KJK’den 25 Kasım çağrısı: Her türlü erkek devlet şiddetine karşı Jin Jiyan Azadî!

KJK Koordinasyonu, bu yıl 25 Kasım etkinliklerini, 15-25 Kasım tarihleri arasında “Her türlü Erkek Devlet Şiddetine karşı, Jin Jîyan Azadî” sloganı ile gerçekleştireceklerini duyurdu.

KJK Koordinasyonu yaptığı yazılı açıklamada, bu yılı mağduriyet söylemi ve psikolojisi ile değil bilakis isyan, mücadele ve zafer psikolojisi ile karşıladıklarının altını çizerek, “25 Kasım’da sesimizi, rengimizi ve gücümüzü birleştirerek alanları daha fazla dolduralım, daha güçlü bir bilinçlenme seferberliği yürütelim” çağrısında bulundu.

KJK’nin açıklamasının tamamı şöyle:

Jîna Emini’nin katledilmesiyle Rojhilat Kurdistanı’nda başlayan, ülkemizde ve dünyada kadın eksenli serhildanların yükseldiği, “Jin Jîyan Azadi” sloganlarının büyülü havasının dünyayı sardığı bu sürecin büyük heyecanı ve onurunu yaşıyoruz. Özellikle de Ş. Sara ve Ş. Ruken yoldaşların binlerce yıllık kadın öfkesini düşmanda patlatması, bu 25 Kasım’da isyan, intikam ve mücadele duygularımızı, zafere inancımızı daha büyütmüştür. Hemen ardından Jineoloji Komitesi üyesi olan Nagehan Akarsel arkadaşımızın faşist TC güçleri tarafından katledilmesi, bu güçlenen zafer inancını, bilincini yok etme amaçlıdır. Bu yoldaşlarımız tanrıçalaşan özgürlük ve zafer şehitlerimizdir. Bu anlamda 2022 25 Kasım’ını onurlu kadın mücadelesinin, ustalığının ve akıl gücünün zirveleştiği bir içerikte karşılıyoruz. Bu yılı mağduriyet söylemi ve psikolojisi ile değil bilakis isyan, mücadele ve zafer psikolojisi ile karşılıyoruz.

Öncelikle Roza Luxemburg’lardan, Mirabel Kardeşlerden Saralara, Sewelere, Deniz Poyrazlara, Jînalara, Helbest ve Nagehanlara kadar katil erkek devletlere karşı devrimci kadın geleneğini canları pahasına sürdüren, bizlere büyük bir miras bırakan tüm kadın şehitlerimizi minnetle, saygıyla anıyoruz. Yine cinsiyetçi zihniyetin, geleneklerin, erkek devletin kışkırtmaları ile çeşitli sebeplerle katledilen, tecavüz edilen, işkenceye uğrayan, şiddet gören tüm kadınlar, kadın mücadelesini daha da büyütme gerekçemizdir. Katledilen tüm kadınların anısına, her zamankinden daha fazla özgür, eşit, adil ve demokratik yaşam mücadelemizi, kadın devrimini büyütme kararlılığındayız.

KÜRT KADINLARININ ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ, FAŞİST DİKTATÖRLÜĞE MEZAR OLACAK!

2022 yılı, Kürdistan Kadın Özgürlük hareketi olarak bizler için her alanda olağanüstü bir nitelikte geçiyor. Türk faşist devleti ve ardındaki uluslararası güçler, Kürt soykırımında ve kadın özgürlük mücadelesinin kırımında ortaklaşarak çok yönlü saldırılar gerçekleştiriyor. Kadın özgürlüğüne hayatını ve tüm benliğini adayan Rêber APO’ya ağırlaştırılmış tecrit işkencesi tüm şiddetiyle uygulanmaya devam ediyor. Jin Jîyan Azadî felsefesi ile 21. yüzyılı bir kadın yüzyılı rengine kavuşturan Rêber APO’ya uygulanan tecride karşı durmak ve özgürlüğü için mücadele etmek esas bir görevimizdir.

Yine faşist TC, dağdaki gerillamıza yasaklı kimyasal silah kullanımından tutalım sokak ortasında katletmeye kadar, zindanlarda her türlü işkenceden dilini, kültürünü, varlığını yasaklamaya kadar yaşamın her alanını erkek devlet şiddeti ile ölümle örmektedir. Başta kimyasal silah kullanımı olmak üzere faşist TC’nin işlediği her türlü savaş suçunu teşhir etmek, diğer esas bir görevimizdir. Kimyasal silahlarla nefessiz bırakılmak, boğulmak istenen gerillayı daha güçlü sahiplenmeliyiz. Kürdistan gerillası halkların ve kadınların özgürlük iradesini temsil etmek için amansızca savaşırken, kadınlar olarak gerillanın mücadelesini güçlendirmeli ve tamamlamalıyız. Hem TC faşizmini ve hem de TC ile işbirliğine girerek kendi ulusuna ve kadınlarına ihanet eden KDP’yi her yerde teşhir etmeli, işledikleri insanlık suçlarını bir bir ortaya koyup kadınlar olarak yargılamalıyız.

Bu vesile ile Arjantinli kadın yoldaşlarımızın TC’nin kimyasal silah kullanımına karşı başlatmış olduğu eylem sürecini selamlıyor, bu organizasyonu gerçekleştiren dayanışma komitesini kutluyoruz. Yine ağır faşist ve şoven koşullarda Şebnem hocamızın duruşu, şovenizmin, liberalizmin zehrinden arınmış onurlu Türkiyeli kadın duruşudur, halkların kız kardeşliği duruşudur. Kendi deyimi ile “hakikatin izini süren” Şebnem Hocamızın bu duruşunu selamlıyoruz. 

Bizim için kadın nasıl yaşam anlamına geliyorsa, Faşist Erdoğan ve erkek egemenlikçi sistemi için kadın o kadar ölüm anlamına geliyor. Bu nedenle nerede özgür kadın iradesi görüyorsa, oraya katliamı, ölümü, tecavüzü dayatıyor, varlığını yok etmeyi esas alıyor. Bu anlamda saldırıların zirveleştiği bu yılda 25 Kasım etkinliklerini güçlü değerlendirmeyi, kadın eksenli eylemlerde, serhildanlarda, her türlü etkinlikte zirveleşmeyi çok önemli görüyoruz.

KJK olarak bu yılın 25 Kasım etkinliklerini, 15-25 Kasım tarihleri arasında “Her türlü erkek devlet şiddetine karşı, Jin Jîyan Azadî” sloganı ile gerçekleştireceğiz. Bu temelde 25 Kasım vesilesiyle on günlük gerçekleşecek kampanya sürecini; 

Rojava’da Jiyan Tolhıldanlara, okullarında katledilen 5 genç kadın yoldaşımıza, Zeynep Saruxanlara, Efrîn’de çetelerin ve faşist TC’nin zulmü altındaki Efrînli kadınlara,

Rojhilat’ta Jina Emini ve Şiler Resulilere,

Başur’da Nagehan Akarsellere, Delal ve Berfin arkadaşlarımıza,

Êzidîlerin kaldığı mülteci kampında tecavüz edilerek katledilen altı yaşındaki Êzidî kız Axine,

Bakur’da zindanlarda direnen tüm devrimci-demokrat kadın tutsaklara, korucu eliyle işkence ve tecavüz edilerek katledilen Firdevs Babatlara,

Ve yine başta kimyasal silahlarla şehit düşen arkadaşlarımız olmak üzere faşist TC’nin saldırılarında şehit düşen vahşi cinsiyetçi saldırılarla bedenleri parçalanan YJA/STAR’lı arkadaşlarımıza, Mersin eyleminin fedai kahramanları Ş. Sara ve Ş. Rukenlere, Berivan Zilan ve Delal Nurhaklara,

Afganistanlı direnen kadınlara, Azeri askerler tarafından savaşta katledilen Ermeni kadın asker Ansuh Apetyan’a, Filistinli kadın gazeteci Şirin Ebu Akile, Filipin’de şehit düşen kadın gerilla yoldaşımıza ve 2022 yılında katledilen tüm isyancı devrimci kadınlara adıyoruz. 

Gerçek katilin ve suçlunun erkek devlet ve onun kurumlarının olduğu bilinciyle, her güne farklı anlam ve farkındalık katan eylem ve etkinlikler geliştirilmelidir. Tüm bu etkinliklerde özellikle Genç Kadınlar öncü ve örnek düzeyde rolünü oynamalı, gençliğin özgür ve asi ruhunu eylemlere yansıtmalıdır.

KATLEDİLEN HER KADIN, KADIN DEVRİMİNE BİR ÇAĞRIDIR!

Yaşadığımız bu süreçte kadın eksenli gelişmeler boyutuyla muazzam heyecan veren, baş döndüren gelişmeler yaşanıyor. Dünyanın her yerinde sistem karşıtı mücadelenin başını kadınların çektiğine tanık oluyoruz. Farklı örgütsel çizgide, kimlikte olsa da dünyanın her yerinde kapitalist moderniteye ve hegemon erkekliğe karşı mücadelede kadınlar öncü ve dinamik bir güç olarak rol oynuyor. Büyük bir hakikat arayışı, yaşam arayışı var, bu, dalga dalga dünyayı saran bir arayış niteliğinde gelişmeye devam ediyor. Nitekim Rojhilat’ta Jîna Emini’nin katledilmesine dönük tepkilerin bu kadar yoğun, patlamalı, bir kadın serhıldanı biçiminde gelişmesi, jin jiyan azadi sloganının kadın mücadelesi veren güçler arasında bir parola, bir şifre niteliğine kavuşması, bu arayışın dipten gelen ve herkesi de içine alan dalga niteliğini göstermektedir.

İşte şimdi bu kadın eksenli gelişen isyanı, serhıldanları yeni bir aşamaya, kadın devrimi aşamasına taşımanın zamanıdır. Hegemon erkek zihniyeti ve onun devletçi-iktidarcı yapılanmalarını aşmak için kadın devrimi perspektifi belirleyici bir önemdedir. Dünyada ve Kürdistan’da ortaya çıkan bu cesur kararlı duruşu, daha örgütlü ve politik bir zemine taşımak gerekmektedir. Salt isyan egemenleri değişime zorlamaz, isyan ideolojik, politik ve örgütsel zeminle buluştuğunda değişim ve dönüşüme zorlayan gücü açığa çıkartır. 21. Yüzyılda gelişen kadın serhıldanlarının bu donanıma kavuşması çok önemlidir.

Kürdistan’da ve dünya genelinde katledilen her kadın, kadın devrimine bir çağrıdır. Hegemon erkek karakterli iktidarlar, ulus-devletler, sermayedarlar, kendi yarattıkları insanlık ve yaşam krizinin merkezine kadını yerleştirmişlerdir. Akıl almayacak yöntemlerle ve acımasızca kadın kırımı merkezli toplum kırım, çocuk kırımı, ekolojik kırım, yaşam kırımı, soykırımlar gerçekleştirmektedirler. İşte buna karşı kadın devrimi stratejisiyle cevap vermemiz tarihi bir öneme sahiptir. Kadına karşı yürütülen adı konulmamış savaş, ancak kadın devrimi ile durdurulup aşılacaktır. Katledilen tüm kadınlar, kadın devriminin gerçekleşmesi ile ölümsüzleşecek, her birinin intikamları kadın devrimi ile alınacaktır.

Dikkat çeken bir durum da gelişen devrimci isyancı kadın kuşağına karşılık özellikle Batılı devletlerin, hükümetlerinin önemli mercilerine kadınların getirilmesi, yine seçimlerde kazanan sağ partilerin başkanlarının kadın olmasıdır. Toplumsal anlamda dipten gelen dalga kadın öncülüğünde gelişir iken, iktidar güçleri bu dipten gelen dalgayı etkisizleştirmede kadını kullanmayı esas almaktadır. Sağcı dalgayı kadınların öncülüğünde geliştirerek toplumsal kadın mücadelesini bastırma hedefi ile hareket edilmektedir. Yani kadını kadına karşı kullanma taktiğini çağımızın argümanları ile besleyerek, boyayıp süsleyerek önümüze çıkarmaya çalışmaktadırlar. Bir yandan dipten gelen dalganın gücünü iktidar zeminlerine çekerek yozlaştırmak ve erkekleştirmek, diğer yandan ise buna gelmeyenleri sağ faşist çizgideki kadın eli ile ezmek, tasfiye etmek gibi bir yaklaşım söz konusudur. Ulusal, Bölgesel ve dünya çapında örgütlü kadın hareketleri olarak bu tehlikeleri iyi görmeli, daha ideolojik, politik tartışmalı, ortak politikalar belirlemeliyiz. Ve yine küreselleşen hegemon erkek iktidar-devlet sistemine karşı küresel kadın özgürlük sistemi olarak Dünya Demokratik Kadın Konfederalizmi sistemini geliştirmeyi sürekli gündemimizde tutmalıyız. Bu 25 Kasım aynı zamanda buna vesile olmalıdır.

Çok temel diğer bir konu ise kadın öz savunma bilincini ve örgütlülüğünü geliştirme, yaygınlaştırma ve profesyonelleştirme konusudur. Öz savunmayla bağlantılı var olan tecrübeleri paylaşmak, ortak örgütlenme geliştirmek can alıcı bir öneme sahiptir. Özellikle de örgütlü, bilinçli, mücadele eden kadına dönük çok yönlü ve sistematik bir saldırı stratejisi uygulanmaktadır. Orta çağda bilge kadınları cadı diye avlayıp kadın iradesini tasfiye eden, bu biçimde hegemon bir sistem haline gelen erkek egemenlikçi kapitalist modernite, bugün de kriz halindeki hegemon erkek sistemini devam ettirebilmek için bilge devrimci kadınları, örgütleri tasfiye etmeyi hedeflemektedir. Önce örgütlü kadın, öz savunmasını yapan kadın, bilinçli, itaat etmeyen isyancı kadın vuruluyor. Hedefleri, kadınları bilinçsiz, isyansız, örgütsüz ve öz savunmasız bırakmak, tamamen hegemon erkek sistemi olan kapitalist sisteme itaat eden kadın yaratmaktır. Bunun için dur durak bilmeyen bir fiziki ve özel savaş yönelimi içindedir. Günümüzde hegemon erkek sistemi bir karşı devrim hareketi olarak kadınlara ve toplumun yaşam değerlerine karşı saldırmaktadır. Kadının ruhuna, bedenine hakim olmak için onu kendine yabancılaştırma, erkekleştirme, gelenekselleştirme amaçlı korkunç özel savaş şiddeti uygulanmaktadır.

“Önce kadını vur” stratejisi, “Önce örgütlü, bilinçli, hakkını arayan kadınları vur ve bunu meşrulaştır!” stratejisine dönüştürülmüştür. Yaşamda kadınlar örgütsüz, bilinçsiz, mücadelesiz ise, hakkını arayamıyor, itaat içinde ise o yaşam yaşam değildir. Bu nedenle örgütlenmek, bilinçlenmek kadar örgütlü kadını, bilinçli kadını korumak, sahiplenmek, kadın hareketleri olarak hayati bir görevimiz olmaktadır.

Bu açılardan 5-6 Kasım tarihleri arasında gerçekleşen 2. Uluslararası Kadın Konferansı, yürüttüğü tartışmalarla çok önemli bir gündem oluşturmuş, dünya kadınları için umut ve cesaret yaratmıştır. Bu vesileyle Konferansı selamlıyor, KJK olarak Konferans kararlarını hayata geçirmede üzerimize düşen rolü oynamaya hazır olduğumuzu belirtiyoruz.

ÖZGÜRLÜK İÇİN MÜCADELE EDEREK GÜZELLEŞEN KADINLAR!

Bu 25 Kasım’da sesimizi, rengimizi ve gücümüzü birleştirerek alanları daha fazla dolduralım, daha güçlü bir bilinçlenme seferberliği yürütelim. Sistemleşen ve vahşice saldıran erkek devlet şiddetine karşı kadın özgürlük bilincini, mücadelesini, örgütlenmesini daha da büyütelim. Bizi eksiltmeye, yok etmeye çalışanlara karşı inadına var olmayı ve çoğalmayı esas alalım.

Kadına sahip çıkmanın doğaya sahip çıkmak, çocuğa, topluma ve yaşama sahip çıkmak olduğunun bilinciyle, onların da sesini sesimize ekleyerek kırımlara karşı mücadelemizi büyütelim. Toprağın, suyun, ağacın, havanın da sesi olalım, çocukların da sesi olalım ve sokaklara akalım.

Bu temelde başta Kürt kadınları ve Ortadoğulu Arap, Fars, Ermeni, Süryani, Türkmen olmak üzere farklı kadın örgütlenmelerini, feminist hareketleri, özgürlüğe ve güzelliğe yürümek isteyen tüm kadınları, “Jin Jîyan Azadî” sloganının büyülü ve etkili gücü ile sokaklarda, eylemlerde, mücadelede buluşmaya çağırıyoruz.

Şimdi kadın aklı ve duygusu ile bilinçlenme, örgütlenme ve mücadele zamanıdır. Şimdi Jin Jîyan Azadî sloganı ile kadın devrimi zamanıdır. Hangi inançtan, hangi ulustan, hangi ırktan, hangi renkten olursa olsun şiddete karşı kadın isyanını ortaklaştırma ve zirveleştirme zamanıdır. Bu 25 Kasım’a kırımları özgürlük mücadelesine, kadın zaferine dönüştürme iddiası ile katılalım, bu faşist erkek iktidarlarına gereken cevabı her alanda verelim.  

Kadın, Doğa ve Çocuk Kırımına Karşı Jin Jîyan Azadî!...

Faşizme, işgale, kimyasal silahlara ve ihanete karşı Jin Jîyan Azadî!...

Faşist Erkek Devlet Şiddetine Karşı Bilinçlenelim, Örgütlenelim ve Öz savunmamızla Kazanalım!..

21. Yüzyıl, Büyüyen Kadın Mücadelesi ile Kadın Devrimi Yüzyılı Olacaktır!.. “