Zeynep Ölbeci: İçeride de mücadelemi sürdüreceğim, savcıya dert olsun

Kobanê Davası’nda söz alan tutuklu siyasetçi Zeynep Ölbeci, “Beni içerde tutmak istiyorsanız tutun. Ben gönül rahatlığı ile mücadelemi sürdüreceğim. Bu da savcıya dert olsun. Bizim duruşumuz budur” dedi.

DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobanê Davası’nın duruşması verilen aranın ardından devam etti. 

‘TEK BİR SOMUT DELİL YOK’

İddia makamının tutukluluk hallerinin devamına ilişkin sunduğu mütalaaya karşı söz alan siyasetçi Ayşe Yağcı, davaya ilişkin söylenebilecek her şeyi söylediklerini paylaştı. Somut bir delilin olmadığı belirten Yağcı, “Mahkemeye sunduğumuz hiçbir belgeyi dikkate almıyor. Savunma yapıp yapmamada kararsız kaldım. Ancak mecburen yapıyorum. Sürekli anlatıyoruz ama sürekli duvara çarpıyoruz. Açıkçası inancım kalmadı. Daha ne söyleyelim? Defalarca söyledim; tek somut bir delil yok! Neye dayanarak, bu dosyaya alındım. Ne esas alındı da bu dosyaya alındım? Dördüncü yılına girdik, hala bir delil dosyaya girmedi. Neden hala tutuyorsunuz? Bunun bir tek nedeni var; Kürt ve kadın siyasetçi olmamız. Kadın siyasetçilere yönelik bir yargınız mı var? Eğer değil ise neden bırakmıyorsunuz?” diye konuştu. 

Dosyada yer alan ve aynı suçlamalar ile yargılanan ve tutuklanan ardından ise serbest bırakılan isimlere işaret eden Yağcı, kendisinin de durumunun aynı olduğunu ve buna dair belgeler sunduğunu ancak mahkemenin bunları incelemediğini kaydetti. 

NEDEN TUTUK İNCELEMESİ YAPIYORSUNUZ? 

Söz alan siyasetçi Meryem Adıbelli de, savunmasını Kürtçe yaptı. Mütalaaya, tutuklanmasına ve bu halin sürmesine gerekçe yapılan suçlamalara işaret eden Adıbelli, “Buna dair somut hiçbir delil, gerekçe yok. Sadece 3 tanık ifadesi var. Bu tanıkların da 6-8 Ekim olayları ile ilgili bir görgülerinin olmadığını söylediler. Bu tanıklar yasal faaliyetlerimizi illegalize etmeye çalışmışlar. Ancak tutuk gerekçesi yapılacak açık hiçbir şey yok. Verdikleri ifadeler doğrultusunda beni burada tutamazsınız. Bu durumları tekrardan gözden geçirmeniz lazım. Ancak siz karar aşamasında bunları değerlendireceğinizi söylediniz. Bana göre bu hukuki değil. Madem böyle bir ara karar aldınız ve vazgeçmiyorsunuz neden tutuk incelemesi yapıyorsunuz? Ben şu anda neden buradayım? Niçin buradayız? Neden savunma yapıyoruz? Biz neden sürekli tahliye talebinde bulunuyoruz?” sözleriyle tepki gösterdi. 

GÖZALTI GEREKÇESİ YAPILMAYAN DOSYA TUTUK GEREKÇESİ

Söz alan Zeynep Ölbeci de Kürtçe savunma yaptı. Hakkında beyanda bulunan gizli tanık “Ulaş”ın beyanları nedeniyle tutukluluk halinin devamı yönünde kararlar verildiğini paylaşan Ölbeci, “Tutuk devam gerekçeleri ilk gün ne ise hala aynı şeyleri tekrarlayıp tutukluluğu devam ettiriyorsunuz. Hakkında Mersin’de devam eden bir dava bu dosya ile birleştirilmeden onu tutukluluk gerekçesi yaptınız. Gözaltına bile alınmadım. Sadece ifade verdim ve çıktım. Ancak 4 yıldır bu dosyadan dolayı serbest bırakılmıyorum. Bunu önüme koyup duruyorsunuz. Adalet bunun neresinde?  Bu bir dram değil mi? Bu ülkeye ve adalet sistemine yazıktır. ‘Kürt anası görmesin’ mantığı ile hareket ediyorsunuz. Yüz yıldır bu şekilde devam ediyor. Hatta ‘Kürt anasını görmesin, ben de görmesem olur’ mantığı ile hareket ediyorsunuz” ifadelerini kullandı. 

‘SAVCIYA DERT OLSUN’

Ölbeci, sözlerini şöyle sürdürdü: “Herhangi bir Kürt çocuğuna sorun, Kürt sorununu bilir. Çünkü çocukluktan itibaren bu devletin uygulamaları ile yüz yüze kalıyor. Devletin Kürtlere uyguladığı şiddet ve güttüğü kin ne zamana kadar sürecek? Kobanê’de gördük, Şengal’de gördük. Bu ülkede de Gazze’ye gibi bir yangın görmek istemiyoruz. Biz ülkemizde böyle bir çatışma ortamının olmasını veya yaratılmasını istemiyoruz. Daha önce Nusaybin’de, Sur’da, Cizre’de yaşadık. Evlerimizi başımıza yıktılar. Şehrimiz yakılıp yıkıldı. Ancak biz bunu istemiyoruz. Biz barış istiyoruz, eşitlik istiyoruz. Bunun için dışarda da olsam içerde de olsam mücadelemi vereceğim. Kendime olan saygım, verdiğim değer nedeniyle bunu sürdüreceğim. Çünkü bu şekilde yaşamak, yaşatmak istiyorum. Bundan dolayı beni içerde tutmak istiyorsanız tutmaya devam edin. Ben bunu gönül rahatlığı ile sürdüreceğim, mücadelemi bırakmayacağım. Bu da savcı için dert olsun! Bizim duruşumuz budur.”

‘HİÇBİR ALAKAMIZ YOK’

Söz alan tutuklu İsmail Şengül ise yaşananları ve mahkemenin bugüne değin gösterdiği tavrını özetleyerek, HDP MYK üyesi olmanın ve DAİŞ’e karşı çağrı yapmanın suç olmadığını söyledi. Şengül, tahliyesini talep etti. Daha sonra söz alan Zeynep Karaman da Kürtçe ile savunma yaptı. Karaman, iddia makamının tutuklu halinin devamı yönünde bu güne değin verdiği mütalaalarda yer alan iddiaların doğruyu yansıtmadığını söyledi. İlk başlarda tweetten yargılandıklarını ancak daha sonra davanın farklı bir boyuta evrildiğini ve Türkiye’de olup biten pek çok olaydan sorumlu tutulduklarını aktaran Karaman, “Hiçbir alakamız yok, buna dair bir tespit de ortaya koymuş değiler. Ancak  buna rağmen 7 yıldır arkadaşlarımız tutuklu. AİHM tweetin bedeleni verdiği üç karar ile ortaya koydu. Davanın siyasi olduğunu söyledi. AİHM meydana gelen 5 bin olayın bu tweetten meydana gelmesinin mümkün olmadığını söyledi” şeklinde konuştu. 

‘KAPIYI AÇMASAYDIK DAHA MI İYİYDİ?’ 

Karaman, savunmasının devamında şunları belirtti: “Hükümet yetkilileri her gün bizi hedef gösteriyor ve ceza verilmesi gerektiğini söylüyorlar. Türkiye’yi yönetenler ve bu mahkemeyi yönetenler bizde şöyle bir his oluşturdu; bize düşman gözüyle bakıyorlar. Dünya alem de biliyor ki bir devlet kurma gibi bir derdimiz yok. Partimizin de böyle bir talebi yok. Biz ortak bir ülkede, vatanda ortak bir yaşamımız var. Tarihe de bu şekilde bakıyoruz.  Tarih boyunca bizi birbirimizden uzaklaştıran şeyleri ayıklayıp birlikte yaşayalım diyoruz. Partimizin programımız da böyledir ve kişisel olarak da böyle düşünüyorum. Ancak buna rağmen bize düşmanca yaklaşıyorsunuz. Biz de ister istemez şunu düşünüyoruz; Malazgirt kapısını açmasaydık daha mı iyiydi? Bize caza vereceğinizi de biliyoruz. Ancak programımızdan, taleplerimizden vazgeçmeyeceğiz. Mücadelemizi sürdüreceğiz.” 

YASALARI UYGULAYIN! 

Mütalaaya karşı söz alan ve tutuksuz yargılanan siyasetçi Mesut Bağcık, ilk başından beri davanın reddini talep ettiklerini ancak taleplerinin hala kabul edilmediğini söyledi. Usul yönünden gerekliliklerin karşılanmadığını ve buna rağmen esas aşamasına geçildiğini ifade eden Bağcık, sadece bu nedenle de davanın düşmesi gerektiğini kaydetti. Davada yer alan usulsüzlüklere işaret eden Bağcık, tutukluma hali ve çeşitli adli kontrollerin de ceza uygulaması olduğunu ve 7 yılı geçmemesi gerektiğini ancak kendisi hakkındaki dosyalarda yer alan uygulamaların 9 yıldır devam ettiğini söyledi. Bağcık, “Bu bir zulümdür. Size sadece yasaları uygulayın diyoruz. Başka bir şey demiyoruz. Adli kontrol şeklindeki ceza uygulamasının kaldırılmasını istiyorum” diye konuştu. 

TAHLİYE TALEBİNDE BULUNDU

Siyasetçi Ayla Akat Ata’nın avukatı Çiğdem Kozan, müvekkili hakkında tahliye talebinde bulundu. Müvekkilinin kaçma şüphesi olduğu gerekçesi ile tahliye edilmediğini ancak mahkemenin buna somut gerekçe sunmadığını da aktaran Kozan, “Davada yargılanan bazı isimlerin yurt dışına çıkmış olmasını tutukluluk gerekçesi yapamazsınız. Öyle ise davada tutuksuz yargılanan ve burada olan siyasetçilerin sayısı daha fazla. Neden onları esas almıyorsunuz?Bu siyasi tutukluluk kararına son verilmesini istiyorum” diye konuştu. 

Tutuklu siyasetçi Gülten Kışanak avukatı Gül Altay da müvekkilinin 7 yıldır tutuklu olduğunu ve azami tutukluk süresinin aşıldığını anımsattı. Buna dair başvurular da yaptıklarını ancak durumun hala devam ettiğini ve bu duruma ilişkin AYM’nin daha önce aldığı kararları anımsatan Altay, tahliye talebinde bulundu. Altay, “Sonuç olarak dosyada somut, şüpheden uzak bir belirleme yok. Derhal tahliyesini talep ediyorum” dedi. 

Söz alan Kışanak’ın diğer avukatı Mesut Bektaş, “Siz kendinizi kanun koyucunun yerine koydunuz ve kanun koyucuyu denetleyen kimse yok diyorsunuz. Azami süre kuralını siz koyuyorsunuz. Anayasa’nın kendisine uymuyorsunuz. CMK hükümlerini uygulayın diyoruz ama ona da yok diyorsunuz. Uygulayabileceğiniz bir kuralı arıyoruz ama bulamıyoruz. Bir tek sizin kurallarınız var. Yedi yıldır tutuklu halin devamına deyip geçiyorsunuz. Uygulamalar o kadar pespaye bir evreye ulaştı ki amiyane bir üslup dışında ifadede kullanamıyoruz. İlk önce Anayasa, yasa ve mahkeme kararları gelir. Hiç biri uygulamıyorsanız meşruluğunuzu nasıl ispatlayacaksınız. Sizin koyduğunuz ve aynı zamanda sizi bağlamayan kurala göre tahliye olması gerekiyorsa tahliye edin, başka ne diyebilirim” ifadelerini kullandı. 

Avukat Cemile Turhallı Balsak da, hukukun uygulanmadığı ve hukukun uygulanması için çaba sarf ettiklerini söyledi. Tutuklamanın bir tedbir olduğunu hatırlatan Balsak, “Yıllar önce vermiş olduğunuz tutukluluk devam gerekçesi ile bir ay önceki gerekçe arasındaki fark ne? Yok. Mahkeme, vereceği cezasının tedbirini alıyor. Bu cezayı koruyor. Mahkeme kendini hukuka bağlı hissetmiyor mu? İnsanlığa bağlı hissetmiyor mu? Bu dava iktidar tarafından milli beka davası olarak kodlanmış. Niye bir dava milli davası olsun? Kimin milli davası bu?İktidarın hala soğutmadığı şey ne? Bu milli linç niye bitmiyor? Bu milli linç sokakta devam ediyor. İnsanları zehirliyor, suç işlettiriyor. Bu tutukluluk kararları kaos yaratıyor. Bir yargısız infaz rejimi uygulanıyor” şeklinde tepki gösterdi. 

Avukat Özgür Yaldız ve Ebru Akal da usulsüzleri, hukuka aykırı karar ve uygulamaları ortaya koyarak, müvekkilleri hakkında tahliye talebinde bulundu.

Mahkeme, ara karar kurmak için duruşmaya 3 saat ara verdi.