırlattı.
Newroz Uysal, "Milli İmralı Politikaları" değerlendirmesi yaparak, iktidarın bu politikalarla Abdullah Öcalan'ın çözüm hakikatinin topluma ulaşmasını engellediğini vurguladı.
İmralı'daki tecridin, Türkiye'deki hukuksuzluğun kaynağı olduğunu kaydeden Newroz Uysal, bu durumun 25 yıldır devam ettiğini ve iletişimsizlik halinin derinleştirilerek sürdürüldüğünü ifade etti.
Abdullah Öcalan'a verilen disiplin cezaları ve yasaklama kararlarının avukatlara tebliğ edilmemesini eleştiren Newroz Uysal, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi'nin 6 Eylül 2022 tarihinde aldığı tedbir kararının Türkiye tarafından uygulanmadığını belirtti.
AİHM'in Abdullah Öcalan'a ilişkin verdiği kararın neden sekiz senedir bekletildiğini soran Newroz Uysal, dünyanın dört bir yanından gelen avukat başvurularına dikkat çekti.
Newroz Uysal, konuşmasının devamında, dünyanın çeşitli ülkelerinde yapılan etkinliklerle Abdullah Öcalan'ın fikirlerinin tartışıldığını ve sahiplenildiğini vurgulayarak, Türkiye'nin bu gerçeği görmezden gelmemesi gerektiğini ifade etti.
Newroz Uysal ayrıca, Türkiye'deki demokratikleşme, barış ve özgürlük için tecridin kaldırılması çağrısında bulundu.
Newroz Uysal, konuşmasını, Türkiye'nin Kürt sorununun çözümü için hukuksuzluğu değil, Abdullah Öcalan'ın özgürlüğüne ses verilmesi gerektiğini vurgulayarak tamamladı.
Açlık grevlerine dikkat çeken Newroz Uysal, Türkiye'yi yoksullaştıran, toplumu bölen siyasetin bir kenara bırakılması ve Abdullah Öcalan'ın çözüm önerileriyle yüzleşilmesi çağrısında bulundu.
Newroz Uysal şöyle konuştu: “Sayın milletvekilleri, Türkiye'yi yoksullaştıran, toplumu bölen, düşmanlaştıran siyaseti bir kenara bırakıp ‘Barış ihtimalini bir haftada çözebilirim’ diyen Öcalan'ın gücüyle, sesiyle, hakikatiyle yüzleşin (…) Türkiye’nin Kürt sorununun çözümü adalet, eşitlik ve özgürlük temelinde gerçekten bu ülkede ortak bir gelecek inşası yapmayı düşünüyorsanız, Türkiye'deki demokratikleşmenin, barışın, refahın, özgürlüğün, adaletin önünü açmak istiyorsanız; insanlık suçu olan mutlak tecrit koşullarını ortadan kaldırmalı, Sayın Öcalan'ın bir sadece tecridini değil, özgürlüğüne kavuşması için her birimiz, herkes sorumluluk almalıdır. Siz sadece kendinize değil bir topluma, bir halka gece yapmayı düşünüyorsunuz ancak yedi dünyada, bugün ismini bile alamadığınız bilinmeyen bir ülkede bile Öcalan tartışılıyor, Öcalan konuşuluyor, Öcalan'ın fikirleri sahipleniliyor. Bizler de burada söylüyoruz ki gerçek çözüm, gerçek bir ortak gelecek için hukuksuzluğu değil Sayın Öcalan'ın özgürlüğüne, Sayın Öcalan'ın fikirlerine ses verin, mutlak tecridi bitirin.”