Anneler yarın da Galatasaray’da olacak

700'üncü hafta eylemlerine yönelik polis saldırısı ardından eylemleri yasaklanan Cumartesi Anneleri, 701’inci haftada da Galatasaray Meydanı’nda olacaklarını belirtti.

"Unutmuyoruz, Affetmiyoruz, Vazgeçmiyoruz!" diyerek 27 Mayıs 1995'den bu yana Galatasaray Meydanı'nda kayıplarının akıbetini soran Cumartesi Anneleri ve kayıp yakınları, AKP tarafından eylemlerinin yasaklanmasına ilişkin basın toplantısı düzenledi. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nde düzenlenen toplantıda gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları asıldı. Toplantıya Cumartesi Anneleri, İHD Eş Genel Başkanı Avukat Eren Keskin, HDP milletvekilleri Hüda Kaya, Garo Paylan, Züleyha Gülüm, Oya Ersoy, Murat Çepni, Serpil Kemalbay, Ömer Faruk Gergerlioğlu, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri ile çok sayıda hak savunucusu katıldı.

Toplantıda ilk olarak İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri konuştu. Yoleri, Cumartesi Annelerinin 700’üncü hafta eylemlerine yönelik saldırı ve sonrasında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in yaptığı açıklamaların sürekli bir hükümet politikasına işaret ettiğini belirtti. Yoleri, “23 yıl 3 aydır sürdürdüğümüz eylem sonuç alıncaya kadar devam edecek. Kayıpların bulunması bizim görevimiz. 700 haftada büyük bir dayanışma görmüştür Cumartesi Anneleri. Destek veren herkese teşekkür ederiz. O meydan şiddet ile provoke etmeye çalışan bir devlet aklından bahsediyoruz. O meydanın şiddet ile anılmasına izin vermeyeceğiz” diye konuştu.

OCAK: TÜRKİYE BM SÖZLEŞMESİNİ İMZALASIN

Açıklamayı kaybedilen Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak yaptı. “Bizler devletin güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınarak kaybedilenlerin anneleri, babaları, eşleri, evlatları, kardeşleri ve insan hakları savunucuları olarak 27 Mayıs 1995 tarihinde kayıplarımızı istiyoruz diyerek Galatasaray’a çıktık” diyen Ocak şöyle konuştu: “Galatasaray’a çıktık çünkü; bizim yakınlarımız gibi başka insanlar da evinden, işinden, okulundan, sokaktan, herkesin gözü önünde, gözaltına alınıyordu. Galatasaray’a çıktık çünkü; yakınlarımızın gözaltına alındığına ve gözaltındayken görüldüğüne dair görgü tanıkları olmasına rağmen, bütün resmi makamlar ‘Bizde yok! Biz almadık!’ cevabını veriyordu. Savcılar ‘Türk polisi işkence yapmaz. İnsan kaybetmez!’ diyerek dosyalarımızı soruşturma dahi başlatmadan kapatıp, yakınlarını arayan biz aileler için hak aramanın bütün yollarını tıkıyordu.”

Ocak, 699 hafta boyunca sıraladıkları taleplerini bir kez daha şu sözlerle tekrarladı: “Gözaltında kaybedilenlerin akıbeti açıklansın. Gözaltında kaybetme suçunun faillerini koruyan cezasızlığa son verilsin; ceza adaleti sağlansın. Bir daha hiç kimse gözaltında kaybedilmesin. Türkiye, imzalamaktan kaçındığı Birleşmiş Milletler Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme’yi imzalasın, onaylasın ve uygulasın!”

700 haftadır Galatasaray’da dile getirdikleri bu taleplerinin demokratik toplumun temel değerlerine, Türkiye’nin Anayasal normlarına ve uluslararası hukuk kurallarına dayanan meşru hakları olduklarını dile getiren Ocak, “699 hafta boyunca, gözaltında kaybedilen yakınlarımızın fotoğrafını taşıyarak Türkiye’nin en uzun erimli ve barışçıl protestosunu gerçekleştiriyoruz. Galatasaray’a ilk çıkışımızdan bu yana 16 hükümet değişti. Tüm hükümetler; insanlığa karşı işlenen gözaltında kaybetme suçunun cezalandırılması ve kayıplarımızın bizlere teslim edilmesini sağlayamadı. 5 Şubat 2011 tarihinde Recep Tayyip Erdoğan’ın davetiyle Dolmabahçe’de Başbakanlık Ofisi'nde yaptığımız görüşmenin üzerinden 7 yıl 8 ay geçti. Bu görüşme sonrası başta dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Erdoğan’ın eşi ve Başbakanlık kaynaklarının kamuoyuna yaptıkları açıklamaların ardından, kayıplarımızı bulma ve adalete ulaşabilmemiz için ilk defa devleti yönetenler tarafından bir açıklama yapılmış oldu” diye konuştu.

Ocak, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde Başbakanın talimatıyla oluşturulan Cemil Kırbayır Komisyonu’nun araştırma ve soruşturması sonucunda hazırladığı 2011 tarihli 350 sayfalık raporda, Cemil Kırbayır’ın gözaltında işkenceyle öldürüldüğü tespiti yer aldığını vurguladı.

‘ADALETİN SAĞLANMASINA DÖNÜK BİR İLERLEMEYE TANIK OLMADIK’

Ocak, yapılan tespite rağmen suçlular hakkında halen dava açılmadığını, Cemil Kırbayır’ın kemiklerinin ailesine teslim edilmediğini belirtti. Ocak, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi: “O günden bugüne; gözaltında kaybedilen yakınlarımızı sağ olarak bulma umudumuz tükendi ama yakınlarımıza ait bir mezara da hala ulaşamadık. Gözaltında kaybetme suçunu işleyenlerin yargılanması, hakikatlerin açığa çıkarılması ve ceza adaletinin sağlanmasına dönük bir ilerlemeye tanık olamadık. 700. kez Galatasaray’da buluşmamızın engellenmesi, annelerimizin sürüklenerek darp edilmesi ve ailelerimizin gözaltına alınması, adalete olan inancımızı bir kez daha sarstı. Adalet talepli barışçıl buluşmalarımıza yapılan bu müdahale ve arkasından İçişleri Bakanı’nın hakaret içeren açıklamaları biz kayıp yakınlarını derinden yaraladı.

700 hafta boyunca bitmedi bekleyişim, eksilmedi özlemim, tükenmedi umudum, kaybolmadı inancım, azalmadı direncim, solmadı karanfilim diyerek Galatasaray’da olduk. Güvenlik güçlerinin işlediği suçlarda gerçeğin gizli tutulması, bu suçların faillerinin cezasızlık zırhıyla korunması yalnız mağdurların sorunu değil, temel bir hukuk ve demokrasi sorunudur. Hakikati inkar eden, failleri hukukun üstünde tutarak cezasız bırakan devlet politikası, ülkenin demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve barışa gidecek yolu üzerinde barikat kuruyor. Bu barikatı aşmak için mücadele etmek yurttaşlık görevidir.

701’inci haftamızda kayıp yakınları olarak her cumartesi olduğu gibi yine Galatasaray’da olacağız. Gözaltında kaybedilen son insanımızın akıbeti açıklanıp, ailesine teslim edilene kadar, tüm failler yargı önüne çıkarılıp cezalandırılıncaya kadar kayıplarımızı aramaktan ve adalet talep etmekten asla vazgeçmeyeceğiz.”

YILDIZ:  POLİSİ ÜSTÜMÜZE SALACAKLARINA YARGIYI İŞLETSİNLER

Basın açıklaması ardından gözaltında kaybedilen oğlu Murat Yıldız'ı bulmak için 23 yıldır mücadele yürüten Hanife Yıldız konuştu. Yıldız, “Benim oğlumu kandırdılar. Ben oğlumu kendi elimle teslim ettim. Ben bir anne olarak oğlumun hakkını aramazsam annelik hakkım mı var? Polisi üstümüze salacaklarına yargıyı işletsinler. Kayıplarımızı bulun o zaman o meydana gelmeyelim. Bizden daha sessiz olanı var mı? Alkış bile çalmıyoruz. Tek başıma kalsam da o meydanda adalet aramaya devam edeceğim” dedi.

TOSUN: YİNE MEYDANLARDA OLACAĞIZ

Evinin önünde beyaz Toros ile kaçırılan eşi Fehmi Tosun için 23 yıldır adalet arayan Hanım Tosun da yaptığı konuşmada, “Benim eşim çocuklarının gözü önünde kaçırıldı. Beyaz Toros ile kapının önünde gözaltına aldılar. Eşim zorla kaçırıldı ve götürüldü. Hanife anne oğlunu kendi teslim etti biz de gözlerimizle gördük. 23 yıldır Galatasaray'dayız. Bizim kime zararımız oldu. Her hafta bir hikayeyi, kayıbı hatırlattık. Biz yine orada, gizli arşivlerini açana kadar, mezar taşı gösterene kadar biz o meydandayız. Bayramdan, İslâmlıktan bahsediyorlar ama bayramda bize saldırdılar. Haklıyız ve hak aramaktan vazgeçmeyeceğiz. Bir tek kayıp kalsa da mücadeleye devam edeceğiz. Bize hakaret ettiler. Biz onların seviyesine inmeyeceğiz” ifadesinde bulundu.

ANNE OCAK: TÜM ANNELERİN YÜREĞİ ACIYOR

Kaçırıldıktan sonra gözaltında öldürülen oğlu Hasan Ocak için 23 yıldır Galatasaray Meydanı’nda adalet arayan 82 yaşındaki Emine Ocak da, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenerek, “Cumhurbaşkanı, Emine Erdoğan senin de oğlun var torunun var. Onlara ufak bir şey olduğunda, hastalandığında sizin canınız acıyor mu? Bizimde sizinki gibi acıyor. Tüm annelerin yüreği acıyor. Vicdan var vicdan” dedi.

KIRBAYIR: ATEŞTEN GÖMLEĞİ BİZE EVREN GİYDİRDİ

Cumartesi Anneleri'nin simge ismi olan Berfo Ana'nın 13 Eylül 1980'de gözaltında kaybedilen oğlu Cemil Kırbayır'ın kardeşi Fatma Kırbayır da şunları belirtit: “Ateşten gömleği Kenan Evren bize giydirdi. 38 senedir başımı yastığa koymadım. Gözümün önünde abimi götürdüler. Abimi aldıklarında ‘Adalet yerini bulacak’ dedi. Adalet arayışındayız o günden bu yana. Adalet yerini bulduğunda o meydandan kalkarız. Ama bulunmadığında o meydanı terk etmeyeceğiz.”

TAŞKAYA: 23 YILDIR SESLENİYORUZ

Hüseyin Taşkaya'nın kızı Serpil Taşkaya da konuşmasında, “Babam eve yapılan baskınla gözaltına alındı. Yaptığımız başvurular yanıtsız kaldı. Vali bizi kenti terk etmekle tehdit etti” ifadelerini kullandı. Taşkaya, 23 yıldır vicdanlara seslendiklerini dile getirerek, “Hiçbir şekilde akıbetleri belli olmadı. Bizler kayıplarımızın akıbeti bulununcaya kadar adalet arayışına devam edeceğiz” dedi.

KARAKOÇ: BÜTÜN DOSYALARIMIZ SİZİN TOZLU RAFLARINIZDA DURUYOR

Gözaltına alındıktan sonra cansız bedenine ulaşılan Rıdvan Karakoç'un ağabeyi Hasan Karakoç da konuşmasında taleplerinin çok net haklı talepler olduğunu dile getirdi. Karakoç, “Yakınlarımız gözaltına alınıp kaybedildi. Abim evime yapılan baskınla gözaltına alındı. Bize açık açık ‘Abini gördüğümüz yerde öldüreceğiz’ dediler. Abimin işkence edilmiş bedenini Beykoz'da bulduk. Parmak izi alınmıştı. İnanlar kalorifer, asit kuyularına atıldı. Sizin bir hukukunuz varsa o hukuku işletirsiniz. Ama siz onu yapmayıp, yargılı-yargısız infaz ettiniz. Sizin üniformalı görevlileriniz tarafından kaybedildiler” dedi.23 yıldır kar kış, işkenceye maruz kaldıklarını belirten Karakoç, “Bütün dosyalarımız sizin tozlu raflarınızda duruyor. Varsa vicdanlarınıza seslendik. Bizi ülkenin her tarafından duydular bir tek yetkililer duymadı. Siz utanç duyun. Bir gün size de adalet lazım olacak. Bizi susturamazsınız. Bizden kurtulmak için getirin bir kepçe gömün bizi o meydana. Bizden kurtulursunuz ama çocuklarımızdan nasıl kurtulacaksınız. Para pul sizin olsun tek isteğimiz adalet. Bizim geleceğimizi çaldınız. Cumhurbaşkanına sesleniyoruz. Verdiğiniz sözü tutun” diye konuştu.

Konuşmaların ardından söz alan Maside Ocak, 701’inci hafta da Galatasaray Meydanı’nda olacaklarını ve kayıp Mehmet Ertak’ın akıbetini soracaklarını söyledi.

Cumartesi Anneleri adına Fehmi Tosun, Cemil Kırbayır, Hayrettin Eren, Hüseyin Taşkaya, Hasan Ocak, Rıdvan Karakoç ve Ferhat Tepe'nin ailesi Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmek üzere randevu talebinde bulundu.