ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ TARTIŞMALARI
Anayasanın din ve vicdan hürriyetine dayanan, nefret söylemini engelleyen, Türkiye’deki tüm halkların kendini ait hissettiği bir toplumsal sözleşmeye dönüşmesi gerektiğini belirten Ercan Yılmaz, "Yeni yapılacak anayasa için sivil toplum örgütlerini, Türkiye’de faaliyet yürüten siyasi partileri, baroları, meslek örgütlerini içine alacak şekilde geniş bir uzlaşıyla sağlanması gerekiyor. Bu geniş uzlaşma sağlandığı zaman herhangi bir etnik kimliğin veya herhangi bir dini grubun kendini dışında hissetmesi mümkün değildir" dedi.
Türkiye’de yerel seçimler sonrasında büyük bir yenilgiyle sandıktan çıkan AKP-MHP iktidarı, "yeni anayasa" tartışmalarını tekrardan gündeme getirdi. İktidar, yeni anayasa görüşmelerine dair DEM Parti ve CHP başta olmak üzere birçok siyasi partiyle temasa geçti. Bugüne kadar yeni anayasa konu için siyasiler birçok defa bir araya gelmesine rağmen olumlu herhangi bir adım atılamadı.
Türkiye’de başlayan yeni anayasa görüşmelerine dair ANF’ye değerlendirmede bulunan İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şube Başkanı Ercan Yılmaz, şunları aktardı: "Mevcut Türkiye Cumhuriyetinin yönetildiği anayasa, 12 Eylül darbesinden sonra oluşturulmuş bir darbe anayasası. Bu anayasada bugüne kadar 19 defa değişiklik yapılmış. Yamalı bohçaya dönüşmüş bir hukuk metninden bahsediyoruz. Zaten oluşturulma şekli itibarıyla temel insan haklarına aykırı, otoriter bir baskı yönetimiyle oluşturulmuş bir anayasadan bahsediyoruz. Yerel seçimlerden sonra tekrardan bu konunun gündeme gelmiş olmasının önemli olduğunu düşünüyoruz.
Anayasa değişikliği konusunda toplumda ciddi bir talep var. Maalesef iktidarın bu konuda ne kadar samimi olduğuna dair kaygılarımız var. Bu kaygılarımızın nedeni şudur. AKP iktidarı, 2002 yılında iktidara geldiğinden bu yana sürekli reformlar yapmak konusunda iddialı çıkışlarda bulunan bir siyasi hareket. Birçok yasal değişikler, birçok yargı paketleri hayata geçirildi ama bunların tamamına baktığımızda, Türkiye'nin ihtiyacı olan toplumsal barışa, demokratikleşmeye bir katkı sağlamaktan ziyade kendi iktidarını güçlendirici ve otoritesini artırıcı şekilde düzenlemeler yaptığını görüyoruz. Bu anayasa çalışmalarına kaygılı ve şüpheli yaklaşmamızın sebebi budur. Tabii ki bu kaygılarımız yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğu fikrimizi de engellemiyor."
ŞEFFAF VE KATILIMCI OLMALI
Yapılacak yeni anayasanın, toplumsal sorunları çözüm esasıyla hazırlanması gerektiğini ifade eden Yılmaz, "Anayasa yapım süreçlerinin şeffaf ve katılımcı olması gerekmektedir. Meclis başkanının siyasi partileri ziyaret ederek bu konuda görüşlerini alması ve bu konuda kendilerinden öneri beklediklerini beyan etmesi olumlu bir adım. Bizim de dernek olarak bu konuda çalışmalarımız var. Kurulduğumuz günden bu yana sürekli bir şekilde sivil, demokratik, eşitlikçi bir anayasa önerisinde bulunmuş, taslaklar hazırlamış, meclise sunmuş, bu konuda girişimlerde bulunmuş bir derneğiz. Bugün yeni bir sivil anayasa yapılacaksa, insan hakları hareketi ve İnsan Hakları Derneği olarak bu konuda katkı sunmaya hazırız.
Türkiye'nin temel problemlerinin neler olduğuna, anayasaya bunun nasıl sirayet etmesi, Kürt meselesinin çözümü için anayasada hangi yükümlerin yer alması ve mevcut hangi hükümlerin değişmesi gerektiğine dair defalarca açıklamalarda bulunduk, raporlar hazırladık. Bu şekilde hazırlanacak bir anayasanın gerçekten Türkiye'nin temel problemlerine, Kürt meselesinin çözümüne, cinsiyet eşitliğini sağlayacak, emeğin kutsallığı koruyacak, din ve vicdan özgürlüğünü, ifade özgürlüğü sağlayacak bir yapım sürecini her zaman destekleriz. Bu ilkeler ışığında bir anayasa değişikliği yapılması gerekiyor" şeklinde konuştu.
DEMOKRATİK, SİVİL BİR ANAYASA İHTİYAÇ VAR
İnsan hakları ihlalleri açısından adil, hak ve hürriyetleri kapsayacak sivil bir anayasanın önemine değinen Yılmaz, "Şu an gerçekten mevcut anayasanın bile uygulanmadığına şahit oluyoruz. Neredeyse hemen hemen her gün eleştirdiğimiz, darbe ürünü dediğimiz anayasadaki temel hak ve hürriyetlerin onlarca defa ihlal edildiğine şahit oluyoruz. Yaşam hakkından tutun kişinin din ve vicdan özgürlüğüyle ilgili her gün onlarca ihlal meydana geliyor. Yeni anayasa için, toplumsal muhalefetin seçimlerde elde ettikleri gücü kullanarak gerçekten şeffaf, demokratik bir anayasa yapım sürecini zorlaması gerekiyor. Bu konuda iktidarın ne kadar samimi olduğu, gerçekten bir demokratikleşme sürecinin başlangıcı olarak yeni bir anayasa konusunda ne kadar samimi olduğu süreç içerisinde görülecektir. Ama Türkiye'nin problemi sadece anayasanın değişimiyle ilgili bir mesele değildir.
Bildiğiniz gibi şu an Türkiye’de binlerce insan, insan haklarına aykırı düzenlemeler içeren Terörle Mücadele Kanunu (TMK) nedeniyle hapiste tutuluyor. Bunun kaldırılması gerekiyor. Düşünce ve ifade özgürlüğüyle ilgili mahkemelerin vermiş olduğu çok feci kararlar var. Bir sanal medya paylaşımının bile suç sayıldığı dava dosyalarına şahit olduk. Sivil, demokratik bir anayasa için bu başlangıç olabilir ama Türkiye'nin anayasadan sonra kat etmesi gereken çok fazla yol var. Demokrasi kültürünün yerleştirilmesi için yeni anayasanın bir başlangıç olabileceğini söylüyoruz. Maalesef temkinli davranıyoruz çünkü yirmi yıllık iktidarı sürecinde gerçekten herhangi bir konu hakkında yapıcı, kalıcı çözümler üretmeyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Günlük, pragmatik siyasetle hareket eden bir yapı olduğu için temkinli davranıyoruz. Ama sivil, demokratik bir anayasa için de mücadelemizin devam edeceğini de söylemek istiyoruz" diye kaydetti.
TEKÇİLİĞİ DAYATAN BİR ANAYASA KABUL EDİLEMEZ
"Tekçiliği öven, tekçiyi dayatan bir anayasanın kabul edilmesi mümkün değildir" diyen Yılmaz, konuşmasını şöyle sonlandırdı: "Başlangıç hükümlerinde bir hukuk devleti, laik bir devlet olduğu iddiasını güçlendirici maddelerin eklenmesi gerekiyor. Din ve vicdan hürriyetine dayanan, nefret söylemini engelleyen, Türkiye’deki tüm halkların kendini ait hissettiği, aidiyet bağının sağlanacağı bir toplumsal sözleşmeye dönüşmesi gerekiyor anayasanın. Bugüne kadar bunun eksikliğinden kaynaklı zaten yaşanan ihlallerin birçoğu anayasanın bahsettiğim tekçi anlayışından kaynaklanıyor. Yeni yapılacak anayasa için sivil toplum örgütlerini, Türkiye’de faaliyet yürüten siyasi partileri, baroları, meslek örgütlerini içine alacak şekilde geniş bir uzlaşıyla sağlanması gerekiyor. Bu geniş uzlaşma sağlandığı zaman herhangi bir etnik kimliğin veya herhangi bir dini grubun kendini dışında hissetmesi mümkün değildir."