Bir savaş yöntemi: Tecavüz-4
Dünyada özellikle 90’lardaki savaş ve çatışmalarda 100 binlere dayanan tecavüz vakası yaşandı. BM 2000 yılında bunu savaş suçu olarak tanımladı ama süregelen savaşlarda tecavüzler devam etti.
Dünyada özellikle 90’lardaki savaş ve çatışmalarda 100 binlere dayanan tecavüz vakası yaşandı. BM 2000 yılında bunu savaş suçu olarak tanımladı ama süregelen savaşlarda tecavüzler devam etti.
Kadın ve çocukların askeri çatışmalar ile savaşlarda cinsel saldırılara maruz kalması, yakın zamanda Irak Savaşı’ndan Suriye’ye, 90’larda ise Bosna’dan Kürdistan’a uzanan yıllara ve hatta çağlara değin yayılmış en eski suçlardan bir tanesi.
Kadınların barış zamanında uğradıkları cinsel saldırılar ile savaş/çatışma bölgelerinde maruz kaldıkları bu suçlar birbirinden ayrılıyor. Özellikle çatışmalı dönemlerde kadınlar din, dil, ırk gibi farklılıkların ve etnik temizliğin hedefi olarak cinsel saldırıya uğruyor.
DÜNYA 90’LARDA TOPLU TECAVÜZE TANIKLIK ETTİ
KAOS GL’de yayınlanan “Militarizm ve Kürt Kadını” başlıklı yazısında duruma örnek veren Zozan Özgökçe’nin yazdıkları kadınların dünyadaki bu durumunu özetliyor: “Feminist coğrafyacı Joni Seager, kadınların dünya ölçeğinde yaşadığı koşulları grafiklerle gözler önüne seren dünya atlası için, küresel tecavüz konulu bir harita hazırlamış. Karşılıklı iki sayfaya yayılan bu dünya haritası, 1990’ların başları ve ortalarında gerçekleşen askeri çatışmalar sırasında, toplu tecavüzlerin yaşandığı yerleri belgeliyor: Ruanda, Gürcistan, Afganistan, Angola, Mozambik, Kamboçya, Peru, Cibuti, Doğu Timor, Türkiye, Sri Lanka, Burma, Kaşmir (Hindistan), Kuveyt, Liberya, Papua Yeni Gine, Somali, Sudan, Bosna, Haiti, Meksika ve Kosova. Farklı kültürler, farklı dinler, farklı siyasi ideolojiler, farklı dış ittifaklar, farklı savaş biçimleri, farklı asker-sivil ilişkileri… Ama her örnekte kadınlara tecavüz edenler, kendilerini asker olarak tanımlayan erkeklerdi.”
NEFRETİN ÇOCUKLARI
Örneğin 1992 yılında 3 yıl süren Bosna Savaşı boyunca rapor ve sözlü anlatımlara göre; 13 bin ile 50 bin arasında Bosnalı Müslüman kadın, Sırp ordusu tarafından “tecavüz kamplarında” etnik temizlik amaçlı tecavüze uğradı ve işkence gördü. Yine 90’ların başında 1990–1993 yılları arasında Ruanda’daki soykırımında sayıları 500 bine yakın Tutsi kadınına, Hutular tarafından tecavüz edildi. Hutuların “Tutsi kadınlarının güzel ve iffetsiz olduğuna” yönelik propagandaları ile Ruanda soykırımı dönemi adlarına Nefretin Çocukları denilen 5 bin bebek dünya geldi. 1991’de başlayan ve 2000’e kadar devam eden Sierra Leone İç Savaşı’nda ise 250 bine yakın kadın tecavüze maruz kaldı.
BM 2000 YILINDA SAVAŞ SUÇU SAYDI
90’lı yıllardaki bu toplu tecavüzler, 31 Ekim 2000 tarihinde, 1325 Sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı’nın alınmasına zemin oluşturdu. BMGK bu yasa ile savaş dönemlerindeki tecavüz ve cinsel saldırılar ilk kez savaş suçu kapsamına alındı. 1325 Sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ülkelere bu konuda sorumluluklar yüklese de devam eden savaşlarda cinsel saldırının önüne geçecek somut adımlar atamadı. Bu kararın alınmasından 3 yıl sonra başlayan ABD-Irak savaşı yetersizliği gösteren en büyük kanıt oldu.
ABD İŞGALİNDE YÜZLERCE IRAKLI KADINA TECAVÜZ EDİLDİ
ABD’nin 2003’te Irak’ı işgal etmesi ile binlerce sivil yaşamını yitirdi. Ebu Garib hapishanesindeki işkence görüntüleri, kadın ve çocuklara yapılan tecavüzlerin fotoğraflarıyla gerek sivil alanlarda gerekse hapishanelerde askerler tarafından sistematik olarak yapıldığı ortaya çıktı. Irak işgalinde 1000’lerce kadın ve çocuk taciz ile tecavüzün hedefinde oldu.
HALA DEVAM EDİYOR
Bu durum 2011’de Suriye’de ilk olarak iç savaş olarak başlayan savaşta da binlerce 10 binlerce kadın etkilendi. Hala devam eden savaşta özellikle DAİŞ’in kaçırdığı kadınlara tecavüz etmesi, köle pazarlarında satması gibi savaşta kadını mağdur eden birçok cinsel saldırı vakası yaşandı. Yine Türkiye destekli ÖSO çetelerinin de aynı yöntemleri izlemesi birçok raporla belgelendi. Son olarak Suriye Gelecek Partisi Genel Sekreteri Hevrîn Xelef’in öldürülmeden önce uğradığı saldırı, BMGK’nın savaş suçu olarak tanımladığı, 1325 sayılı kadına uygulanan şiddet kapsamına girse de bunun sorumlusu Türkiye’ye karşı herhangi bir adım atılmadı.