KJK Koordinasyonu açıklaması şöyle:
“Erkek egemen zihniyet her yer de kadınları öldürmeye devam ediyor.
Jina Amini’nin (Mahsa) İran ahlak polisleri tarafından işkenceyle katledilmesini Kürt kadın özgürlük hareketi olarak öfke ve nefretle kınıyoruz. İran ve doğu Kürdistan’ da kadınların bu vahşet karşısında sergilemiş oldukları başkaldırıyı selamlıyoruz. Bu vesile ile başta Mahsa Amini’nin ailesine, sevenlerine ve Kürdistan halkına başsağlığı dileklerimizi sunuyoruz.
Dün Meriwan’da Goran adındaki kadın düşmanı erkek katilin yaptığını bugün Tahran’da sistemin ahlak polisleri tekrarlamıştır. Kadın düşmanı İran devletinin kadına karşı uyguladığı işkencenin yaşamın her alanında normalleştirildiği, kadına karşı geliştirilen insanlık dışı uygulamaların sistematik hale getirilip meşrulaştırılmak istendiği günümüzde baskıcı anti demokratik, katliamcı uygulamalar arttırılmıştır. Zindanlarda yoğunlaştırılan hak ihlalleri, sisteme muhalefet eden tüm güçlerin susturulmak istendiği, kadının meşru olan özgürleşme mücadelesinin baskıyla yok edilmek istediği İran’da kadınların vurulması, tüm dünyanın gözü önünde işkence ile katledilmeleri, tecavüz edilmeleri, çocuk yaşta evliliğin dayatılması bu baskıcı, cinsiyetçi egemen sistemin dışa vurumu olmuştur.
Mayasını cinsiyetçilikten, dincilikten, mezhepçilikten, milliyetçilikten, egemenlikten alan kadın düşmanı faşist devletlerin kadın kırım politikaları kadınları katletmeye, sömürmeye, yerinden yurdundan etmeye, işsiz, aşsız bırakmaya devam etmektedir.
KADIN CİNAYETLERİ SİSTEMATİK KADIN KATLİAMLARININ BİRER PARÇASIDIR
Bu gün sistematik olarak dünyanın her yerinde kadınlar eril zihniyet tarafından katledilmektedirler. Adı konulmamış olan bu savaş hali tüm dünyada hüküm sürerken ülkemiz Kürdistan da kadına dayatılan katliamların ardı arkası kesilmiyor. Dört parça Kürdistan’da sömürgeci devletlerin kadına dayattıkları kadın kırım politikaları ile toplum iradesizleştirilmek, sindirilmek istenmektedir. Kuzey Kürdistan’ da cinsel taciz, tecavüz, katletme, fuhuş ve uyuşturucu ağlarına kadınları sürükleme birer özel savaş uygulaması olarak devreye konulmuştur. Kürt kadın kurumlarına karşı geliştirilen baskı ve tutuklanma olayları, demokratik siyaset alanında çalışma yürüten halkın temsilcisi olan kadınların siyaset sahasından men edilmeleri, vekillerin asılsız iddialarla tutuklanmaları, cezaevlerinde işkencenin yoğunlaştırılması, infazların bilinçli bir şekilde yakılması, hasta tutsaklara uygulanan politikalarla faşizme egemenliğe karşı direnen kadın iradesi yok edilmek istenmektedir. Yine Rojava’da kadın özgürlük mücadelesinin öncülerinin doğrudan hedeflenmesi egemen sistemin özgür kadın duruşundan duyduğu korkunun ifadesi olmuştur. Dolayısıyla bu vahşi saldırılar karşısında öfkesini sokağa taşıran kadınların da dile getirdikleri gibi bu türden cinayetlerin asıl sorumlusu ve suçlusu erkek egemen zihniyeti toplumun bütün dokularına yedirmeye çalışan siyasi iktidarların kendileridir.
Dolayısı ile bugün çeşitli biçimlerde gerçekleşen kadın cinayetleri münferit olaylar olmayıp sistematik kadın katliamının birer parçasıdırlar. Erkek aklının eseri olan devletlerin yaşam ve kadın karşıtı zihniyet ve uygulamalarının sebebiyet verdiği kadın cinayetlerindeki artış özünde sistemin yaşadığı kriz halinin de ifadesi olmuştur.
Kürdistan da direnişimizi, toplumsallığımızı, değerlerimizi, kazanımlarımızı, kimliğimizi sindiremeyen sömürgeci faşist eril güçlerin pervasızlaşan saldırılarıyla mücadele etmekteyiz. Bugün bir tek kadın kazanımları değil kadını doğrudan katleden düşmanca yönelimlerle de karşı karşıyayız.
ÖZ SAVUNMAYI HER YERDE YÜKSELTMEYE İHTİYAÇ VAR
Sistematik bir hal kazanan kadın katliamlarının önüne geçmenin tek yolu kadının öz savunmasını geliştirmekten geçmektedir. Kadınlar olarak zihniyeti, politikaları ve uygulamalarıyla bu katliamların bizzat sorumlusu olan bu vahşi güçten hesap sormalıyız.
Yana yan durmak kadar birlikte mücadeleyi, öz savunmayı her yerde yükseltmeye ihtiyaç vardır. Kadın düşmanı sağcı faşist rejimlerin vahşi uygulamaları biz kadınlara yaşamın her alanında itaat etmeyi dayatıyor. Bizi egemen erkeğe, eril sisteme itaat eden konuma sürüklemek istiyorlar. Bunun ekonomik, politik, ideolojik, toplumsal, kültürel zeminini döşeyerek yapıyorlar. Buna karşı çıkan iradeyi, sözü, eylemi, örgütü yok etmeyi kendi önceliği bilen bu zalim sisteme karşı her zamankinden daha fazla mücadele etmeliyiz. Başta Doğu Kürdistanlı kadınlar olmak üzere tüm halklarımızı, Beluci, Fars, Azeri kadınlarını bu kadın düşmanı politikalar karşısında her alanda kendilerini örgütlemeye ve öz savunma mücadelelerini yükseltmeye çağırıyoruz. Tüm kadınları bu saldırılar karşısında birlik olmaya ve direnişi büyütmeye çağırıyoruz. Bugün bu vahşete sessiz kalmak yarının katliamlarına davetiye çıkartacaktır. Tüm kadınları dört parça Kürdistan da yurt dışı alanlarında işgale, sömürgeciliğe, erkek egemen politikalara karşı direnişi büyüterek kadın yaşamının değerli olduğunu, kadınların örgütlenerek güç olduğunu, bununla faşizmin, cinsiyetçiliğin pervasızca saldırılarını durdurabileceğimizi belirtiyoruz. Ülkemiz Kürdistan da gelişen bu vahşet olaylarının bir benzeri olan Azerbaycan ordusunun Ermeni kadın savaşçı ANUSH ABETYAN’ı barbarca, işkence ile öldürülmesi olayını da öfke ile kınıyoruz, benzer zihniyetin eseri olan bu katliamın da kadınlar arasında ortak örgütlü mücadele hattını örmeye vesile olacağını belirtiyoruz. Bu temelde bir kez daha kadın düşmanı devletlerin zoru, işkencesi, baskısı sonucu hayatını kaybeden tüm kadınları anıyor, onları katleden bu ceberut erkek egemen dünyadan ve de sistemden mutlak anlam da hesap soracağımızın sözünü yeniliyoruz.”