‘Tecritle topluma ağır bedel ödetiliyor’
DEM Parti Milletvekili Kamuran Tanhan, tecrit sistemiyle özgürlükleri kısıtlanan, insan hakları alınan, yargısal/hukuki ve ekonomik krize sürüklenen topluma ağır bedel ödetildiğini söyledi.
DEM Parti Milletvekili Kamuran Tanhan, tecrit sistemiyle özgürlükleri kısıtlanan, insan hakları alınan, yargısal/hukuki ve ekonomik krize sürüklenen topluma ağır bedel ödetildiğini söyledi.
DEM Parti Milletvekili Kamuran Tanhan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik mutlak tecrit/iletişimsizlik sorunun sadece kişiye özel olmadığını ve tüm toplumun etkilendiğini belirterek, tecride karşı cezaevlerinde ve farklı kulvarlarda yürütülen mücadelenin toplum tarafından sahiplenilmesi gerektiğini kaydetti.
ANF’ye konuşan DEM Parti Mardin Milletvekili Kamuran Tanhan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik kesintisiz tecrit/iletişimsizliğin, Kürt sorununun çözümsüzlüğünde bir tıkanmaya neden olduğunu söyledi.
Tanhan, İmralı’da Abdullah Öcalan’ın şahsında hukukun 25 yıldır rafa kaldırıldığını ve kendisine yönelik tüm kararların siyasi intikam duygusuyla devreye konulduğunu belirterek, “Mutlak tecrit kişiye özel bir uygulama olarak görülemez. Herkes tarafından Kürt sorununun baş müzakerecisi ve temel siyasi aktör olarak kabul edilen Öcalan’a uygulanan bu insanlık dışı sistem, topluma dönük politik, ekonomik, sosyal ve hukuki boyutları açısından ciddi anlamda olumsuz yansımaları olan bir tecrit sistemidir” dedi.
YENİ YASALAR UYDURDULAR
Tecrit sisteminin İmralı’dan başlayarak bütün cezaevlerine yayıldığını ve bu durumun hükümetin Kürt sorununa bakışının bir yansıması olduğunu ifaden eden Tanhan, şunları söyledi: “Tecrit sisteminin İmralı’dan başlayarak bütün cezaevlerinde hayata geçirilmesi bu bağlamda tesadüfi değildir. 2000’li yıllarda F Tipi cezaevleri ile tartışılmaya başlanan hücre tipi cezaevleri, tam bir izolasyonu hedefleyen yeni model ve versiyonlarıyla hızla yaygınlaşmaktadır. Y Tipi, S Tipi ve Yüksek Güvenlikli Hapishaneler olarak adlandırılan bu cezaevleri, insanın psişik ve fiziki yapısı üzerinde ciddi tahribatlara yol açmaktadır. Tutuklu ve hükümlüleri dış ortamdan yalıtarak yalnızlaştırmayı, iradesini parçalayarak yok etmeyi, ruhsal ve bedensel olarak yavaş ve sessiz bir imhayı hedefleyen bu yapılar, ‘tek kişilik odalar’ şeklinde kurgulanmıştır. Cezaevlerinde bu dönüşümün en ağır biçimiyle ilk uygulandığı mekân olan İmralı Ada Hapishanesi, tecride dayalı yönetme tekniklerinin de geliştirildiği yerdir. Hatta tecrit sisteminin denendiği yer olmakla birlikte muhalif tüm topluma uygulanmak istenilen asıl amaçtır denilebilir. ‘Öcalan Yasaları’ olarak bilinen ve binlerce mahpusu etkileyen hukuki olmayan yasal düzenlemeler de bu bağlamda ele alınmalıdır. Öcalan’ın şahsına yönelik yapılan hukuki düzenlemelerin başlıcası ise, koşullu salıverilme hükümlerinin uygulanmaması ve ölünceye kadar ceza infaz kurumunda kalması yönündeki kanuni düzenlemedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 18 Mart 2014’te İmralı’da tutulan Öcalan’a şartlı tahliye olmaksızın ömür boyu hapis cezası verilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3. maddesinin ihlali olduğuna hükmetmiştir. Bu ihlal kararının gereği yerine getirilmediği gibi İmralı’da fiili olarak devreye konulan birçok uygulama daha sonra kanunlaştırılarak cezaevlerine yayılmıştır. Bu bağlamda Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda (CMK) yer alan avukat-müvekkil görüşmesini sınırlayan çok sayıda hüküm ve düzenleme, uygulanan tecrit sisteminin birer yansımasıdır. Mahpusların, ziyaretçileriyle görüşmelerinden, telefon ve iletişim haklarından menedilmesine kadar çeşitli iletişim araçlarından yararlandırılmamaları gibi çok sayıdaki uygulama ilk olarak İmralı Cezaevi’nde devreye sokulmuştur.”
EKONOMİK FELAKETE DE GÖTÜRDÜ
Tanhan, Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit koşulların esnetildiği ve çözüm sürecinin devam ettiği süreçte Türkiye’de refah ve huzur ortamın oluştuğunu hatırlattı. Yaşanan çatışmalı süreçlerden kaynaklı Türkiye’nin ciddi bir ekonomik çıkmaza girdiğinin altını çizen Tanhan, şu tespitlerde bulundu: “2013’te en yüksek seviyeye çıkan milli gelir, tecridin ağırlaştırılması ve çatışmalı sürecin başlamasıyla düşüşe geçmiştir. ‘Bir merminin fiyatını biliyor musunuz?’ anlayışının yarattığı son 40 yıldaki ekonomik maliyetin trilyon dolar ölçeklerinde olduğu tahmin edilmektedir. Kürt sorununun çözümü ve çatışmaların bitirilmesi için baş müzakereci olarak siyasi pozisyonunu koruyan Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit politikası ekonomik krizi derinleştirmektedir. Öte yandan İmralı’da uygulanan tecrit, siyasi bir yönetim tekniğine de dönüşmeye başlamıştır. Bir yönetim tekniğine dönüşerek toplumsallaşan tecrit özgürlüklerin kısıtlanması, insan hakları ihlallerinin artması, yargısal-hukuki ve ekonomik krizlerin baş göstermesinin altındaki temel sebeptir.”
TUTSAKLARIN EYLEMİNE SAHİP ÇIKALIM
Tutsakların, aile, telefon ve avukat görüşmelerine çıkmama ile mahkemeleri boykot eyleminin tüm toplum tarafından benimsenmesi ve bu konuda toplumsal duyarlılığın ön planda olmasının önemini vurgulayan Tanhan, şöyle devam etti: “Cezaevleri ile birçok yerde ‘Adalet Nöbeti’ eylemleri gelişiyor. Bu toplumsal bir ihtiyaçtır. İmralı’ya özgün devreye konulan tecrit sistemi, tüm topluma uyarlanmıştır. Tüm toplum bu tecrit sisteminden etkileniyor. Cezaevlerinde yaşanan mağduriyetlerin daha da ağırlaşmaması için toplumun bu eylemlere karşı duyarlı olması gereklidir. Cezaevlerinde sıkça insan hakları ihlali geliyor. Bu ihlallerin yaygınlaşmaması için toplumsal olarak bir mücadele içinde tutsakların yanında olmamız gerekiyor. Kürt sorununun çözümü, hukuk uygulanması için başlatılan bir eyleme hepimizin duyarlılık içinde sahip çıkmamız gerekiyor.”
MECLİSİ KOMİSYONU İMRALI’YI İNCELEMELİ
Tanhan, Abdullah Öcalan’ın üzerindeki ağır ve mutlak tecrit/iletişimsizlik durumunun tüm toplumu ilgilendirdiğini kaydederek, şu çağrıyı yaptı: “Milyonlarca insanın haklı ve meşru talebi olarak Kürt sorununun adalet, eşitlik ve özgürlük temelinde barışçıl ve demokratik yollarla çözülmesi, Türkiye'nin demokratikleşmesinin önünün açılması ile halkların toplumsal barış talebinin hayata geçirilmesi adına İmralı’da uygulanan ve tüm topluma uygulanan tecridin sonlandırılması artık bir zarurettir. Bu bağlamda, mevcut siyasi otoritenin bahsi geçen sorunların çözümünde irade ortaya koyamadığı konusundaki toplumsal endişenin giderilmesinden bahisle Türkiye Meclisi’nin tecrit koşullarının hüküm sürdüğü İmralı cezaevini yerinde incelemesi, tecridin Türkiye’deki sosyal, siyasal, ekonomik, hukuki gelişmelere etkilerini ve diğer tüm boyutları ile sonuçlarını açığa çıkarması, çözüm yollarını belirlemesi amacıyla bir araştırma komisyonu kurması gerekmektedir.”