‘Konferansın Kürdistan'a etkisi olacaktır’

2. Tevgera Çanda Jinên Kevana Zêrîn Konferansının kritik bir süreçte gerçekleştiğini söyleyen Kürt kadın devrimciler, “Tarihi anlamı olan bu konferans dönemin stratejik bir göreviydi. Konferansın Kürdistan'a da etkileri olacaktır’ dedi.

PAJK Koordinasyon Üyesi Şimal Ülkem Güneş, Kevana Zêrin Hareketi Üyesi Medya Doz ve Kevana Zêrin Komite Üyesi Siya Dicle Devrim, 2. Kevana Zêrin Konferansını, tartışılan konuları ve alınan kararları değerlendirdi.

PAJK Koordinasyon Üyesi Şimal Ülkem Güneş, “Dünya genelinde kültürel soykırım ve katliamların olduğu bir süreçte konferansın gerçekleşmesi nasıl değerlendirilmeli” sorusuna şu yanıtı veriyor: "Tarihi ve çok kritik bir süreçte bu konferansı gerçekleştirdik. Bizim için de böylesi önemli ve kritik olan bu süreçte bu konferansı gerçekleştirmenin hem tarihi bir anlamı var, hem de dönemin stratejik bir göreviydi.

Hem sistemsel, hem de kültürel kaos durumunun var olduğu böylesi bir dönemde Kürdistan Kadın Hareketi olarak görevlerimizi, sorumluluklarımızı, kültürel durumumuzu ve ortaya çıkan eserleri tartışmamız, yine çocuk, genç, kadın ve toplumu bu soykırım sistemine karşı savunmayı konuşmamız çok önemliydi. Birçok tarihi karar alındı. Derin ve geniş tartışmalar yürütüldü. Önümüzdeki süreçte Kürdistan Özgürlük Hareketi'ne ve Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi'ne etkisi olacaktır.

Kapitalist hegemonik güçler sadece askeri olarak saldırmıyor, birçok yöntemle saldırıyor. İdeolojik olarak yürütülen saldırıların birçok yönü var. Mesela ideolojik saldırılarda kültür çok fazla kullanılıyor. Şimdi Afganistan, Irak, Suriye, Türkiye, Tunus, Sudan, Mısır, Libya, Lübnan’a tüm Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya ülkelerine dönük müdahalelerde daha çok kültürel soykırıma dönük saldırılar yapılıyor. Emperyalist güçlerin Ortadoğu müdahalesi Kürdistan’da daha çok kültürel oluyor. Yaşamımızı, yaşam tarzımızı, zihinlerimizi, düşüncelerimizi, aile modelini ve kadının kıyafetlerini değiştiriyor. Dile müdahale ederek global bir dil oluşturuyor. Aslında her şeyi birbirine benzetiyor, bir potada diğerlerini eritiyor."

‘KÜRDİSTANLI KADINLAR KÜLTÜR DEVRİMİNE ÖNCÜLÜK YAPIYOR’

Şimal Güneş, Kürdistan Kadın Hareketi'nin bu saldırılara nasıl bir rol oynadığına ilişkin "Önderlik savunmalarında 3 s’den (Spor, sanat, seks) bahsetti. Kadın ve gençler şimdi daha çok teknik yaşıyor. Yaşam deniliyor ama aslında yaşam da değil. Sünni, dışarıdan eklemleştirilmiş protezdir. Ona ait değildir. Bunun için de bu saldırılar toplumu kültür hakikatinden uzaklaştırıyor. Toplum aslında kendini hissetmiyor, hakikatinden uzaklaştırılıyor.

Önderlik bunun için yeni paradigmayı kadın özgürlüğünü, sonuna kadar demokratik ve ekolojik bir yaşam modeli temelinde geliştirdi. Kapitalist modernite sistemine karşı bunu alternatif yaptı. Kürdistan Kadın Hareketi öncülüğünde yürütülen bu savaş sonuna kadar ideolojiktir. Kapitalist moderniteyi reddediyor, sistem karşıtı, anti faşist ve anti kapitalisttir. Kapitalizm karşı antifaşist kişi ve kurumları kabul ederek içerisinde barındırıyor, ilişki geliştirerek aslında kültür devrimine öncülük yapıyor" diyor.

DEVRİMCİ KÜLTÜR DEĞERLENDİRMELERİ

Konferansta tartışılan diğer konular ve alınan kararları da değerlendiren Şimal Ülkem Güneş, şöyle konuşuyor: "Konferansımızda kapitalist modernite sisteminin oyunları ve ataerkil iktidara karşı demokratik modernite alternatif olarak tartışıldı. Demokratik ulusta kadın konfederal sistemin şu an gelişen örneği gerilla yaşamıdır. Kürdistan'ın dört bir yanından kadınlar, cinsler, tüm sınıflar eziliyor. Kevana Zêrin Hareketi olarak ne kadar öncülük yaptığımızı, etkili olduğumuzu ve nerelerde eksik kaldığımızı tartıştık. Şimdi gelişen ve yaşamımızı felç etmeyi hedefleyen tekniğe karşı ne kadar devrimci bir kültürü oluşturup geliştirdiğimizi ve örgütlendiğimizi tartıştık.

Bu doğrultuda bazı teorik tartışmalar da oldu. Kavramlar üzerine de bazı tartışmalar oldu. Bundan sonra demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü güçlerle ne tür ortak, enternasyonalist, ulusal ve uluslararası ilişkiler geliştirebileceğimizi tartıştık. Bunlar üzerine de birçok karar ve planlama yapıldı."

GERİLLA AYNI ZAMANDA ÖZGÜR KÜLTÜR SAVAŞÇILARIDIR

Kevana Zêrin Hareketi Üyesi Medya Doz, İmralı’dan savaş cephelerine kadar direniş alanlarını selamlayarak, "2. Kevana Zêrin konferansı tüm dünya kadınlara ve özgürlük enerjimiz, manevi gücümüz Önder Apo'ya kutlu olsun. Konferansta en çok Önder Apo’nun fikirleriyle aydınlandık. Onun perspektiflerini önümüzde gördük. Konferans ve dönemi, yaşanan ve ulaşmamız gereken kültürü en çok Önder Apo’nun paradigmasıyla sonuca ulaştırdık, netliğe kavuşturduk. Yine savaş cephelerinde direnen tüm arkadaşlarımızı kültürün savunucuları olarak görüyor ve onlarla gurur duyuyoruz. Sadece Devrimci Halk Savaşı yürütmüyorlar aynı zamanda Kürt halkının kültür savaşçılarıdır. Özgür kültürün savaşçılarıdır” diyor.

‘Üçüncü dünya savaşında en acımasız yürütülen savaşın kültürel savaştır’ betimlemesinde bulunan Medya Doz, Kürt kültürünün bu savaşta en fazla hedef alındığını belirterek, şöyle konuşuyor: "Bu konferansta da gördük tüm dünyayı da araştırdığımızda da dönem gerçeğinde de bazı tahlillere gidiyoruz. Bu andan itibaren toplum iktidar zihniyetiyle yürümez. Toplumsal, tarihi, kültürel, sistemsel bir boğulma var. Esasta bahsettiğimiz üçüncü dünya savaşında en acımasız yürüten savaş kültürel savaştır. Kapitalist modernitenin hedefine en fazla giren de Kürtler ve Kürt kültürüdür. Ortadoğu’da yaşayan kültürlerdir. Tüm dil ve ırklar soykırım tehdidi ile karşı karşıyadır. Bu bir politika olarak değil sistemsel yürütülüyor. Bunu sistemsel olarak örgütlemiş ve kendine hedef yapmıştır. Bu konferansımızın bir tahliliydi.”

‘POYRAZ VE ŞENYAŞAR DİRENİŞLERİ CEVAP OLUYOR’

Medya Doz, Deniz Poyraz’ın annesi ve Emine Şenyaşar’ın direnişlerinin ‘yapılmak istenenlere cevap’ olduğunu belirterek, “Esasta kültürsüzlük, nefessizlik, ahlaksızlık toplumun su içerek yutkunacağı bir şey değildir. Toplumun tamamı kabul etse bile kadın kabul etmez. Çünkü varlığını bir şeyin üzerine kuruyorsun. Bazı kültürel, ahlaki ve toplumsal değerler var. Kadınlar bunun farkındadır. O yüzden Kürdistan’daki kadın direnişi tüm dünya için örnek oluyorsa Kürt kadını bunun farkındadır. Bu bizim için de bir aydınlıktır.

Deniz Poyraz’ın annesi Fehime Poyraz ve Emine Şenyaşar bizim için örnektir. Bu insanlar sadece adaletsizliğe karşı direnmiyor, sadece kendilerine karşı yapılmış bir haksızlığa karşı direnmiyorlar, o kadınlar neyin yapılmak istediğinin farkındadır. O yüzden acılı yüreklerine bunu yapıyorlar. Bunun için de dönüşü olmayan bir direniş gösteriyorlar” vurgusunda bulunuyor.

‘İSYANCI OLMALI VE BUNA KARŞI DURMALIYIZ’

Gençlere ‘Tutum sahibi olun’ çağrısında bulunan Medya Doz, “Gençlerimiz ve genç kadınlar bunların bilincinde olup tutum sahibi olmalıdırlar. Kürt kültüründe Agitlik, mertlik ve onur vardır. Bunlar kültürel özelliklerdir. Bunları bırakırsan eğer teslim olursan kabul edip biat edersin” diyerek konuşmasını şöyle sürdürüyor: "Kevana Zêrin konferansımızda Kürdistan kültürü, kadın kültürü, tanrıça anayı, doğa kültürünü tartıştık. Bugün günümüzde tarihin ezberi değil de bize tarihi motiflerin lazım olduğu tanrıça ana kültürünün, doğal toplum kültürünün bize ne kadar lazım olduğunu görüyorum. Geri dönüşü olmayan bir şeydir. Öyle bir duruma gelmiş ki kendi dilimizde şarkı söyleyemiyoruz. Dilimizi sünnet ediyorlar böylece. İsyancı olmalıyız ve buna karşı durmalıyız. Toplumun onuru insani ahlakı kendinde geliştirip tutum sahibi olmak çok önemlidir."

SİYA DEVRİM: EKSİKLİKLERE KARŞI ÖZELEŞTİRİ GELİŞTİRİLDİ

Kevana Zêrin Komite Üyesi Siya Dicle Devrim, konferanstaki tartışmalara değinerek, “Genel olarak iyi geçen konferansımızda kültür, toplum, soykırım, dil, sanat, yaptıklarımız, yapamadıklarımız üzerine geniş tartışmalar oldu. Eleştiri özeleştiri geliştirildi. Nerede eksik zayıf kalındığına karşı eleştirilerde gelişti” diyor.

‘Ana dilinden kopanlar anlamını yitirmiştir’ vurgusunda bulunan Siya Devrim, dil konusunu şöyle değerlendiriyor: “Dil ve toplum birbirine bağlıdır. Tarihte kadın nasıl toplumu oluşturduysa dil de gelişti. Dili kültürden kopuk ele alamazsın. Dilini ne kadar kullanırsan kültürünü de sürdürüyorsun. Dilimizi ne kadar kullanırsak o kadar direniyoruz. Ana dilinden kopanlar anlamını yitirmiştir. Kürt kültürü ve dili yasaktır.

Bazı göstermelik şeylerle bunu yasak değilmiş gibi gösteriyorlar. Aynı zamanda sizin dilinizle sizi vuruyorum diyor. Örneğin TRT 6 ne yapıyor? Bizim dilimizle kültürümüzü, sanatımızı bozuyor. Yaşam içeriğini boşaltıyor, toplum kültürünü bozuyor. Bu kültürel soykırımın devamıdır. Bizim kültürümüzü bizden alıyor kendi kültürleri gibi kullanıyorlar. Şarkılarımızı çalıyorlar kendi şarkıları gibi gösteriyorlar. Konferansımız da bu konu genişçe tartışıldı. Güçlü kararlar da alındı. Onun için güçlü bir sahip çıkmaya gerek var. Dilimizi, kültürümüzü, değerlerimizi ve tarihimize doğru sahip çıkmazsak yavaş yavaş eririz. Önderlik onun için ‘Kültürel soykırım fiziki soykırımdan daha kötüdür’ diyor. Düşmanda bugün bunu bize getiriyor. Ortadoğu toplumu bunun bilincinde olmalı, tarihine, kültürüne ve diline sahip çıkmalı."

KÜLTÜREL SOYKIRIMDA GÖÇ ETTİRME POLİTİKALARI

PAJK Koordinasyon Üyesi Şimal Ülkem Güneş, ‘Kültürel soykırımdaki göç ettirme politikalarına’ ilişkin ise şöyle konuşuyor: “Göç ettirme sorunu dönemimizin en önemli sorunlarındandır. 21. yüzyılın başından beri göç ettirme, mültecilik sorunu her açıdan tartışıldı. Uluslararası güçlerin Ortadoğu'ya müdahalesi ile toplumsal kriz daha çok derinleşti. Her yerde savaş, çatışma oldu.

En çok etkilenenler kadınlar oldu. Adeta bir ordu gibi milyonlarca kadın erkek zulmü altında yaşamaya topraklarını bırakıp göç etmeye mecbur bırakıldı. Yüz yıllardır yaşadığı yerden başkasının kapısına mültecilik başvurusu için gitti. Şimdiki süreçte de Yunanistan-Türkiye, Polonya-Belarus sınırında aslında insani kriz durumu yaşanıyor. Sonuç olarak kapitalist modernitenin mülteciliği geliştirdiğini söylemek yanlış olmaz."

‘KANDİL-GARÊ ZULME KARŞI ALTERNATİF DİRENİŞTİR’

Başûrê Kürdistan’daki yoğun göçe de değinen Şimal Güneş, zulme karşı Kandil ve Garê’nin alternatif olduğunu belirterek, "Başûrê Kürdistan’daki göçte KDP’nin rolü var ancak yurtseverlik rolü de var. Ne kadar zulüm olursa olsun, haksızlık olursa olsun, huzur olmazsa, yaşam hakkımız olmazsa biz alternatifiz. Gelin direniş saflarına katılın ve zulme karşı direnin. Kürdistan’ın dört bir yanında gerilla her türlü gelişmiş teknolojiye ve NATO gücüne aklı ve yüreği ile savaşıyor, direniyor. Onlar da direnebilir.

Avrupa’ya gidiyorlar, sanki Avrupa devletleri onları KDP’den daha mı çok insan yerine koyacak? Kimlik statü mü verecek? Ekonomik durumları iyi olacak? Böylesi bir şey yok. Yurtseverlik ölçülerimiz var. Direnebilir mücadele edebilirler. Kürt halkı ölmemiş çaresiz kalmamıştır. Bir yandan da Başûrê Kürdistan’ın kalbi Kandil dağlarında direniş var. Niye yönlerini Kandil’e Garê’ye Behdinan’a vermiyorlar da işgalci devletlerin sınırlarına dayanıyor yardım istiyorlar” eleştirisinde bulunuyor.

‘DAHA FAZLA HİSSET ANLA VE TAKİP ET’ ÇAĞRISI

Şimal Ülkem Güneş, Kürdistanlı aydın ve sanatçılara çağrıda bulunarak, konuşmasını şöyle sonlandırıyor: “Kürdistanlı aydın ve sanatçılar bu süreçte her şeye rağmen devrimci kültürel direniş çizgisindeydi. Fakat İmralı direniş ruhu, Kürdistan dağlarındaki direniş ruhuna göre değildi. Kültürel soykırım çok daha derindir. Belki yüzyıllar devam edecektir. Hem Avrupa’da yurtdışında yaşayan hem de Kürdistan’da yaşayan sanatçılar derin devrimci kadın kültürünü daha da geliştirebilir.

Devrimci Halk Savaşı’nda kendi rollerini görmelidir. Daha çok tartışmalıdır. Özellikle aydınlarımız, yazarlarımız, ressamlarımız, şairlerimizi, yönetmenlerimiz sinemacılarımız daha çok yönünü Kürdistan dağlarına verip gerillanın direnişini görmelidir. Türk faşist düşmana karşı özüyle savaşan gerillayı daha çok hissedin, anlayın ve takip edin. Tüm aydınlar, sanatçılar siyasi ve sanatsal rollerini daha fazla yerine getirmelidir.”

‘KÜLTÜR EN ÇOK KÜRDİSTAN DAĞLARINDA KORUNUYOR’

Kevana Zêrin Hareketi Üyesi Medya Doz, Garê Zaferi’nden Kobanê zaferine kadar birçok gelişmenin film, destan konusu olduğunu belirtiyor ve konuşmasını şöyle sonlandırıyor: "Eğer şair şiir yazmak istiyorsa kendini tutmamalıydı, Cenga Xabur savaşçılarını görmeliydi. Şairler böyle konularda duyarlıdır. Ya da bir şarkıcı neden şimdiye kadar gelmedi, gerillaya selam vermedi, şarkı söylemedi. Yaşamlarını savaşlarını bir şarkı yapmadı. Bunlar hem eleştiri hem de davettir.

Mekanda hafıza var, dağlarımız hafızamızdır. Kültürümüzü en çok Kürdistan dağlarında koruyoruz. Sinemacılar yönetmenler niye gelip Garê zaferini film yapmadı. Film konusuydu, Türk devlet askerleri nasıl Türk devleti tarafından o şikefte öldürülüyor. O Türk askerlerinin durumu film konusuydu. Kahraman bir sinemacı, gönüllü bir şair, coşkulu bir şarkıcı yok muydu? Elbette var. Sanatçılar Kürdistan dağlarına akın ederek gerillaya moral verip gerilladan moral almalıdır.”

‘ÖNDER APO'NUN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KÜLTÜR DİRENİŞİYLE SAĞLAYACAĞIZ’

Kevana Zêrin Komite Üyesi Siya Dicle Devrim, "Kadın, gençler ve sanatçılar öncülüğünde toplum kültürüne sahip çıkmalıdır. Devrimci kültürü gerçekleştirip kendi alanlarında sanatlarında yaşamlarında bu direnişi uygulamalılar. İnanıyorum ki güçlü bir direniş ortaya çıkacak ve Önder Apo’nun özgürlüğünü kültürel direnişle sağlayacağız” mesajıyla konuşmasını sonlandırdı.