Uçar: Tedip sistemi dayatılıyor
DEM Parti Wan Milletvekili Zülküf Uçar, sayısız baskıyla tutsaklara bir tedip sistemi dayatılarak, eşitlik ve özgürlük talebinin toplumun gündeminden düşürülmek istendiğini söyledi.
DEM Parti Wan Milletvekili Zülküf Uçar, sayısız baskıyla tutsaklara bir tedip sistemi dayatılarak, eşitlik ve özgürlük talebinin toplumun gündeminden düşürülmek istendiğini söyledi.
Hukukçu vekillerden Zülküf Uçar, devletin İmralı’daki hukuksuzluğu sürdürmek için tecrit siyasetini bir manevra olarak sürdürdüğünü kaydetti. Uçar, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik ‘disiplin cezaları’nın hiçbir hukuki gerekçesinin olmadığını söyledi.
ANF’ye konuşan DEM Parti Wan Milletvekili Zülküf Uçar, İmralı tecrit sisteminin tümüyle siyasi saiklerle yürütüldüğünü belirterek, devletin Abdullah Öcalan’a yaklaşımının temelinde topluma ulaşmasını engellemek ve toplum üzerindeki etkisini kırmaya dönük olduğunu söyledi. İmralı’da insan olma vasfına bir saldırı niteliği taşıyan tecrit uygulamasının, devletin hukuka dair iddialarının en gerçekçi test alanı olduğunu belirten Uçar, “Hukukun üstünlüğü kuralı devlet açısından AİHM kararlarına uyma ve bu kararlara uygun yasal dönüşümleri başlatma yükümlülüğü yüklemektedir. Bu kuralın hakim olması her zaman engellenmekte, İmralı sınırlarına geldiğinde ise tümüyle silinmektedir” dedi.
25 YILLIK SÜRE AŞILDI
Uçar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarına atıfta bulunarak, Abdullah Öcalan’ın koşullu salıverilme süresinin 25 yılı aşmaması gerektiğini ama bu sürecin geçtiğini hatırlattı. Uçar, tecrit uygulamalarının hiçbir hukuki dayanağının olmadığını ve devletin tecrit siyasetini bir manevra olarak sürdürdüğünü vurguladı.
HUKUKLA BAĞ KOPARILIYOR
Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit gerekçesi olarak sunulan ‘disiplin cezaları’nın hiçbir hukuki dayanağının bulunmadığını söyleyen Uçar, şöyle devam etti: “Bir disiplin cezası verildiyse buna itiraz imkanı ve avukattan yararlanma imkanı tanınmak zorundadır. Avukatları Sayın Öcalan’a uygulanan disiplin cezasının gerçek olup olmadığını, içeriğinin ne olduğunu, hangi fiile dayandığını bilmiyor. İtiraz hakkının etkin kullanılabilmesi için tüm bu imkanların sağlanması zorunluluktur. Daha önce değindiğimiz gibi disiplin cezası iddiası da devletin siyasi bir manevrasıdır. Hukukla zerre ilişkisi yoktur. Özetle ifade etmek gerekirse; İmralı Adası sınırlarına girildiği anda devlet, hukukla bütün bağını koparıyor. Devletin Sayın Öcalan’a bakışı onu hukuki alanın dışına çıkaran bir perspektifle gelişiyor. Hakların tanınmaması, ağırlaştırılmış tecritte ısrar bu bakışın ürünüdür.”
DEMOKRASİ VE HUKUKU SAHİPLENMEK
Tutsakların 4 Nisan’dan itibaren mahkemeleri boykot etme, telefon ve aile görüşlerine çıkmama eyleminin sürdüğünü hatırlatan Uçar, “Özünde yalnızca hukukun uygulanmasını talep eden bu eyleme karşı devlet, baskılarını yoğunlaştırma yoluna gitti. Tutsaklara verilen disiplin cezaları bunun göstergesidir. Siyasi tutsakların başlattığı bu eyleme, aileler de eylemlerle destek veriyor. Bu eylemlerin sahiplenilmesi doğrudan demokrasi ve hukukun sahiplenilmesidir. Toplumun bu konuda duyarlılık geliştirmesi ve annelere destek vermesi büyük önemdedir” şeklinde konuştu.
TOPLUMDAN İZOLE ETMEK İSTİYORLAR
İmralı’da devletin geliştirdiği tecrit sistemin tüm cezaevlerinde bir yansımasının olduğunu kaydeden Uçar, şunları paylaştı: “Devlet son yıllarda keyfi ve hukuksuz tutuklamalarla binlerce siyasetçiyi tutsak aldı. Hukuksuzluğun henüz gözaltı aşamasında başladığı bu süreç, hapishanelerde siyasi tutsakların üzerinde oldukça ağır baskılarla devam ediyor. Koğuş basmalar, mektup ve kitapların engellenmesi, tedavi hakkının sınırlanması, hasta tutsakların tahliyesinin engellenmesi, infaz yakmalar, ortak görüş ve atölye hakkının kısıtlanması gibi sayısız baskıyla tutsaklara bir tedip sistemi dayatılıyor. Siyasi tutsaklara dönük bu tavır, bir yönüyle egemenlik ilişkisini de ifade etmektedir. Siyasi tutsakların toplumdan izole edilmesi, devletin kurduğu tahakkümü güçlendirme yöntemi olarak işlev görmektedir. Amaç; siyasi tutsakların şahsında eşitlik ve özgürlük talebinin toplumun gündeminden düşürülmesidir.”