HDK Kadın Meclisi toplantısının sonuç bildirgesi

HDK Kadın Meclisleri, 16 Mayıs'taki toplantısının sonuç bildirgesini açıkladı.

HDK Kadın Meclisleri, 10. Dönem 3. Kadın Meclisi toplantısının sonuç bildirgesi açıklandı.
Halkların Demokratik Kongresi 10. Dönem 3. Kadın Meclisi, 16 Mayıs tarihinde, Türkiye ve Kürdistan’dan onlarca kadının katılımı ile online olarak toplandı.
Bildirgede öne çıkan bölümler şöyle:
"Kapitalizmin bugün sadece kendi sonunu değil, gezegenin ve onun bir parçası olarak insanlığın da sonunu getirecek bir yıkıcı potansiyele kavuştuğu, buna mukabil sebep olduğu insanlık ile doğa arasındaki metabolik çatlağı kapatacak bir vasat yahut niyete sahip olmadığı apaçık ortaya çıktı.
Doğrudan doğruya kapitalist üretim ilişkilerinin eseri olan COVID-19 krizi ile sermaye egemenliğinin insanlık için hiçbir vaadinin kalmadığı, bu sürecin tüm cefası sırtına yüklenen ve yaşamlarına kıymet verilmediği apaçık hissettirilen geniş emekçi kitleler nezdinde de gözler önüne serildi. Sermayenin, toplumun koyduğu zorunluluklar olmaksızın işçinin sağlığı ve yaşayacağı ömrün uzunluğu karşısındaki vurdumduymazlığı, basılışından 153 yıl sonra tıpkı Kapital’de Marks’ın tarif ettiği gibiydi.
Şimdi insanlığın kolektif aklı, bu krizle sınırlı olmaksızın kapitalizm sonrasını anlamaya, tahayyül etmeye ve elde ettiği sonuçları toplumsal ve politik mücadeleye tercüme etmeye çalışıyor. Enternasyonal düzeydeki bir araya gelme girişimleri, deklarasyonlar birbiri ardına bu arayışlara bir zemin sunmaya aday oluyor.
Kapitalist merkezler, üretimin kesintisizce sürdürülebilmesi için sermaye ile emekçi çoğunluğu birbirinden fizikken ve/veya dijital duvarlarla ayıran yeni bir toplumsal kontrol rejimi kurarak, bir yandan geleneksel sektörlerdeki emekçileri hastalık kontrolü altında çalıştırmaya, diğer yandan daha önce görece istisnai sayılan uzaktan alışveriş, uzaktan çalışma, uzaktan eğitim, uzaktan kontrol ihtiyaçlarına yanıt verecek yeni sektörleri kurmaya yöneliyor. Artık evler, sıfır maliyetli işyerlerine dönüşürken, MÜSİAD öncülüğünde kurulan “izole üretim üssü” adındaki çalışma kamplarından ilkinin 15 Temmuz’da açılacağına ilişkin açıklama, emek rejimindeki dönüşümün olası hızı hakkında bizi uyarıyor.

'KADINLAR İÇİN CİNAYET MAHALLİ!'

Karantina koşullarında provaları yapılan ve kadınlar için aynı zamanda bir cinayet mahalli, bir şiddet merkezi, bir hapishane de olabilen 'ev'de çalışma yahut evin diğer fertleriyle belirli izole alanlara kapatılma, fiziki mesafenin sağladığı özerklik ve boş zaman imkanlarının tamamen ortadan kalktığı, orantısız bir biçimde artan karşılıksız ev ve bakım emeğine belki eğitimin de ekleneceği ve iç içe geçeceği bir cendereye işaret ediyor. Şimdiden sağlık hizmetlerine erişemedikleri için bu süreçte kadınlarca istenilmeyen gebeliklerin çarpıcı bir biçimde arttığı kayıt altına alınıyor. Yapılan modellemelerin kestirimlerine göre ancak 29 Buhranı ile kıyaslanabilecek büyük işsizlik dalgası, yoksulluk ve açlığın kadınların hayatında gerçekleşmesi muhtemel bu değişiklikler üzerinde yaratacağı çarpan etkisini şimdiden kestirmek mümkün.

'KADIN DAYANIŞMASI HER YERDE'

Halkların Demokratik Kongresi Kadın Meclisleri, pandemi koşullarında artan baskı, denetim, yoksulluk, şiddet ve iş yükü ile hayatları kuşatılan tüm kadınlara yalnız olmadığını hatırlatmak, hep birlikte güçlenmek için 'Kadın Dayanışması Her Yerde' diyerek, elinin yettiği her yerde, temas edebileceği tüm kadınlarla birlikte Kadın Dayanışma Masalarını kurmaya başlıyor.  Tüm kadınları mümkün olan her yolla dayanışmaya katkı sunmaya çağırıyor.

'İKTİDAR DARBE YAPIYOR'

Şüphe yok ki, Türkiye, Kürdistan ve yakın coğrafyamız da dünyada olup biten tüm bu gelişmelerin karşılıklı basınçları altında süreci karşılıyor. Uluslararası iklimin yarattığı avantajları da kullanarak, insanlık ve halklar için acı, kahır, ölüm, zulüm getiren her gelişmeyi, kendi iktidarını devam ettirme ve kalıcılaştırma amacına hizmet eden bir kaldıraca dönüştürmeye çalışan Saray ittifakı, pandemi krizinin ortaya çıkardığı en geri eğilimlere tutunarak gündemini icraya koyuyor.  
Bir yandan emek rejimini dönüştürmeye, emekçileri ve ezilenleri hastalık, yoksulluk ve açlığın kollarına terk ederek açtığı paketlerle sermayeye kaynak aktarmaya, doğanın ve kentlerin talanına hız verirken, diğer yandan mesnetsiz hatta aklı başında herkese ahmakça görünen darbe beklentisi söylentileriyle perdelemeye çalıştığı, iç savaş tehditleriyle, açık/gizli trollerinin açıkladığı ölüm ve tecavüz listeleriyle itiraz edenleri sindirmeye çalıştığı bir darbe yapmaya girişiyor.
Saray ittifakı sekteye uğrayan faşist inşa sürecini, her yeni eşikte başvurduğu darbeleri ile ilerletmeyi hedefliyor. Bu inşayı sekteye uğratan ve şimdiye kadarki çabalarına rağmen dağıtılamayan tüm direnç odakları hedefe oturtuluyor.
Bunun bir sonucu olarak, bir kamu görevlisi olan Diyanet İşleri Başkanının, eşit yurttaşlar olarak tanıma ve hak ettikleri saygıyı gösterme ödevine rağmen LGBTİ+’lara yönelik nefret suçu işleyerek, salgının nedeni olarak hedef göstermesine karşı Ankara Barosunun verdiği haklı tepki, önce baroların sonra da ele geçirilemeyen tüm oda ve meslek örgütlerinin tasfiyesine yönelik girişimlere dayanak edilmeye çalışılıyor.

'DAYANIŞMAYI KRİMİNALİZE EDİYORLAR'

Pandemi sırasında kendinden olmayan belediyelerce başlatılan yardım kampanyaları, dayanışma girişimleri bu konuda da tekel olmak isteyen iktidarca 'paralel devlet kurmak' söylemiyle kriminalize edilmek isteniyor. Saray ittifakı, yumuşak karnı olan Kürt meselesi üzerinden CHP’ye parmak sallıyor. Ortaklaşa bir iradeden ziyade, nesnel olarak yan yana düşen muhalefet blokunu bölmek için azami çaba sarf ediyor. Ve halihazırda bu konuda kimi başarılar elde etmiş durumda. İyi Parti kurucuları tarihsel referanslarına ricat ederken, hem devletin derinleriyle Kürt düşmanlığı üzerinden akit tazeliyor hem de muhalefet blokunu terk ederek iktidarın “nimetlerinden” faydalanabileceği bir pozisyon almaya çalışıyor.

'DARBENİN GÜNCEL ADIMLARI'

Toplumsal/siyasal muhalefetin en kararlı ve öncü güçleri olan Kürt Özgürlük Hareketi ile HDK/HDP etrafında şekillenen blokun, iki kutuplu egemenlik sistemine karşı kazandığı tarihsel başarı ve potansiyelinin açığa çıkmasından beri, çöktürme planı kapsamında bir yandan içeride ve dışarıda savaş tüm hızı ve yeni evreleri ile sürerken,  HDK/HDP bloku sürekli ve şiddetli bir saldırı altında tutuluyor. Son yapılan kayyum atamaları, parti kapatma tartışmaları bir yandan bu süreklilik içinden okunabilecek gelişmeler, bir yandan yeni darbe girişiminin güncel adımları olarak karşımıza çıkıyor.
Kürt halkına, Alevi toplumuna, devrimcilere, kadınlara, gençlere, LGBTİ+’lara, velhasıl siyasal ve toplumsal muhalefetin rejim tarafından içerilemeyecek tüm unsurlarına karşı uygulanan psikolojik harp ve düşman hukukunun bir tezahürü olarak mezarlıklar, cenazeler, cemevleri ve küçücük çocuklar dahi saldırının konusu edilebiliyor. Tartışılması dahi hayret verici olan temel haklar için canları pahasına mücadele eden insanların talepleri karşısındaki vurdumduymazlıkla ölümlerine yol açılması yetmezmiş gibi cenazelerine işkence ediliyor, sevdiklerinin veda, gömme ve ziyaret hakkı engelleniyor.

BÖLEK, KOÇAK VE GÖKÇEK ANILDI

Bu vesileyle, hayatlarını kaybeden Helin Bölek, Mustafa Koçak ve İbrahim Gökçek’i saygıyla anıyoruz. Halkların hakları için verdikleri mücadele nedeniyle mahpus edilen ve ölüm orucunu sürdüren Av. Ebru Timtik ve Av. Aytaç Ünsal’ın adil yargılanmaları önündeki engellerin bir an önce kaldırılmasını ve serbest bırakılmalarını istiyoruz.

'KADINLAR İLHAM KAYNAĞI'

Kadınların son yıllarda, hem ataerkil saldırganlığa hem de faşizme karşı mücadelede tüm muhalefete ilham kaynağı olan olağanüstü direnci karşısında, işi trolleri aracılığıyla tecavüz listeleri yayınlamaya, iç savaş korkuluğunun ganimeti saymaya kadar vardırıyor. Kadına yönelik şiddet ve cinayet faillerini koruyan ve cezasızlık ile ödüllendiren yargı ve kolluk pratikleri ise bu saldırıları cesaretlendiriyor. Salgın günlerinde kadına yönelik fiziksel, psikolojik, cinsel şiddetteki artışa rağmen, iktidar blokuna bağlı medya araçları eliyle yürütülen karalama kampanyalarıyla öcüleştirilmeye çalışılan 6284 sayılı yasa rafa kaldırılır, İstanbul Sözleşmesi uygulanmazken, çocuk istismarcılarının evlilik yoluyla affı için hazırlıklar yapılıyor.
Kadın dayanışması temelinde kurulacakların yanı sıra,  daha önce bir hedef olarak saptanan ve pandemiyle önemi daha açık bir biçimde anlaşılan, hayatın yeniden üretimini devletin ve piyasanın belirleyiciliğine mesafelendirecek, müştereklerin kolektif tasarrufunu önüne koyan, emekçilerin öznesi olacağı öz örgütlerin, dayanışma ağlarının yaygınlaşması ve kalıcılaşması için çaba sarf edeceğimizi, bu ağlara politik bir anlam ve mahiyet kazandırmaya gayret edeceğimizi tekrar ifade ediyoruz."