Kadınların İstanbul Sözleşmesi ve TCK 103 mücadelesi-1

İstanbul Sözleşmesi’nden 6284’e kadar mücadele edip haklarını elde eden kadınlar, kazanılmış bu haklarının gaspını önlemek için yeniden alanlarda.

Türkiyeli ve Kürt kadınlarının mücadelesi sonucu imzalanan İstanbul Sözleşmesi ile AKP-MHP iktidar bloğunun her tepkide geri çekip yeniden değiştirmeye çalıştığı çocuk istismarının önünü açan yasa tartışmaları alevlendi. Kadınlar mücadeleden geri adım atmayacaklarını vurgularken iktidar özellikle Kürt kadın hareketine yönelik siyasi baskılarını sürdürüyor.

İstanbul Sözleşmesi yani Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi, 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açıldı, ardından 1 Ağustos 2014’te ise yürürlüğe girdi. 1 Ağustos 2020’de 6 yılı geride bırakacak olan İstanbul Sözleşmesi’nin gereklerinin yerine getirilip getirilmediğini denetlemek için GREVIO (Kadınlara Karşı Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Uzman Eylem Grubu) adlı bir grup gözlemci olarak bulunuyor.

NAHİDE OPUZ DAVASI

Peki, İstanbul Sözleşmesi nasıl ortaya çıktı, kadınların mücadele ettiği sözleşme neleri içeriyor, ne gibi kazanımları beraberinde getirdi. Sözleşmenin oluşmasının temelinde Türkiye’nin 2009’da AHİM’den aldığı ceza yatıyor. Erkek şiddeti konusunda artık tüm dünyada içtihat niteliğinde olan AHİM’in Opuz davası kararı, İstanbul Sözleşmesi’nin de temelini oluşturdu. Amed’de yaşayan Nahide Opuz, Nisan 1998’de, Ekim ve Kasım 2001, Şubat 2002’de gördüğü sistematik şiddeti yetkili makamlara şikayet etse de eski eşi H.O. tutuklanıp serbest kaldı. Çocukları ve annesiyle İzmir’de yeni bir yaşam kurmak üzere yola çıktığında H.O. tarafından nakliye kamyonun önü kesildi ve H. O’nun açtığı ateş sonucunda Nahide Opuz’un annesi yaşamını kaybetti. H.O. çıkarıldığı mahkemede müebbet hapis cezası alsa da temyiz duruşmasında serbest kalıp anneyi, eşini ve çocuklarını ondan uzaklaştırarak erkekliğini zedelediği gerekçesiyle öldürdüğünü iddia etti. Bu yaşananlar üzerine Nahide Opuz, 2008’de AHİM’e başvurdu. AHİM bu kapsamda Türkiye’nin şiddet gören bir kadını, savcılığa başvurduğu halde, kocasından koruyamayarak ayrımcılık yaptığına hükmetti ve tazminata mahkûm etti. Bu karar AİHM tarihinde de aile içi şiddete karşı vatandaşını koruyamadığı gerekçesiyle bir devlete verilen ilk ceza oldu.

SÖZLEŞMENİN KAPSAMI

Sözleşmenin Mart 2020’de sayısı 46’ya ulaşan ve de taraf ülkelerce kabul edilmiş, temel maksadı kadına yönelik şiddeti önlemek. Sözleşme çatışmalı dönem ve savaşlarda da uygulamada kalma maddesi içeriyor. Yani çatışma ya da savaşta yaşanan kadına yönelik suçlar sözleşme kapsamına giriyor.
Sözleşme psikolojik, fiziksel şiddet, taciz, tecavüz, zorla evlendirme, ısrarlı takip, kadın sünneti, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırmayı kadına yöneliş işlenmiş suçlar kapsamında değerlendiriyor. Sözleşme şiddet uygulayıcı olarak sadece eş olan erkekler değil, eski eş, partner, baba, patronu da şiddet faili kısmına dahil ediliyor. Ayrıca evliliği tek kıstas almadığı gibi bir arada yaşamda ortaya çıkan şiddeti ev içi şiddete dahil ediyor.

Sözleşme ilk olarak imzacı devletlere çeşitli yükümlülükler getiriyor:  Örneğin  Madde 12- Genel yükümlülükler şu şekilde yer alıyor: “Taraflar herhangi bir gerçek veya hükmi şahsiyetin bu Sözleşmenin kapsamında kalan her türlü şiddet eylemini önleyecek gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.”

Sözleşmenin birçok maddesinde devletlere kadını koruyacak, cinsiyetçi eğitimden kültüre tüm alanları yeniden dizayn etmesini gerektirecek başlık veriliyor. Ekonomik özgürlük, kadın istihdamı, sığınma evleri, ayrımcılığı ortadan kaldıracak birçok alan ve tedbir.

6284 KAZANIMI

İstanbul Sözleşmesi’nin en somut örneği Türkiye açısından 6284 Sayılı Kadınları Koruma Kanunu oldu. Kanun 8 Mart 2012’de çıkarıldı, ayı yıl 20 Mart’ta yürürlüğü girdi. Kadınların yoğun çabası ile çıkarılan yasa Türkiye’de aile içi şiddetin önlenmesine yönelik ilk kanun olan 4320 sayılı Ailenin Korunması Hakkındaki Kanun belirsiz bıraktığı birçok tanımı değiştirirken başka birçok hakkı da beraberinde getirdi. Örneğin 4320 sayılı kanunun evli olmayan bireyleri kapsaması muallakta kalan bir konuydu. 6284’te ise evli olamayanlar da koruma kapsamına alındı. Şiddet uygulayanın da şiddetin de tanımı genişletildi. Önleyici ve koruyucu tedbirler eklendi.

Kadınlar şimdi şiddeti önlemesi için bu mekanizmaların hayata geçirilmesinin yanı sıra Sözleşmeye yönelik ‘çıkma ve düzenleme’ söylemelerine ilişkin mücadele veriyor.