Bir hayat iki sürgün
Xecê Nene, Dersim Tertelesi’nde ailesiyle Denizli'ye sürülenlerden. Sürgünde 10 yıl kaldıktan sonra Dersim’e dönerler. 90’larda tekrar Kürdistan’daki köy boşaltmalarla ikinci bir sürgün yaşarlar.
Xecê Nene, Dersim Tertelesi’nde ailesiyle Denizli'ye sürülenlerden. Sürgünde 10 yıl kaldıktan sonra Dersim’e dönerler. 90’larda tekrar Kürdistan’daki köy boşaltmalarla ikinci bir sürgün yaşarlar.
Dersim Katliamı tanıklarından Xecê Nene, Kürt halkının tarihini unutmaması gerektiğini vurgulayarak, "Düşmana karşı toprağımıza sahip çıkalım" dedi.
Bir halkın acıları kaç türkü, kaç ağıt, kaç öykü eder? Kaç kere kırılır bir halk, kaç katliamla yok edilmek istenir?
İnsanı, doğası ve inancıyla birlikte tecrit altında tutulan Dersim, direngenliğiyle barındırdığı hakikati dünyaya duyurmayı sürdürüyor. Dersim Tertelesi, 1937-38'de olup bitmiş bir olay değildir. Türk devletinin inkarcı politikalarına bakıldığında kültürel bağlamda tamamlanması gereken bir sorun olarak görülüyor.
Dersim, Kürt-Alevi-Kızılbaş inancını yaşatan, kendine özgü bir kültürel havzadır. Bu kültürel doku yüzlerce yıl çok yönlü ağır bir kuşatma altında tutulmuş, ancak uzun zaman hedeflenen sonuçlara ulaşılamamıştır. Xecê Nene de bunlardan biri.
Xecê Nene, 1935-1936 yılları arasında Dersim’de dünyaya gelir. Annesi doğum sırasında hayatını kaybeder. Dersim Tertelesi’nde ailesiyle Denizli'ye sürülürler. Sürgünde 10 yıl kaldıktan sonra Dersim’e geri dönüş yaparlar. 90’larda tekrar Kürdistan’daki köy boşaltmalarıyla ikinci bir sürgün yaşarlar.
Dersim Tertelesi’nde iki-üç yaşındayken ablasının onu elbisesinin altına saklayarak kurtardığını söyleyen Xecê Nene "Bu dağlar, topraklar büyüklerimin kanlarıyla sulandı. Nasıl ki bu topraklar bize ihanet edenlere yar olmadıysa düşmana da yar olmayacak. Keşke ben de ölseydim orda” dedikten sonra başlıyor “Axzunîg a vesayî” ağıdını söylemeye:
Axzunîg kowo vêsayî yo wî lemin
No çi miz û dûman o wayî lemine bûko
Cemşî Axayî bi Memed Alî Axayî ra
Binê singûyan de milqî danê wayî lemin lemin!
De wayî wayî wayî, lemin lemin wayî !..
Cemşî vano to dima yeno niyade
No çiko ma sero voreno lemin wayî
Koyê Axzunîge miz û dûmano
Na hukmatê tereşî rê îtivar nêbeno lemin wayî!
De wayî wayî, lemin wayî!
AXZUNÎG KATLİAMI
Askerler, Seyid Turabi Baran ve Seyid Hasan Canan ailesinden 24 canı tutuklar. Tutukladıkları insanları elleri kolları tellerle bağlanarak Sekesur denen yerleşim alanına getirirler. Zulüm başlar; askerler tutukladıkları bu insanları, kasaturalarla delik deşik ettikten sonra samanlıkta benzin döküp diri diri yakarlar.
Anlatıyor ağıdın hikayesini; Axzonig katliamını. Cemşi ve Memed Ali Ağa’nın, devletten söz aldığını, kendilerine dokunulmayacağını ama Dersim Katliamı’nın sonunda tarafsız kalan Memed Ali Ağa ve Cemşi gibi ağaların devlete inanmakla hata ettiklerini. Hozat halkının da yakılıp yıkıldığını...
KÜRTLERİN YAŞADIĞINI KİMSE YAŞAMADI
Xecê Nene, anlatmaya devam ediyor: “Biz Kürtlerin yaşadığını kimse yaşamadı. Şahin Ağa kardeşini katletmeseydi bizim sonumuz böyle olmazdı. Dersim dağları kimsesizleşmezdi. Düşman Rêber’e; Alîşer’i öldür Dersim dağları sana kalır, demiş. Rêber, Alişer Efendiyi öldürmeden önce Zarife, hevalê min -heval kelimesi bize onlardan kalmıştır- kalk, bu hayırlı bir şey için gelmiyor, seni öldürecek, diyor. Alişer inanmıyor, buyur ediyor. Zarife silahını alamadan Reber ikisini de öldürüyor. Biz kendi kendimize ihanet ederek, birbirimizi öldürerek sonumuzu getirdik.”
SİLAHLARINI BİZE DOĞRULTTULAR
Xecê Nene, babasının kendisine Seyit Rıza'nın bütün Dersim aşiretlerini toplayıp Türkiye-Rus savaşına götürdüğünü, açlık yoksulluğa rağmen savaştırıldıklarını anlattığını dile getiriyor ve ekliyor: "Türkiye ne yaptı? Silahlarını bize doğrulttu. Bizi bir yere toplayıp üç gün üç gece aç susuz bıraktılar. Gördüğümüz tek şey gökyüzüydü. Dersim Katliamı’nda düşman ‘dur kaçma’ sesinden sonra oradaki bütün insanları tarayıp öldürdü."
BABAMA NİNNİLER SÖYLERDİM
Ardından sürgün başlar... Xecê Nene o günlere dair, “Babam hep ağlardı, ağladığını sorduğumda sürgün edildiklerinde kadınların ve kız çocuklarının askerlerce alınıp götürüldüğünden bahsederdi. Sürgün edilenlerin kaydı da tutulmuyormuş. Kim bilir ne yaptılar o insanlara… Sürgünde 10 yıl kaldık. Düşmanın zulmü orada da bitmedi. Babamı alıp götürüp şiddet uyguluyorlardı. Bir seferinde öyle bir dövmüşlerdi ki, o çocuk halimle babama 6 ay baktım. Babam acıdan çocuk gibi ağlıyordu. Belki uyur, acısı diner diye bebek uyutur gibi babama ninniler söylerdim."
Sürgünden yıllar sonra Dersim’e döndüklerinde ise artık düşmanın kendileriyle uğraşmayacağını sanırlar, ancak zülüm artarak devam eder. Xecê Nene, "90’larda gelip bizi tekrar yerimizden yurdumuzdan ettiler. 'Çıkın gidin' deyip evlerimizi yaktılar. Gitmem, beni evimle beraber yakın, dedim. Ben daha kundaktayken beni yerimden yurdumdan ettiniz. Bu sefer toprağımı bırakıp gitmem, dedim ve gitmedim" diye konuştu.
Xecê Nene son olarak gözyaşlarını silip şöyle seslendi: ”Düşmana karşı toprağımıza sahip çıkalım. Tarihimizi unutmayalım.”