Tutsak Özer: Önder Apo olmadan hakiki çözüm olmaz
Siyasi tutsak Abdulsettar Özer, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a özgürlük talebiyle başlatılan eylemin mücadele gerçekliğiyle bir buluşma olarak ele alınması gerektiğini vurguladı.
Siyasi tutsak Abdulsettar Özer, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a özgürlük talebiyle başlatılan eylemin mücadele gerçekliğiyle bir buluşma olarak ele alınması gerektiğini vurguladı.
Kurdistan ve Türkiye zindanlarında siyasi tutsakların Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması, tecridin kaldırılması ve Kürt sorununa barışçıl çözüm için başlattıkları eylemler devam ediyor.
Siyasi tutsakların 4 Nisan 2024 günü aile görüşü ve mahkemeye çıkmama, telefon ve görüş haklarını kullanmama üzerine başlattıkları eylem, Kurdistan ve Türkiye’nin bütün hapishanelerinde sürüyor.
Marmara Cezaevinde tutulan siyasi tutsak Abdulsettar Özer, zindanlardaki eylemleri, Kürt Halk Önderi'ne uygulanan tecrit politikasının Türkiye’ye yansımalarını ANF’ye değerlendirdi.
Her dönemin kendine has koşulları olduğunu, dönemlerin bu koşullara göre biçimlendiğini belirten Özer, tutsakların eylemlerini şöyle değerlendirdi: “Kabul edersiniz ki her dönemin kendine has koşulları vardır ve genelde dönemler bu koşullara göre şekil alıp biçimlenirler. Buna söylenegelen haliyle 'zamanın ruhu' deniyor. Şimdiki zaman bir öncekini içinde taşısa da ondan bir farklılık gösterir. Eylemliliklerimiz açısından da zaman böyle işlediğine göre, hem yeni bir hayata taşımak hem de buna paralel bir biçime kavuşturmak, gelinen aşamada kendini bir ihtiyaç düzeyine taşırmıştı. Geçmişi tekrarlamak yerine güncelin yakıcılığına uygun, bütünlüklü ve aşamalı bir tutum belirlemek gerekiyordu. Eylemlerin birinci etabını oluşturan dönüşümlü açlık grevi uyarı ve duyarlılık yaratma amaçlıydı. İçerisinde bulunduğumuz ikinci etap ise, başta Önder Apo ile özdeşleşen mücadele bileşenlerimiz olmak üzere, Önderliğimizi sahiplenen yurtsever ve demokratik bilinç sahibi insanlarımızı kendisiyle muhasebeye, özeleştiriye ve daha aktif sorumluluk olmaya davet etmektedir.”
İMRALI’DA SÜREN SALDIRI KÜRT HALKININ VARLIĞINADIR
İmralı’da süren saldırı politikalarının sebebini Kürt halkının varlığı ve demokratik toplum değeri olarak açıklayan Özer, “Çünkü Önder Apo şahsında İmralı’da sürekli saldırı altında tutulan, Kürt halkı varlığı ve demokratik toplum değerleridir. Bugüne kadar buna uygun komple bir tutumun geliştirilmemiş olması, parçalı kalınması, başta bizler olmak üzere bütün yurtsever demokratik güçler açısından önemli bir zafiyet göstergesidir. Mevcut eylem tarzımızla bunu aşmayı amaçlıyoruz. İkinci etap gereğince olgunlaştığında üçüncü etapta halklarımız ve demokratik güçlerle birlikte ciddi sonuçlar yaratacağımıza ve böylelikle 'Önder Apo’ya Özgürlük, Kürt Sorununa Demokratik Çözüm' şiarımızı başarıyla taçlandıracağımıza inanıyorum” dedi.
YENİ EYLEM TARZIMIZ MÜCADELE GERÇEKLİĞİMİZLE BİR BULUŞMA OLARAK GÖRÜLMELİ
Yeni eylem tarzının kendilerini tecrit altına alma değil, önderlik, şehitlerle ve mücadele gerçekliği ile bir buluşma olarak gördüklerini belirten Özer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu eylemlilik sürecini aslında kendimiz açısından da önderlik, şehitler ve mücadele gerçeğimizle yeniden buluşma, Önder Apo gibi yaşayarak, ruhta, düşüncede ve duyguda ortaklaşma şansı olarak görüyoruz. Bir anlamda bizi biz yapan ahlaki ve politik değerlere, öze dönüş kararlılığı da denebilir. Tabii bunu toplum olarak sahiplenmemiz önemli. Halkımız Newroz’da ve yerel seçimlerde Türk devlet faşizmine oldukça güçlü yanıtlar verdi. Bunlar önemli duruşlardı ve hepimize güç kattı, direnç ve umut aşıladı.
ÖNDER APO FAŞİZMİN OLMADIĞI BİR SİSTEMİN NASIL YARATILACAĞINI BİZE GÖSTERDİ
Bununla birlikte mutlak tecrit gerçeği var ve bir özel savaş yöntemi olarak her gün daha çok toplumsal alana yaygınlaşıyor. Ehmedê Xanî’nin Mem û Zin adlı eserinde biz Kürtlere atfen yaptığı bir duygu var. Der ki; 'Birbirinden ışık aldıkları zaman ve birbirine ışık yansıttıkları zaman' özgürlük yolunda başarı kazanabilirsiniz. Önder Apo, yürüttüğü mücadele, gösterdiği direniş ve geliştirdiği demokratik modernite-demokratik ulus alternatifiyle sadece Kürtlere değil, başta Ortadoğu halklarımız olmak üzere tüm dünya insanlığına ışık verdi. Bize milliyetçiliğin, cinsiyetçiliğin ve devlet faşizminin olmadığı bir demokratik sistemin nasıl inşa edileceğini gösterdi. O halde ondan aldığımız ışığı topluma yoğunlaştırıp yeniden ona yansır hale getirmemiz ve birlikte var olmanın yolunu aşmamız, her birimiz için elzem olmalı. Bu temelde eylemimiz, tecride karşı kendini tecritte olma olarak değil, Önder Apo ile buluşma ve birlikte var olmanın yolunu açma çabası olarak anlaşılmalıdır.”
KÜRTLERİN GÜÇ HALİNE GELMESİ TÜRK DEVLET ELİTLERİNİ KORKUTTU
İmralı’da uygulanan mutlak tecrit politikasının Türkiye’ye yansımalarını bütünlüklü olarak okumak gerektiğine ihtiyaç olduğunu belirten Özer, Türk devlet aygıtının savunma refleksinin Kürt varlığına göre biçimlendiğini sözlerine ekleyerek, tecridin Türkiye için ne anlama geldiğini şöyle aktardı: “Tecridin Türkiye’ye yansımalarını böyle bütünlüklü bir okuma üzerinden yapmaya gerçekten de ihtiyaç var. Zira Türk devlet aygıtı, sistemsel yapısını ve onun savunma refleksini Kürt varlığına ve onun etkinliğine göre belirlemiş durumda. Yasalardan sosyal ve ekonomik haklara kadar bu böyle düzenlenmiştir. Zira yüzyıllık süreç, tarihi Kürt-Türk ittifakına ihanetle pratikleşmiştir. Türk devlet aygıtının Kürt fobisi, temelde bu psikolojinin yarattığı aşağılık kompleksine ve korkuya dayanmaktadır. Kürtlerin güç haline gelmesi ya da bu minvaldeki haklar, demokrasi ve özgürlükler bahsindeki gelişmeler kaydedilmesi, Türk devleti elitlerinin bir korku psikozuna girmelerine yol açmıştır. Tam da burada ve bu zeminde tecridin kalkması ne anlama gelir? Kuşkusuz her şeyden önce başlangıcı doğru yerden yapmak anlamına gelir. Çünkü Önder Apo’ya mutlak tecrit, önce Kürt’ü mutlak düşman haline getirme, sonra Türkiye halkını kutuplaştırma, bölme ve birbirine düşürme, böylece AKP-Ergenekon-MHP eliyle Türkiye’yi tam bir soygun düzenine dönüştürme stratejisinin en önemli ayağını oluşturmaktadır. Bu vesileyle Türkiye’nin demokratikleşmesi, insan haklarına ve özgürlüklere dayalı kendi iç barışını ve refahını sağlamış bir ülke haline gelmesi engelleniyor.
ÖNDER APO OLMADAN HAKİKİ ÇÖZÜM OLMAZ
Tecridin kalkması, halklarımızın özlemi olan demokratik değerler temelinde yeniden buluşmanın ve ortaklaşmanın önünü öncelikle açacaktır. Bu da eşittir Demokratik Cumhuriyet anlamına geliş, savaş denkleminin yerini barışa devretmesi ve toplumsal güvenliğin özgürlüklerle tesisi olacaktır. Altını çizerek belirtelim ki, sonradan kimse hayal kırıklığına ve 'elde var yine sıfır' pozisyonuna düşmesin, Önder Apo olmaksızın böyle bir sürecin olması ve aldatmayı içermeksizin yaşam bulma olasılığı bulunmamaktadır. Hakiki çözüm arayanlar, hakikatin kendisiyle ilişkilenmek ve ortaklaşarak çözüm üretmek zorundadır. Diğer zorlanmalar boştur, tavanda su dövmektir, zaman ve enerji kaybıdır. “
GELİN KÜRT DEMOKRASİ GÜÇLERİYLE ORTAKLAŞIP FAŞİZMİ BU TOPRAKLARDAN KOVALIM
Son olarak Türkiye halklarına çağrıda bulunan Abdulsettar Özer, mücadelenin ortaklaşmasını ve Kürt halkının mücadelesine destek verilmesi gerektiğini şu sözlerle dile getirdi: “Burada, Türk halkına, Arap, Laz ve Çerkez halklarımıza da şunları söylemek isteriz. Mevcut devlet aygıtı her ne kadar Türklük ve İslam üzerinden kendini tanıtmış ve Kürt düşmanlığı temelinde tahkim etse de, sizler de deneyiminizle çok iyi biliyorsunuz ki, pratikte bu toplumsal kimlik açısından bir öğütme, kişiliksizleştirme ve çürütme işlevi görmektedir. Devlet bürokrasisi ve oligarşisi sadece küresel sermaye işbirlikçisi değil, aynı düzeyde Türk, Laz, Çerkez ve Arap kültürüne de düşmandır. Bir anlığına da olsa geriye dönüp bakın, kültürel anlamda değer atfettiğiniz, gurur duyduğunuz, kendinize ait ne kaldı? Bugün Kürtlerden çok sizler çocuklarınızı yurt dışına gönderip geleceklerini güvence altına almaya çalışıyorsunuz. Çünkü Türkiye’de çocuklarınız için bir gelecek görmüyorsunuz. En çok sizlerin aydınları, akademisyenleri yurt dışına göç ediyor. Çünkü kendilerini tehdit altında görüyorlar. Size devlet tarafından şatafat vergileri ve yoksulluk, çocuklarınızın payına imam hatip okulları düşerken, sizi Kürt ile korkutup, “güvenlikçi” politikalara razı edenlerin çocukları nerede ve nelere sahipler? Bunun üzerine sadece düşünmeyin, gelin Kürt demokrasi güçleriyle ortaklaşarak, halklarımızın başına musallat edilen tüm faşizmleri birlikte bu topraklardan kovalım. Halkların demokratik ittifakına dayalı gerçek bir cumhuriyet kuralım. Bu vesile ile sizleri eylemimizi desteklemeye, güç vermeye davet ediyor, saygı ve sevgiyle selamlıyoruz. “