KJK: Soykırımcıların hesap vermesi için mücadeleyi büyütelim!

Dersim Soykırımı'nda katledilenleri anan KJK, "Soykırımın yıl dönümünde soykırımcı güçlerin hesap vermesi için hukuki, siyasi ve toplumsal mücadeleyi büyütmek ve güçlendirmek için platformlar örgütlemek ve somut çalışmaların yapılması gerekmektedir" dedi.

Komalên Jinên Kurdistan (KJK) Koordinasyonu, Dersim Soykırımı'nın yıl dönümü ve şehitliklere dönük saldırılara ilişkin bugün yazılı açıklama yaptı.

'83 YIL SONRA AYNI ZİHNİYET VAR'

KJK'nin açıklaması şöyle:
"Dersim tertelesinin 83’üncü yılında Dersim şehitlerini saygıyla anıyor, soykırımcı güçlerin amacına ulaşmadıklarını ve mücadelenin mutlaka başarıya ulaşacağını belirtiyoruz. Bu temelde 1938’de gerçekleşen katliama karşı direnişe geçen ve gerçekleştirdikleri direnişle kimlik ve onur mücadelesi veren tüm halkımızı selamlıyoruz.
Soykırımları hem fiziksel hem de kültürel olarak sürdüren TC devleti, esasen bir halkın varlığını ortadan kaldırmak ve yok etme amaçlı bir devlet siyaseti geleneği olarak soykırımları sürdürmüştür. Kürdistan’ın inkârı ve imhası için dağını, taşını bir bütün coğrafyasını günlük bombalayan bu devlet, Dersim’de 83 yıl önce büyük bir soykırıma imza attı. Bu soykırım saldırısında kimyasal gazlar başta olmak üzere her türlü ağır silahlarla büyük bir insanlık ve savaş suçu işlemiştir. Bu katliamda Şark İslahat Planı kapsamında tüm kirli özel savaş uygulamaları sergilendi. Fiziksel katliamın yanı sıra çocuklar ailelerinden alınarak YİBO’larda eğitildi. Ana dilde konuşma yasaklandı. Konuşanlar cezalandırıldı. İnsanlar zorunlu sürgünlerle evinden, yurdundan atıldı. Sürgün ve zorunlu iskanlarla mal varlıklarına el konuldu ve tüm haklardan mahrum bırakıldılar. Bu devlet birçok uygulamayla soykırım yüklü bir zihniyetle soykırım yüklü uygulamalara imza atmıştır. 83 yıl sonra da aynı zihniyet ve uygulamalar devam ediyor. Bu zihniyet değişmiş dönüşmüş değildir. İnkârcılık, tekçilik, kendi varlığını bir başkasını yok etmekten bulan mutlak hegemonik ruh haliyle azgın saldırılarına devam ediyor. Bugün bu hastalıklı ruh ve zihniyet tüm dünyada ve Kürtler arasında deşifre olmuş ve reddedilmiştir. Buna dönük örgütlü mücadele eden bir halk gerçekliği yaratılmıştır.

'EN DOĞRU YANIT DERSİM'DE KALMAKTIR'

Dersim’i Kürtsüzleştirme ve insansızlaştırma amacıyla tertiplenen bu katliama karşı en doğru yanıt Dersim’i terk etmemek, Dersim’e dönmek ve Dersim’i özgür yaşam alanlarına dönüştürmektir. Dersim direnişinin kahraman öncüleri bu vasiyet ile Kürt halkının kalbinde yer aldılar. Biz bu temelde Dersim soykırımına karşı direnişi örgütleyen ve bu direnişe öncülük eden başta Seyit Rıza olmak üzere, Besêler'i, Zarifeler'i ve tüm Dersim şehitlerini büyük bir saygı ile anıyor ve Dersim’in Kürdistan’ın ve Kürt Alevi kültürünün merkezi olarak varlığını koruma, özgürlüğünü sağlama mücadelesinde kurtuluşu için sonuna kadar direnen ve bedel ödeyen değerlerine sahip çıkacağına inanıyoruz. Soykırımın yıl dönümünde direniş önderlerimizin nereye kaçırıldıklarını öğrenmek ve onların naaşlarına sahip çıkmak önemli bir görev iken diğer yandan soykırımcı güçlerin hesap vermesi için hukuki, siyasi ve toplumsal mücadeleyi büyütmek ve güçlendirmek için platformlar örgütlemek ve somut çalışmaların yapılması gerekmektedir.

'MEZARA KADAR İŞKENCE YAPIYORLAR!'

Soykırımın acısı ile yüzleşme sağlanmadan ne Kürdistan özgürleşebilir ne de Türkiye demokratikleşebilir. İttihat ve Terakki partisinin güncellenmiş hali olarak tekçi, soykırımcı bir zihniyetle kendi varlığını başka halkların ve kimliklerin yok edilmesine bağlayan Pan islamist-Türkçü bir devlet geleneğiyle hareket eden AKP-MHP iktidarı faşizan uygulamalarla toplumun ahlaki ve politik değerlerine azgınca yönelmektedir. Nitekim özel savaş zihniyetli AKP-MHP iktidarının özel harp dairesi olarak arttırdığı saldırılar ne insani ne de ahlaki hiçbir norm ile izah edilemez. Bu iktidar toplumu hafızasızlaştırma adına rol verilen bir özel savaş makinasıdır. Bu makina değerlerimizi, insanlığımızı ve varlığımızı yutmaktadır. Kürt özgürlük mücadelesinde şehit düşmüş gerillaların mezarlarına saldırarak, onları tahrip ederek Kürt halkından intikâm alıyor. Kürt halkını bu saldırılarla can evinden vurarak incitmek ve onurunu kırmak istiyor. Çünkü gerilla bu halkın yüz akıdır, onurudur ve başkaldırıyı temsil eder. Başkaldırı korkunun cesarete, bilince, iradeye ve duruşa dönüşmesidir. TC’nin gerilla mezarlarına saldırması görünen bu değerleri değersizleştirme, onuru onursuzluğa, duruşu teslimiyete, bilinci ise dumura uğratmadır. Gerillaların mezardan adını siliyor, yazılmış bir söz dizisi mermerde var diye mermerleri parçalıyor. Çiçekleri koparıyor. Ağaçları söküyor. Mezarlarımızdan kemiklerimizi kaçırıyor. Hem bir mezar hırsızıdır hem de mezarlara işkence yapan bir işkencecidir. Mezarlara tahammül etmeyen bu ceberrut devlet anaların acılarına acı katmış yüreklerine ateş düşürmüştür. Anaları niçin böyle oğullar ve kızlar doğurdunuz diye cezalandırmaktadır. Biliyor ki bu analar olmasaydı böylesi özgür kadınlar ve erkekler olmayacaktı.

'HER MEZARLIK NÖBET ALANINA DÖNÜŞEBİLİR'

Bununla birlikte tüm toplumun karşı karşıya kaldığı bir sınav da yaratmıştır. Toplum ya sessiz kalıp bu onursuzluğa ortak olur ya da sesini çıkartarak onurunu korur. Ortada bir ikilem yok. Olması gereken onurunu korumak ve sahip çıkmaktır. Bu anlamda başta şehit ailelerimiz olmak üzere tüm gerilla aileleri ve yurtseverler bu onursuzluğu reddetmeli ve harekete geçmelidir. Kutsallıklara el uzatma cesareti gösteren bu faşist devlete karşı korkmadığımızı ve ayakta olduğumuzu gösterme zamanıdır. Önder Apo biyolojik yaşamı aşan Kürt gerçekliğinin özgür yaşayabileceğini ve özgürlüğünü inşa edebileceğini ifade etmiştir. Halkımız özgürlükten daha değerli ve onurlu bir şey olmadığını biliyor. Bu bilinç ile özgürlük davasının yolcularına ve değerlerine sahip çıkmalı ve tepkisini ortaya koymalıdır. Bu anlamda her bir mezarlık bir nöbet alanına dönüşebilir. Bunun için ahlaki ve hukuki tüm normlar devreye konulabilir. Toplum tepkisini sosyal medya platformları oluşturarak örgütleyebilir. Eylemler yapabilir. Kürdistan’ı Kabristan’a dönüştüren faşizmin kabirlerimizi bize dar etmesine izin vermemeliyiz. Düşmanın bu saldırısı düşman bilincimizi yükseltmeli ve bu düşmanın namertliğini her daim hatırlatmalıdır."