Komalên Jinên Kurdistan (KJK) Koordinasyonu, Mêrdîn, Êlih ve Xelfetî belediyelerinin gasp edilerek kayyum atanmasına ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
KJK, “Değerli halkımız, kadınlar, gençler, demokrasiden ve özgürlükten yana olan insanlarımız ve dostlar, bir kez daha Kürt ve kadın düşmanı faşist iktidarın saldırıları ile uyandınız. Faşizm yenilgiye uğramadığı ve yok edilmediği tüm durumlarda, aydınlık günlere ve zamanlara uyanmak mümkün değildir. Tek ve doğru hakikat, bu faşist iktidar ve onun tüm aparatlarından kurtulmak için mücadeleyi serihildan düzeyine yükseltmek, irade gaspına karşı durmak ve direnmekten geçer. Bir kez daha öz güven ile faşist, soykırımcı, Kürt ve kadın düşmanı bu iktidar kaybedecek diyoruz. Rekor oylar ile kazanılan Mêrdîn, Êlîh (Batman), Xelfetî (Halfeti) belediyelerine faşist, Kürt ve kadın düşmanı iktidar el koymuş ve kayyum atamış durumdadır. İstanbul/Esenyurt belediyesine de 1 Kasım’da el konuldu, tek neden Ahmet Özer’in bir Kürt olmasıdır. Hitler’in Türkiye versiyonu iktidarın kaybetme korkusu ile Kürt ve kadın iradesine bir kez daha saldırdı ve yok saydı. Düşmanlığın en pervasız hali ile yapılan bu saldırılara karşı direnilmesi ve mücadele edilmesi dışında hiçbir duruş kabul edilmemelidir. Türkiye genelinde en fazla oy alarak seçilen kadın Batman belediye başkanı olması da kadın düşmanı, ırkçı, milliyetçi ve cinsiyetçi bu iktidarı çok rahatsız ettiği anlaşılmaktadır. Tüm bu saldırıları direniş ve mücadele ile yenilgiye uğratacağımız açıktır. AKP/MHP faşist kliği kaybedecek, kadınlar ve halklar kazanacak” dedi.
HALKLARA VE KADINLARA DÜŞEN DİRENMEKTİR
KJK Koordinasyonu açıklamasında şu hususlara dikkat çekildi:
“Değerli Kadınlar ve Halkımız!
Son bir aydır bu iktidarın sahneye koyduğu, kendisinin çalıp, kendisinin oynadığı bir sahne oyununu hep birlikte izledik. Kendisi inanmış gibi yaparak, oynadığı bu oyunun seyircisi ve alıcısının olmadığı, Kürtleri, kadınları ve Türkiye demokrasi güçlerini/halklarını inandırmadığı anlamış olacak ki, kaybetme telaşı ile var olan saldırılarını daha geniş alana yayarak, ayyuka çıkarmış durumdadır. Yirmi iki yıldır Türkiye’de ve Kürdistan’da halklara kan kusturan bu faşist iktidarı en iyi Önder Abdullah Öcalan, Kürtler ve kadınlar tanımaktadır. Her bir söylemi ve adımının; aslında kendi faşist iktidarını kalıcılaştırma, kurumlaştırma ve güvenceye alma üzerinden kurguladığını ve yürüttüğünü biliyoruz. Yeni bir anayasa yapma tartışmaları, görüşmeleri, yine Bahçeli’nin el sıkışma yaklaşımı ve Önder Abdullah Öcalan’a yaptığı çağrının tümü bu konsept dahilinde, imha saldırılarına yeni alan ve zemin üzerinden yürütülmek istendiği anlaşılmaktadır. AKP/MHP faşist iktidarı kendi çıkarı dışında, Kürtler, kadınlar ve halklar lehine adım atma ve Türkiye’de var olan sorunları çözme noktasında samimi olmadı, olmayacağı da bu yeni saldırı konsepti ile bir kez daha ortaya koymuş oldu. Önder Abdullah Öcalan’a yeni bir üç aylık disiplin ve görüşme yasağının gelmesi; aslında yapılmak istenen ve yürütülen politikanın rengini ve fotoğrafını ortaya koydu. Bir aylık zaman içinde Türkiye halklarına “iç birliğimizi sağlamamız gerekir”den, iç birliği ve çözümü dinamitleyen adımlara evirtilmesi, aslında kendi bekası ve kaybetme korkusunun büyüklüğünün telaşı dışında bir şey değildir. Bir kez daha anlamış olduk ki, bu iktidar ile en güçlü mücadele dışında hiçbir beklenti ve yaklaşım doğru değildir. Halklara ve kadınlara düşen direnmek ve mücadele etmektedir. Bu faşist iktidarı en kısa zamanda yenilgiye uğratmaktır. Yapılması gereken budur.
Bir taraftan soykırım saldırılarını ayyuka çıkarırken, paralelinde kafa karıştırıcı, zamana oynayan ve parçalayıcı politikaları da yürüteceği bilinmek durumundadır. Kürt halkı ve mücadelesi adına muhatapları ve mekanizmaları muğlaklaştırma, devrimci Kürt çizgisi içinde ikilik veya parçacılık yaratma politikalarını da sürdüreceği ön görmemiz gerekir. Benzer bir politikayı diğer muhalif kesimlere dönükte yürütmektedir. Onun için AKP/MHP faşist iktidarına karşı Türkiye ve Kürdistan’daki tüm duyarlı, yurtsever kesimlerin, devrimcilerin güçlerini birleştirerek, daha güçlü bir direnç göstermeleri ve mücadeleyi geliştirmeleri gerekir. Kadınlar olarak bu cinsiyetçi, kadın düşmanı iktidardan bir an önce kurtulmak için ama ve fakatsız sokakları direniş alanı haline getirmemiz gerekiyor. Gidecekler, az kaldı. Bu iktidar gitmeyene kadar kadın ve çocuk cinayetleri/katliamları, ekonomik ve toplumsal kriz ve çürüme önlemeyeceği gibi, derinleşerek devam edecektir. Tek kurtuluş bu faşist iktidardan kurtulmaktır. Birinci ve tek önceliğimiz bu olmak durumundadır.
MÜCADELEMİZİ BÜYÜTMELİYİZ
Kürt halkının kimlik, dil, kültür, yani kolektif hakları sağlanmayana ve çözüm geliştirilmeyene kadar, Türkiye’de demokrasi, özgürlük ve barış mümkün olmaz. Türkiye, ancak Kürt sorununu çözerek, kadın ve çocuk katliamları, ekonomik ve toplumsal sorunlar/çürümenin önünü alabilir. Kadınlar olarak bu hakikati bilerek ve yine halklar olarak bu gerçeğinin farkına vararak, güçlerimizi birleştirmemiz, Kürt sorunu çözmüş, demokratik bir Türkiye yaratma hedefi ile mücadeleyi büyütmemiz gerekiyor.
Halkımız ve kadınlar an itibari ile mücadele ve direniş dışındaki tüm söylem ve politikalara gözlerini ve kulaklarını tıkamalıdır. Tek çare ve çözüm direnmek ve bu faşist iktidarı yenilgiye uğratarak, iktidarına son vermektir. Kadınları, gençleri, halkımızı, demokrasi güçleri ve tüm duyarlı kesimleri bu temelde mücadeleyi ve direnişi yükseltmeye çağırıyoruz.”