Şimal Ülkem Güneş'in Jineoloji ve son dönemlerde kadın ekseninde yaşanan gelişmeleri değerlendirdiği yazısı PAJK İnternet sitesinde yayınlandı. Yazının tamamı şöyle:
"Özgürlük gerillası direniyor, soykırımcı düşman güçleri yeniliyor, kadınlar isyanın çığlığını yükseltiyor! Kadınlar, dünyanın en dinamik en değiştirici, dönüştürücü gücü olduğunu bir kez daha gösterdi. Bugün Rojhilatê Kurdistan ve İran başta olmak üzere neredeyse Ortadoğu’nun birçok bölgesinde kadınlar isyandadır. Kadınlar özgürlük, eşitlik ve demokrasi için direniştedir. Tüm halklar, ezilenler, kültürler ve inançlar için mücadele etmektedir. Toplumun öncüsü, toplumsallığın temel gücü olarak kendi sorumluluğu gereği tarihi rolünü oynamaktadır. Kadın aklı, zihniyeti etkili olmaya başladığından bu yana toplumda kimi şeyler değişmeye başlamaktadır. Çünkü kadın aklı, zekâsı ilk toplumsallıktan bu yana insanlığın temel yönlendirici gücü olmuştur.
Duygusal zeka toplumsal-tarihsel bağlamda insanlığın en eski düşünce biçimidir. İnsanın dolayısıyla toplumun doğadan kopuşu ilk yabancılaşmayı getirmiştir. Doğaya yabancılaşan insan kendi içinde adeta sınıflara bölünmüş gibidir. Yabancılaşmanın getirdiği şey erkek aklının yavaş yavaş hakim olmasıdır. Kadın aklı, dünyası, bakış açısı erkek aklı ve bakışıyla etkisiz kılınmaya çalışılmıştır. Doğa, kadın için her şeydir dersek yeridir. Doğanın canlılığı, enerjisi yarattığı his ve sezgi durumu kadının doğa içinde toplumu belli bir ahenk içinde kalmasını sağlamıştır. Kadının doğayla ilişkisi ananın çocukla ilişkisine de benzetilebilir. Aralarındaki ilişki besleyen, koruyan, ihtiyacı kadar yararlanılan, özgür bir ilişkidir de.
Kadının yaşamla bağı belki de en çok doğayla olan doğal, samimi, canlı ilişkisi üzerinden tarif edilebilir. Doğal toplumda, toplumsal doğada saklı olan kadın aklıdır. Kadın aklı toplumsallığı ifade etmektedir. Toplumsallığın yaratıcısı olan kadının hedeflenmesi ise bir bütün toplumun, insanın, doğanın hedeflenmesi demektir. Bu nedenle doğaya da ekolojiye de en çok kadınlar sahip çıkmaktadır. Son zamanlarda kadınların özelde de anaların doğayı sahiplenme şekli herkesi derinden sorgulatmaktadır. Dolayısıyla kökleri 5000 yıl öncesine dayalı olan erkek egemen akıl ve hiyerarşik sistemin neden bu kadar kadın düşmanı olduğu anlaşılmaktadır.
Erkek egemen zihniyet varlığını, bütünlüğünü kadının yokluğu, doğanın sömürülmesi ve parçalanması üzerinde inşa etmektedir. Zira kadının kendisi olarak “Xwebun” temelinde var olması erkek egemen sistemin ve devletin dünya sistemine dönüştürdüğü kapitalist Modernite sisteminin yok olması anlamını taşımakta doğanın da doğasında kalmasını müjdelemektedir. Bu nedenle kadına karşı sistematik bir mücadele hep var olagelmiştir. Kadına karşı yürütülen mücadele ideolojik, siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal temellere de dayandırılmış, çeşitli argümanlarla hep güçlü tutulmuştur. Cinsiyetçilik, dincilik, bilimcilik kadına karşı mücadelenin birer yöntemi olarak değerlendirilmiştir. Cinsiyetçilikle birlikte ideolojik temelde her -loji erkek yaratımı olarak kadın düşmanlığı üzerinden inşa edilmiştir.
Kadını dıştalamayan bilimsel bir ekol, öğreti, disiplin yok gibidir. Sistematik ve ideolojik saldırılar derken bunu kastetmekteyiz. Bu anlamda Önderliğimizin 2008 yılında Özgürlük Sosyolojisi manifestosunda kuramsallaştırdığı Jineoloji (kadın bilim, yaşam bilimi) aynı zamanda kadının sosyal bilimleri bir bütün kadın bakışıyla ele almasına olanak tanımıştır. Kadın biliminin şu ana kadar geliştirilmemiş olması pedagojinin bile düşünülüp bir kadın bilimine ihtiyaç duyulmaması, jinekoloji ismiyle kadın hastalıkları dalının öncelenmesi kadına nasıl hastalıklı, yarım, eksik ve tedavi görmesi gereken birer yaratıklar olarak ele alınıp incelendiği görülecektir. Bu anlamda Jineoloji 21. yüzyılın bilimi olmaya en güçlü adaydır. Şimdiden Rojhilatê Kurdistan ve İran topraklarında yankılanan Jin, Jiyan, Azadî sloganı ve kadın devriminin yürüyüşe geçişi Jineoloji’nin nasıl dayatıcı bir ihtiyaç olduğunu en çarpıcı şekilde ortaya koymaktadır.
Rojhilat’lı kadınlara imrenerek bakan Ortadoğulu ve batılı kadınlar büyük umutlarla Rojhilat kadın devrimini desteklediğini ilan etmektedir. Saçlarını keserek, yürüyüş yaparak, protesto gösterileri düzenleyerek, açıklamalar gerçekleştirerek Rojhilat kadın devrimini desteklediklerini haykırmaktalar. Hiçbir devrim bu denli toplumsallaşmamış bu kadar geniş bir yelpazede karşılık bulmamıştır. Rojava kadın devrimi, Kurdistan kadın örgütlenmesi, kadın kurtuluş ideolojisi ve mücadelesi Rojhilat kadın devrimine temel olmuş, Önder Apo’nun Jin, Jiyan, Azadî sihirli formülü değişim yaratmaya devam etmektedir. Tarihi 5000 yıllık erkek egemen zihniyet ve kurumları tıpkı ilk doğdukları yerde olduğu gibi şimdide sona doğru gitmekte, çöküşün eşiğine gelmektedir. Kadın da tıpkı anatanrıçaların diyarı Kurdistan topraklarında, Zagrosların eteklerinde zirvelerinde en verimli çağlarında direnişe geçmiştir.
Zap, Avaşin ve Metîna öncülüğünde yükselen YJA-Star gerillasının direniş çığlığı Rojhilat’lı devrimci kadınların Jin, Jiyan, Azadî sloganlarıyla buluşmuştur. Dünyamız kadın direnişini, kadın kahramanlığını, kadın fedakarlığını ve kadının değişim ve dönüşümdeki rolüne bir kez daha şahitlik etmektedir. Her bir özgürlük savaşçısı birer özgürlük manifestosudur. Tıpkı şimdi Zagros zirvelerinde, Avaşin vadilerinde, Metîna tepelerinde cansiperane direnen, ölümüne savaşan Kurdistan özgürlük gerillası gibi. Her bir YJA Star gerillası özgürlüğe tutkulu yüreğiyle her gün her an bir mücadele ve savaşım içindedir. Kürdistan’ın en cesur, kahraman, yiğit ve fedakâr evlatları gerilla mevzilerinde her kadın için de mücadele etmektedir. Hem de kendini bir bütün mücadeleye adarcasına. Son süreçte Zap, Avaşin, Metîna savaş alanlarında ve çatışma şikeftlerinde son nefesini veren gerilla yoldaşların her birinin son verdiği röportajları, demeçleri TV’de işleniyor.
İlan edilen şehit arkadaşların fotoğrafları dikkatinizi çekti mi? O kadar gençler ki, o kadar canlı, heyecanlı, hayat dolular ki bu yaşama sevinçlerini, neşelerini özgürlük mücadelesinden aldıkları gücü, ulaştıkları iradi gücü ve kendini ifade etme gücünü öyle çarpıcı dile getiriyorlar ki her defasında etkilenmemek elde değil. Her bir özgürlük savaşçısı birer özgürlük manifestosudur. Yaşam, mücadele, savaş, özgür gelecek yaklaşımları o kadar güçlü ki bu amacın gerçekleşmemesi mümkün değil. Kürt halkının bu en fedakar evlatları Kurdistan dağlarında büyüyor, güçleniyor, savaşarak kendini kişiliğini, güçlendiriyor. Bu yüzyılda, belki de çağın son gerillacılığını yaşayan bizler, Kurdistan gerillaları olarak kendimizi çok şanslı, onurlu hissediyoruz. Ezilen Halkların umudu, Kurdistan’ın onuru olan tüm Kürt kadınlarını bu onurlu direnişe, özgürlük kavgasına davet etmekten başka bir dilek ya da istekte bulunamıyorum. Özgürlük gerillası olmak herkesin elinde olan bir karardır. Her Kurdistan genci ve kadını kendi hür iradesiyle gerillalaşabilir, mücadelenin öncülüğünü yapabilir ya da bulunduğu mekanda ve zamanda kendi rolünü oynayabilir.
Gerilla nasıl savaşılması ve yaşanılması gerektiğinin perspektifini vermektedir. Her özgürlük gerillası bu zamanın devrimci ruhunu temsil etmektedir. Bu ruh Kurdistan’ın dört bir yanında gezmektedir. Yeter ki hissetmesini bilelim. Özgürlük gerillası direnirken, soykırımcı düşman yenilirken herkesi özelde de kadınları bu lanetli kaderi zalimlerin aleyhine bozma savaşımında daha etkili, güçlü ve kesin kazanma temelinde mücadeleyi büyütme zamanını yakalamak gerekir.