‘Rezerv alan ilanı’yla mülkiyet hakkı ihlal ediliyor

Hatay Barosu Başkanı Cihat Açıkalın, rezerv alanı ilan edilen alandaki mülk sahiplerinin 'kamu yararı' adı altında mülkiyet hakkının ihlal edildiğini, kimisinin kendi mülkünde devletin kıracısı durumuna düşürüldüğünü söyledi.

Hatay Barosu Başkanı Cihat Açıkalın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının rezerv alanı ilan edilen bölgeyi boş kamu arazisi gibi tanımladığını, ancak hepsinin vatandaşın tapulu arazisi olduğunu vurguladı. Kimsenin mülkiyet hakkına müdahale etmeyeceklerini iddia etmelerine rağmen tapu kayıtlarının hepsinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığının şerhinin varlığına dikkat çeken Açıkalın, “Hem hukuka hem de bilime aykırı. Yasa iptal edilmediği sürece vatandaşın açacağı idari davalarda sonuç almak zor. Anayasa Mahkemesi’ne dava açılması gerekiyor. Tüm muhalefet partileri, bu konu üzerinde acilen durmalı” dedi.

Resmi Gazete’de 9 Kasım’da yayımlananan 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun sonrasında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına bağlı Kentsel Dönüşüm Başkanlığı, Hatay’ın Antakya ve Defne ilçelerinde 207 hektarlık bölgeye yayılı 8 mahallenin "rezerv alanı" ilan edildiğini duyurdu. 50 bin kişinin taşınmazlarına itiraz yolu kapalı olarak devlet tarafından el konulmasının önü açıldı. 

KANUN MÜLKİYET HAKKINI İHLAL EDİYOR

ANF’ye konuşan Hatay Barosu Başkanı Cihat Açıkalın, rezerv alanı olarak ilan edilen alanın yerleşim yeri olduğuna ve buradaki evlerin büyük bölümünün Hatay'daki genel profilin aksine az hasarlı evler olduğuna dikkat çekti. Açıkalın, rezerv alanı ilan edilen alanda mülk sahibi olan insanların 'kamu yararı' adı altında mağdur edildiğini ve yasanın mülkiyet hakkının ihlali anlamına geldiğini belirtti. Hatay'a dair yeniden inşa imar planı henüz oluşturulmamışken, fizibilite çalışmaları tamamlanmamışken rezerv alanı tesbitlerinin ve buralara dair üretilecek projelerin dayanaksız olduğunun altını çizen Açıkalın, TOKİ'nin bölgeye yapacağı konutların vatandaşa yansıtıldığının aksine kendi evlerinin karşılığında değil, uzun vadeye yayılacak bir ödeme planıyla verileceğini ve bu konutların tapularının ödeme tamamlanana kadar devlete ait olmasının vatandaşı kendi arazisinde devlet kiracısı haline getireceğini söyledi.

TAPU KAYITLARININ TAMAMINA ŞERH KONULDU

"Mülkiyete el atmayacağız demişlerdi, tapu kayıtlarına bakılsın. El atılmış mı atılmamış mı” diye soran Açıkalın, şöyle devam etti: “Hepsinde şerh var. Orada evleri zarar görmemiş veya az hasar görmüş insanlar var. Onarıp evlerinde yaşamak istiyorlar. Ayrıca bu kadar büyük bir yıkımın yaşandığı bölgede önce bir zemin etüdü yapılmak zorunda, buna uygun bir imar planı çıkartıldıktan yapılaşmaya başlanmalı. Şu an Hatay'ın imar planı çıkmadığı için esasında hiçbir proje resmi olarak başlatılamaz. Zemin etüdü yok, ruhsat neye göre alınacak, binaların kat izinleri neye göre olacak? Kanun nereden bakılsa Anayasa'ya aykırı. Diğer bir husus da TOKİ eli ile rezerv alana yapılacak konutları bedava yapmıyor devlet. Sosyal devlet ilkesi bunu gerektirir ama bunlar yapılıp halka armağan edilecek konutlar değil. İnşaat maliyetleri dikkate alındığında bir ev için ödenmesi gereken rakam 1,5 milyon TL ve üzeri. Evini boyatmaya parası olmayan insanlar var. Nasıl karşılayacaklar? 'Ne zaman borcu öderler, tapusunu o zaman veririz' diyor Bakan. Yani insanlar kendi arazisinde yapılacak evin kiracısı olacak. Habertürk'teki programda soruldu, 'Diyelim ki kişi öldü, evi miras bırakabilecek mi?' diye sorulan Bakan, 'Bırakın da o kadarı da olmasın' diye yanıt verdi. Borcunu ödemeden vefat eden kişi evi mirasçılarına bırakamayacak bile."

İMAR PLANI OLMADAN HİÇBİR BİNA YAPILAMAZ

Depremlerin üzerinden 10 ay geçmesine rağmen enkaz kaldırma çalışmaları bitmemişken yapılacak toplu konutların 6-7 aylık bir sürede depremzedelere teslim edileceği gibi bir algı oluşturulduğunu ve Baro'nun usulsüzlüklere dair itirazlarının bu süreci geciktirdiğine yönelik iktidar partisi tarafından bir karalama kampanyası başlatıldığını söyleyen Açıklana, şunları ifade etti: “Seçimden önce Atatürk Caddesi'nde Asi Nehri'ne 30 metre mesafede toplu konut temeli attılar. Bakan Murat Kurum bile Asi Nehri'nden en az 300 metre mesafede temel atılmalı, diyordu. Şimdi o temelin üzerini kapatıp kazık çaktılar ve 'Kazık sistemi olmadan burada bina yapılamaz' diyorlar. Zeminde sıvılaşma var. O zaman neden bu temeli attınız? Rezerv alanında da aynı sıkıntılar yaşanacak. İmar planı bir şehrin kullanma kılavuzu gibidir. Kent yaşamının ve binaların nasıl olacağı, parkların ve bahçelerin nasıl olacağı imar planıyla belirlenir. İmar planın yok, inşaata nasıl başlayacaksın, izinleri nasıl alacaksın? Ruhsatları neye göre alacaksın? Bilimde ve hukukta bunun karşılığı yok. Hatay'ın kendi fay hattının daha kırılmadığını bundan 15 gün önce Naci Görür açıkladı, tekrar bir felaket yaşanırsa ne yapacağız? Bunu anlatmak lazım. Maalesef çadırlarında, sokaklarda üşüyen insanlarımızın iyi niyeti manipüle ediliyor. İnsanlara evlerini 8 ayda teslim edeceklerini söylüyorlar, depremin üzerinden 10 ay geçti daha enkazlar kalkmadı. Bu sorunun çözümü için Afet Yasası'nda 9 Kasım tarihli düzenlemenin değişmesi lazım. Bunu da yapacak olan muhalefet partileridir. Özellikle ana muhalefet partisinin Anayasa Mahkemesi'ne iptal davası açması lazım. Esas işi çözecek olan budur. Anayasa Mahkemesi'nden tedbir istenilebilir. Bunlar ivedi konular olduğu için Anayasa Mahkemesi de kararı geciktiremez."