Civaka Jinên Rojhelatî Kurdistan (KJAR) Koordinasyon Üyesi Peyman Viyan, İran ve Rojhilat'ta birinci ayını geride bırakan serhildanlara ilişkin sorularımızı yanıtladı...
Viyan, "İran rejimi ciddi değişimlere gitmezse, halkların özgürlük taleplerini gözetmez ve karşılamazsa yıkılmaktan kurtulamayacaktır" diyerek, serhildanın sürmesi gerektiğini belirtti.
Rojhilat ve İran’da Jîna Emînî’nin katledilmesinden sonra başlayan gösteriler bir ayını geride bıraktı. Bu sürece kadınlar öncülük etti. ‘Jin Jiyan Azadî’ sloganı etrafında gelişen bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet Jîna Emînî’nin İran rejimi tarafından katledilmesiyle birlikte başlayan ve ‘Jin Jiyan Azadî’ sloganıyla başta Rojhilat Kurdistan ve İran olmak üzere dünyanın geneline yayılan süreç devam ediyor. Geçtiğimiz bir aylık süreç boyunca halkımız kadınlar ve gençler öncülüğünde Rojhilat Kurdistan’ın birçok kentinde görkemli bir direniş sergilediler ve bu direniş hâlâ devam ediyor. Halk bu bir aylık süreç boyunca şu mesajı verdi; özgürlüğümüzü elde etmeden durmayacağız. Yani özgürlükte ısrarlı ve özgürlük için her türlü bedeli ödemeye hazır olduğunu ifade ediyor. Halkımız özgürlük talepleri için meydanları seçti. Bu uğurda büyük bedeller de ödüyor. Ben de öncelikle bu görkemli direnişi selamlıyorum. Kadın serhildanı ve özgürlük devrimi şehitlerini saygıyla, minnetle anıyorum. Tüm şehitlerimizin ailelerine başsağlığı, yaralılara da şifa diliyorum.
Elbette Jîna Emînî’nin şehadetiyle özgürlük kıvılcımı tüm dünyaya yayıldı. Ama Jîna’dan önce Merîvan’da erkek egemen sistem ve onun gerici zihniyetine karşı direnişin sembolü haline gelen Şiler Resulî gerçeği var. Halkımız Şiler Resulî’nin direniş tutumunu, onurlu duruşunu özgürlük talebine dönüştürerek Merîvan sokaklarının tümünü direniş meydanı haline getirdi. 43 yıldır iktidarda olan İran rejim gerçeği, milliyetçi, dinci ve cinsiyetçi zihniyet yapılanmasıyla yaşamın her alanına hükmetmeyi, tecavüz etmeyi sürdürdü. Bu zihniyet gerçeği ve sistemsel yapısıyla, tüm toplumsal değerlere, kadın bedenine saldırmaya devam etti. Kadınlar ve tüm toplum, İran’daki halklar gerçeği, bu rejimin yarattığı sistem ve onun kurumsal yapılanmalar tarafından yaşamın her salisesinde, dakikasında saldırıya uğruyor, katlediliyor. Yaşam erkek egemenlikli sistemsel yapılanma tarafından hapsedilmiş durumda. İşte Şiler Resulî Merîvan’da bu tecavüzcü zihniyeti reddedip özgürlük çığlığı atınca, Merîvan’da halkımız tüm toplumsal değerlerine sahip çıkarak Şiler Resulî’nin attığı özgürlük çığlığına ses oldu, Şiler gerçeğini sahiplenerek direniş tutumu geliştirmeyi ve sonuç alana kadar da yaygınlaştırmayı seçti. Şiler Resulî’nin katledilmesiyle açığa çıkan öfke, Jîna’nın katledilmesiyle bir devrimsel süreci başlatmaya dönüştü. Jîna Emînî bir Kürt kadınıydı ve İran rejiminin başkenti olan Tahran’da çok vahşi bir biçimde katledildi. Jîna’ya yönelik saldırı tüm kadınlara ve tüm Kürt halkına yönelik bir saldırıydı. Halkımız da Jîna’nın kenti olan Saqiz’den Sînê’ye kadar, oradan da İran’ın tüm kentlerine yayılan tepkilerini ortaya koydu. Özgürlük taleplerini yükseltti. Bu tecavüzcü, faşist, totaliter rejimi artık kabul etmeyeceğini söyledi. Özgürlük talepleri dalga dalga yayılarak tüm İran kentlerine ulaştı. Geştê Erşat’ın (Ahlak Polisleri) Jîna’ya yönelik saldırısı özünde tüm topluma, kadınlara ve halkların kültürel, toplumsal ve ahlaki değerlerine saldırıydı. Başta Kürtler ve kadınlar olmak üzere tüm İranî halklar bu saldırıyı böyle okudu ve buna göre de tutum koydu. İran rejiminin ahlak adına topluma ve kadına dayattıkları gerçekte ahlaksızlıktır, toplumun iradesizleştirilmesidir, nefessiz bırakılmasıdır. Jîna Emînî’ye yönelik saldırıyla aslında rejim tüm ülkeye korku iklimini, sindirmeyi hakim kılmaya çalıştı. Ancak bu planı tutmadı, kadınların ve toplumun 43 yıldır rejime karşı biriken öfke ve tepkisinin patlamasına yol açtı. Son bir aydır halklar ve kadınlar sokakları terk etmiyor, rejime yönelik öfkesini ve tepkisini birçok yol ve yöntemle ortaya koyuyor. Saçlarını kesti kadınlar, rejimin zorunlu kıldığı hicapları yakıyorlar. Tüm bunlar kadınların mevcut rejim gerçekliğine karşı ne kadar büyük bir öfke biriktirdiğini gösteriyor. Öyle bir aşamaya geldi ki artık hiç bir güç kadınların bu öfkesinin önünü alamaz. Kadınlar özgürlük kararı aldı ve serhildanların öncü gücü kadınlar. Kadınlar tüm İran toplumuna serhildanlardaki öncülük rolüyle cesaret ve moral veriyor. Toplum da kadınlar öncülüğünde varlığına, iradesine sahip çıkıyor. Şimdi halkımız Jîna’nın intikâmını özgürlük iradesine, varlığına sahip çıkarak alıyor. Kadının özgürlüğü tüm halkların özgürlüğünü kesinleştirecek. İrani tüm halklar da bu bilinçle hareket ediyor ve meydanlardan çekilmiyor. Saqiz’da atılan, Rojhilat Kurdistan’ın tümüne, oradan da İran’a yayılan ‘Jin Jiyan Azadî’ sloganı artık halkların özgürlük sloganı haline geldi ve İran rejim gerçeğini sarstı. Kadınlar ve halklar özgürlük taleplerinde ısrarlı, ortak, eşit ve demokratik yaşamı savunduklarını ifade ediyorlar. Bu taleplerini gerçekleştirene kadar da sokakları terk etmeyeceklerinin mesajını veriyorlar. Bu despot rejimi artık kabul etmeyeceklerini belirtiyorlar ve rejim değişikliği talep ediyorlar. Son bir ayın verdiği mesajı ve gelişen serhildan gerçeğini böyle değerlendirmek mümkün.
ÖNCEKİ PROTESTOLARDAN FARKI
İran ve Rojhilat'ta daha önce de mevcut rejimin uygulamalarını ve sistemi protesto eden gösteriler gelişti. Bir kıyaslama yapılacaksa bu son gösterilerin daha önceki gösterilerden farkı nedir?
Öncelikle çok büyük bir fark olduğunu belirtmeliyim. Başta Rojhilat olmak üzere İran’da yaşayan diğer tüm halklar devrimci bir ruha ve geleneğe sahip. Kadınlar ve halklar mevcut İran rejim gerçeğiyle hiçbir zaman bütünleşmedi ve devrimci, karşıt duruşunu hep korudu. Şah rejimine karşı oldukları gibi Mola rejimine de karşı olduklarını, benimsemediklerini ve bu rejimle asla bütünleşmeyeceklerini her fırsatta farklı yol ve yöntemlerle ifade ettiler. 1979’da yine kadınlar öncülüğüyle Şah rejimi yıkılmıştı. O zaman da halklar ve kadınlar özgürlük, eşitlik ve demokrasi talepleriyle, umuduyla, beklentisiyle ’79 devrimine öncülük etti. Ancak sonraki yıllar başta kadınlar olmak üzere İrani halkların bu beklentilerini, umutlarını ve taleplerini yanıtsız bıraktı. Hatta Şah rejim gerçeğini bile geride bırakacak şekilde faşist, diktatör uygulamalarla kadınlara ve halklara saldırdı. İran mola rejimi de bu 43 yıllık süreç boyunca gözaltı, işkence, baskı, idamlarla kendisine sadece itaat eden bir köle kadın ve toplum gerçeği yaratmayı hedefledi. Ancak halk bu 43 yıllık zaman dilimi içerisinde birçok kez mevcut rejime karşı ayaklandı. Halklar ve kadınlar hiçbir şekilde bu mevcut sisteme teslim olmayacağını ifade etti. Son 8-9 yıl boyunca halklar aralıksız bir şekilde serhildan halindeydi. Örneğin öğretmen, işçi-emekçiler ve kadınlar sürekli tepkilerini ortaya koyan gösteriler yaptı. Aradaki farkı daha somut ortaya koyacaksak; Jîna etrafında bir araya gelen halklar tek ses halinde özgürlük talep ediyorlar. Kurdistan’da parlayan özgürlük kıvılcımına, talebine Belucistan ‘Kurdistan’ın sesi benim sesimdir’ diyerek sahip çıktı. Ahvaz, Tebriz aynı şekilde Kürdistan’dan yükselen özgürlük sloganını sahiplendi, taleplerini kendi talepleri olarak gördü ve sokaklara aktı. Tahran’dan ‘Kürdistan Kürdistan, İran’ın ışık kaynağısın’ sloganı yükseldi. İlk kez tüm toplumsal dinamikler, uluslar, etnik ve dini yapılar aynı talepler etrafında bir araya geliyor. Amaçlarını ve hedeflerini ortaklaştırıyor. Bu anlamda diğer çıkışlardan çok çok farklı olduğunu ifade etmek mümkün. 2010’dan sonra İran’da üniversiteler biraz susturulmuş ve örgütlülüğü zayıflamıştı. Ancak bu serhildanla birlikte Tahran’da bulunan üniversiteler başta olmak üzere tüm ülke çapındaki üniversitelerde devrimci ruh, duruş yeniden canlandı. Özgürlük talepleri yeniden yükselmeye başladı üniversitelerden. Üniversiteler öncülük rolüyle hareket ediyor ve serhildana katılıyor. İran’daki tüm ilk ve orta öğrenim okullarına kadar bu tutum yayıldı. Çocuklar bile artık meydanlarda. Onlar da İran sokaklarını ‘Jin Jiyan Azadî’ sloganlarıyla inletiyor. Dolayısıyla yediden yetmişe herkes ve her kesim bu özgürlük devriminde kendini, varlığını ‘Jin Jiyan Azadî’ formülünde görüyor ve böyle sahipleniyor. Sanatçılar, sporcular, öğretmenler, doktorlar, üniversite öğrenciler, işçiler, emekçiler vs. Herkes varlığını bu devrimde görüyor. Halklar ‘Jin Jiyan Azadî’ formülünü benimseyerek, yaşamın iksiri haline getirmekte kararlı. Kısacası kadınlar ve halklar Rebêr Apo’nun Demokratik Ekolojik Kadın Özgürlükçü Toplum Paradigmasını benimsediğini ve bu paradigma ekseninde demokratik konfederalizmi inşa etmekte kararlı olduğunu ve alternatifini de bu taleple ortaya koyuyor. ‘Jin Jiyan Azadî’ formülü ve sloganı halkların ortak yaşam, birliktelik sembolü haline geldi. Rojhilat Kurdistan’ı ve İran’da başlayan devrimsel süreç Ortadoğu devrimini de beraberinde getirecek, Ortadoğu halklarının da özgürlük devrimi haline gelecektir.
'CİDDİ DEĞİŞİM OLMAZSA REJİM YIKILIR'
Kadınların ve İrani halkların taleplerine, gelişen gösterilere İran'ın yaklaşımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kadın özgürlüğü ve demokratikleşme yönünde herhangi bir değişim imaresi gösterebilecek mi?
İran rejimi talepleri dinlemekten, anlamaktan kaçıyor. Farklı şiddet yöntemleriyle kadınların ve halkların özgürlük taleplerine yanıt veriyor. Kadınları ve halkları şiddetle bastırmaya, sindirmeye çalışıyor. Göstericilere gerçek mermilerle, biber gazıyla, tazikli suyla saldırıyor, gözaltı ve tutuklamalar yapıyor. Vahşi bir şekilde kadınları ve gençleri katlediyor. Ancak halklar da kadınlar da tüm bedelleri göze alarak sokaklardan çekilmiyor. Kürdistan’da onlarca şehit verildi, yine Belucistan’da halk katliamdan geçirildi. Serhildana katılan tüm kentlerde şehitler verildi. Ama yine de halklar, kadınlar geri adım atmadı. Rejim de halkın bu kararlılığını görüyor ve bu kararlılıktan korkuyor. Eğer değişime gitmezse yıkılmakla yüz yüze olduğunu biliyor. Dolayısıyla talepleri karşılayacak herhangi bir yumuşama belirtisi göstermiyor. Besic ordusunu sokaklara salmış ve bunlar çok vahşi bir şekilde halka saldırıyor. İran medyasına çıkan rejim yetkilileri serhildana geçen halka, kadınlara karşı tehditler savuruyor. Özgürlük talep eden halkların dış mihraklar tarafından yönlendirildiğini ifade ediyor. Ancak kendileri de herkes de bu söylemlerin gerçekle bir alakasının olmadığını biliyor. İrani halklar 43 yıldır devam eden bu rejim gerçekliği altında ezilmiş ve nefes alamaz hale getirilmiş durumda. Şimdi bu devrimsel çıkışla artık nefes almak istediklerini, özgürce yaşamak istediklerini talep ediyorlar. İran rejimi ciddi değişimlere gitmezse, halkların özgürlük taleplerini gözetmez ve karşılamazsa yıkılmaktan kurtulamayacaktır. Rejim daha da ağır saldırmaya hazırlanıyor. Rejim tehdit ettikçe, halklar da serhildanları yaymayı, sürdürmeyi devam ediyor.
YOL HARİTASI NASIL OLMALI?
Kadınlar ve İrani halklar, taleplerinin karşılık bulması ve sonuç alması için bu aşamadan sonra nasıl bir yol haritası izlemeli?
Kadınlar ve gençler özgürlük taleplerini garanti altına almak için serhildan tutumunu sürdürmelidir. Daha fazla ortaklaşma olmalı, daha fazla birlik halinde hareket edilmeli ve planlı olunmalı. İran tabii zengin bir kültürel mozaiğe sahip, çok uluslu bir yapı var İran’da. toplumun tüm kesimlerinin daha örgütlü hale getirilmesi gerekiyor. Bu devrimsel süreç kendisini opozisyon veya muhalefet olarak tanımlayan, ama mevcut rejimle aynı zihniyete sahip olan kesimlerin hizmetine girmemesi için halklar daha örgütlü, duyarlı olmalı ve birlik halinde hareket etmelidir. Kendisini muhalefet olarak tanımlayan bu kesimlerin zihniyeti de faşist ve cinsiyetçidir. Halklar ve kadınlar kendi alternatiflerini ‘Jin Jiyan Azadî’ formülüyle ortaya koydular. Bu formülü daha fazla ete kemiğe büründürmeleri, taleplerini garanti altına almadan meydanları, sokakları terk etmemesi lazım.
Siz nasıl bir çözüm öngörüyorsunuz? Sizin yol haritanız nedir?
Şimdi halklar ve kadınlar kendi kimliğiyle kabul edilmeyi, yaşamayı, ana diliyle konuşmayı, öğrenim görmeyi, kültürel değerleriyle yaşamayı, kendi kendini yönetmeyi talep ediyor. Tüm halkların ve kadınların kendilerini özgürce ifade ettiği, eşit ve demokratik temelde yaşadığı bir sistem talep ediyorlar. Bizim de yol haritamız ve çözümümüz elbette halkımızın ve kadınların yükselen taleplerine kulak vermektir. İran rejim gerçeği demokratik bir değişime kapıları aralamazsa, bu tepkiler susmayacak, serhildan yayılarak devam edecek. Halklar özgür platformlarda bir araya gelmeli, tartışmalı, talep ettikleri demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü sistemi nasıl inşa edeceklerinin yol ve yöntemlerini konuşmalıdır. Tutumunu daha da radikalleştirerek rejimi de adım atmaya zorlamalıdır. Biz de KJAR olarak 2018 yılında 13 maddeden oluşan bir proje sunduk. Biz bu projeyi hazırlarken halkların ve kadınların artık bu rejim gerçeğiyle yaşamayı kabul etmeyecek olan potansiyelini görerek hazırladık. Biz o projemizde de İran rejiminin kanunlarında ciddi değişimlere gitmesini, bu kanunları kadınlar ve halklar lehine demokratikleştirmesini talep ettik. Çünkü İran’daki tüm kunanlar cinsiyetçi ve antidemokratik. Dolayısyıla kadınlara ve halkların özgürlüğüne karşı kanunlar. Yine tüm ulusların kendi anadilleriyle eğitim ve öğrenim hakkına sahip olması gerekiyor. Kadınlar neyi giyip giymeyeceğine, nasıl yaşayıp yaşamayacağına, hangi işi yapıp yapmayacağına kendileri karar vermeli. Bu yasa ve kanunlara bağlanarak kadınlara dayatılmamalıdır. Şimdi tüm canlıların yaşam hakkı var. Ancak İran rejimi bu hakkı kadınlardan ve halklardan almış durumda. Rejim kadınların ve halkların nasıl yaşayacağına karar veriyor. Dolayısıyla 2018 yılında sunmuş olduğumuz projemizde ısrar ediyoruz. Bizim proje haline getirdiğimiz talepler halkların da kadınların da bugün meydanlarda haykırdığı özgürlük, eşitlik ve demokrasi talebidir. ‘Jin Jiyan Azadî’ formülü demokratik ulus inşasının da harcıdır. Kürt halkı bu anlamda deneyim ve tecrübeye de sahiptir. Rojava örneği var. Rojhilat da elbette Rojava’yı örnek alıyor. Rojava’da yaşamsallaşan demokratik ulus projesine dayanarak özgür ve demokratik bir sistem talebinde bulunuyor. İran mola rejiminin ideolojik merkezi olan Kum kentinde bile ‘Jin Jiyan Azadî’ sloganı atılarak özgürlük talep edildi. Bu bile sistemin nasıl bir eşiğe geldiğini gösteriyor.
KJAR KAMPANYASI
KJAR tam da kadın özgürlüğünün bu kadar gündeme girdiği bir süreçte ‘Kadın Devrimini Savunma Zamanı’ adıyla bir kampanya başlattı. Kampanya ekseninde neler yapmayı planlıyorsunuz? Kampanyanın sonuç alması ve daha da yaygınlık kazanması için var mı bir çağrınız?
KJAR olarak öncelikle neden ‘ Kadın Devrimini Savunma Zamanı’ adıyla bir kampanya başlattığımıza değinmek istiyorum. Şimdi kadınlar öncülüğünde bir devrimsel süreç yaşanıyor ve bu devrimsel sürece öncülük eden kadınlar özgür yaşamı inşa etmekte kararlı. Dolayısıyla bu devrimi savunmaya, daha da büyüterek sonuç almaya ihtiyaç var. KJAR olarak özgürlük kararı vermiş, bu uğurda bedel ödeyen kadınlara karşı kendimizi sorumlu görüyoruz. Yine kadınları özgürlük etrafında daha fazla örgütlemekten, birlikte hareket etmekten ve savunmaktan sorumlu görüyoruz. Bu yönlü büyük bir deneyim ve tecrübeye de sahibiz. KJAR Zilan Pepule ve Şirin Elemhuli’nin, yine onlarca, yüzlerce şehidin mücadele mirası üzerinden kuruldu. Şirin Elemhuli İran faşist rejminin zindanlarında teslim olmayarak, direnerek tüm kadınlar ve İrani halklar için özgürlük sembolü haline geldi. Şirin Elemhuli 2008 yılında Evin zindanin duvarlarına ‘Jin Jiyan Azadî’ sloganını yazdı. Şimdi bu slogan İranlı tüm kadınların, halkların özgürlük şiarı haline geldi. Dolayısıyla bu çıkışı sahiplenmekle yükümlü görüyoruz kendimizi. Yanı sıra iki yıl önce KJAR öncülüğünde ‘Demokratik Çoklu Ulus Platformu’ oluşturduk. Bu platform içerisinde Arap, Beluc, Afgan ve Fars kadınlar da yer alıyor. Bu kampanya ile bir amacımız da bu platformu daha da genişletmek. Bu platform yoluyla kadınların siyasi, hukuki ve toplumsal alanda yaşadığı sorunları etraflıca tartışmak ve alternatif çözüm önerileri geliştirmek istiyoruz. Dolayısıyla başlatmış olduğumuz son kampanyaya da tüm İrani halklardan kadınlar aktif destek sunmalı, katılmalı ve kampanyayı büyütmekten kendisini sorumlu görmelidir. Sizin aracılığınızla bir kez daha tüm İrani halklardan kadınları kampanyamızın şiarı etrafında buluşmaya, birleşmeye, örgütlenmeye ve birlikte mücadeleyi yükseltmeye çağırıyorum. Yine Şura meclisi ve milletvekili olan ve özellikle de İran rejiminin cinsiyetçi, dinci ve milliyetçi zihniyet yapılanmasına hizmet eden Besic kadınlara da buradan şu çağrıyı yapmak istiyorum; gelin, halkların ve kadınların talepleri etrafında toplanalım.