Tülay Hatimoğulları: Tarih yazacak ve onları topraklarımızdan kovacağız

HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Halk tarih yazacak. 31 Mart’ta halka karşı örülen bütün duvarları paramparça edeceğiz. O topraklar bizim toprağımız, kayyumun toprağı değil" dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin Meclis grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Konuşmasına, 4 Aralık Madenciler Günü’nü hatırlatarak başlayan Tülay Hatimoğulları, maden göçüklerinin kaza olarak lanse edildiğini ancak göçüklerin cinayet olduğunu söyledi.

Tülay Hatimoğulları, İsrail’in Gazze’yi bombalamayı sürdürdüğünü, Filistinli çocukların katledildiğini belirtti.

'FİLİSTİN'DE TİMSAH GÖZYAŞI DÖKENLER ROJAVA'DA İNSANLIK SUÇU İŞLİYOR'

"Bu savaşı durdurmalıyız” diyerek, sözlerini sürdüren Tülay Hatimoğulları, ateşkesin derhal sağlanması gerektiğini ifade etti. Ateşkes konusunda yaptırım gücü olanların hamaset siyasetini yaptıklarını, timsah gözyaşlarını döktüğünü söyledi. Tülay Hatimoğulları, “Konuşan da boş konuşuyor. Bakın Erdoğan ‘Netenyahu Gazze kasabı olarak tarihe geçti’ dedi ve Lahey’de yargılanmalı diyor. Örnek olarak da Miloseviçi veriyor. Ama Rojava’da savaş suçu işleyen iktidarın mimarı olduğunu kendisi unutuyor. Rojava’da Kürt halkının ve küçücük bebeklerin nasıl katledildiğini unutuyor ve burada payı olduğunu unutuyor. Lahey’de yargılanacak o kadar insan var ki bunlardan biri de Erdoğan’dır” diye kaydetti.

Türkiye’nin İsrail ile gerçekleştirdiği ticarete dikkat çeken Tülay Hatimoğulları, “Bunlar gazel okuyor. Geçen hafta partimiz bir grup önergesi verdi; Filistin sorununu gelin gündeme alalım, parlamentoda bir komisyon kuralım, çalışma yürütelim diye önerdiler. Bu teklifimiz,  AKP ve MHP oyları ile reddedildi. Buradan soruyoruz; Siz neyden kaçıyorsunuz?  Siz neden komisyonun oluşmasına ya da parlamentoda bir çalışma yürütülmesinden kaçıyorsunuz? Filistin halkı başta olmak üzere bölgedeki Kürt sorunu da dahil olmak üzere sorunların çözümü için hep birlikte elimizi taşın altına koyalım. Ne Kürt ne Arap ne Türk ne acem ne Ermeni hiçbir yurttaşın coğrafyamızda yaşamını kaybetmemesi için gelin hep birlikte Ortadoğu'da barış ağacını dikelim” ifadelerini kullandı.

YEREL SEÇİM ÇALIŞMALARI

Yerel seçime ilişkin başlattıkları çalışmalara değinen Tülay Hatimoğulları, ziyaret ettikleri Çukurova bölgesinin nefesiz bırakıldığını ifade etti. Tülay Hatimoğulları, AKP’nin tarım politikalarına dikkat çekerek, bölgenin tarım merkezi olmasına rağmen pamuk, narenciye üretiminin bitirildiğini söyledi. Tülay Hatimoğulları, AKP’nin bölge yerine Sudan’da tarım yapmaya çalıştığına işaret ederek, “Bunlar sözde yerliymiş, milliymiş. Bize böyle ajitasyon çekiyorlar ama bunlar ne yerli ne milli. Bakın Sudan’da bir milyon dönüme yakın arazi kiralanmış yıllar önce. Buraya çok büyük paralar yatırmışlar. Niye? Tarım üretimi yapmak için. Buradaki toprakları, Çukurova'nın bereketli topraklarını bırakıp Sudan’a gittiler. Bir şey elde ettiler mi, hayır. Yine Sudan’da yatırdıkları paraları yandaşlarına yedirdiler ve yerlerine oturdular” dedi.

Deprem bölgesinde rezerv alan olarak ilan edilen yerlere işaret eden Tülay Hatimoğulları, Erdoğan’ın kendi sermayesine peşkeş çekmek üzere depremzedenin kanı üzerinden para kazanmayı helal gören bir yaklaşım içinde olduğunu söyledi. Tülay Hatimoğulları, “Depremi unutmadık, unutturmayacağız, sonuna kadar sizlerin yanında olmaya devam edeceğiz” diye belirtti.

'O BETONLARI PARAMPARÇA EDECEĞİZ!'

Tülay Hatimoğulları, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kürt halkı üzerinde Çöktürme Planının bir parçası olan kayyum rejimine dair oradaki halkın aslında ne düşündüğünü ne hissettiğini ve yerel seçimlerde nasıl bir tavır alacağını Suruç’ta şununla karşılaştık. Birçok kayyım atanmış; belde, ilçe illerimizin sokaklarında olduğu gibi her yer toz duman. Yolları kazmışlar.  Adeta Saray tarafından atanmış olan, memur olan o kayyım; sanki o halktan intikam alsın diye görevlendirilmiş. Kendilerine oy vermemiş olanları adeta sokaklarda toza toprağa boğarak, kenti, yaşamı felç ederek adeta işkence yapma görevi verilmiş kendisine. Suruç’ta yürürken Sina çölünün tozlarını yüzünüzde hissedersiniz.

Fakat, şunu da gördük biz ziyaretlerimizde Suruç halkının bu kayyumlara karşı iradesini gördük. Sadece Suruç değil, kayyum atanmış bütün belediyelerde başta Kürt halkı olmak üzere orada yaşayan halkların, o beton duvarların yıkma iradesini gördük. Söz veriyoruz, o betonları paramparça edeceğiz.

TTB'YE DÖNÜK GASP KARARI

Yakın zamanda yaşadığımız örneklerden biri de TTB’ye atanan kayyım. Geçtiğimiz gün Saray yargısının kararıyla TTB Merkez Konseyi görevden alındı ve yerine kayyum atandı. TTB deyince ‘Savaş bir halk sağlığı sorunudur’ diyen barış anlayışı geliyor. Her şeyde olduğu gibi sağlığı da ticarileştiren tekelleştiren anlayışa karşı kamucu anlayışı savunan zihniyet geliyor. Doğa ve insan için felaket olan zararlı asbestli gemi sökümüne karşı TTB’nin tutumu geliyor, bilinci ve duyarlılığı geliyor aklımıza.

TTB Başkanı sevgili Şebnem Korur Fincancı, kimyasal silahlar konusunda ‘ciddi araştırmalar yapılmalı’ dedi. Şebnem Korur Fincancı bir bilim insanı olarak yaptığı hakiki bir açıklamadan dolayı yargılandı ve şu anda TTB'nin karşı karşıya kaldığı, yargılandığı konunun ana başlıklarından biri bu. Kürt gençleri üzerinden kimyasal silah kullanıldığını biz bu kürsüden defaatle söyledik. Güney Kurdistan’da kimyasal silah kullanıldığını biz defaatle söyledik. Bu gerçeği değiştirmek yerine, o kimyasal silahları kullanmaktan vazgeçmek yerine, bunu söyleyenleri yargılamak; gerçekten söyleyecek kelime bulmakta zorlanıyoruz. Her şeyi ayaklar altına alan ahlaki ve hukuki her türlü çöküntüye imza atan bu iktidarın işi olabilir, başkasının işi olamaz. Boyun eğdiremediklerine, biat ettiremediklerine, kendi istedikleri gibi olmayan herhangi bir kurum, herhangi bir meslek odasına kayyım atamayı kendinde hak gören bu anlayışı kınıyoruz.

Kayyum stajlarını HDP belediyelerinde yaptılar, şimdi Türkiye sathına yaydılar. Meslek odalarına, sendikalara, kurumlara, üniversitelere, yani beğenmedikleri, onlara biat etmeyen, onların çizgisinde olmayan her anlayışa, kendilerine oy çıkmayan topraklara bile kayyum atayan bir anlayıştır. Bu askeri cunta yönetimine rahmet okutan anlayışı kabul etmemiz mümkün değil. Bizler dün olduğu gibi bugün de TTB’nin yanındayız.

Kucağımıza nur topu gibi bir sorun daha atıldı. Saadet zinciri fon yolsuzlukları. Kimin eli kimin cebinde belli değil diyeceğim ama inanın el de belli cep de…  Bankacılardan futbolculara, Mehmet Ağar'lara, saraya kadar uzanan büyük bir yolsuzluk ve hırsızlık trafiği. Susurluk trafiğini hatırlayın; devlet, mafya, siyaset üçgeni. Aylarca manşetlerden düşmedi ve halk, biz temiz toplum istiyoruz diye alanlardaydı. Meğerki biz Susurluk’ta sadece fragman izlemişiz, asıl film şimdi oynuyor. Asıl senaryo şimdi hayata geçmiş durumda. Hepsinin eli halkın cebinde. Bizim cebimizden çıkıyor bu foncuların çaldıkları paralar.

EKONOMİK ÇÖKÜŞ


AKP Genel Başkanı diyor ki, asgari ücrete verilecek bir zamla biz bu işi hallederiz. Buradan Erdoğan’a soruyorum; Saray’da değil halkın içinde yaşıyor olsaydın Cumhurbaşkanı değil bir işçi olsaydın asgari ücretle 4 kişilik ailene nasıl bakacağını çık Türkiye halklarına söyle bakalım. Bu sorunun yanıtını ciddi ciddi istiyoruz. Nasıl sihirbazca bir çözüm bulurdu, çıksın bize açıklasın. Erdoğan’dan bunu bekliyoruz, öğrenmek istiyoruz. Antep sokaklarında bizler dolaşırken, bir kadın bize şunu söyledi. Sadece kuru ekmek yedirsen çocuğuna yetişemez bu asgari ücret. İşte bütün ezilenlerin emekçilerin yoksulların duygusunu Antepli kadın çok güzel bir şekilde anlattı.

'ONLARI TOPRAKLARIMIZDAN GÖNDERECEĞİZ'

Yerel seçimler için partimize başvurular yoğun bir şekilde devam ediyor. Adaylarımızı en geniş kent uzlaşısıyla seçeceğimizi belirleyeceğimizi kamuoyuna ifade etmiştik. Her yerde olduğu gibi erkek egemen anlayışa karşı kadınların, gençlerin ve engellilerin bir adım öne çıkmasını istiyoruz. Özellikle kadınların, gençlerin ve engellilerin başvurularında daha büyük bir artış bekliyoruz. Buradan da onlara çağrımızı yapıyoruz; bir adım öne çıkın ve bulunduğunuz her yerde aday olmak için başvurularınızı yapın. Toplumun tüm halkalarını, inançlarını, renklerini ve seslerini bizler bu dönemde Türkiye’nin dört bir yanında aday göstereceğiz.

Biz her yerde kazanmak için yola çıkıyoruz. Bölge belediyeleri için ellerini ovuşturanlar bilsin ki onlara oradan ekmek çıkmaz. Halklarımız, partimizin etrafını öyle bir sarıp sarmalayacak ki, kayyumları oradan öyle bir söküp atacak ki, o kayyumlar bir daha gelmemek üzere gidecekler.

O topraklar bizim toprağımız, kayyumun toprağı değil. Birlikte yaşam fidanımızı nasıl ekip büyüteceğimizi birlikte göstereceğiz. O topraklarda alın terimiz ve alın terimizi öyle kayyuma teslim edecek falan değiliz. Halkımız, il il, ilçe ilçe, mahalle mahalle, köy köy, il ve ilçe örgütlerimizle beraber bizler tam takım sahadayız. Sadece Kurdistan’da değil her yerde sahadayız. Çalışmalarımızı başlatmış durumdayız. Elini sıkmadığımız, kapısını çalmadığımız hiç kimse kalmayana dek sokaktayız. Her mahallenin, sokağın partimizin bayraklarıyla renklendirmek üzere halkımıza söz verdik ve biz o sözümüzü yerine getireceğiz. İrade hırsızlarına karşı halkın iradesi kazanacak ve halklarımız büyük bir tarih yazacak bu seçimlerde. Gaspçılar, kayyumcular, darbeciler, halk düşmanları siz kaybedeceksiniz. 31 Mart yerel seçimlerinde halka karşı örülen bütün duvarları halkımızla birlikte paramparça edeceğiz. AKP ve MHP kayyumlarını kendi çukurlarına göndereceğiz. Bizler kendimizi, kentimizi Türkiye ve Kurdistan’ın dört bir yanında nerede yaşıyorsak oranın yerel yönetimlerine katılmak üzere yola çıkmış durumdayız.”