Evde kalma sürecinde şiddetin artacağı öngörülmeliydi

Türkiye’de salgın sonrası ‘evde kal’ çağrılarını değerlendiren Kadınların Kurtuluşu Üyesi Nupelda Çelik, alınan önlemlerin herkesi kapsamadığını ve kadına şiddetin arttığını söyledi.

Türkiye’de Covid-19 (koronavirüs) salgının giderek artması ile birlikte haftasonu 2 gün sokağa çıkma yasağı getirildi. Sokağa çıkma yasağının olmadığı günlerde de ‘Evde kal’ çağrıları yapılıyor. Sokağa çıkma yasağı ve iktidarın başlattığı ‘evde kal’ kampanyalarını değerlendiren Kadınların Kurtuluşu’ndan Nupelda Çelik, 2 aydır Türkiye’de ve tüm dünyada yoğun etkileri görülen bir virüs pandemisiyle karşı karşıya olduklarını söyledi. Bu süreç içerisinde şeffaf olduğunu iddia eden Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre sabit oranlı artan hasta sayısı on binleri, ölen insan sayısının da binleri aştığına dikkat çeken Çelik, bunun en büyük sebeplerinden birinin de yanlış ya da geç alınan temelsiz kararlar olduğunu vurguladı.

'Evde kal' çağrısının tam da öyle bir şekilde alındığını söyleyen Çelik, "Birincisi herkesi kapsamıyor; zorunlu hizmet sektöründe çalışmayan birçok işçi, emekçi hala sokaklarda, belli yaş aralıklarına bile sokağa çıkma yasağı kararı verildiğinde, işçi sınıfı istisna sayılarak ölüme yollanıyor. Hafta sonları 31 ile uygulanan sokağa çıkma yasaklarında da durum böyle. Büyük sermaye, işçileri için özel çalışma izinleri alıp hafta sonları da çalıştırıyor.

İkinci olarak da bu denli yanlış, temelsiz alınan, insanları açlıkla virüs arasında tercihe zorlayan bu kararın bir korkunç sonucunu da ev içinde kadına yönelik şiddeti ile görüyoruz. Zaten sorumluluk almayı reddeden, topu birbirine atarak, sahte kurbanlar belirleyerek işin içinden sıyrılan hükümet, evin içerisinde neler olduğunu görmemekte de ısrarcı" diye konuştu.

HÜKÜMET KADINLARIN ÇIĞLIĞINI DUYMAK İSTEMİYOR

Evlerde yaşanan tacizi, tecavüzü, şiddeti ve yoksulluğu hükümetin duymadığını, görmediğini ya da görmek istemediğini ifade eden Çelik, şu 2 detaya dikkat çekti: "İlki pandemi tedbirleri öncesinde de evde kalmaya zorlanan, ev dışında bir hayat sunulmayan kadınlar. Zaten ömürlerini emekleri, bedenleri hatta kimlikleri sömürülerek, yok sayılarak geçen kadınlar, bu süreçte 2 katı bir baskıya maruz bırakılıyor. Evde hem çocukların, hem yaşlıların, hem erkeklerin bakımı üstlerine yığılmış durumda. Bununla da kalmayarak evde yaşanan erkek şiddeti artmış durumda.

Diğeri ise işçi-emekçi kadınlar... Yukarıda emeği görünmeyen, yok sayılan kadınlarda anlattığımız her şey burada da geçerli olmakla beraber, bugün gördüğüm bir haberi de bura için örnek teşkil etmesi için paylaşmak istiyorum; Ev İşçileri Dayanışma Sendikası’nın (Evid-Sen) bildirdiği üzere işten atılan kadınlar evlerindeki erkekler tarafından “Eve para getirmiyorsan git” denilerek şiddet görüyor. Hükümet bas bas bağırarak evinizde kalın, eviniz güvenli diyor ancak 2019’da –pandemi sorunları yokken- öldürülen 400’ü aşkın kadının katilleri çoğunlukla aynı evde yaşadığı, yakınında olan, kan bağı olan erkeklerdi.

Bizler hala aynı gün içerisinde, artık hayatımız olan sosyal medyadan, hem bir kadının daha katledildiği haberini alıyoruz, hem de kadın cinayetine kurban gitmek istemeyen bir kadının çığlığını duyuyoruz. Bunlar ayrı bir dünyada yaşanmadığı için, hükümet bu evde kalma sürecinde şiddetin artacağını öngörmeli ve tedbirini almalıydı."

HEM VİRÜSTEN, HEM ŞİDDETTEN DAYANIŞMA İLE KURTULABİLİRİZ

İktidarın infaz yasasının ardından bir çok tecavüzcü, kadın katili ve çocuk istismarcısının serbest kaldığına dikkat çeken Kadınların Kurutuluşu üyesi Nupelda Çelik, iktidarın önlem almak yerine, 155’i arayan, şiddet gördüğünü beyan eden kadınlara, "Biz bu süreçte koronayla ilgileniyoruz, sizin için gelemeyiz" dediğini belirtti. Kürdistan belediyelerinin gasp edilip, kayyum atanmadan önce kadın kurumları olduğunu hatırlatan Çelik, bu kurumların kayyumdan sonra kapatıldığını söyledi.

"Meclisten, sosyal mesafeyi (!) korumadan poz vererek kutladıkları infaz yasasını geçirdiler ve kadın katillerini, tacizcileri, tecavüzcüleri, çocuk istismarcılarını dışarı saldılar" diyen Çelik konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "Şimdi hepsi ya yarım bıraktığı cinayet, ya yeni bir cinayeti işlemek, ya da bir kadına daha saldırmak, taciz etmek, tecavüz etmek üzere serbest kaldı. Bu nedenle, biz kadınlar çağrımızı bir kez daha yineliyoruz. Hem virüsten, hem erkek şiddetinden birlikte kurtulmak için dayanışma içinde olalım, mahallelerde kadın dayanışmaları, kadın komünleri kuralım ve örgütlü savunmamızı güçlendirelim."