25 yılı aşkın bir süredir İmralı Ada Hapishanesinde tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan 39 aydır hiçbir haber alınamıyor. Avukat ve aile görüş hakkı elinden alınan Kürt Halk Önderi bir bütün olarak mutlak tecrit altında tutuluyor. İmralı’ya tek girme yetkisine sahip olan Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) ise İmralı’da yaşanan hukuksuzluk karşısında sessizliğini koruyarak bu tecride ortak olmaya devam ediyor.
Yaşanan bu hukuksuzluklar karşısında ise 10 Ekim 2023 tarihinde küresel çapta startı verilen “Abdullah Öcalan’a özgürlük Kürt sorununa siyasi” hamlesine farklı toplumsal kesimlerden destekler gelmeye devam ediyor. İmralı tecridine son verilerek Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü talep eden kesimler, aynı zamanda Kürt sorununun çözümü noktasında Abdullah Öcalan’ın rolünün önemine dikkat çekiyor.
Barcelona Otonom Üniversitesi Sosyologlarından Prof. Louis Lemkow, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın içinde bulunduğu tecrit koşullarını ANF’ye değerlendirdi.
‘TECRİT SİYASİ BİR BASKIDIR VE KABUL EDİLEMEZ’
İmralı tecridinin asla kabul edilemeyeceğini ifade eden Prof. Lemkow, “Abdullah Öcalan’ın içinde bulunduğu tecrit koşullarının hukuksal açıklanamayacağına inanıyorum. Bu tecrit bir bütün olarak siyasal bir baskı ve kabul edilemeyecek bir meseledir. Bu nedenden dolayı Öcalan’ın içinde bulunduğu koşullar bizim de gündemimizde” diye kaydetti.
‘TECRİT NORMALLEŞTİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR’
İmralı tecridinin normalleştirilmeye çalışıldığının altını çizen Prof. Lemkow, “Türkiye’de yaşanan bu tür şeylerin neredeyse normal olduğu fikrinden bahsediliyor. Dolaysıyla kabul edilemez şeylerin normalliğin bir parçası olarak görülmesi Türkiye dışındaki bizler için çok endişe verici” dedi.
‘TÜRKİYE’DE DEMOKRASİ EROZYONA UĞRUYOR’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük uygulamaların tamamen politik olduğunun altını çizen Prof. Lemkow, yargı eliyle siyasi sorunları çözmek istediklerini söyledi. Kurdistan’da yaşananlarla Katalonya’da yaşanan benzerliklere değinen Prof. Lemkow devamla şunları ifade etti: “Türkiye’de formel olarak demokrasi ama aslında baskıcı bir rejim var. Abdullah Öcalan’a dönük yapılan insan hakları krizi de bunun sonucu. Türkiye’de demokrasi bir erozyona uğruyor. Temel haklarda ve sivil özgürlüklerde bir azalma var. Bu İspanya'da da yaşanıyor. Siyasi sorunları çözmek için genellikle uygun bir yer olmayan yargı sistemi kullanılıyor. Bu bizim için büyük bir endişe kaynağı. Katalan ülkesinin bağımsızlığı için kampanya yürüten bağımsızlık yanlısı siyasi mahkumlarımız oldu. Katalan hükümetini örgütledikleri için hapsedildiler. Katalan bağımsızlığı için ‘yasa dışı’ bir referandum düzenlediler ve 12-13 yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Bu gerçekten inanılmaz ve kabul edilemez bir durum. Yani demek istediğim, bağımsızlık yanlısı hareketler hep terörizmle suçlanıyor”.
‘KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNDE KİLİT İSİM’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununun demokratik çözümü için kilit bir öneme sahip olduğunu vurgulayan Prof. Lemkow, “Abdullah Öcalan’ın Kürt sorunun çözümündeki rolü önemlidir. O büyük bir figür, büyük bir öneme sahip birisi. Kürtlerin taleplerini çok iyi temsil ettiğini düşünüyorum. Yani o önemli bir sembol ve figürdür. Bu çok net” diye ekledi.
‘ABDULLAH ÖCALAN ÖZGÜR OLMALI’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgür kalması gerektiğini kaydeden Prof. Lemkow, “Abdullah Öcalan serbest bırakılmalı, çünkü o ideolojisi ve talepleri nedeniyle mahkûm edilmiş. Bu da onun siyasi bir mahkûm olduğunu ortaya koyuyor. Demokrasiler bu tür durumlar kabul edilemez. Bu nedenle Öcalan özgür olmalı” dedi.