‘Tutsaklara sistematik kötülük var’
Amed Barosu Cezaevi Komisyonu Genel Sekreteri Reyhan Gök, tutsakların sistematik işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını söyledi.
Amed Barosu Cezaevi Komisyonu Genel Sekreteri Reyhan Gök, tutsakların sistematik işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını söyledi.
Amed Barosu’ndan Reyhan Gök, en temel normlar ve uluslararası sözleşmelerce dokunulmaz olan tutsakların sağlık, yaşam, adil yargılanma ve hukuki güvenlik hakkının organize bir şekilde ihlal edildiğini ifade etti.
ANF’ye konuşan Amed Barosu Cezaevi Komisyonu Genel Sekreteri Reyhan Gök, cezaevi yönetimlerinin hak ihlallerinin, savcılık ve infaz hakimliklerince de daha ağırlaştırıldığını söyledi. Tutsakların, işkence ve kötü muamele teşkil eden birçok uygulamaya maruz kaldığını kaydeden Gök, “Hukuksuzca engellenen haberleşme ve kötü beslenme koşulları, ihtiyaçlara yetersiz erişim, kişinin beden ve ruh sağlığını olumsuz etkileyen hapishane koşulları, mahpusların hukuksuzca izlenmesi, işkence ve kötü muamele ve yine hukuksuzca alınan kararlar ile kişi hürriyetinden yoksun bırakılması hususlarında birçok hak ihlalleri gerçekleşmektedir” dedi.
SORUNLAR KRONİK HAL ALDI
Hijyenin sağlanması için elzem olan gereçlerin, tutsakların erişimine sınırlı ya da hiç sunulmadığını, yüksek kantin fiyatlarının da ciddi bariyer olduğunu belirten Gök, “Yakınlarının, tutsakların hesabına para yatırması soruşturma konusu yapılıp yargılanıyorlar. Kargo ile gönderilmek istenen eşyalar hakkında, son yıllarda yapılan düzenlemelerle birçok kısıtlamalar getirildi. Beslenme koşulları çok kötü. Defalarca zehirlenme vakası yaşandı. Bütün bunlar münferit olmayan sorunlar ve kronik bir hal aldı. Aile görüşü, mektuplaşma ve avukatla görüş hakları hususunda sınırlamalar ve sansürler getirilerek hak ihlaline sebebiyet verilmektedir. Koğuşların özel alanları kameralarla izlenmektedir. Bu husus da başkaca bir hak ihlali yaratmaktadır” şeklinde konuştu.
SAĞLIK VE YAŞAM HAKKI İHLALİ
Özellikle Adli Tıp Kurumu’nun ‘cezaevinde kalabilir’ raporları nedeniyle birçok hasta tutsağın cezaevinde yaşamını yitirdiğini hatırlatan Reyhan Gök, şöyle devam etti: “Mahpusların sağlığa erişimi ve koşulları hususunda da birçok hak ihlalleri yaşanmaktadır. Kelepçeli muayene, hastaneye sevkin geç yapılması ya da hiç yapılmaması, sevk sırasında çıplak aramaya maruz bırakılma, kimi zaman tedavinin sağlık personelleri tarafından yapılmaması, hapishanede bulunan sağlık personellerinin sayısının yetersiz olması, mahpusların sağlık ve yaşam hakkını ağır bir biçimde ihlal etmektedir. Birçok kronik hastalığı bulunan, yaşı ve fiziki şartları itibarıyla hapishanede kalmaması gereken hasta mahpusların tahliyeleri erteleniyor. ATK, bilimsel verilerden ve tıp etiğinden uzak raporlarla hasta mahpusların cezaevinde kalmalarına sebebiyet vermektedir. Tutsakların yaşamını yitirmesi, kasti veya ihmali davranışlarla yönetim, savcılık, infaz hakimlikleri, ATK ve iktidar tarafından gerçekleştirilmektedir.”
ORGANİZE BİR ŞEKİLDE UYGULANIYOR
S ve Y Tipi cezaevlerinde ağırlaştırılmış müebbet ve tecrit koşullarında yaşadığını ifade eden Reyhan Gök, “Burada kalanlar, diğer hapishanelerde var olan haklardan da yararlanamıyor. İnsan yaşamı için temel olan olgular sağlanmamakla beraber sağlanması için de elverişli koşullar oluşturulmamaktadır. Mahpusların, güneş ışığı bile görmediği odalarda kaldığı, tarafımıza defalarca aktarılmaktadır. Bu hapishane modelleri ve uygulamalar, insan ruh ve beden sağlığına olumsuz nitelikte koşullar barındırmaktadır. Yine bu hapishanelerde evrensel insan hakları kıstasları nezdinde ürkütücü ihlaller yaşanmaktadır. Sistematik ve organize uygulamalar, açık işkence ve kötü muameledir. En temel normlar ve uluslararası sözleşmelerce dokunulmaz olan sağlık, yaşam, adil yargılanma ve birçok insan hakkı ihlal edilmektedir” şeklinde konuştu.
HUKUKİ GÜVENLİK KEYFİYETE BIRAKILIYOR
İdare ve Gözlem Kurulları kararıyla infazı bitmesine rağmen hukuka aykırı gerekçelerle tahliyelerin engellendiğine dikkat çeken Reyhan Gök, şunları ekledi: “İnsan onuruna aykırı koşulları kabul etmeyen mahpuslara, ikinci bir ceza verilmekte. Kişi hürriyetinin ancak mahkeme kararı ve kanunlarca sınırlandırılması mümkünken anılan kurulun kişi hürriyeti hususunda karar vermesi, hukuka ve Anayasa’ya aykırıdır. Söz konusu tahliyelerin ertelenmesi, yeni bir infaz ve ceza süreci teşkil etmektedir. Kişilerin hukuki güvenlik hakkı, keyfiyete bırakılıyor.”