Hiçbir halkın, devrimci hareketin ve hatta ulus devletin tarihinde bile bir savaş gücüne yönelik bu düzeyde ve yoğunlukta teknik kullanılmadığını hatırlatan YJA Star Merkez Karargah Komutanı Zozan Çewlik, “Kürdistan coğrafyasının toprağına, ağacına, taşına, kayasına ve üzerinde yaşayan her canlısına vurulmamış obüs, roket, bomba ve silah parçası kalmadı. Coğrafyamızdaki her varlık neredeyse sömürgeciliğin açtığı bir yara ile yaşıyor” diye konuştu.
Çewlik, Ortadoğu ve dünya kadınlarının, giderek daha fazla kendini tanıyan, güçlenen ve gelişmeleri etkileyen kadın savunma güçlerinin örgütlü mücadelesinin etkisine girmeye başladığını ifade ederek, 2022 yılında daha iddialı, gelişkin ve daha etkileyici olacaklarını kaydetti.
YJA Star Merkez Karargah Komutanı Zozan Çewlik, ANF’nin sorularını yanıtladı. Söyleşimizin ilk bölümü şöyle:
YJA Star olarak 2021’e hangi amaçlarla ve nasıl girildi, ne kadarı başarıldı? Yılın genel bir tablosunu ortaya koyabilir misiniz?
Yoğun çelişkileri, sıcak çatışmaları ve gelişmeleriyle 2021’i geride bırakıyoruz. Hemen her günü yoğun mücadeleyle geçen bu yılı geride bırakırken, başta Özgürlük Önderimiz Rêber Apo’yu sevgi ve özlemle selamlıyor, yıl içerisinde şehadete ulaşan yiğit yoldaşlarımız Şoreş Beytüşşebap, Serhat Giravî, Sarya Diyar, Nûjîn Koçer, Nûjîn Êrs, Botan Başkale, Cumali Çorum, Diljîn Marya, Sosin Efrîn, Hewreman Avyer, Rêvan, Munzur, Dijwar, Apê Yusuf, Saîd Yusuf, Amargî ve Şîlan Goyî ile diğerlerini saygı ve minnetle anıyorum.
Ülkemizin dört bir yanında özgürlük mücadelesini kıran kırana yürüten savunma güçlerimizi, zindanlarda Mazlumların, Saraların, Garibe Gezer’in direnişçi ruhunun ardılları olan özgürlük direnişçilerini, toplumsal alanda düşmanın tüm yönelimlerine rağmen özgürlükten ve adaletli yaşam arayışından vazgeçmeyen cefakar halkımızı sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.
21. yüzyıl ve bu yüzyıl içerisinde de 2021 yılı dünya çapında adaletsizliğin, haksızlıkların, baskı ve zulmün kendini yenilediği ve daha incelmiş biçimlerde yaşamsallaştığı bir yüzyıl olarak geçti, geçiyor. Ezilen insanlık, yoksulluk, açlık, hastalıklar ve işsizlikle her geçen gün daha da güçsüzleştirilip iradesizleştirildi. En fazla da kadınlar ve çocuklar bu egemen sistemin kurbanı durumunda. Öz savunma araçlarını, örgütlenme ve eylemselleşme gücünü dünya genelinde ortaklaştıramamış halklar ve kadınlar, bu faşist sistem karşısında savunmasız kaldı. 2021 yılı gerek dünya çapında, gerek bölge ve gerekse de Kürdistan açısından yoğun geçen bir yıl oldu. Gelişen siyasetler, süreçlere damgasını vuran egemen politikalar daha çok geçmişin çözülemeyen sorunlarının üzerine yeni yeni sorunlar ekleyen bir yaklaşımla gelişti.
Hareketimizin gündeme getirdiği biçimiyle Kürt özgürlük sorunsallığı da bu çözümsüzlük ve şiddet sarmalı içerisinde boğulmaya, tasfiye edilmeye çalışıldı. Bu konuda 2021’de de başta Türkiye iktidar güçleri olmak üzere bölgesel öğeler, yine esasında başta ABD olmak üzere NATO ülkeleri klasik yaklaşımı aşan bir politika geliştirmemekte, bilakis Özgürlük Hareketimizi inkâr ve imhada ısrar etmektedir. Önderliğimize ve hareketimize karşı geliştirilen uluslararası komplo daha da yaygınlaşarak ve derinleşerek devam etmektedir. Elbette bu gerici, komplocu ve faşist ittifak karşısında Önderliğimiz ve özgürlük hareketimizin eşine ender rastlanan bir biçimde muhteşem bir direnişi ve özgürlükçü duruşu yıl itibarıyla da devam etti. Teslim alınamayan Apocu ruh ve irade imha konsepti karşısında bir adım dahi geri atmadı.
Daha öncesinden de paylaştığımız gibi yıla gerçekleştirdiğimiz toplantılarda aldığımız kararlarla ve güçlü planlamalarla giriş yaptık. Bu planlamalarımızın büyük bir çoğunluğunu amaçlarımız doğrultusunda yaşamsallaştırdık. YJA Star komuta ve savaşçıları olarak geçen yıl boyunca gerilla mücadelemizi devrimci halk savaşı stratejisine ve demokratik modernite gerillacılığına denk bir biçimde yürüttük. Kürdistan’da özgürlük çizgisi doğrultusunda yaşamın gelişimi, halkımız ve halklar açısından çok önemli olduğu kadar kadınlar açısından da çok önemlidir. Bu nedenle mücadele perspektifimiz kadınlar olarak gelişen özgürlük savaşına öncülük ve aktif katılma biçiminde oldu. Kadın gerilla mücadelesini özgür kadın kimliğinin gelişiminde temel bir yön olarak ele alıyor, gerilla mücadelesini örgütlemeyi ve geliştirmeyi tarihi bir sorumluluk olarak görüyoruz.
Mücadele tarihimizde bu yıl olağanüstü olarak tanımlayabileceğimiz, asla sıradan olarak ele alamayacağımız bir yıl olarak geçti. Düşmanın yönelimleri açısından da diğer yıllardan farklılıkları olan bir yıldı. Elbette sömürgecilik inkar ve imha konseptini, hareketimiz üzerinde uzun süredir yürütmektedir. Ancak sanırım hiçbir halkın, devrimci hareketin ve hatta ulus devletin tarihinde bile bir savaş gücüne yönelik bu düzeyde ve yoğunlukta teknik kullanılmamıştır. Kürdistan coğrafyasının toprağına, ağacına, taşına, kayasına ve üzerinde yaşayan her canlısına vurulmamış obüs, roket, bomba ve silah parçası kalmadı. Coğrafyamızdaki her varlık neredeyse sömürgeciliğin açtığı bir yara ile yaşıyor.
Sömürgeci faşist Türk ordusu, 10 Şubat’ta bu amaçlarla Garê bölgesinde özel bir harekatla Siyanê’de savaş esirlerinin de bulunduğu bir kampımızı hedef aldı. Aslında bu sadece bir operasyon değildi. Saldırının çok yönlü amaçları vardı. Gerilla hareketimizin merkezi hedeflendi. Türk ordu güçleri ilk defa böyle bir harekat gerçekleştirdi. Bunun karşısında Şoreş Beytüşşebap arkadaş öncülüğünde işgalci güçlere etkili ve çarpıcı bir vuruş tarzıyla ağır darbe vuruldu. Garê’de yaşanan zafer, faşist AKP-MHP hükümetini hezimete uğrattı. Daha sonrasında 23 Nisan’da Zagros, Avaşîn-Basya, Zap ve Metîna hattında işgal saldırısı geliştirerek, Garê zaferiyle gerilla güçlerimizin ve halkımızın kazandığı psikolojik üstünlüğü kırmayı hedeflediler.
Tabii işgal saldırısı sadece bu amaçla gerçekleştirilmedi. Önceden planlanmıştı, ancak Garê zaferinin düşman güçlerinde yarattığı bozgun, bu işgal saldırısının daha erken bir tarihe alınmasına yol açtı.
Düşman için nasıl ki Garê sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmadıysa, gerilla güçlerimiz açısından da Garê sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmadı. 43 yıllık mücadele tarihimizdeki fedailik, Apocu ruh, arkadaşlık, bağlılık, inanç, tutku, güven, sevgi ve intikam düzeyi bir üst aşamaya evrilerek zirvede yaşandı. Hiçbir halkın tarihinde görülmemiş, tanımlamakta zorlandığımız, kelimelerin anlamını yitirdiği, romanlara, türkülere, şiirlere ve filmlere konu olabilecek destansı direnişler yaşandı. Garê’den başlayarak Mamreşo, Girê Sor, Zendura ve Werxelê’de dalga dalga yayılan yeni dönem gerillacılığının somut eylemlerine ve şahince vuruş tarzlarına tanıklık ettik.
Medya Savunma Alanları’nda kısa sürede sonuç alacağını düşünen düşman, bir savaş tünelini dahi ele geçirmek için 7 ay boyunca her türlü tekniği ve silahı kullandı. Yine de direnişten vazgeçiremediği gerillayı kimyasal silahlarla zehirleyerek şehit etti. Savaş tarihimiz incelendiğinde bundan önceki yıllarda da faşist Türk ordusunun Cûdî’de, Amed’de, Geliyê Tiyarê’de ve daha birçok yerde kimyasal gazlar kullandığı görülecektir. Ancak son işgal saldırısında direniş karşısında köşeye sıkıştığından ve çaresiz kaldığından defalarca kimyasal silah kullandı. Ancak o zincirinden boşalmış faşizm, Werxelê savaş tünellerinde yenilmiştir. Zendura’da ve Girê Sor’da bozguna uğramıştır. Apocu fedai ruhun yenilmezliğini bir kez daha görmüştür.
Güçlerimizin başlatmış olduğu devrimci operasyonlar Zap, Avaşîn, Gever ve Xakurkê hattında Bazên Zagrosan Devrimci Hamlesi, Metîna ve Heftanîn’de ise Cenga Xabur Devrimci Hamlesi olarak adlandırılmıştır. Bu devrimci operasyonlar, salt kendini savunma üzerinden değil, adı üstünde; hamlesel çıkışlarla ve etkili eylemlerle güçlü bir performans temelinde yürütülmektedir. En son Kasım ve Aralık aylarında Heftanîn, Zap ve Serhat eyaletlerimizde yeni dönem gerilla taktiğiyle güçlerimizin geliştirdiği eylemler düşmanı şok etmiştir. Yıl içerisinde düşmanın imha konsepti tümden ortadan kaldırılamamış olsa da dönemsel ve güncel olarak geliştirdiği politikalar ve taktikler boşa çıkarılmıştır.
Kuzey sahalarımız ise bu konseptin en stratejik alanlarını oluşturmaktadır ve düşmanın bu sahalarımızda “Eren” adıyla geliştirdiği operasyonlar süreklilik kazanmıştır. Gerilla güçlerimizi tasfiye etmeyi amaçlayan bu operasyonlar, mevsim koşullarından kaynaklı her ne kadar güçlerimizle yeterli irtibatı kuramasak da Dersim sahamız dışında boşa çıkmıştır. Dersim sahamızda da basına yansıdığı kadarıyla kimyasal silah kullanıldığı söylenmektedir. Ülkemizde halkımızın ve savunma güçlerinin en önemli direnişleri geliştirdiği ve DAİŞ’e karşı savaşarak devrim değerlerini ortaya çıkardığı Rojava ve Şengal’de ise bu soykırım politikalarını bütünlüklü yürütmek için Sosin Efrîn, Rênas Rojhilat, Saîd Yusuf, Apê Yusuf ve Merwan Bedel gibi önderlik ve özgür yaşam çizgisinden taviz vermeyen, liberalizmin içimize sızmasına karşı ilkesel duruşa sahip olan arkadaşlar hedef alınmıştır. Faşist AKP-MHP hükümeti, yaşadığı yenilgiyi askeri bir zaferle örtbas etmek istediğinden bundan sonraki süreç içerisinde de öncü kadrolarımıza ve halkımıza karşı çılgınca saldırılar geliştirebilir. Bu konuda da dikkatli ve uyanık olunmalıdır. Halkımız savaşın savaşan bir halk gerçekliğine dönüşmesi gerektiğini daha derinden görmeli ve kendi öz savunma örgütlenmelerini yaygınlaştırmalıdır.
KJK’nin ‘Kadın Kırımına Karşı Özgür Kadını ve Toplumu Savunma Zamanı’ hamlesinin bir yılı kadınların güçlü katılımıyla tamamlandı. Hamle ne düzeyde bir birikim oluşturdu, bu hamlenin yeni döneminde YJA Star’ın üstlendiği rol neydi?
KJK’nin geliştirdiği ‘Kadın Kırımına Karşı Özgür Kadını ve Toplumu Savunma Zamanı’ hamlesi, bir yılını kadınların toplumsal, siyasal, sosyal ve askeri alandaki güçlü sahiplenişi ve katılımıyla geride bıraktı. YJA Star güçlerimiz de geliştirdikleri eylemlerle bu hamleye katıldı. Tabii kadın mücadelesi ortak hedeflerde birleşerek kendi örgütlü iradesini geliştirmelidir. Çünkü dünyanın neresine bakarsak bakalım toplumsal yozlaşma, iradesizleştirme, kimliksizleştirme, insan pazarlama, her türlü hakka tecavüz özellikle kadın üzerinden gerçekleştiriliyor. Ki bu kadınlara yapılabilecek en büyük hakarettir. Evinin içinden tutalım da sokakta, işte, okulda ve her yerde erkek egemenlikli sistemin korkunç baskılarına, fiziki ve ruhsal şiddetine maruz kalıyor.
Kadın etrafında gerçekleştirilen toplumsal yozlaşma ve iradesizleştirme şimdi dünyanın her yerinde en temel sorun haline gelmiştir. Gülistan Doku, Özgecan, Deniz Poyraz, İpek Er, Pınar Gültekin aynı erkek-devlet şiddetinin ürünüdür.
Bu katliamlara karşı kadınların ciddi bir tepkisi gelişti...
Elbette. Kadın hareketleri gelişme gösterdikçe bu tip olaylar daha fazla gün yüzüne çıkmaya, tartışılmaya ve aşılmaya çalışılıyor. Özellikle 2021 açısından baktığımızda bu, genel kadın hareketleri açısından önemli bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Bu yönlü ortaya çıkan sorunlar karşısında kadın hareketleri gündem yaratıp birlikte tavır geliştirmeye çalıştı. Sosyal sorunları siyasal bir sorun haline getirip çözüm mücadelesi geliştirdiler. Bu biçimiyle kadın mücadelesi artık kendi gündemlerini yaratarak sosyal ve siyasal mücadelesini daha da yetkinleştirmeye başlamıştır. Kadının kendi sorunlarını tartışmaya başlaması, gündeme sokması, örgütlü bir güç olarak ataerkil sisteme karşı mücadele etmesi sadece kadına bazı haklar kazandırmaz, aynı zamanda o toplumsal yapının zihniyet değişiminin de önünü açar. Yine sisteme ait mevcut tek taraflı gelişen siyasi iradeyi, merkezileşmiş iktidarı, insan ilişkilerini, hatta aile ilişkilerini yeniden çift taraflı ele almayı getirir ki, bu da ataerkil sistemin zihniyetinin aşılmasında çok belirleyici bir önemdedir. Adaleti ve giderek de özgürlüğü getirecek olan bu mücadeledir.
Tüm bu nedenlerle kadınların yürüttüğü mücadele mevcut siyasal gelişmeleri mutlaka etkilemektedir. Bu etki, erkek egemen siyasi kültürün baskısı nedeniyle gösterilmemektedir veya çeşitli biçimlerde küçümsenmektedir. Ancak siyasete, gelişmelere ve toplumsal sorunlara kadınca bakmaya başladığımızda kadının emeğinin, mücadelesinin, görülmek istenmese de önemli değişim ve dönüşümleri yarattığını görmekteyiz. Bu konuda yaşanan örgütlenme zayıflığı egemen sistemi güçlendirir iken, örgütlenmede bir başarı kaydetmek ise egemen sistemi zayıflatır, gereksizleştirir. Zaten sistemin kadın emeğini, söylemini ve eylemini küçümsemesi de bu korkudan ileri gelmektedir. İşte 2021’de de kadın mücadelesi dünyanın bazı yerlerinde önemli gelişmelere yol açtı, bazı yerlerinde de zayıf kalması nedeniyle gerek kadını gerekse de o toplumu zayıflattı. Dünyamız şimdi bu dengesizliği yaşıyor. Kadın birlikteliğini yaratarak bu dengesizliği ortadan kaldırmak, bizim en temel görevlerimizdendir.
Kürdistan’da gelişen kadın özgürlük mücadelemiz ve bunun içinde özgür kadın gerillacılığı da bu yıl açısından önemli gelişmeleri yakalamıştır. Kadınlar mücadelemizin tüm sahalarında yerini almış, aktif rol oynamış ve mücadeleci kimliğini birçok eylemsellikte ortaya koymuştur. Bu aktiflik Kürt özgürlük sorunsallığı karşısında geliştirildiği gibi kadın sorunu karşısında da geliştirilmiştir. YJA Star güçleri olarak mücadelemizin bu her iki boyutunu da esaslı şekilde gündemimize alarak aktivite kazandırdık, dinamik ve eylemci karakterimizi taktik yaratıcılık ve zenginlikle geliştirdik. Bu konularda yıl itibarıyla önemli gelişmeler sağlandı. Toplumda yaşanan kadın sorunlarını daha fazla ele alma, çözmeye çalışma, özel gündemler üzerinden gerilla eylemleri geliştirme ve kadın kırımının önüne geçme hedeflendi.
Dünyanın bu ağırlaşmış ve egemen erkek tarafından korkunç düzeylere getirilmiş siyaset ve askerlik gerçeğine karşı, kadın yüreğimizle, beynimizle ve cesaretimizle mücadele etmek, kendi kimliğimize ait değerlerle özgür kadın gerillacılığını geliştirmek çok önemlidir. Ortadoğu ve dünya giderek daha fazla kendini tanıyan, güçlenen ve gelişmeleri etkileyen kadın savunma güçlerinin örgütlü mücadelesinin etkisine girmeye başladı. Gelen yeni yılı mücadele ile yaratılan gelişmeler üzerinden ve hala çözülmemiş çelişkileri çözme yaklaşımı üzerinden karşılıyoruz. Bu anlamda 2022’yi karşılarken, kazanımlarımızda daha umutlu ve canlı, çözülmemiş sorunları çözme boyutunda ise daha mücadeleci, ısrarcı ve kararlıyız. 2022 yılı bu anlamda daha iddialı, daha gelişkin ve daha etkileyici olacağımız bir yıl olacaktır.
Türk devleti, yıla PKK’yi bitirme gibi büyük bir propagandayla başladı. Ancak daha sonrasında AKP-MHP hükümeti çözülüşün eşiğine geldi. Savaşta gerillaya karşı her türlü kirli yöntemi hatta kimyasal silahları dahi kullandı. Türk iktidarının bu hale gelmesinde gerillanın direnişinin etkisi hangi düzeyde oldu?
TC sömürgeciliği, partimizin ilk kurulduğu 27 Kasım 1978’den beri tam 43 yıldır her yıl bizi bitireceğinin, bir çakıl taşı dahi vermeyeceğinin propagandasını yapıyor. “Sandviç”, “çelik”, “süpürge” ve daha birçok adlandırmayla operasyonlarının amacını belirliyor. En son geliştirdiği işgal saldırılarına da “pençe kaplan”, “pençe yıldırım”, “pençe şimşek” adlarını verdi. Kendi yalanlarını o kadar çok tekrarladılar ki, bu yıl kısa sürede ve kesin sonuç alacaklarına inandılar. Yani bir yerden sonra kendi yalanlarına kendileri de inanmaya başladı. 2021’in kışına girdiğimizde bu yılın PKK’nin son kışı olacağını da dile getirdiler. Ancak Kürdistan Özgürlük Gerillaları’nın yürüttüğü muhteşem savaşla AKP-MHP hükümetinin son kışına girmiş bulunuyoruz. PKK’yi çözmek isteyenlerin kendileri çözülüşün eşiğine geldi.
Korkan ve çaresiz kalan bir güç kendini kurtarmak için her türlü yönteme başvurur. Bu yüzden gerilla gücümüze karşı en fazla kimyasal silahın kullanıldığı yıl olmuştur. Faşizm köşeye sıkıştığında ve yenileceğini anladığında başvurmayacağı yöntem yoktur. Kimyasal silahlarla, tonluk kazanlarla ömrünün baharındaki gençlere karşı savaşmak namertliktir. Bu saldırılar kalleşçedir. Birçok kez OPCW’ye de, uluslararası kamuoyuna da çağrılarda bulunduk. Kimyasal silah kullanılıp kullanılmadığı gelip yerinde incelenebilir.
Biz kendimize güvenen bir hareketiz. Neyi neden söylediğimizi iyi biliyoruz. Kimyasal silah kullanımına karşı hem halkımızda hem de uluslararası kamuoyunda bazı açıklamalar oldu. Ancak bunlar yeterli değildir. Bunları yapanlar kadar Kürdistan’da yapılanlar karşısında sessiz kalanlar da insanlığından utanmalıdır. Apocu gerillaların direnişi ve etkili eylemleri faşizmi çılgına çevirdi. Biz, bu faşist hükümetten daha çılgınca saldırıları da bekliyoruz. Çünkü onları ne denli sıkıştırdığımızın ve çaresiz bıraktığımızın farkındayız. Bu saldırılar karşısında gerillanın görevi direnmektir. Gerilla olmak demek direnmek demektir. Direnmek ve başarmak demektir. Asi Kürdistan dağlarında o kadar asaletli duruşlar ortaya çıktı ki, 21. yüzyılın bireyci, kendini düşünen, maddiyatçı, insanı insanlıktan uzaklaştırarak biyolojik insan derekesine indirgeyen gerçeği karşısında hala böyle insanlarla yaşamak, arkadaş olmak aynı mevzide savaşmak bile bizleri her an onure ediyor. Kürdistan özgürlük gerillası, kapitalist sistemin ne yaparsa yapsın insanlığın özgürlük özlemini öldüremeyeceğinin, ahlaki ve politik toplum değerlerinden koparamayacağının göstergesidir, somut hakikatidir. İnsanın özü özgürlüğe, güzele, iyiye ve doğruya eğilimlidir. Bu öz ne kadar aşındırılsa da yok edilmeye çalışılsa da, gerilla özgür insanın prototipidir ve kendi şahsında özgür yaşamı adım adım örmektedir.
Devam edecek…