'Önderliğin her anı özgür yaşamımızın anlamıdır'

PAJK Koordinasyon üyesi Berfin Nurhak, Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki direnişini ve üzerindeki tecriti işaret ederek “Önderlik gerçeğinde yoğunlaşmak ve anlamak bizler için esas olmalı” dedi.

PAJK Koordinasyon üyesi Berfin Nurhak, Abdullah Öcalan’ın İmralı Cezaevi’nde sürdürdüğü direnişi değerlendirdi. Berfin Nurhak değerlendirmelerinde: “İmralı direnişinin gücünü ve bu direnişin insanlığın özgürlük mücadelesine kattıklarını anlamak; daha derinlikli kılmak için Önderlik gerçeğinde yoğunlaşmak bizler için esas olmakta” dedi.

Berfin Nurhak konuşmasında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ‘doğuş’ diye belirttiği dönemlere değinerek bunun anlam ve önemini anlattı.

‘ÖNDERLİK GERÇEĞİNDE SÜREKLİ YOĞUNLAŞMAMIZ ESASTIR’

Nurhak, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın gerçekliğine değinerek şu noktaları vurguladı: “Kürdistan’da 40 yılı aşan bir özgürlük mücadelemiz var. Bu mücadele ile özgür yaşamı gerçekleştiren değerler sistemi, yaşam ilkeleri ve ahlakı var. Bu değer yargıları etrafında gelişen demokratik-özgür toplumsal sistemi güçlendirmek ve bu sistemi savunmak temel sorumluluğumuz. Bu sorumluluklarımızı başarıya götürmek ve mücadelemizi nihai zafere taşırmak için Önderlik gerçeğinde sürekli yoğunlaşmamız esastır. Yine Önderliğimizin yaklaşık 20 yıla yakın tarihi, destansı bir İmralı direniş gerçeği ortada. İmralı direnişinin gücünü ve bu direnişin insanlığın özgürlük mücadelesine kattıklarını anlamak ve daha derinlikli kılmak için Önderlik gerçeğinde yoğunlaşmak, anlamak bizler için esas olmaktadır.”

Önderliğin kendi yaşam ve mücadelesini tanımlarken doğuş dönemleri olarak tanımladığının altını çizen Nurhak bunun ne olduğunu şöyle açıkladı: “Önderlik gerçeği üzerine yoğunlaştığımızda şunu görüyoruz ki kendisi bazı yoğunlaşmalarını ‘doğuş’ kavramı etrafında tanımlıyor. Örneğin şöyle bir anısı var. Önderliğe Lise yıllarında edebiyat öğretmeni Faruk Çağlayan bir makale yazdırır. Önderlik makalesinin başlığını ‘Sen benim hiç doğmamış çocuğumsun’ diye yazar. Bu başlık altında yazdığı kompozisyonu Önderliğin öğretmeni herkese örnek gösterir. Yine Önderlik İmralı sürecinde kendi yaşam ve mücadele süreçlerini tanımlarken yine bu kavram etrafında ‘birinci doğuş’, ‘ikinci doğuş’, ‘üçüncü doğuş’ olarak yapar. Demek ki Önderlik gerçeğinde doğuş kavramı gerçeğin ve yaşamın tanımlama gücü ile ifadesi olmaktadır.”

PEKİ NEDİR DOĞUŞ? NE ANLIYORUZ?

Berfin Nurhak, Andullah Öcalan’ın doğuşu; oluşturmak, emek, çaba, irade, cesaret ve değiştirmek yani engeller ne olursa olsun sürekli varoluşu gerçekleştirmek olarak ortaya koyduğunu söyleyerek: “Peki doğuş nasıl gerçekleşiyor; doğuşun gerçekleşmesi için arayış, sorgulama, emek, mücadele, ilkeleri, bunlara göre yaşam ve mücadele tarzını oluşturma gerekli. Önderlik birinci doğuş dönemi derken Urfa-Amara köyünden doğduğu ve 1973 yılına kadar olan süreyi tanımlıyor. Bu dönemde Önderlik gerçeğinin kendi ailesi ve yaşadığı toplum gerçeğine karşı bir sorgulaması var. Buna karşı Önderlik bir arayış içerisinde ve buna göre kişiliğini oluşturuyor. Önderliğin çocukluk anılarında Mıho, Cımo ile ya da Mehmet’le tarladaki kavgasında henüz 9 yaşındayken anne ve babasının yaklaşımlarını reddederek evden kaçması, Nizip’e gitmesi; tüm bunlar Önderliğin o yaşlarda önemli bir düzeyde arayışını, çabasını ve kişiliğini oluşturduğunu gösteriyor. Yani Önderlik ailesine karşı ve içinde bulunduğu topluma karşı arkadaşları ile oluşturduğu kendi toplumsallığını kurmasaydı bunu birinci doğuş olarak tanımlamazdı. Yoksa normal doğum doğuş olarak tanımlanamaz. Yani kişilik toplumsallaşıyorsa orada birinci doğuş gerçekleşmekte” şeklinde konuştu.

GERİYE ÇEKİLMEYECEĞİ BİR NOKTAYA GELİŞTİR DOĞUŞ

Öcalan’ın ikinci doğuş dönemini 1973 yılından 1999 yılına kadar olan zaman olarak ifade ettiğini belirten Nurhak şöyle devam etti: “Bu dönem açısından da o yıllara kadar Önderlik gerçeğinde devrimci-sosyalist bir kişilik oluşmuş. 1973- 75 arası ve devamındaki yıllarda oluşan devrimci kişilik özellikler doğrultusunda geliştirdiği pratiklerle Önderliğin arayışları bir çizgiye ulaşıyor; yaşam tarzına dönüşüyor ve ilkeleri oluşuyor. Yani öyle ki bazı pratikler örneğin Çubuk Barajı toplantısı, 1976 Dikmen toplantısı gerçekleşmeseydi ikinci doğuş da olmazdı. Haki arkadaşın şehadetinin anısına karşılık Parti perspektifi oluşturmasaydı yine ikinci doğuş gerçekleşmezdi. Yine mücadelenin devam ettiği yıllarda Kadın özgürlük mücadelesi ekseninde geliştirilen çözümlemeler ve örgütlenme çalışmaları olmasaydı ikinci doğuş süreci büyümez ve güçlenmezdi. Örnekler çoğaltılabilir. İşte tüm bunlarda Önderlik gerçeğinin yoğunlaşma, irade, cesaret ve karar düzeyini görebiliyor insan. Tüm bu pratikler PKK çizgisini oluşturmuştur. İşte ikinci doğuş sürecinde mücadele çizgisi, örgütlülüğü, amacı ortaya çıkmıştır. Şöyle diyebiliriz yani öyle bir şey ki ikinci doğuştan şunu anlayalım: Geriye dönüşün olmayacağı, geriye çekilmeyeceği bir noktaya geliştir. Geleceğin belirlendiği ve zaferin nasıl gerçekleşeceğine dair perspektif oluşmuştur artık.”

ÖNDERLİK YENİDEN DOĞUYORUZ DEDİ

Üçüncü doğuş sürecinde Önderliğin ‘doğuş’ tanımını daha da güçlü kavramak için artık somutlaştığından bahseden Berfin Nurhak, Önderliğin komplo sürecindeyken, tüm dünyanın onun ve özgürlük hareketi üzerine gelirken; komploya karşı verdiği mücadele gücünü, yoğunlaşmasını üçüncü doğuş olarak tanımladığını şöyle anlattı: “Önderlik yeniden doğuyoruz dedi ve bu doğuşu üçüncü dönem doğuşu olarak tanımladı. Neydi bu üçüncü doğuş; uluslararası komplocu güçlerin saldırıları karşısında kapitalizm gerçeği daha kapsamlı tahlil edildi ve bunun karşısında mücadelemizin zafere ulaşması için Önderlik yeni paradigmayı geliştirdi buna bağlı olarak da ideolojiyi derinleştirdi. Yeni paradigmanın gelişmesi, ideolojimizin daha da derinleşmesi üçüncü doğuş olmaktadır.

Doğuş kavramı etrafında yoğunlaşırken bu anlamıyla diyebiliriz ki Önderlik Gerçeği çok cesur düşünen, iradeli ve kararlı uygulayan bir yaşam ile mücadele tarzıdır.

Günümüzde de Önderliğimizin geçmiş yıllarda yapmış olduğu çözümlemeler üzerinde yoğunlaşarak, tarihi İmralı direnişini ve bu direnişin ortaya çıkardığı yeni paradigmayı anlamak temel çaba ve görevimiz olmaktadır. Bu konuda İmralı direnişini anlamada ve bu direnişin bizlere biçtiği görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmede ciddi eksik ve yetersizliklerimiz söz konusu. Önderlikle yaşanılan her an, her anı bizlere özeleştirisel yoğunlaşmamızı şart kılıyor.”