Bozkırın çığlığıydı Nagihan

O, jineoloji biliminin tanınması için kalemiyle herkese ulaşan bir yazar, bir akademisyen. Kadınların hikayelerini haberleştiren, gerçeği ve adaleti arayan bir gazeteci. Tek gayesi, tüm kadınların hikayesini birleştirip öz güce ulaşmaktı.

Kadınların hikayesiydi onu var eden. Onu ilk tanıdığımda etrafında bir sürü kadını toplamış, onların hikayesini dinliyordu. Her hikayede acı, her anlatışta gözyaşı, her bakışta çaresizlik…. Ve böyle başlar hakikat arayışı Nagihan için.

Yaşamları, gelecekleri, hayalleri verili düzene ve erkeğe terk edilen Xelîkanlı kadınlara toplantılar yapıp kitap ve dergiler okuyarak katı gelenekleri karşısına alırdı. Xelîkan köyünde kadınlar toplanır, kitap alışverişinde bulunur, okudukları kitaplardan öğrendiklerini birbirlerine anlatırlardı. Bir araya gelmek bir eylemdi. Bir arada olmak bilinçlenmekti. Toplanmak örgütlenmekti. Kurtuluş, birlik olmaktan geçiyordu. Özgürlük yoluna girenlerin ilk adımları böyle olacaktı.

BİR ADANMIŞLIK ÖRNEĞİ

Annesinin tüm karşı koyuşlarına rağmen kadın özünü aramanın kendi kökleriyle de buluşturacağına yürekten inandı ve yola koyuldu. Uzun soluklu bir yolun yorulmaz yolcusuydu artık. İçi rahattı; bir nebze de olsa köyünün kadınlarına bir şeyler vermişti. Çelişkiyle düşünmeyi bir şeyleri sorgulamayı öğretmişti onlara. Umut bir fide tazeliğinde yeşermişti. Sürgün Xelîkanlı kadınların kaderlerini değiştirmek, acılarını dindirmek, köklerini bulmak için okudu, araştırdı, inceledi, yazdı, gezdi, dolaştı. Usanmadan mücadele etti. Bir kadının hikayesi, tüm kadınların hikayesiydi. Bunu erken fark etti, gördü ve tüm yaşamını kadının özgürlük mücadelesine adadı. Bir adanmışlık örneğidir Nagihan.

Yaşadığımız coğrafyada en çok kadın iklimini kirlettiler, bozdular, yaşamı yaşanılmaz kıldılar. Bu, tüm insanlığın ve toplumun kriziydi. Çıkmazları aşmak, zorluklara göğüs germek için amansız bir mücadele ile katılmak tek yoldu. İşte bunun için Nagihan, tüm bilimlerin ve bilmelerin anası Jineoloji bilimine büyük bir aşkla, eşsiz bir umut ve sevgi ile sarıldı. Jineoloji, sosyal bilimlerin kraliçesi olarak etrafında toplanacak kadınları bekliyordu.

Jineoloji, tüm kadınların nefes aldığı bir dergah; tüm bilinmezliklerin şifresini çözen ocak; kadınların aydınlandığı, bilgilendiği bilim yuvası, kadınların kendi özüyle buluştuğu manastır…

TEK GAYESİ KADINDAKİ ÖZE ULAŞMAKTI

Nagihan, jineolojinin ilk kuruluş demlerinden itibaren büyük bir heyecan ve çabayla bu çalışmayı sahiplendi, emek verdi, kattı, katıldı. Çünkü yüzyılımızın krizinden çıkışın jineoloji bilimi ile gerçekleşeceğine yürekten inandı. İnancı ve heyecanı, jineolojinin ilk konferansında o kadar çok yansıyordu ki! Gözlerindeki parıltı jineolojinin pırıltısını ve tılsımını çoktan yakaladığını gösteriyordu. Artık kimse onu tutamazdı. Düşüncesi şeffaf, amacı net, yürüyeceği uzun caddelerde yoluna çıkacak engelleri biliyordu.

O, jineoloji biliminin evrenselleşmesi için pes etmeyen bir akademisyen. O, jineoloji biliminin tanınması için kalemiyle herkese ulaşan bir yazar. O, kadınların hikayelerini haberleştiren, gerçeği ve adaleti arayan bir gazeteci. Nagihan ev ev, köy köy, sokak sokak dolaştı, gezdi, emek verdi, alın teri döktü. Tek gayesi tüm kadınların hikayesini birleştirip öz güce ulaşmaktı.

HERKESTE BÜYÜK BİR İZ BIRAKTI

Nagihan, tüm kadınların hikayesidir. Nagihan özgürlüğe susamışlıktır. Tüm kadınların ruhuna ve acılarına ortak olandır. Kadınca sevmenin ve sevilmenin adıdır. Kadın aklıyla, kadın rengiyle, kadın zekasıyla dokundu her çalışmaya. Mütevazılığı sıcakkanlılığı insanları yüreğine alırcasına, sevgi dolu kalbiyle herkeste büyük bir iz bıraktı.

Ey ihanetçi ve kirli eller, nasıl kıydınız böyle dağ gibi bir kadına! Nagihan’a sıkılan kurşunlarla Jîna Emînî’yi katleden zihniyet, aynı kaynaktan besleniyor. Dibine kadar ihanet çukurunda debelenen işbirlikçi-katliamcı egemenler, Jînalardan Nagihanlardan ve özgürlük için direnen tüm kadınlardan korkuyor. Kadınların öz savunması için gösterdikleri görkemli direniş, egemenlerin korkulu rüyası ve kabusudur. Saraca Rûkence ben de varım, ben de buradayım, kendimi değerlerim, önderliğim, ülkem, toprağım ve kadınlar için feda ederim diyen bu ikiz ruhlar kadınların sahipsiz olmadığını ne kadar da çarpıcı gösteriyor. Ne Nagihan Akarsel ne Jîna Emînî ne de suçsuz yere katledilen kadınların intikamı yerde kalacaktır.

KADIN ZAMANI ŞİMDİ

Sınıf, ulus, din, dil, ırk fark etmeksizin tüm kadınların egemen sisteme karşı direniş, örgütlenme, eylem zamanıdır. Kadın zamanı şimdi. Dünyamızı bu kirli ellerden ancak ve ancak Nagihan gibi kendini tüm hücreleriyle adayan kadınlar kurtarabilir. Nagihanca çalışmak, Sara ve Rûkence inanmak bizi özgürlükle buluşturur. Yeryüzü acıyla değil özgürlükle yeşerecek. Nagihan’a sıkılan kurşun tüm kadınlara sıkılmıştır. Bu katliam politiktir. Sözümüz, eylemimiz olacaktır.