Besê Erzincan: Koruyucu ve öncüyüz

25 Kasım’ı büyük bir direniş ve öz savunma örgütlülüğüyle karşıladıklarını belirten KJK Koordinasyonu Üyesi Besê Erzincan, hem kadın kazanımlarını koruyacaklarını hem de özgür yaşamın inşasına öncülük edeceklerini söyledi.

KJK olarak “Kadın Kırımına Karşı Özgür Kadın Ve Toplumu Savunma Samanı’’ hamlesiyle Kürt kadınlarının yaşadığı her ülkede egemen erkek sisteme, faşizme karşı direnişin yükseltilmesini hedeflediklerini belirten Koordinasyon Üyesi Besê Erzincan, “21. yüzyılda kadın kazanımlarının korunması için öz savunma anlayışının geliştirilmesini ve kadın devriminin inşasını gerçekleştireceğiz. Halklarımızın özgürlük mücadelesine en aktif ve iddialı bir biçimde öncülük etme kararlılığımızı bir kez daha yenilemek istiyoruz” dedi.

KJK Koordinasyonu Üyesi Besê Erzincan, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü vesilesiyle ANF’ye konuştu.

ÖCALAN VE KADIN ÖZGÜRLÜĞÜ

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 21 yıldır İmralı’da direndiğini, üstelik Nisan 2015’ten beri tecridin daha ağırlaştığını hatırlatan Erzincan, “Önderliğimizin çok ağır tecrit ve yoğun özel savaş koşulları altında tutulmasının sebebi, özgürlükçü alternatif bir yaşam sistemi ve modeli öngörmesidir. Kadın kırımının ortadan kaldırılması ile Önderliğimizin özgürleşmesi arasında çok sıkı bir bağ var. Önderliğimizin özgürleşmesi için yürüttüğümüz hamle, aynı zamanda kadınların da özgürleşme hamlesidir. Önderliğimiz, kadınların da özgürlük önderidir. Dolayısıyla tüm kadınlarının, özgürlüğü için mücadele etmesi, kadınların özgürlük mücadelesine büyük bir ivme kazandıracaktır” dedi.

CİDDİ YÜKSELİŞ DÖNEMİ

Bu yılki 25 Kasım’ı farklı ele almak gerektiğini, kadın özgürlük mücadelelerinin ciddi yükselişe geçtiği bir dönemin yaşandığını kaydeden Erzincan, kadınların özgürlük bilinci ve arayışlarının daha fazla arttığını, ortak örgütlülüklerin hızla geliştiğini söyledi. Kadınların, ataerkil sistemin kendilerine biçtiği kölelik statüsünü artık hiçbir biçimde kabul etmediğini, önemli kazanımlar elde ettiğini belirten Erzincan, dünya parlamentolarında kadınların temsil edilme düzeyinin yükselişini örnek verdi. Bir yandan kadına yönelik şiddet ve katliamlar söz konusuyken diğer yandan buna karşı kadınların direnişlerinin de büyüyüp geliştiğini söyleyen Erzincan, “Erkeğin kadına yönelik şiddetine karşı devletten yardım beklemek, erkeğin cezalandırılmasını istemek özellikle Ortadoğu devletleri söz konusu olduğunda pek gerçekçi değil. Devleti sürekli bu konuda sorumlu tutmak, değişime zorlamak önemlidir, ancak kadınlar öz örgütlülük ve öz savunmalarını geliştirip kendi sistemlerini kurarak kendilerini koruyabilirler” şeklinde konuştu.

KRİZİ SİSTEM LEHİNE AŞMA ÇABASI

Son 20 yılda görüldüğü gibi reel sosyalizmin yıkılışıyla birlikte daha keskin ortaya çıkan bunalım ve krizlerin, sağcı-muhafazakâr- cinsiyetçi, ırkçı-popülist iktidarlarla erkek egemen sistem lehine aşılmak istendiğine işaret eden Erzincan, şöyle devam etti: “Cinsiyetçi, milliyetçi, dinci, faşist zihniyetli erkek liderler, ABD, Rusya, Türkiye, Latin Amerika’nın bir çok ülkesinde bu temelde işbaşında oldular. Dünya tarihinde ilk kez bu denli çirkin, vicdansız, zorba, hırsız, yalancı, gaspçı bir egemenlikli erkek ittifakının tüm toplum üzerinde terör estirdiğini gördük, yaşadık. Devlet terörü değişik biçim ve tonlarıyla ciddi bir artış gösterdi. Küresel salgın bile egemenler tarafından kendi hegemonyalarını sürekli ve kalıcı kılmak için bir araç olarak kullanılmak isteniyor. Kadınların eve kapatılmasıyla insanlığın en radikal öncü kesimi çok özel bir şiddet sarmalı içine alındı. Muhalefetlere dönük baskılar arttı. İnsan haklarının, düşünce, hak ve özgürlüklerinin, demokratik eylemliliklerin en fazla engellendiği bir dönem yaşandı. Milliyetçilik, ırkçılık, cinsiyetçilik alabildiğine hortlatıldı. Kadınlar ve toplum son derece savunmasız bırakıldı.

BİDEN VE HARİS’İN KAZANMASI

Büyük bir bunalım ve kriz yaşayan, zayıflayan, çöküş özellikleri gösteren egemenlikli sistem, salgını bahane ederek özgürlük dinamiklerini ezmeye, teslim almaya çalıştı. Ancak kadınların ve halkların direnişleriyle bu plan boşa çıkarıldı, hatta tersine döndü. ABD seçimlerinde kadınlar ve siyahiler, oylarını Joe Biden’e verdi. Haris’in ABD Başkan Yardımcılığı, dünyadaki kadın özgürlük hareketlerinin etkisiyle gelişmiş bir durumdur. Bir nevi Önderliğimizin önerdiği eşbaşkanlık sisteminin kendi çıkarları temelinde uygulanması, taklit edilmesi durumu görülüyor. Her şeye rağmen kadınların radikal taleplerini güçlü bir örgütlülük, mücadele ile yürütmesi gerekiyor.”

SALDIRILARA RAĞMEN DİRENİŞ YÜKSELDİ

Salgın süreciyle birlikte küresel hegemonik sistem, egemen erkeklik, devlet kurumları ve bunun yarattığı günlük yaşam modelinin çok daha fazla sorgulandığını savunan Erzincan, şunları ifade etti:

“Kadın özgürlük mücadeleleri, örgütlülük ve eylemlilikleri önümüzdeki yıllarda çok daha fazla gelişerek büyüyecek. Bu dönemde dikkat çeken diğer bir nokta ise gelişen kadın direnişlerinin basın-yayın organlarına sınırlı yansımasıydı. Özgür basın yayın çalışmalarını yürütmek isteyen kurumlar ve gazeteciler, büyük zorluklarla karşı karşıya kaldı. Dünya tarihinde basın yasaklarının, sansürlerinin, özgür basına saldırıların en fazla arttığı bir dönemi yaşadık. Halbuki kadınların, halkların direnişleri, dünya basınına yansıdığından kat be kat fazladır. Egemen erkek sistemin tüm saldırılarına karşı kadınlar öncülüğünde dünyada özgürlük, demokrasi, ekoloji, emek hareketleri kesintisiz biçimde direnişi yükseltti. Egemen sisteme karşı duruldu.”

ORTAK MÜCADELE GELİŞTİRMENİN ÖNEMİ

Kadın hareketlerinin özgürlük mücadelesini büyütmek için artık her günü 25 Kasım gibi ele aldığını belirten Erzincan, evlerde, sokaklarda, işyerlerinde, bulunulan her mekanda egemenlikli erkek yaklaşımlarına karşı direniş geliştirildiğini söyledi. Kadınların, bu dönemde hem kendi aralarında hem de demokrasi güçleri ile kapsamlı ittifaklar kurmanın, ortak mücadele geliştirmenin ne kadar gerekli ve zorunlu olduğunu çok yakıcı bir şekilde görüp yaşadığını belirten Erzincan, şunları dile getirdi: “Cins çelişkisi, mücadelesi sadece bir kadın sorunu olarak değil, giderek bir toplum sorunu olarak ele alınmaya başlandı. Kadınların, halkların, insanlığın özgürlük arayışlarının çok güçlendiği bir dönemi yaşadık. 21. yüzyılı bir kadın özgürleşme yüzyılı yapma konusunda büyük bir kararlılık ve umutla çalışmalıyız. Kadınlar olarak öz gücümüze, inisiyatifimize, irademize dayanarak, öncülük rolümüzü doğru ve yeterli bir şekilde oynayarak başarıları kesinlikle yakalayabilmeliyiz. Daha bütünlüklü ve radikal bir mücadele yürütmeliyiz. Bu da kapitalist modernist sistemin yaşam modelinden kopuşla gerçekleşebilir. Kadın birliğini, ortaklaşmalarını, örgütlülüklerini geliştirerek yaşamın tüm boyutlarında alternatifi oluşturmalıyız. Kadın özgürlükçü, ekolojik, demokratik paradigma temelinde yaşamın siyasi, sosyal, toplumsal, ekonomik, öz savunma, kültür gibi tüm boyutlarında örgütlü bir şekilde yer almalıyız. Erkek egemenlikli zihniyet ve onun yarattığı şiddet biçimlerine karşı yaşamın her alanında bir mücadele gereklidir. Kadın kimliği, cins bilinci temelinde örgütlenmiş kadınlar, yaşamın her alanında bu temel de yer alır ve mücadele ederse yeni bir yaşam modeli geliştirebilir. Kadın Hareketimizin gündeme aldığı Dünya Demokratik Kadın Konfederalizmini geliştirmeliyiz.”

TÜRK DEVLETİNİN SALDIRILARI

Faşist Türk devletinin, Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı 2015’te derinlikli tecrit sistemi içine alarak kadınlara, halklara, özgürlük ve demokrasi güçlerine karşı büyük bir saldırı hareketi başlattığını anımsatan Erzincan, kadın cinayetleri, intiharlar, şiddet uygulamaları, tecavüz ve tacizlerin çok fazla yükseldiği bir dönemi yaşandığını söyledi. Türk devletinin, Kürt kadınlarını özel olarak hedef aldığını kaydeden Erzincan, parçalar bazında şöyle anlattı: “Bakur ve Rojava’da kadın devriminin adım adım gelişmesine karşı kapsamlı ve vahşi soykırım saldırıları düzenledi. Sakine Cansız arkadaşlarımıza 9 Ocak 2013’teki suikastla başlayan bu süreç, Şengal kadın katliamları, öz yönetimler süreci katliamları, Efrîn kadın katliamlarının geliştirilmesiyle devam etti. Kürt kadınlarına yönelik özel savaş politikaları temelinde tecavüze, uyuşturucuya, fuhuşa bulaştırma, ajanlaştırma politikalarına ağırlık verildi. Kayyumlar, kadın kurumlarının kapatılması, binlerce kadının zindanlara doldurulması, eşbaşkanlık sistemine yönelmesi, gerillada kadın öncülerine yapılan suikastlar vb. sürdürüldü. Amaç, Kürt kadınların iradesini kırmak, öz savunmasını dağıtmak ve teslim almaktı. Egemen erkek aklın ördüğü yaşam düzeneklerini yeniden kurumsallaştırmaya çalışmaktı.

BÜYÜK BİR ÖZ SAVUNMA DURUŞU

Kadınlar da Bakur, Rojava, Başûr, Rojhilat, Şengal, Mexmûr, Medya Savunma Alanları, Türkiye, Avrupa ve dünyanın her tarafında büyük bir direniş ve öz savunma duruşuyla karşılık verdi. Türk devleti tüm çabalarına rağmen Kürt kadınlarına geri adım arttırmayı başaramadı. Kürt kadınları olarak 25 Kasım 2020’yi büyük bir özgürlük ruhu, direnişi, kararlılığı ve iddiasıyla karşılıyoruz.

BAKUR’DAKİ (KUZEY) DURUM

Kuzey’deki Kadın Hareketimiz, Ermeni, Arap, Çerkes, Rum, Roman, Türk ve tüm halklardan, inançlardan kadınlarla birlikte faşizme karşı büyük bir direniş içindedir. AKP-MHP iktidarının İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme girişimlerine karşı ayaktadırlar. Kürt kadınlarına dönük Türk ordu mensuplarının suçlarına karşı kadınlar tepki ve öfkelerini çeşitli biçimlerde ortaya koydu. Kadınlar, kadın kazanımları, eşbaşkanlık, ana dil, ulusal birlik, öz savunma gündemleri etrafında çeşitli eylemler ve kampanyalar yürüttü. Kadın Hareketimiz, Türkiyeli kadınlarla ortak bir şekilde güçlü bir kadın birliği, örgütlülüğü, eylemliliği ile çalışmalarını yürütecektir. İstanbul, kadın özgürlük mücadeleleri için bir merkez durumundadır. Yine Alevi kurumlarında çalışan kadınların, güçlü bir kadın gündemi, politikası ile çalışmalarını yeniden ele alıp bu kurumlar içinde etkili olmaları gerekir. Alevi kadınların, radikal kadın özgürlük çizgisi temelinde örgütlü kadın birliklerini oluşturması önemlidir. Demokratik çalışmalar yapan tüm kurumların içinde güçlü bir kadın birliği, örgütlülüğü oluşturulmalıdır. Bu temelde stratejik politikalar belirlenmeli ve çalışmalar yapılmalıdır.

ROJAVA’DAKİ (KUZEY-DOĞU SURİYE) DURUM

Rojava’da kadın devrimi çalışmaları, Türk devletinin işgal saldırılarına karşın tüm hızıyla devam etti. Rojava’daki Kadın Hareketimiz, işgale, tecride ve soykırımlara karşı örgütlülük ve eylemliliklerini geliştirdi. Kadınların ulusal birlik çalışması yine Arap, Ermeni, Süryani, Çerkes, Suriyeli kadınlarla ortaklaşma temelinde devrimsel çalışmalar geliştirildi. Kadın devriminin inşa çalışmalarına hız verildi. Rojava, dünyadaki kadınların umut ve ilham kaynağı olmaya devam etti. Rojava’da demokratik kültür, özgür yaşam modelleri güçlü pratikleştirilebilmelidir. Kadınların örgütlülükleri özgür yaşam felsefesiyle donatılmalıdır. Önderliğimizin özgür eş yaşam modeli tartışılmalı, demokratik aile kültürü geliştirilebilmelidir. Rojava Devrimi’nde kadın örgütlülüğünün her eve ulaşarak kendini genişletmesi, bütün kadınların yurtseverlik, toprağa bağlılık ve öz savunma temelinde bir yaklaşımla çalışmalara katılması, faşist Türk devleti karşısında direniş çok önemlidir.

ROJHILAT’TA (DOĞU KÜRDİSTAN) DURUM

Rojhilat’ta kadınlar, İran rejimine karşı büyük bir direniş içinde oldular. İran, kadınlara ve Kürt halkına, halklara, inançlara karşı Türk devletini taklit eden soykırımcı politikalarıyla kendi güvenliğini sağlayamaz. Kadınların, Kürt halkının, başta Yarsanlar olmak üzere çeşitli inanç ve halkların özgünlüklerini, özgürlüklerini tanıması gerekir. İran kadınlarına dönük geliştirilen ayrımcı, ötekileştirici politikalar çağdışıdır. Başta Kürt kadınları olmak üzere İran kadınları, İran devletinin bu şiddet, baskı ve kölelik eksenli politikalarını kabul etmiyor, etmeyecektir. 2020’de başta Zeynep Celaliyan olmak üzere yüzlerce Kürt kadınına baskılar arttırıldı. Bir çok kadın aktivist zindanlara atıldı. Yüzlerce genç idam edildi. Yüzlerce Kürt kolberlik yapıyor diye çok haksız bir şekilde katledildi. Kürt dilinin, kültürünün gelişimine engel olundu. Kürt coğrafyalarındaki yangınlarda binlerce dönüm arazi yandı. Devlet kurumları buna seyirci kaldı. Bazı yerlerde devlet eliyle doğa katliamları geliştirildi. Yoksulluk ve işsizlik oranlarında patlama yaşandı. İran devleti, idam ve hapis cezalarıyla kadınların, halkların, inanç gruplarının özgürlük mücadelesini engelleyemez. Kadınlar, halklar ve inançlar, bu soykırımcı politikalara karşı direniyor. İran’da demokratikleşme gelişmezse sonunun Irak, Suriye gibi olması kaçınılmaz.

BAŞÛR’DAKİ (GÜNEY KÜRDİSTAN) DURUM

Güney Kürdistanlı kadınlar, kadın örgütlülüklerini geliştirmek ve kendilerini bir irade haline getirmek zorundadır. Güney’de kadınlar öncülüğünde bir demokratikleşme süreci yaşanmalıdır. Kadına yönelik şiddetin en fazla olduğu yerlerden biri de Güney Kürdistan’dır. Siyasete, diplomaside kadına hiçbir yer verilmiyor. Toplumsal yaşamda kadın bir gölge haline getirilmek isteniyor. Oysa ki Güney Kürdistanlı kadınlarda büyük bir özgürleşme potansiyeli var. Kadın kurumlarında erkekler yöneticilik yapıyor. Bu asla kabul edilemez. Erkekler kendi zihniyetlerinde bir değişim dönüşüm yapmadıkça hiçbir kadın kurumunda yer alamaz, çalışamaz. En fazla Kürt ulusal birliği için Güney Kürdistanlı kadınlar çalışmalı. Kürt kadınlarının ulusal birliğinin gelişmesinde Güney’deki kadın birliği stratejik bir rol oynuyor.

ŞENGAL’DEKİ DURUM

Şengal kadınları, ferman sonrası özgürlük bilinçlerini, kendi özgün örgütlülüklerini başarıyla geliştiriyor. Êzîdî kadınlar, Şengal’in özerkliğini kazanması için yoğun çalışıyor. Bu temelde Êzîdî kadınların son dönemdeki çalışmalarını, direnişlerini selamlıyoruz. Êzîdî kadınlar, kendi birliklerini geliştirmeli, Kürt kadınlarının ulusal birlik çalışmalarında ve Ortadoğu kadın birliği içinde yerlerini almalı.

AVRUPA’DAKİ KÜRT KADINLAR

Avrupa’da Kürt kadınlarının ‘diktatörü yargılamak için yüz neden’ kampanyası var. Bu kampanya dönem açısından oldukça önemlidir. Avrupa’daki Kürt kadınlar, Avrupa halklarından kadınlarla birlikte Önderliğimizin özgürleşmesi, kadın özgürlük sorunlarının mücadelesi için ortak çalışmalar yürütüyor.

KÜRT KADIN GERİLLALAR

Kürt kadın gerillalar, özgürlük direnişimizin temel yapı taşı ve sürükleyici gücüdür. Kadın gerillalar, bu süreçte başta Heftanîn olmak üzere Kürdistan’nın dört bir yanında fedaice bir direnişle öz savunma savaşı yürüttü. Gerilla savaşımının döneme uygun geliştirilmesi konusunda büyük bir öncülük yaptılar.

Genç kadınlar, toplamda kadın özgürlük mücadelesinin her alanında her çalışmasında en aktif, dinamik bir şekil de öncülük yaptı.

KBDH çalışmaları, Türkiyeli sol, sosyalist kadınlarla Kürt kadınların temel mücadele aracı oluyor. Bu çalışma, önümüzdeki süreçte daha etkili ve güçlü bir şekilde gelişecek.

MÜLTECİ KADINLAR

Ortadoğu coğrafyasının savaş ve göçlerde en fazla kadınlar mağdur olmuştur. Kadınlar, mültecilik koşullarında şiddete, tecavüze ve tacize uğruyor, ucuz iş gücü olarak kullanılıyor. Mülteci kadınların sorunları ile ilgilenme, güç verme, örgütleme yaklaşımı içinde olmak, kadın hareketlerinin temel görevlerindendir.”

ÖZELEŞTİRİ VEREN ERKEKLER

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’nde üzerinde durulması gereken bir hususun da egemen erkeklik özelliklerine karşı azımsanmayacak bir erkek kitlesinin de artık kendini bu konuda gözden geçirmesi, özeleştiri vermesi olduğuna dikkat çeken KJK Koordinasyonu Üyesi Besê Erzincan, şunları ekledi:

“Toplum içindeki egemen erkekliğin yarattığı tabular yıkılıyor. Kürt erkekler, kadın özgürlük çizgisinde kendilerini yeniden ele alarak, Ortadoğu’da yeni bir özgürlükçü erkek kültürü geliştiriyor. Bu anlamda erkekler de egemen sistem yaşamından boşanıyor. Özgürleşmek isteyen kadınların yanında saf tutarak, özünde kendi hakiki, radikal özgürlük savaşımını veriyor. Bu temelde 25 Kasım’ı büyük bir direniş ve öz savunma örgütlülüğüyle karşılıyoruz. Böylelikle hem kadın kazanımlarını güçlü bir şekilde koruyacağız hem de Kürdistan’da alternatif özgür yaşamın tüm alanlarda inşası için iddialı ve kararlı bir şekilde öncülük yapacağız.”