Kadınların İstanbul Sözleşmesi ve TCK 103 mücadelesi-3
TCK 103’teki düzenleme ile çocuk tecavüzünün önü açılmaya çalışılırken var olan sistem çocuğu korumayan, tecavüze zemin hazırlayan bir biçimde uygulamayı sürdürüyor.
TCK 103’teki düzenleme ile çocuk tecavüzünün önü açılmaya çalışılırken var olan sistem çocuğu korumayan, tecavüze zemin hazırlayan bir biçimde uygulamayı sürdürüyor.
Kadınlar İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmaması ve sözleşmeden çıkılması tartışmalarının yanı sıra TCK 103’te yapılacak ve 2016’dan bu yana, çocuk istismarının önünü açacak düzenlemelere karşı da mücadele veriyor. Salgın sonrası birçok alanda hak gaspına başlayan iktidar, TCK 103’te değişikliğe giderek sözde ‘mağduriyet’ olarak tanımladığı, erken yaşta evlilikler için af getirmeyi planlıyor. Kadınlar ise tecavüz düzenlemesine karşı ısrarlarını sürdürüyor.
SES MYK Üyesi Aylin Akçay ile iktidarın 2016’dan bu yana çıkaramaya çalıştığı bu yasayı ve özellikle hamilelik ile ortaya çıkan çocuk istismarının hastanelerdeki bildirimi ile uygulaması üzerine konuştuk.
AKP uzun zamandır bu düzenlemeyi tepkilere rağmen çıkarmaya çalışıyor. Öncelikle yapılmak istenen nedir ve tam olarak neye yol açacak?
İktidarın bu konuda uzun zamandır bir ısrarı var çeşitli yasa tasarıları, kanun teklifleri ile farklı şekillerde; ama temelinde istismarın evlilik yoluyla affedilmesinin yolunu açacak düzenlemeler getirmeye çalışılıyor. Bu ilk olarak 2016'da Boşanmaları Önleme Komisyonu’nun hazırladığı raporda bir madde olarak vardı. Bu o zaman da uzun uzun tartışılmıştı. Orada da evlenme ile sonuçlanan, tabii elbette çocuklara olan istismardan bahsediyoruz, 5 yıl evlilik tırnak içinde “sorunsuz” devam ediyorsa bununla birlikte daha önce bu suç yüzünden ceza almış kişi, denetimli serbestlik ile bırakılması. Bu tartışma farklı şekillerde gündeme geldi bugün de TCK 103 ile gündemde. TCK 103 çocuklara ilişkin suçları düzenleyen ve buradaki sucu belirleyen madde.
AKP’nin “mağduriyet” argümanı ne?
Bu elbette istismar kavramı ile gündeme gelmiyor. İlk günden bu yana genellikle bir “mağduriyet” giderme, belli bir kesimi etkileyecek yasa çıkarılacağı iddiasındalar. Hatta bunun devamının da gelmeyeceğini belirtiyorlar. Öte yandan erken yaşta evlilik zaten bu topraklarda var denilerek bunun istismar olmadığını, doğal ve yapılabilir olduğunu göstermeye çalıştılar. Ama 18 yaşın altında olan bir çocuğu ister dini ister başka bir bağla hiçbir yetişkin kendisine cinsel partner olarak göremez. Bu kabul edilemez bir suçtur. Öte yandan şöyle önemli bir nokta var; bir yasa çıkarmadan ya da bir af getirmeden bile bu söylemlerin tartışmasını yapmak dahi çocuklara yönelik istismarı artırıyor. Tartışmaların çıktığı ilk günden bu yana baktığımızda bu suçun arttığını zaten görüyoruz. Çocuğa yönelik istismara karşı sıfır toleransın ve söylemin olması gerekirken belli bir kesimi kapsayacağı iddia edilen bir düzenleme dahi kabul edilebilir değil. Çocuğa yönelik istismarın yumuşatılması ya da bunun affedilebilir bir şey olduğunun ortaya atılması dahi suçun artmasına etkendir.
Çocukların uğradığı istismardan bu suçun önü açılırsa ileride zorla sürdürülen, baskıyla “iyidir” dedirtilen evlilikler olacak. Bu kadınları da çocukları da baskı altında evlendirme yoluyla bir şekilde onların bedenleri ve kendileri üzerindeki bütün hakları, dile getiremeyen, erkek tahakkümü altında olmalarını sağlayan hem devlete hem kapitalizme hem de erkeğe hizmet eden bireyler haline getirmek, haklarından arındırmak anlamına geliyor.
Peki, yasa/düzenleme uzun zamandır tartışmada. Bunlar olurken uygulama nasıl, örneğin birçok çocuk istismarı hastanede “hamilelik” olarak ortaya çıkıyor. İstanbul Sözleşmesi pratikte örneğin sıkıntılar yaşıyor. Çocuk istismarı ile mücadele de bu anlamda engellere takılıyor mu?
Çocuk istismarının engellenmesi ve önlenmesi açısından birçok sorun var. Evet dediğiniz gibi birçok çocuğun istismarı hamile olarak hastaneye gitmelerinde ortaya çıkıyor. Bunların kaçının bildirilip bildirilmediği konusunda birçok haber medyaya da yansıdı. Bu örneklerden bir tanesi İstanbul’daki Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yaşanmıştı. Zaten çocukların bu kadar yüksek sayıda doğum yapmak üzere bir hastaneye başvurulması bile başlı başına bir sorun. Özellikle 15 yaşın üstündeki çocukların bildiriminde çok büyük sıkıntı var. Bildirimi yapılmayan çocukların çok büyük bir kısmı 15 yaşın üstündekiler. Ama burada TCK 103’te de şöyle bir durum var: yasa, 15 yaşın altında çocuklara karşı işlenmiş cinsel eylemlerin hepsi suç kapsamına alıyor. Ama 15 yaşındaki çocuklar için bir hile ve zorlama ya da çocuğun şikâyeti varsa suçtur, onun dışında suç değildir gibi bir muğlaklık var. Ama bu bir kamu görevlisinin yükümlülüğünü değiştirmez, çünkü kamu görevlisi bunun değerlendirmesini yapacak kişi değildir. Onun görevi suç kapsamına girmiş bir şeyi bildirmekle sınırlı. Yoksa burada bir hile, zorlama veya başka bir şey mi var gibi bir değerlendirme ve bilgiye sahip olmak zorunda değil. Meselenin o kısmını yürütecek olan adli merciler ve sosyal hizmetlerin kendisidir. Ama bunun pratikte olmadığını gördük.
Bildirim yapılmaması suç değil mi?
Evet, suç ve o personel hakkında da soruşturma başlatılması lazım. Ama burada şöyle bir nokta var. Sağlık Bakanlığı hukuk müşavirliği tarafına hastanelere yapılan ve 15 yaşındaki çocukların bildirilmemesini işaret eden bir bilgilendirme yazısı mevcut. Aslında bunu yapmadan bir yıl önce 18 yaşını altındaki çocukların bu şekilde doğum ya da benzeri bir durumda geldiğinde bildirilmesi gerektiğine dair bir yazı gönderiyor hukuk müşavirliği. Daha sonraki yıl 15 yaşın altındakiler için bildirim yapılacaktır ama 15 yaşın üstündekiler için suç, zorlama varsa gibi bir kıstas koyarak bunu belirsizleştiriyor. Ama bu kanuna aykırı çünkü kamu görevlisi bunu bildirmekle yükümlü, bunun suç olup olmadığını tespit etmekle değil. Bu olay Kanuni Sultan Süleyman Eğitim Araştırma Hastanesi'nde yaşandığında Sağlık Bakanlığı bu olayın üstünü örtmeye çalıştı ve kamuoyundan gizlediği bir rapor var bu hastanedeki durumu anlatan. Ama bu olay ilk çıktığında hastane personeli hakkında soruşturma izni verilmemişti yetkililere. Daha sonra avukatlar buna da dava açtı ve soruşturma izni verilmemesi ortadan kalktı. Burada çok önemli bir nokta var, mahkeme bu soruşturma yasağının kaldırırken sağlık kuruluşunda çalışanların adalet makamı olmadığını, suç tanımlayamayacaklarını ve oraya gelen bu tür durumları bildirmekle yükümlü olduklarını vurguladı. Mahkeme aslıda Sağlık Bakanlığı'nın işaret ettiği şeyin bir suç olduğunu da gösteriyor. Ama Sağlık Bakanlığı hukuk müşavirliği hala bu görüşü ve metni değiştirmedi.
Çocuk istismarına yönelik mücadele çok kapsamlı buradaki durum eksiklerden sadece bir tanesine işaret ediyor somut olarak. Bizim bugün bütün kurumlarla çocuk istismarının önüne nasıl geçilmesi gerektiğini tartışıyor almamız lazım. Aslında bu çocukların doğum yapma aşamasına gelmeden önce kamunun bunlardan neden haberdar olmadığına dair büyük bir sorun var önümüzde. Çocuklar bu aşamaya gelmeden onu koruyabilir, bu durumun farkında olabilir bir sistemden çok uzaktayız. Gerçekten çocukları koruyacak, çocuk odaklı bir koruma sistemi, sosyal hizmetler de dahil ne yazık ki yok.