Karayılan: Rojava Devrimi ulusal kazanımdır, her Kürt savunmalı!

Halk Savunma Ana Karargah Komutanı Murat Karayılan: “KNK olarak işgale karşı dünya kamuoyunu ayağa kaldırmak ve duyarlılık yaratmak için seferber olmalıyız. Rojava Devrimi ulusal kazanımdır, ulusal onurdur, bunu savunmak her Kürd’ün ulusal görevidir.”

Halk Savunma Ana Karargah Komutanı Murat Karayılan’ın KNK 19. Olağan Kongresi’ne sunduğu mesajı şöyle:

“Dört parça Kürdistan ve Ortadoğu’da olağanüstü gelişmelerin yaşandığı bir dönemde, 19. Genel Kurulumuzu gerçekleştirmekteyiz. İçerisinde bulunduğumuz şartlardan dolayı şahsen katılamadığım Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. 19. Genel Kurulumuzun bu hassas süreci layıkıyla değerlendireceğine, yapacağı tartışmalar ve alacağı kararlarla halkımızın özgürlük ve demokrasi mücadelesine Ortadoğu’nun demokratikleşmesine önemli katkılar sunacağına olan inancımı belirtiyorum.

ROJAVA DEVRİMİ ULUSAL KAZANIMDIR, BUNU SAVUNMAK HER KÜRDÜN ULUSAL GÖREVİDİR

Genel Kurul toplantısını yaptığımız bu günlerde, Kürt düşmanı faşist Türk devletinin Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin tüm kazanımlarını ortadan kaldırmak için Rojava’ya yönelik yoğun işgal saldırıları sürüyor. Rojava’nın şahsında Ortadoğu’da Kürt halkının tüm kazanımları hedeftir. Kürt halkı bir kez daha devletlararası çıkarlara kurban edilmek isteniyor. Ancak bu sefer başarılı olamayacaklar. Tüm Kürdistan halkı, dostlarımız ve uluslararası kamuoyu “Cenga Rojava”nın etrafında kenetlenerek Türk faşizmine başarı şansı vermeyeceğiz. Halkımızın özgürlüğü için her türlü bedeli vermeye hazırız. Kahraman Kuzey-Doğu Suriye halklarının öncülüğünde tüm Kürdistan ve yurt dışında yaşayan halkımızın mücadelesi ile yeni bir tarih yazacağız. KNK Genel Kurulu’nun, Türk  faşizminin işgal saldırılarına karşı Rojava Devriminin etrafında kenetlenmeye ve mücadeleyi yükseltmeye vesile olacağına inanıyorum. KNK olarak işgale karşı dünya kamuoyunu ayağa kaldırmak ve duyarlılık yaratmak için seferber olmalıyız. Rojava Devrimi ulusal kazanımdır, ulusal onurdur ve dünya özgürlük değeridir, bunu savunmak her Kürd’ün ulusal görevidir.

TÜRK DEVLETİNİN TEK STRATEJİSİ KÜRTLERİ SOYKIRIMA UĞRATMAKTIR

Kürdistan Özgürlük Hareketi olarak 3. Dünya Savaşının sürdüğü Ortadoğu’da Kürtler arası birliği en stratejik sorunumuz olarak görüyoruz. Ortadoğu’da eski dengeler yıkılıp yeni dengelerin kurulmak istendiği için çok yönlü bir savaş yaşanıyor. Mevcut durumda Türkiye'nin, Suriye'nin, Irak'ın, İran'ın durumu ne olacak belli değildir. Çekişmeler, çatışmalar sürdüğü gibi savaşın yakında biteceği gibi bir emare de yok. Bu durum tabi ki biz Kürtler için hem fırsatları hem de tehlikeleri beraberinde getiriyor. Özellikle Kürt düşmanlığında öncü olan Türk devleti bu 3. Dünya Savaşı koşullarında Kürtlerin lehlerine kazanımlar elde etmesini engellemek için her türlü kirli yol ve yöntemi devreye koymuştur. Çok iyi biliyoruz ki, Türk devletinin tek bir stratejisi vardır; o da Kürtleri soykırıma uğratıp Kürdistan'ı Türk uluslaşmasının yayılma alanı haline getirme stratejisidir, buna Başûrê Kurdistan da dahildir.

Onun için Kürtler bu koşullarda ülkemizin tek bir parçasında istedikleri sonuca ulaşamayacaklarını bilerek her parçadaki kazanımlarının güvencesi olarak Kürtlerin birliğini görmeliler ve dört parçadaki özgürlük mücadelesini aktif desteklemelidirler. Bu açıdan biz Ortadoğu’da süren bu savaş ve siyasi koşullar nedeniyle tarihi bir sorumluluk duyuyor ve sadece Başûrê Kurdistan hükümetine değil, bütün Kürt siyasi partilerine olumlu birlik mesajları veriyoruz. Bu yönlü çağrılarımız var. KNK’nin de bu konuda çok önemli bir rol oynayabileceğine inanıyorum.

BİZ BİR ULUSUZ VE KADERİMİZ BİRBİRİNE BAĞLI

Bazı çevreler, PKK savaşını Güney’e taşımasın diyor. Oysa biz Güney Kürdistan’daki kazanımları kendi kazanımlarımız olarak da görüyoruz. Biz bugün Şemzînan’dan Dersimê, Zagros’tan Serhat’a kadar her yerde sömürgeci Türk devleti ile savaş halindeyiz. Çok çetin bir savaş veriyoruz. Türk devleti ‘bunun kaynağı Kuzey Irak’tadır’ diyerek Güney Kürdistan’a saldırıyor. Biz savaşı Güney’e getirmedik, savaşı Güney’e taşıran Türk devletidir. Diğer taraftan Kürdistan’ın parçalarını birbirinden ayrı ele almak zaten yanlış olur, yine sanki tüm parçalar aynıymış aralarında hiç fark yokmuş gibi ele almak da bir o kadar yanlıştır. Biz PKK olarak Kürtler arası savaşın defterini bir daha açılmamak üzere kapatmıştık. Şimdi de aynı şeyi söylüyoruz. Neden? Çünkü biz bir ulusuz, kaderimiz birbirine bağlıdır. Başûrê Kurdistan hükümeti içinde olan tüm partilerin bu konuda hassas davranması gerektiğini düşünüyoruz. Buna özellikle Kürt basının, aydınlarının, yazarlarının, sanatçılarının ve sivil toplum örgütlerinin dikkat etmesi ve bu konuda olumlu rol oynaması gerekmektedir.

Irak'ta halkımıza karşı tehlike devam ediyor. Başûrê Kurdistan’da, özellikle de Kerkük’ten Şengal’e kadar Kürtlerin üzerinde gizli planlar var. Türk devletinin Kerkük’te ve Kürdistan'ın belli alanlarında hakim olma planları var. Türk devleti Misakı Milli’den söz ediyor. Misakı Milli dediği de Başûrê Kurdistan ve Suriye'nin kuzeyidir. İran’da çok ciddi uluslarası ve iç kriz var. Doğu ve Kuzey Kürdistan’da halkımıza karşı inkar ve imha politikası her geçen gün derinleşmekte. Suriye'de Türk devletinin kirli emmelleri sürmekte, Rojava’yı baştan sona işgal etmek için tüm gücüyle saldırıyor, Rojava’da ve Kuzey-Doğu Suriye’de hala DAİŞ hücreleri var ve ona karşı mücadele veriliyor.

Türkiye’nin öncülüğünde tüm sömürge devletlerin Kürtlere karşı çeşitli düzeylerde ortaklıklar kurmaları ciddi bir tehlikedir. Dikkat edilirse Türkiye, Suriye’de çeteleri örgütleyen ve Suriye’yi harabeye çeviren devlet olduğu halde, Efrîn’in işgali konusunda TC ve BAAS Rejimi işbirliği yaptı.

KÜRTLER İÇİN İKİ TEMEL TEHLİKE VAR

Bu süreçte Kürtler için tehlikeli iki temel husus vardır. Birincisi, Kürtlerin parçalı olması ve ulusal birliklerini gerçekleştirememeleridir. Ulusal düzeyde de, birlik sorununu partilerin birliğine indirgemeyi aşmamız gerekiyor. Zira ulus, sadece siyasi partilerden oluşmamaktadır. Toplumu oluşturan tüm siyasi, sosyal, etnik, dini-mezhebi kesimler ve hatta şahsiyetler, ulusu oluşturan unsurlardır. Onun için ulusal birlik çalışması da tüm bu kesimleri kapsamalı ve herkesi ortak bazı ilke ve değerler etrafında bir araya getirmeyi hedeflemelidir. Bu anlayış temelindeki bir yaklaşım hem gerçek anlamda ulusal birliği sağlar, hem de siyasi güçlerin daha kolay bir araya gelmesine yol açar. 

İkincisi, Kürtlerin kendi davalarını yeterince uluslararası alana taşımamaları, uluslararası alandan demokratik siyasi güçler ve halklarla yeterli ilişki kuramamalarıdır. Aslında Kürt sorunu oluşumu itibariyle uluslararasıdır. Sorunun tarafı sadece sömürgeci devletler değildir. Küresel güçler de bu sorunun parçası ve tarafıdırlar. Zaten yaşananlar da bunu kanıtlamaktadır. Küresel güçler şimdiye kadar ağırlıklarını hep sömürgeci devletlerden yana kullandılar. Çünkü çıkarları öyle gerektiriyordu. Ancak şimdi Kürtlerin mücadelesiyle durum değişti. Sömürgeci sistem, birçok yaklaşım ve uygulamasıyla onların politikaları konusunda da sorunlar yaratmaktadırlar. Bu durumu iyi değerlendirmek ve bu temelde uluslararası güçlerle ilişkiler geliştirmek önemlidir. KNK, hem sömürgeciliğin Dünya sistemi için yarattığı tehlikeleri, hem de Kürtlerin yeni kurulacak Ortadoğu'nun istikrarı ve demokratik inşasında oynayabilecekleri pozitif rolü çok iyi anlatabilmelidir. Tabi bunu sadece devlet elitleriyle sınırlı tutmamalıdır. Kürdistan’da olduğu gibi, Yurt dışında da doğrudan toplumlarla ilişkiler geliştirmeli, kamu diplomasisine de ağırlık vermelidir.

ÖNDER APO’YA YAKLAŞIM KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜYLE İLGİLİDİR

Üzerinde durulması gereken temel siyasi gündemlerden biri de Başkan APO’nun tutsaklığı ve üzerindeki tecrittir. Önder Apo, hem Kürt sorununun temel bir aktörü, hem de ulusal bir Kürt değeridir. Bir Kürt Önderine karşı uygulanan politikalara hiçbir Kürt siyasi partisi ve yurtseveri duyarsız kalmamalıdır. Önder Apo’ya yönelik hiç bir yaklaşım bireysel değildir. Ona gösterilen her yaklaşımın siyasi bir hedefi ve siyasi sonuçları vardır. Bu da doğrudan Kürt sorununun çözümüyle ilgilidir. Sadece Bakurê Kürdistan'daki Kürt sorununun çözümü için değil, tüm parçalardaki özgürlük ve demokrasi mücadelesi açısından Önder Apo’nun durumu tüm Kürt halkını ilgilendirmektedir. Bu nedenle de bu konuda herkes kendisini sorumlu görmelidir.

Bu düşünce, değerlendirme ve önerilerim temelinde tekrardan KNK’in 19. Genel Kurulunu selamlıyor, başarılı olacağına dair inancımı belirtiyorum. Bir KNK üyesi olarak üstüme düşen görevleri yerine getireceğime dair daha önce verdiğim sözü yineliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.”