Yazılı bir açıklama yapan KJK Koordinasyonu, kadın ve çocuklara yönelik artan saldırıların, Türk devletinin özel savaş politikası kapsamında olduğunu belirtirken, ayrıca "kadınlar üzerinden Kürt toplumsallığını hedefleyen çok ince ve sistematik saldırılar" olduğuna dikkat çekti.
BİLİNÇLİ VE SİSTEMATİK
KJK'nin açıklaması şöyle:
"TC devleti, Kürt halkının özgürlük mücadelesine karşı yürüttüğü soykırımcı politikalar kapsamında kadınlara yönelik her zaman spesifik ve sistematik bir şiddet uygulamıştır. Bu, Dêrsim soykırımında olduğu gibi son 40 yılda da bir devlet politikası olarak Kürt halkının özgürlük arayışını ve direnişini tasfiye etmek amacıyla çeşitli biçimlerde geliştirilmiştir. Günümüzde ise AKP-MHP faşist diktatörlüğü tarafından bir özel savaş yöntemi olarak inceltilerek uygulanmaktadır.
Son dönemde Bakurê Kurdistan’da artış gösteren Kürt kadın ve çocuklarına yönelik kaçırma, alıkoyma, cinsel taciz ve tecavüz, şiddet, intihara sürükleme, katletme ve şüpheli intiharlar kesinlikle birer münferit olay olmayıp söz konusu özel savaş politikası kapsamında bilinçli ve sistematik bir şekilde yürütülen soykırım saldırılarıdır. Ki bu saldırıların önemli bir kısmının faili bizzat işgalci TC ordusunun elemanlarıdır.
ÇOK PLANLI VE HEDEFLİ
En son Şırnak ve Batman’da yaşananlar bunun güncel örneği olup AKP-MHP devletinin kadın düşmanı özel savaş politikalarını net bir şekilde ortaya koyuyor. Çok iyi bilinmeli ki bu politikalar bir devlet aklının ürünüdür. TC’nin özel savaş bakanı Süleyman Soylu bu aklın bizzat geliştiricisidir. Kendisi boşuna ‘PKK bir kadın örgütüdür’ ve ‘Sadece teröristle değil kültürel terörizmle mücadele ediyoruz’ dememişti. Faşist TC devleti, kadınların Kürdistan özgürlük mücadelesinin öncü gücü olduğunu çok iyi bildiği için faşizme karşı direnişi kırmak için kadınlara yönelik özgün özel savaş uygulamaları devreye koydu. Bakûr’daki Kürt kadın kurumlarına yönelik baskın ve tutuklamalar, demokratik siyaset alanında yerini alan kadınların politika alanından men edilmesi, 30 yıllık mücadele sonucu geliştirilen kadın kazanımlarının ortadan kaldırılmasını amaçlayan saldırılar çok planlı ve hedefli yürütülüyor. Hedef, Kürt özgürlük mücadelesini öncü gücünden yoksun bırakıp tasfiye ve imha etmektir.
'KÜRT KADINLARINI HER TÜRLÜ SALDIRIYA AÇIK HALE GETİRMEK İSTİYORLAR'
Bununla birlikte kadınlar üzerinden Kürt toplumsallığını hedefleyen çok ince ve sistematik saldırıların geliştirildiğini görüyoruz. TC özel savaş bakanı ‘kültürel terörizmle mücadele ediyoruz’ derken tam da bunu kastediyordu. Kürdistan’da bulunan işgalci ordu elemanları üzerinden Kürt kadınları iradesizleştirilip her türlü psikolojik, cinsel ve fiziki saldırıya açık hale getirilmeye çalışılıyor. Son olarak Batman’da Musa Orhan adlı faşist uzman çavuşun genç Kürt kadını İpek Er’e yaptığı tam da budur. Çok iyi bilinmeli ki İpek Er intihar etmedi, işgalci ve faşist TC devleti tarafından katledildi. 20 gün boyu alıkonulup defalarca tecavüz edilen Kürt kadınının hemen ardından jandarma ve savcılığa yaptığı şikayet önce işleme konulmadı, sonradan başlatılan soruşturmada ise mahkeme tecavüzcü askeri tutuklamayıp serbest bıraktı. Yapılan suç duyurusu, bırakılan mektup ve adli tıp raporuna rağmen, devletin arkasında olduğu bilincinin verdiği rahatlıkla hayatına devam eden tecavüzcü asker, ancak İpek Er’in ölümünden sonra sosyal medyadan yükselen sesler sonucu tutuklandı.
İpek Er’in katili faşist TC devletidir. Bunu bizzat devlet de itiraf etmiştir. TC özel savaş bakanının konuyla ilgili HDP’yi ve Kürt özgürlük hareketini hedef alan sözleri bir itiraf niteliğindedir. Dosyaya gizlilik kararının konulması itiraf niteliğindedir. İpek Er’in cenazesinin gecenin bir vakti ve kimsesiz bir şekilde gömdürülmesi itiraf niteliğindedir. İstanbul’da eylem yapan kadınların gözaltına alınması itiraf niteliğindedir. Esasen deşifre olan devlet bu şekilde kirli plan ve hesaplarının üstünü örtmeye çalışıyor.
SELAM BİLE VERİLMEMELİ
Faşist TC devletinin yürüttüğü bu özel savaş politikalarını boşa çıkarmak için başta Kürt kadınları olmak üzere bütün halkımızın son derece bilinçli ve duyarlı davranması gerekiyor. Kürdistan’a iyi polis ya da iyi asker diye bir şey yok, olamaz. İşgalci devletin topraklarımızda bulunan bütün görevlileri, direnişimizi, toplumsallığımızı, değerlerimizi, kazanımlarımızı, kimliğimizi, kısacası varlığımızı hedefleyen kirli özel savaş planları dahilinde hareket ediyor. Bunu bir an bile olsa akıldan çıkarmamak gerekiyor. O nedenle bu kişilerle ilişki kurulmamalı, selam bile verilmemeli. Toplumumuzun bu konuda son derece politik davranıp örgütlü hareket etmesi lazım. Kurumsal kimlikleri unutulmaması gereken bu kişiler Kürdistan topraklarında misafir değil işgalcidir. Devlet özel savaş politikalarla bu gerçeği gizlemeye ve üstünü örtmeye çalışıyor. Ancak Kürt halkı politik-ideolojik bilincini ve örgütlülüğünü büyüterek bu tarz özel savaş politikalarını boşa çıkarabilecek güçtedir.
'HALKIMIZ UYANIK OLMALI, DÜŞMAN BİLİNCİ KAZANMALI'
Dolayısıyla KJK olarak başta Kürt kadınları olmak üzere halkımızı bu konuda duyarlı ve uyanık olmaya, çevresini duyarlı kılmaya, müdahil olmaya ve her türden özel savaş saldırılarına karşı öz savunmasını geliştirmeye çağırıyoruz. Özellikle aileler çocuklarını eğitip onlara sömürgeci-işgalci devlet gerçeği ile ilgili düşman bilinci kazandırmalı.
Bununla birlikte faşist AKP-MHP rejiminin kadın düşmanı bir zihniyet ve ideolojiye sahip olduğunu yeniden vurgulamak istiyoruz. Bundan ötürü bir yandan Bakurê Kurdistan ve Türkiye’de kadınların son 100 yılda büyük emek, çaba ve mücadele ile yaratmış olduğu kazanımları yok etmek için oldukça sistematik ve çok boyutlu saldırılar geliştiriyor. Hatta kadın kırımı niteliğinde bir kadın düşmanı savaş söz konusudur. Fiilen uygulamadığı İstanbul Sözleşmesinden imzasını çekme amacı bunu açıkça gösterdiği gibi her gün en az bir kadının eski partneri veya reddettiği bir erkek tarafından katledilmesi de bu bağlamda görülmeli. Bakurê Kurdistan ve Türkiye’de kadın katliamları, şüpheli intiharlar ve eril şiddetin bu denli artış göstermesi doğrudan AKP-MHP faşizminin kadın düşmanı politikalarının bir sonucudur.
BİZZAT KADIN İRADESİ HEDEFTE
Sadece kadın kazanımlarını değil, bizzat kadının iradesini ve varlığını hedef alan bu düşmanca saldırıları göğüslemek için kadınların sadece yan yana değil, birlikte mücadele etmesi hayati önemdedir. Ataerkil, kadın düşmanı devlet kadın örgütlerinin parçalılığından güç alıyor.
ÖZ SAVUNMA BÜYÜTÜLMELİ
Kadın kazanımları bütün kadınlar içindir. O nedenle bütün kadınlar tarafından savunulmalı ve sahiplenilmeli. İstanbul Sözleşmesi Bakur’daki kadınlar tarafından, eşbaşkanlık sistemi de Türkiye’deki kadınlar tarafından sahiplenilip savunulduğunda, yani kadınlar olarak gerçek anlamda birlik olduğumuzda güçlü oluruz. Unutulmamalı ki faşist rejimin kadın düşmanı politikaları bizler için sadece nesnel bir varlık öngörüyor. Çok ince politikalarla bizi egemen erkeğe itaat eder pozisyona getirmeye çalışıyorlar. Bunun politik, ekonomik, ideolojik, toplumsal, kültürel zeminini döşemeye başladılar bile. Özgürlük arayışı sarsılmaz kadınlar olarak bunu kabul etmemiz asla mümkün olamaz.
Kürt halkının direnişini kırmayı ve toplumsallığımızı yıkmayı amaçlayan bu soykırımcı özel savaş saldırıları karşısında başta kadınlar olmak üzere bütün halkımızı yaşamın her alanında öz savunmasını büyütmeye çağırıyoruz. Öz savunma sadece silahla yürütülmez; öz savunma aynı zamanda bilinçte, duyguda, yaşamın her alanında geliştirilir. Bununla birlikte Kürt ve Türkiyeli kadınları, mücadele birikim ve kazanımlarımızı hedefleyen her türlü eril saldırı karşısında bir olmaya, özgünlükleri koruyarak ortak örgütlülükler geliştirmeye ve bize dayatılan kadın kırımını durdurmaya çağırıyoruz."