Bıraktığın gibi duruyorsun Berçem*

Heval Berçem, güçlü eylemlerin, yürüdüğün patikalardaki ayak izlerin, rüzgardaki sesin, güneşteki yüzün, yüreğimizdeki sen, bıraktığın gibi duruyor.

PKK’nin fedaice savaşan komutanları, yaşamının her anını, halkların özgürlüğü, bütünlüğü, kültürü için mücadeleyle geçiriyor. PKK komutanları halklara, doğaya, evrene karşı güç kullanmaz; gerici yaklaşımlara, egemen güçlere, tasfiyecilere, ihanete ve düşmana karşı savaş yürütür. Halkı, toprağı, yoldaşı için de canını verir. Hakikatin fedaisidir gerilla. 

Bu kutsal uğurda kahramanca şehit düştüler. Savaşın öncüsü, yürütücüsü ve fedaisiydi onlar. En kirli, en korkunç, en gelişmiş tekniğine karşı akıl, bilinç, inanç ve yürekle nasıl savaşılır, tüm dünyaya gösterdiler. Bitmeyen patikaları, uçsuz bucaksız vadileri, dağları, yolları aştılar. Engel nedir bilmeden hedefe doğru büyük bir aşk ve özveriyle koştular, büyük değerleri yarattılar. Karanlık tarihe ışık  ve altın harflerle yazılacak destanların kahramanı oldular. 

SENİ ANLATABİLİR MİYİM BERÇEM?

Heval Berçem, gerilla Berçem, komutan Berçem; güzelliğini, cesaretini, yoldaşlığını, mütevaziliğini, savaşçılığını anlatabilir miyim? Hakkını verebilir miyim? sana layık cümleyi, ifade edebilecek kelimeyi bulabilecek miyim? Adını her andığımda ve yazmaya çalıştığımda kanımın donduğunu, nefessiz kaldığımı, kalemi tutacak gücümün kalmadığını hissediyor, yazmakta kararsız kalıyorum. Bütün gücümü toplayarak seni anmaya, yazmaya çalıştım. Şehadetine inanmadım, inanmayacağım. Seni hep yaşayacak, yaşatacağım. Biliyorum, seni birkaç cümle ya da sayfayla ifade edebilmek imkansız. Sen ki hakikatle kuşanmış, kahramanlıklarıyla devleşen, yaşama can veren güzelliklerin anası. Sen ki umudun, inancın, isyanın kadını. Seni sağır, dilsiz, cümlelere sığdırabilir miyim, kelimeler dile gelir mi, duyabilir mi, ifade edebilir mi? Kelimeler de utanır, benim gibi anlatamaz senin yüceliğini; yetersiz kalır, çekinir, utanır, sakınır...

                                        Rojhat Cîlo, Berçem Cîlo ile birlikte...

Melek yüzlü, fedakar, özlü, cesaretli yoldaşım, tüm anlamların, güzelliklerin ortak kümesi. Uzun bir yolun yolcususun, geri döneceğine olan inançla, o yolda buluşacağımızın verdiği umut ve heyecanla, yaşamın her anında, senden güç alarak ve anarak yaşıyorum. Sen ölümden yaşamı, yaşamdan özgürlüğü yaratanlardansın. Ahdım olsun seni yaşamak, sözüm olsun seninle olmak.
Senin şahsında devrimin edebiyatını yazmaya kalkışırsam literatürüm yeter mi, senin duruşunun, bakışlarının, bağlılığının, canlılığının, sevginin estetiğinin karşısında anlamını yitirmez mi? Derler ki; neyi yitirmişse insan, en güzel onun türküsünü söylermiş, biz seni yitirmedik de senin türkünü yazamadık, senin türkünü haykırabilir mi? O tınıyı, ahengi yakalayabilir mi var olan yedi nota?

NE ÇOK KIZMIŞTIM SANA

Anlam dolu anlar ve değerli anılar bıraktın tarihsel ve devrimsel zamanlara... Hele planladığın o ‘bir nisan şakası’, ne çok kızmıştım sana. Bir sabah mangaya iki arkadaş geldi Heval Rojhat bizi çağırmışsın, dedi. Ben de şaşırdım, yok heval çağırmadım, dedim ve çay ikram ettim, çaylarını içtikten sonra çıktılar. Kısa bir zaman geçmeden iki arkadaş daha geldi yine bizi çağırmış, dedi. Gerilmeye başladım, yok öyle bir şey, ben sizi çağırmadım, dedim. Velhasıl birer çay ikram ettikten sonra kim size benim sizi çağırdığımı söyledi, diye sorduğumda ‘Heval Berçem’ dediler. Bir hışımla çıktım soluğu yanında aldım, tam neler oluyor diyecektim ki, bir arkadaşın kaçtığını söyledin, söylediklerimi unuttum, hemen arkadaşları topladım ve arkadaşı düşman almadan bulmamız gerektiğini söyledim. Her birini bir tarafa yollayacakken sana döndüğümde güldüğünü farkettim. Sinirlerim tavan yapmış, neler oluyor diye sorduğumda bugün ayın kaçı, sorusuyla karşılık verdin. O sinirle aklımda tarih mi kalır, bilmiyorum deyince ‘bir nisan’ deyip kahkaha fırtınası kopardın. O gün ben hariç herkes çok gülmüş ve eğlenmişti.

ANLAMLI YAŞAMIN KENDİSİSİN

Berçem yoldaşım, en zorlu eylemlerde, en ön safhalarda, düşmana kan kusturan vuruşların, yerle bir ettiğin düşman mevzileri, seni onların karanlık korku dolu kabusları haline getirmişti. Dile gelir mi o kahramanlık, o fedailik? O görkemi, inancı, bağlılığı, umudu, aşkı, cesareti dile getirebilir miyim? Duyulanın, bilinenin, görülenin ötesinde bir şeyi anlatabilmem mümkün mü? Sen anlamlı yaşamın kendisisin, sığmazsın kelimelere. 

DÜŞMANI İYİ TANIYAN KOMUTANDIN

Kaç kez en kritik ve zor anlarda bizi yoldaşlarını ölümün kıyısından çıkardın. Zap’a 2008’deki saldırı sırasındaydı. Dola Karkero’da gecenin geç saatleri bütün yönetim son durumları değerlendirmek için toplandı. Düşmanın nereye kadar geldiğini, nasıl konumlandığını, kendi taktik ve stratejimizi, bütün planlamalarımızı tartıştıktan sonra biraz uyuyup dinlenmeye karar verdik. Olağan yoğunluktan kaynaklı çok bitkin ve yorgun düşmüştük. Sen sabah erken hava aydınlanmadan uyanıp arkadaşları gruplara ayırıp keşife çıkarıyor ve uyanık kalıp genel durumları takip ediyordun. Keşif gruplarından gelen tekmillerden düşmanın burnumuzun dibine kadar geldiğini öğrendin. Hemen gereken tedbirleri alıp yönetim dahil onlarca yoldaşın yaşamını kurtardın. Düşmanı ve pratiğini iyi tanımış ve çözümlemiş bir komutandın. Eğer bu tedbiri almamış olsaydın bi katliam yaşanacaktı. Uçurumun kenarından kanat olup, yoldaşlarını havalandırmayı bilen bir tanrıçaydın.

SANA SÖZ; AVAŞÎN GİBİ AKACAK

Güzel hevalim, tüm yaşamını PKK ideolojisine, felsefesine ve hakikatine adadın. Yaşamın filozofu, bilge kadını, güzel olanın yaratıcısıydın. Zagros, Behdinan sahalarındaki güçlü eylemlerin, yürüdüğün patikalardaki ayak izlerin, rüzgardaki sesin, güneşteki yüzün, yüreğimizdeki sen, bıraktığın gibi duruyor. Kaldığın noktalar anılarınla dolup taşıyor. Gece yarılarına, bazen de sabahlara kadar sımsıcak, sevgi dolu sesin ve yüreğinle hararetli hararetli yaptığımız tartışmalar en büyük eylemin nasıl başarılı olacağını, nasıl Önderliğe yakın oluruzun sohbetini yapardık ya, halen içimdeki acıyla tüm canlılığını koruyor. Her yerde seni görüyor, seni yaşıyor, seni arıyorum; Zagrosun asi ve asil tanrıçası, Avaşîn’in efsane savaşçısı. Hatırlar mısın ben Dêrsim Eyaleti’ndeyken bana bir not yazmış ve bana 'hayatında her zaman Avaşîn’in o nazlı akışını diliyorum' demiştin. Ben de sana söz veriyorum; hedefe ulaşana dek o hayat Avaşîn gibi akacak. Avaşîn’in mavisinden, Çarçela’nın bağrından, Cilo’nun asiliğinden, Zagros’un nergislerinden aldın güzelliğini. Dağların heybetli doruklarından umuda akan, özgürlüğe dem vuran hakikatle buluşturan tarifsiz varlıktın.

Güzel olan sendin, güzel sonsuzluğun kendini var ettiği yerde miydi?

Sen çağın kadın komutan modeli oldun, tarihin hakkını veremeyeceği büyük savaşçıydın. Önderlik sana 'sen bir kadın komutan olarak savaşın içinde yerini aldın, benim gerçekliğimi iyi bil ve o gerçekliğin içinde kendini iyi eğit' demişti. Kendin ve yoldaşların için en iyi eğitmen oldun. PKK'nin komutan kişiliğini şahsında oluşturdun ve xwebûn'un en özlü halinin yaratıcısı oldun. Seni, sizi unutursak yüreğimiz kurusun.

* Berçem Cilo (Nursel Oktay), 20 Ekim 2017’de Türk ordusunun Amed’in Lice ilçesine bağlı Şehit Remzi alanında başlattığı saldırı sırasında çatışmada direnerek şehit düşen 5 gerilladan biriydi.