Ségolène Amiot: Barışın ilk adımı Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşmasıyla olur

Kürt Sorununa Çözüm ve Tecride Karşı Uluslararası Parlamenterler Heyeti’nde yer alan Fransız Milletvekili Ségolène Amiot, “Barış koşulları yaratmanın ilk adımı Abdullah Öcalan’ın tecridinin kaldırılması ve özgürlüğüne kavuşmasıyla olur” dedi.

İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesi’nde mutlak tecrit altında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan 3 yıldır haber alınamıyor. Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının müvekkilleri Abdullah Öcalan için yaptığı sayısız başvuru her 6 ayda bir sistematik hale gelen “disiplin cezası” bahanesiyle reddedilirken tecridin derhal son bulması için 10 Ekim 2023 tarihinde dünya genelinde 74 merkezde başlatılan "Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm" hamlesi 4 aydır sürüyor.

‘ZİYARET İÇİN BAŞVURDUK, CEVAP ALAMADIK’

Kampanya kapsamında Avrupa’dan İstanbul’a gelen “Kürt Sorununa Çözüm ve Tecrit’e Karşı Uluslararası Parlamenterler Heyeti bir dizi ziyaret gerçekleştirdi. Heyetin içinde yer alan ve ANF’ye konuşan Boyun Eğmeyen Fransa Partisi Milletvekili Ségolène Amiot, delegasyon olarak İmralı Hapishanesi’nde mutlak tecritte tutulan Abdullah Öcalan’ı ziyaret etmek için Adalet Bakanlığı’na başvurduklarına ancak cevap alamadıklarına dikkat çekti.

‘KÜRTLERLE DAİŞ’E KARŞI VERDİKLERİ MÜCADELEYLE TANIŞTIM’

Kürt meselesiyle Kürtlerin Suriye’de DAİŞ çetelerine karşı verdikleri mücadele sayesinde tanıştığını belirten Ségolène Amiot, o zamandan bu yana Kürt tarihi, gündemi hakkında yoğunlaşmaya ve yaşananları öğrenmeye çalıştığını ifade etti. Terörist bir organizasyon olan DAİŞ’e karşı verilen mücadele ortadayken, bunun karşılığında Kürtlere yapılan muamelenin düşündürücü olduğunu belirten Ségolène Amiot, “Çünkü terörist bir organizasyon olan DAİŞ’e karşı savaşan Kürtleri Türk devletinin terörist ilan ederek bu söylemi kendi iktidarına muhalif olan kesimleri susturmak için kullandığını görüyoruz. Kürtlerin dili hâlâ inkar ediliyor; oysa bir dili yasaklamak, bir halkın etnik kimliğini, tarihini yok etmenin ilk adımıdır. Buna karşı mücadele eden siyasetçilerin de susturulmak için hapishanelere atıldığını biliyoruz. Sayın Abdullah Öcalan’a yönelik devam eden tecridin bu susturmanın en önemli ayağı olduğunu da görüyoruz” dedi.

‘TECRİT KALKARSA ÇÖZÜMSÜZLÜK VE BASKI DA KALKAR!’

1998 yılında Vali Claude Érignac’a suikast düzenlediği için hüküm giyen ve Fransa’daki bir hapishanede öldürülen bağımsızlık yanlısı Yvan Colonna dosyasını takip eden Ségolène Amiot, Colonna’nın hapishanedeki koşulları Öcalan ile benzer olmasa da, onun da yıllarca büyük baskı altında tutulduğunu söyledi. Bir lider ne kadar baskı veya tecrit altında tutulursa, onun yolunda yürüyenlerin de aynı baskı altında tutulduğunu dile getiren Ségolène Amiot, şöyle konuştu: “Eğer Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kalkarsa, Kürt meselesindeki çözümsüzlük de, siyasi tutsakların üzerindeki baskı da kalkar. Öcalan’ın üzerindeki tecridi uluslararası ölçekte ifşa etmek, bu tecridin kalkması için ses olabilmek, ne yapabileceğimizi konuşmak için buradayız. Çünkü şu anda tam bir iletişimsizlik durumu söz konusu. Unutmamak gerekir ki Sayın Öcalan 74 yaşında ve 25 senedir bir adada tecritte. Sağlık durumu, yaşayıp yaşamadığı bile bilinmiyor, ne avukatlarıyla ne de ailesiyle görüştürülüyor. Bu kaygı verici.”

‘MUTLAK TECRİT İŞKENCEDİR’

Mutlak tecridin bir işkence olduğunun altını çizen Amiot, bunun tolere edilecek bir durum olmadığını vurguladı. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri uygulaması gerektiğini kaydeden Ségolène Amiot, “Eğer Türkiye gerçekten iddia ettiği gibi demokratik bir ülkeyse o zaman böyle davranamaz. Çünkü demokratik bir ülkede muhalifler sözleri nedeniyle hapsedilmez, bir siyasi hükümlü 3 yıl boyunca mutlak tecritte tutulamaz” diye konuştu.

‘HUKUKSUZLUĞA AVRUPA KURUMLARI DA ORTAK’

Türkiye’nin uyguladığı bu hukuksuzluğa Avrupa’daki kurumların da ortak olduğunu vurgulayan Ségolène Amiot, “Eğer bu yaşananı bilmiyor olsalardı suç ortağı olmazlardı ama bildikleri halde susmaları onları bu hukuksuzluğa ortak ediyor. İşletilen cezasızlık durumu bu hukuksuz uygulamalara cesaret veriyor. O açıdan Avrupa Birliği’nin Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT), Birleşmiş Milletler (BM) ve buna göz yuman diğer kurumlar da bu tecrit işkencesinin ortağıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Öcalan hakkında verdiği umut hakkı kararı var ama burada esas olan kağıt üzerinde değil, pratikte nasıl bir yol izleneceğine bakmaktır” dedi.

‘AVRUPA’NIN SUSKUNLUĞU GÖÇ POLİTİKASIYLA ALAKALI’

Avrupa Birliği’nin İmralı tecridi konusunda ses çıkarmamasının bire bir göç politikasıyla alakalı olduğunu düşündüğünü belirten Ségolène Amiot, şunları kaydetti: “Suriye’den veya Afganistan’dan göçmenlerin Avrupa’ya geçişine fren ve filtre görevi gören Türkiye’ye karşı üç maymunu oynuyorlar. Sayın Öcalan Kürt halkının sembolüdür ve onu susturmak istemek bütün Kürtleri susturmaya ve yok etmeye çalışmaktır. Kürtlerin öfkesini büyüterek savaş koşullarını devam ettirmek istiyorlar. Halbuki tam tersi burada barışın koşullarını yaratmak için mücadele etmek lazım. Unutmamak gerekir ki barışın koşullarını yaratmak öfkenin ve savaşın koşullarını yaratmaktan daha zordur. Ancak barış koşulları yaratarak demokratik bir sisteme doğru gidilebilir. Bunun da ilk adımı, İmralı tecridinin kaldırılması ve Abdullah Öcalan ile diğer siyasi tutsakların özgürlüklerine kavuşmasıyla olur.”