Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, kadın kazanımlarına yönelik saldırıları ve partisinin kadın kurumlarına yapılan operasyonlarını ANF’ye değerlendirdi.
‘İKTİDAR KÜRTLERİN BİR ARAYA GELDİĞİ ALANLARA SALDIRIYOR’
Uzun bir zamandır kadına yönelik sistematik bir saldırı olduğunu dile getiren Başaran, “Toplumsal olarak yükseltilen erkek egemenliği, bizi toplum içinde artık cins kırımı olarak tanımlanabilecek süreçle karşı karşıya bıraktı. Toplumsal erkek egemenliğinin dışında bir de AKP ve MHP'nin sistematik olarak saldırısı var. Yoğunluğunu kaybetmeyen her güne yayılan bir saldırı var. Özellikle Kürt sorununa yaklaşım biçimi bunun bir tezahürüdür. Türkiye'deki özgün yapılanmaların tümüne bir yönelim var. Demokratik Toplum Kongresi (DTK) bunlardan bir tanesidir. Kürtlerin bir araya geldiği alanlara ciddi bir saldırı ve kriminalize etme çabaları var.
Ama DTK tüm kriminalize etme çabalarına rağmen meşruluğunu devam ettiren bir yapıdır. Sürecin dönüşmesi, iktidarın perspektifinin değişmesi bu saldırıların boyutunda değiştirdi yönelimin de değiştirdi” dedi.
‘SİMGELEŞEN BİR KADIN MÜCADELESİ VAR’
DTK’ye yönelik saldırıların 2009’daki siyasi soykırım operasyonlarından farklı olmadığını da belirten Başaran şöyle devam etti: “Çünkü Kürtlere, demokratik siyaset ve muhalefete her dönem bir saldırma çabası var. Bu sistem kendi açısından karşısında baraj olarak gördüğü her şeyi ortadan kaldırmaya çalışıyor. Bunun en simgeleşen alanı ise kadın alanıdır.”
Mücadelelerine yönelik saldırıların sonuç alıcı olmadığını ifade eden Başaran, dünyada artık simgeleşen bir kadın mücadelesi olduğunu vurguladı.
"Şili'deki kadınların dansı, Rojava'daki Kadın Devrimi ya da Latin Amerika'daki kadınların sokağa çıkması hepsi benzer biçimde bir simgedir” diyen Başaran şöyle konuştu: “İktidarlar, 21. yüzyılda kadın devriminin adımlarını hissettiği için psikolojik saldırı gerçekleştiriyor. Bu zihniyetin karşısında kolektif bir şekilde muhalefet eden direnen kadınlar sadece sokağa çıkmıyor ideolojik mücadele yürütüyor.
Toplumda değişmez, bir fıtrat olarak değerlendirilen her şeye karşı kadınlar mücadele ediyor. Bir dönüşüm gerçekleşti; kadınlar toplumsal alanda, siyasal alanda varlığını hissettirdi ve irade olarak kendisini ortaya koydu. İşte bu yüzden Rojbin Çetin arkadaşımıza yönelik işkence bu mücadelelerin tümüne bir saldırıdır.”
Kadınların yüzyıllardır mücadele verdiğini, ilk kez saldırılarla karşı karşıya kalmadığını da dile getiren Başaran, “Kadınlar için yaşamın kendisi bir mücadeledir. Bu yüzden kadın mücadelesini ortadan kaldırmak imkansızdır. Rojava Devrimini yaratan kadınlar, dünyanın dört bir yanında bütün dünyanın matematiğini, sistematiğini değiştiren kadınlar bu mücadeleden vazgeçmeyecek” dedi.
‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ AKP’NİN BİR LÜTFU DEĞİL’
AKP Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş’un ‘İstanbul Sözleşmesi’ ile ilgili sözlerine de değinen HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran şunlara dikkat çekti: “AKP iktidarı hiçbir zaman kadınların yaşamı nasıl kolaylaşır, kadınlar nasıl özgürleşir perspektifiyle yaklaşmadı. Kadınlara yönelik siyaset yapıyormuş gibi varlığını sürdürdüler. Kadınların gerçekten özgürleştiği, kadınların irade olarak mekanizmalarda yer aldığı bir siyaset yürütülmedi. Bunu ‘İstanbul Sözleşmesi’ getirirken de yapmadı. Çünkü İstanbul Sözleşmesi’ AKP'nin bir lütfu değildir.
Kadınlar, sokakta, meydanda, alanda, emek emek büyük bedeller ödeyerek İstanbul Sözleşmesi’ni imzalattılar. Şimdi AKP iktidarı içerisinde olduğu bütün o konjektürel gelişmeler ışığında bu yasanın kendi iktidarları açısından engel olduğunu düşünüyorlar. İdeolojik bir engel olarak görüyor. Çünkü kadını koruyan bir kanunu, kadın iradesini güçlendirilecek bir mekanizmayı ortadan kaldırmak istiyorlar.
Kadınlar, kazanımlarının bir çırpıda ortadan kaldırılmasına izin vermeyecekler. Var olan kadın kazanımlarını korumaya ve bunlar için mücadele etmeye devam edecekler. Kadınlar kolektif bir mücadele ile bu saldırıları püskürteceklerdir.”