Türkiye’de Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre cezaevlerinde özgürlüğüne kavuşamayan 780 bebek ve 3 bin çocuk var. Bunlara 17 Haziran’da tutuklanan Eylem Oyunlu’nun 10 günlük bebeği ile iki yaşındaki çocuğu da katıldı. Baba İsmail Oyunlu, bu adaletsizliğe anlam veremediğini ifade etti.
Yürürlükte olan yasalar bebeklerin ve çocukların cezaevine girmemesi için düzenlemeler öngörüyor. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 16/4. Maddesine göre hapis cezasının infazı, gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren 6 ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında geri bırakılır. Yasaya göre, bebek 6 aylık oluncaya kadar anne cezaevine konulamaz. İnsan hakları savunucularına göre aslında annelerin elektronik kelepçe takılarak tahliye edilmesi ya da cezalarının ertelenmesi bir yöntem ama uygulanmıyor. Son olarak Lice Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında 17 Haziran'da Eylem Oyunlu "Örgüte yardım etmek" iddiasıyla sevk edildiği Lice Sulh Ceza Hakimliği'nce tutuklandı. Oyunlu henüz kimlikleri bile olmayan 10 günlük bebeği ve 2 yaşındaki çocuğu ile Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi'ne gönderildi.
10 GÜNLÜK BEBEK CEZAEVİNE ATILIR MI?
ANF’ye konuşan baba İsmail Oyunlu, çocuklarının ihtiyaçları olan elbiseleri götürmek için cezaevine gittiğini, ancak görüşemediğini söyledi. 10 günlük olan ve henüz ismi dahi olmayan bebeğin gözlerinin sürekli ağrıdığını, eşinin avukat görüşünde de her iki çocuğun ağladığını aktardığını paylaşan baba Oyunlu, “Avukatım şu an karantinada olduklarını iletti. Ayda bir görüş olacak. Bebeklerin durumu çok kötü. İltihap akıyor 10 günlük bebeğimin gözlerinden. Hem eşimin hem de çocuğumun psikolojisi bozuldu. Bu çok büyük bir haksızlık. Daha 10 günlük bebek cezaevine atılır mı? Daha bir ay olmadı Adalet Bakanlığı açıklama yapalı. Ben hiçbir şey anlamıyorum bu düzenden. Benim eşimin hiçbir suçu yok. Ben çocukları nasıl alacağım yanıma? 10 günlük bebeğe ben nasıl bakarım? Evimin kapısını bile açamıyorum” dedi.
Cezaevleri koşulları yetişkin bireyler için oldukça zorlayıcı boyutlara neden olurken bebekler için çok daha vahim sonuçlara neden oluyor. Bir anneanneden bir de Miraz bebeğin annesi Gülistan Diken’den cezaevinde kaldıkları sürede bebeklerinin yaşadıklarını dinledik.
ANNESİ ALINDIĞINDAN BERİ KONUŞMUYOR
Güvenlik gerekçesiyle ilk anne kimliğinin bilinmesini istemiyor. Anneanne, “Annesini götürdükleri gün ağzındaki emziği öyle bir öfkeyle attı ki yere. Günlerce ağlamasını durduramadım. Annesiyle biraz kaldı bebeğimiz. Önce 6 gün kaldı, orada demir kapılardan korkmuş. Geceleri uyanıp annesine ‘hadi eve gidelim’ diyormuş. Gardiyanlar çocuğa dokununca çok fazla ağladı bu yüzden de ben annesinden almak zorunda kaldım. Hiçbir kelime etmedi annesi gittikten sonra.
ORAYA NASIL GÖNDEREYİM TORUNUMU
Annesinden aldığımda da biri ona yaklaşsa hemen çığlık çığlığa bağırıyordu, hala birisi yaklaşınca hemen arkama sığınıyor. Yavuz Mahir annesiyle kaldığı sürece hiç yemek yemedi. Yavuz Mahir, annesi ve babası cezaevine girdiği günden beri psikolojik destek görüyor. Torunum kendisini hala ifade edemiyor. Annesiyle telefonda her konuştuğunda şımarıyor ama asla annesiyle konuşmuyor. Annesinin onu bıraktığını düşünüyor her halde ve öfkeyle kaçıyor başka odalara. Annesi istiyor bebeğini ama o koşullara bir daha nasıl göndereyim ben torunumu?” şeklinde konuştu.
MİRAZ, OLANLARI UNUTAMIYOR
Gülistan Diken “Ben de sudan çıkmış balığa dönmüştüm” diyerek şöyle anlattı yaşadıklarını: “Dışarıya çıktık, çok zor dönemdi hala zorlu geçiyor. Miraz açısında çok daha fazla zorlu geçiyor. Özellikle cezaevinde yaşadığı durumları hala unutamıyor. Bazen, ‘hatırlıyor musun babaanneme gittik, görüşe almadılar bizi’ diyor. Çocuk hala bunu hatırlıyor ve sürekli 10 günde bir soruyor bize. ‘Neden beni almadılar?’ diyor. Çok fazla tepkisi var oradaki gardiyanlara karşı, bazen onları döveceğim, diyor. Çaresizlik hissi duymuyordum desem yalan söylemiş olurum. Gözlerimizin önünde çocuklarımızın her tarafını arıyorlar ve bunu bilinçli bir şekilde yapıyorlardı. Bunlar da çocuklarla ciddi sorunlara neden oluyor. Psikolojik baskıları çocukların üstünde de yaratıyorlar. Ben toplumu bu konuda çok duyarsız buluyorum. Miraz’da gösterilen duyarlılık başka çocuklar için gösterilmedi. Bu beni rahatsız ediyor. Evet Miraz benim oğlum ama diğerleri Miraz gibi çocuk.”