Kürdistan'da tecavüzlerin faili: AKP-MHP faşizmi

Kürdistan’da tecavüzcü direkt ya da dolaylı devlet tarafından örgütlendirilmektedir. Dolayısıyla hiçbir saldırıya erkek bireyinin "olay"ı olarak bakılmasına ve söylenmesine izin vermemek gerek. Öz savunma geliştirmek hayati önemde.

Beş bin yıldır biriktirilmiş tecavüz kültürünün temsilcisi olarak tepeden tırnağa örgütlenmiş AKP-MHP faşizmi, kadınlar için büyük bir tehlike. Kadınlara dair son derece liberal ölçülerde kabul görmüş ve uygulanmamış İstanbul Sözleşmesinin varlığına dahi tahammül gösteremeyen bir zihniyet hâkim. Kadınlara ve çocuklara şiddet uygulayan, tecavüz edenleri cezaevlerinde yeniden dirilterek yasal düzenlemelerle kadınları canavarca katletmeleri için bıraktılar. Hepsi soykırım politikalarının bir parçası olarak işlemekte.

Bakurê Kurdistan’da ve Türkiye’de kadın ve çocuk tecavüzlerinin bin kat artmış olduğu istatistiklerde dahi gizleyemedikleri bir aşamaya ulaşmış durumda. Meclis’te HDP kadın meclisi ve vekilleri öncülüğünde geliştirilen kadın mücadelesine ve kazanımlarına saldırmaları ve kadın hareketine yönelmeleri de bununla ilgilidir. AKP grup başkan vekili, HDP’li kadınlar için "kadın mücadelesini tek onlar yürütüyor gibi yansıtıyorlar. Kadın AKP döneminde nefes aldı" diyerek saldırmakta ve kadın düşmanlığını bir kadın kılıfıyla örtmeye çalışmaktadır.

OLAY DEĞİL, BİR DEVLET KONSEPTİ

Peş peşe gelişen tecavüzler, kaçırma ve kaybetmeler de günlük tecavüz kültürünün AKP-MHP faşizmi ve soykırım politikalarıdır. Kürdistan’da tecavüzcü direkt ya da dolaylı devlet tarafından örgütlendirilmektedir.

Dolayısıyla hiçbir saldırıya erkek bireyinin "olay"ı olarak bakılmasına ve söylenmesine izin vermemek gerek. "Tecavüz girişimi" söylemi de kadının yaşadığı saldırı karşısında anlamsızdır. Ne zaman tecavüz oluyor? Kadının vajinasıyla zorla temas olduğunda mı? Tecavüz bir faşizmdir ve iradesi dışındaki tüm saldırı ve müdahaleler gerek fiziki gerek manevi olsun, tecavüzdür. Fiziki tecavüz, tecavüz kültürünün en açık biçimi olarak uygulanmaktadır. Tecavüz tahakkümün olduğu her yerdedir ve şu anda AKP-MHP faşizmi kadına karşı tahakkümü ayakta tutmak için her şeyi yapıyor, erkeğe istediği her şeyi yapmasına izin veriyor. Tecavüz saldırılarıyla kadının iradesini kırmak istiyor. Bir kadın şahsında aslında tüm kadınlar ve tüm toplum tecavüze uğramış oluyor. Kürdistan'da tecavüze uğrayan her kadın ve çocuk şahsında tüm Kürtler tecavüze uğramıştır. Böyle bir etkisinin olduğu bilinerek asker-polis, korucu ve bekçiler tecavüzcü devlet elemanları olarak Kürdistan’da görevlendiriliyorlar.

MEDYA DA KADINA KARŞI SAVAŞ AYGITI

Devletin, cinsiyetçiliğin ve faşizmin kadın karşısında kullandığı en büyük silahı ise medya. Özel savaş kapsamında medya tecavüzcü kültür ve rejimini ayakta tutmak için kadın kültürüne karşı sürekli savaş aygıtı olarak çalışıyor. Dizilerden tutalım programlara kadar, esas hedefi kadınların soykırımıdır. Haber zihniyet, dil ve yöntemi kadının varlık olarak imha edilmesi için tüm atmosferi oluşturuyor ve yöntemlerine dair de eğitim rolünü üstleniyor. Bir meta olarak her an sunulurken gelişen ve toplumsal krizlere yol açan korona felaketini dahi kadın bedeni üzerinden pazara sunuyor. Bunu da elmaslı, kıyafetlere uygun maskeler, maskeli makyajlarla yapmaktadır. Korona felaketi sürecinde kaç kadının katledildiğinin üzerini örtmenin bir yöntemi olarak devreye konuldu. Burada amaç, kadınların tüm felaket ve katliamlara maruz kalmıyormuş gibi ne kadar mutlu, sürece uyumlu ve mesut olduğu algısı yaratılmak isteniyor. Diğer yandan AKP-MHP iktidarı sözcüleri, kalemşorları, trolleri birer tetikçi göreviyle işgal medyasında kadın özgürlüğünde ısrar eden ve direnen hareketlere karşı özel savaş propagandası yapıyor. Farklı bir sesin cılızca çıkmasına dahi izin verilmiyor.

Ekonomik, siyasi, kültürel, ideolojik-felsefi alandan sosyal yaşama kadar her şey kadın üzerindeki tahakkümü süreklileştirme amacıyla dizayn edilmiş durumda. Kadın çok boyutlu kuşatma altında ve nefes almasına dahi izin verilmiyor.
Kadınlar binlerce yıldır iktidar zihniyetinin zorbalığına ve soykırım politikalarına karşı görkemli bir direniş içerisinde. Özgürlükleri ve erkek egemenliğine karşı çıktıkları için her zaman hedef oldular.

ÖZ SAVUNMA HAYATİ ÖNEMDE

Önder Apo’nun da belirttiği gibi çarmıhta olduğumuzu unutmadan yaşamak, AKP-MHP faşizmine karşı tüm boyutlarda öz savunma geliştirmek hayati önemdedir. Varlığını fiziksel, ideolojik-felsefi, ekonomik, kültürel, siyasal olarak korumanın yol ve yöntemlerini güçlü geliştirmeliyiz. Bir kadına hangi açıdan yönelim olursa olsun, bir karşılığı olmalıdır. Gelişen saldırılar karşısında bu saldırıları devletin ve iktidarın özel savaş merkezlerinin yaptığını unutmamalıyız. Kadına karşı savaş olarak örgütlenen bir zihniyet ve temsilcilerinden bu saldırıların hesabını sormasını beklemek, işgalciye işgalciden, tecavüzcüye tecavüzcüden hesap sormasını beklemek yanlıştır. Özgürlük için bu tecavüz kültürüne karşı hücrelerimize kadar savaş halinde olmak şart.

Kadın Hareketleri öncülüğünde gelişen direniş ve mücadele tüm toplumda heyecan uyandırıyor. AKP-MHP faşizmi direndiği için kadını hedef alıyor. Büyük bedellerle elde edilen kazanımlar kadar bu kazanımların korunması için öz örgütlülük ve öz yönetimi sağlamak bize büyük kazandıracaktır. Kürdistan ve Türkiyeli kadınlar ancak mücadele, örgütlenme ve etkili eylem birliğini sağlarsa güçlü olabilir. Tecavüz kültürüyle donanmış AKP-MHP iktidar güçlerine karşı politik alanda kazanılırsa demokratik kültürü tüm alanlarda hâkim kılabilir.

ÖNDER APO İLE ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ BİRBİRİNE BAĞLI

Kadınlara karşı yürütülen bu savaş esasında tecavüz kültürüne ve kapitalist moderniteye direnen Önder Apo’ya ve onun kadın özgürlük felsefesine karşı yürütülmektedir. Önder Apo, demokratik modernite felsefesi ile kadın özgürlüğünü merkeze alan dünya ölçeğinde alternatif bir sistemle kaplan kafesinin sahiplerine karşı amansız bir mücadele yürüttüğü için mutlak rehine sisteminde tutuluyor. Önder Apo, mutlak tecrit sistemini çarmıhta tutulmak olarak değerlendirirken, biz kadınlara "siz de benim gibi çarmıhtasınız" dedi. Zalim iktidarların ya kaplan kafesi ya çarmıh ya da teslimiyet seçeneklerinin dışında başka bir seçeneğin olduğunu gösterdi tüm dünyaya. Kadınlara inandı, inandırdı ve unutturulmak istenen o başka seçeneği gerçekleştirdi. Direnmek, onuruyla yaşamak ve özgürlük. Önder Apo’nun özgürlüğü ile kadınların özgürlüğü birbirine bağlı. Önder Apo özgürleşmeden kadınların da özgürleşmeyeceği tespiti çok önemli. "Önderliğimiz özgürlüğümüzdür" bilinciyle geliştirilecek etkili bir mücadele hattı komployu ve tecridi ortadan kaldıracaktır.

3. Dünya Savaşı kadına karşı komplolarla birlikte kırım savaşı olarak yürütülüyor. Kadınlar bu savaşı kadın lehine özgürlükle taçlandırmasını bilir.

Yarın: Soykırım politikalarında önce kadın hedefte