Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin kadın grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.
Toplantıya Barış Anneleri İnisiyatifi üyeleri, katledilen Deniz Poyraz’ın annesi Fehime Poyraz ve Mêrdîn, Êlih ve Xelfetî (Halfeti) belediyeleri eşbaşkanları ile çok sayıda kadın katıldı. Kadınlar zılgıtlar eşliğinde “Kayyımlar gidecek, biz kalacağız” ve “Jin, jiyani azadî” sloganları attı.
Tülay Hatimoğulları, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’ne işaret ederek, “Dominik’ten Rojava’ya, İran’dan Hindistan’a, Şili’den Filistin'e ve dünyanın dört bir yanında biz kadınlar erkek egemen kapitalist sisteme karşı özgürlük mücadelesi veriyoruz, vermeye devam ediyoruz” dedi.
Tülay Hatimoğulları, “Jin, jiyan, azadî” sloganına dikkat çekerek, kadınların verdiği mücadele ile bu sloganın tüm dünyaya yayıldığını söyledi. Kadın katliamlarına da işaret eden Tülay Hatimoğulları, “Sevgili kadınlar; bizler her gün katlediliyoruz. Sadece 2024 yılında 395 kadın erkekler tarafından katledildi. Ekim ayında 48 kadın katledildi. 23 kadının ölümü ise şüpheli. Oysa bu ölümlerin failleri şüpheye yer bırakmayacak şekilde erkek egemen düzenin ta kendisidir. Erkek düzeni çetelesi son 14 yılın en yüksek oranını gösteriyor. Rojin Kabaiş şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Dosyaya gizlilik kararı aldırdılar. Otopsi raporu avukatları ve ailesiyle paylaşılmadı. Yandaş medya tarafından servis edildi” diye belirtti.
'KAYYUM KÜRT VE KADIN DÜŞMANLIĞIDIR'
Tülay Hatimoğulları, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz bir kişi daha eksilmek istemiyoruz. Devletin ve erkeğin lügatında şüpheli bir şekilde öldürülmek, kaybettirilmek ardımızdan ‘İntihar etti' denilerek failimizi bırakılsın istemiyoruz. Bizler, örgütlenerek mücadele ederek bunlarla baş edebiliriz. Bunun dışında bir seçeneğimiz yok. O nedenle bizler bu şiarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Her yerde her alanda örgütleneceğiz.
İktidar, en temel hakkımız olan seçme ve seçilme hakkımızı kayyum atayarak elimizden almaya kalkışıyor. Biz buradan bir kez daha tekrarlıyoruz; kayyum anayasaya, Avrupa özerklik şartına, Venedik Komisyonu kararlarına aykırıdır. Yurttaşın seçme ve seçilme hakkının gasbı demektir. Seçimi boşa düşürmek demektir. Yargı polis eliyle yapılmış bir siyasi darbedir. Sen kendini seçemez, kendini yönetemezsin demektir. Kayyum Kürt düşmanıdır, kadın düşmanıdır, muhalif olan herkesin düşmandır. Kayyum eşbaşkanlık sistemimize yönelik bir saldırıdır.
Kayyumların bugüne kadar ilk icraatları ne oldu biliyor musunuz? Kadın merkezlerimizi, daire başkanlıklarımızı ve müdürlüklerimizi kapatmak oldu. Belediyelerimizde devreye koyduğumuz kadınlar için ücretsiz ulaşım hakkı için JinKart uygulamasını Mardin'de durdurdu. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü kapsamında belediyenin hazırladığı bütün programları iptal etti.
Batman kayyumunun ilk işi; çok dilli hizmet veren web sitesini kapatmak oldu. Hani bunlar ‘Kürtler kardeştir’ falan diyorlar. Kardeşlikleri buraya kadar. Kürtçeye tahammülü olmayan bu anlayış aynı zamanda anadilde eğitim veren Beybun Kreş Merkezi'nin çalışmalarını durdurdu. Yine Kadın Danışmanlık Merkezi'nin başına erkek atadılar. Halfeti kayyımı kadın politik müdürü yerine yine erkek atadı. Kayyım, kadının bedenine, kimliğine, emeğine, yöneltilen erkek şiddetinin kadın kentlerine yöneltilmiş halidir. Biz kadınlar; 'Eşbaşkanlık eşit temsiliyet mor çizgimizdir' demeye devam edeceğiz.
İktidar merkezi bütçede toplumsal eşitsizliğini yeniden üretiyor. Halktan, emekçiden, kadınlardan, gençlerden neredeyse onları görmeyen bir şekilde bir bütçe hazırlığı içine girmiş durumdalar. Bakın 2025 yılı bütçesinde her kadın için düşen pay 139.3 TL. Bunun neyini harcayacağız. Bunun neyiyle kadına yönelik şiddete karşı mücadele edeceğiz. Artan erkek şiddetine karşı şiddetin önlenmesi için gerekli sığınaklar artık yapılmıyor.
İMRALI TECRİDİ
Kürt sorunu yoktur diyenlere bir kez daha buradan altını kalın kalın çizerek ifade ediyorum: Bu ülkede ve bölgede Kürt sorunu vardır. Son günlerde devam eden tartışmalarda bizler bu konudaki sözümüzü her fırsatta ifade ettik. Burada bir kez daha altını çizmek isterim. Biz DEM Parti olarak demokratik zeminde onurlu bir barıştan yanayız. Bunun için İmralı tecridi derhal kalkmalıdır, Sayın Öcalan özgürlüğüne kavuşmalıdır. Sayın Öcalan özgürlüğüne kavuşmalı, hem ülkemiz ve hem de bölgemizin barışı için yapacak çok şey olduğunun altını ısrarla çizdik.
Değerli kadınlar, sarayda kulağına üfürüleni mürekkebiyle yazan Sayın Öcalan’ın gücü ve iradesine dair fitne üretmeye çalışan kalemler var. Bu fitne siyaseti yıllardır deneniyor. Ama beyhudedir. Başaramazlar. DEM Parti’nin çözümden yana olmadığını söyleyenler; bu yalandır. Bu bize atılmış bir iftiradır. Bu fitne çabasıyla neyi amaçlıyorsunuz? Kimin adına konuşuyor, kimin kelimelerini yazıyorsunuz? Bu dil nefret dilidir. Kimse çözümsüzlüğün faturasını bize DEM Parti’ye kesemez. Bu komplo teorilerine ve yaklaşımlarına Türkiye halkının karnı toktur. Onurlu bir barış ve demokratik çözüm için mücadelemizi dün nasıl kararlı bir şekilde yürüttüysek bugün de aynı kararlılıkla yürütmeye devam edeceğiz.
MHP Genel Başkanı bugün yine bu kürsüde bu konuyla ilgili değerlendirmeler yaptı. Herkesin bilmesi gerekir ki Kürtler de bizler de Washington’da, Moskova’da sınır ötesinde askeri operasyon için vize aramaya çıkmadık. Halkın iradesine kayyum atamadık, dilini, kültürünü yasaklamadık. Çözümsüzlük peşinde koşmadık. Tam tersine bunu kalemşorlar ve kimi siyasetçiler yapıyor. Biz çözümü içeride, Türkiye’de arıyoruz. Ankara’da, Amed'de görüyoruz çözümü. Eşit, adil ve demokratik bir ortamda ve ortak bir yaşamda görüyoruz. Onurlu barış mücadelemize hiç kimse çamur atmaya kalkmasın. O çamur döner size bulaşır.”