Londra’da 8 Mart paneli: Ortak stratejiler geliştirmenin zamanı

Kadınlara karşı ilan edilmemiş topyekûn bir savaş olduğunu belirten Melike Yaşar, “Bu nedenle, ortak ve birleşik stratejiler geliştirmenin zamanı gelmiştir. Radikal ve etkili çözümler bulmamızı sağlayacak küresel ölçekte bir ittifak inşa etmeliyiz” dedi.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla Londra Jiyan Kadın Meclisi'nin organizesiyle ''Ji Kurdistanê heta Cîhanê Jin Jiyan Azadî / Kurdistan'dan Dünyaya Kadın Yaşam Özgürlük!'' başlıklı bir panel düzenlendi.  

Kürt Toplum Merkezi'nde gerçekleştirilen panele Avrupa Kürt Kadın Hareketi (TJK-E) aktivisti Melike Yaşar, Latin Amerika Feminist Meclisi (FALA) temsilcisi Anahi Saravia, İranlı kadın hakları aktivisti, Siyasi Mahkumların Özgürleştirilmesi Kampanyası sözcüsü Shiva Mahbobi  ve Afgan aktivist ve Dewa Trust Vakfı kurucusu Dewa Khan konuşmacı olarak katıldı.

Salona, Sakine Cansız, Emine Kara, Jîna Emînî ve Nagihan Akarsel gibi Kurdistan ve dünyada yaşamını yitiren kadın devrimcilerin fotoğrafları asıldı. Sık sık, “Jin jiyan azadî” sloganının atıldığı panelde, Kürt kadın hareketinin flamaları ile “Kurdistan’dan tüm dünyaya Jin jiyan azadî” yazılı pankartlar dikkat çekti.  

KADIN GREVLERİNİN ADALET VE YAPISAL DEĞİŞİM AÇISINDAN ÖNEMİ

Özgür kadın mücadelesinde yaşamını yitirenler için bir dakikalık saygı duruşu ile başlayan panelde Jiyan Kadın Meclisi adına açılış konuşması yapıldı. Panelde ilk olarak Latin Amerika Feminist Meclisi (FALA) adına Anahi Saravia bir konuşma yaptı. Latin Amerika’da gelişen kadın mücadelesinin ve ‘Bir eksik değiliz’ hareketinin oluşum süreçlerini anlatan Saravia, “Yakın zamanda Latin Amerika'dan Arjantin'de ortaya çıkan ancak kıta ve diasporalarına yayılan Ni Una Menos ‘bir eksik değiliz’ önemli bir hareket haline geldi. Bu hareketin özünde, toplumsal cinsiyet şiddetinin, ki bu kadın cinayetlerinin en üst noktaya ulaştığı şiddettir. Bu noktada hareket, kadının bireysel acısını, üzüntüsünü ve yasını, yapısal değişim arzusunu yönlendiren kolektif mücadelelere dönüştürmekte yatmaktadır. Bu bağlamda özellikle grevleri, kadınların ve kadınsılaştırılmış bedenlerin görünmez yeniden üretim emeğini görünür kılmanın yanı sıra adalet ve yapısal değişim talep etmenin bir yolu olarak görüyoruz” dedi.  

Meksika'da Zapatista hareketinin militanlık, özerklik ve egemenlikle bağlantılı bir feminizm önerdiğine işaret eden Saravia, bununla eşitlik ve kadınların özerk bir Chiapas'ın yaratılması ve sürdürülmesinde katılımını merkeze aldıklarını kaydetti. 

HAREKET VE İSYANLARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ

Latin Amerika'da ırkçılık ve renkçilikle ilgili ciddi sorunlar olduğuna dikkat çeken Saravia, Brezilya’da 2018 yılında katledilen feminist politikacı ve insan hakları aktivisti Marielle Franco ile İran’da katledilen Kürt kadın Jîna Emînî ile ortaya çıkan hareket ve isyanların ortak özelliklerine dikkat çekti. Saravia şunları kaydetti: “Tüm bu hareketlerde ölen ya da kaybolan kız kardeşlerimizi anmak çok önemlidir. Bireysel acı ve adaletsizlik deneyimini kolektif bir direniş çığlığına ve her şeyi yıkıp daha iyi yeni sistemler inşa etme arzusuna dönüştürüyoruz. Bu hareketlerden yola çıkarak, FALA olarak bizim için açık olan şey, kadınlar için kadınlar olarak örgütlenmediğimiz, herkesi ataerkil, kapitalist, ırkçı, çıkarcı bir sistemin şiddetinden özgürleştiren ve en çok ezilenlerin yaşam deneyimlerini merkeze alan toplumsal dönüşümleri hayata geçirmek için örgütlendiğimizdir. Topraklarımızı, bedenlerimizi ve yaşamlarımızı yönetme özgürlüğü için verilen mücadeleyi düşündüğümüzde, burada Jin Jiyan AzadÎ'nin çağrılarıyla önemli bir bağlantı olduğunu görüyoruz.”  

 

İranlı kadın hakları aktivisti ve Siyasi Mahkumların Özgürleştirilmesi Kampanyası Sözcüsü Shiva Mahbobi ise Jin Jiyan Azadî'nin yankısını, İran'daki kadınların her türlü devlet şiddetine ve ataerkilliğe karşı mücadelesini anlattı. Jîna Emînî’nin  kadın düşmanlığı ve kadınlara yönelik baskıya karşı mücadelede nasıl bir ikon haline geldiğini anlatan Mahbobi, “Cenazesinde mezarı başında insanlar Jin, Jiyan Azadî diye slogan attıklarında, belki de orada bulunanlar bu sloganın uluslararası alanda yankılanacağını ve dünyayı sarsacağını hayal etmemişlerdi, Jîna'nın memleketinden İran'ın diğer şehirlerine, dünyanın dört bir yanındaki ülkelere, Avrupa Parlamentosu'na ve BM'ye kadar her yerde insanlar Jin Jiyan Azadî sloganları attı” dedi.   

JIN JIYAN AZADÎ MÜCADELENİN ÖZÜDÜR

İran, Afganistan ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde kadın düşmanlığının ve kadınlara karşı işlenen suçların özelliklerinden biri de kadın düşmanlığının ideolojik, sistematik ve yasallaştırılmış olması olduğunu ifade eden Mahbobi,  “İran'daki hareketin önemli bir özelliği, tüm bu yıllar boyunca kadınların rejime karşı mücadeleye devam etmelerinin bir sonucu olarak, kadınların baskıya karşı mücadele etmek için toplumu harekete geçirebilmiş olmalarıdır, bu nedenle Jin Jiyan Azadî sloganı İran'daki tüm toplumun sloganı ve talebidir” diye kaydetti.  

Jin Jiyan Azadî devriminin kadınların öncülüğünde gerçekleşen bir devrim olduğunu ifade eden Mahbobi, “Devlet bu devrimi kontrol etmekte çaresiz. Devlet, Eylül 2022'den bu yana on binlerce kişiyi tutukladı ve işkence etti, ancak insanlar hala protestolarını çeşitli şekillerde sürdürüyorlar. Hepimiz ayrımcılığın çeşitli biçimlerini deneyimlediğimiz için birbirimizle bağlantılı olduğumuzu belirtmek isterim. Benim görüşüme göre, dünyanın dört bir yanındaki insanların Jin Jiyan Azadî sloganını atmasının ve yankılandırmasının iki nedeni var. İlk olarak, İran'daki cesur kadınlar en acımasız rejimlerden biriyle yüzleşerek ayağa kalkmış, devrime öncülük etmiş ve Jin Jiyan Azadî sloganı etrafında rejime karşı mücadeleyi örgütlemişlerdir. Bu, tarihte bu ölçekte kadınların öncülük ettiği başlıca devrimdir, dolayısıyla dünya bu devrime gözlerini kapatamaz. İkinci olarak, ayrımcılıktan muzdarip olan herkes Jin Jiyan Azadî sloganı ve tanımıyla özdeşleşebilir. Benim inancıma göre bu sadece bir slogan değil, eşit bir dünya için verilen mücadelenin özüdür. Jin jiyan Azadî sloganı ayrımcılığa karşı mücadelenin özüdür ve dünyanın her yerinde insanlar bu sloganın kendi yaşamlarıyla ilgisini gördükleri için bununla ilişki kurabilirler.” 

Afgan aktivist Dewa Khan da Afgan kadınların mücadeles ve şu anda Afganistan’daki durum hakkında bir sunum yaparak, Afgan kadınların eğitim, çalışma, park ve sokağa çıkma haklarının ellerinden alındığını söyledi. Khan, Kürt Kadın Hareketinin ‘Jin Jiyan Azadî’ perspektifi ile yürüttükleri mücadeleden etkilendiklerini ifade etti.  

DAHA FAZLA KOORDİNASYON İHTİYACI

Son olarak Kürt Kadın Hareketi üyesi Melike Yaşar’a söz bırakıldı. Kürt Özgürlük Hareketi’nin gerçek bir devrim gerçekleştirmek için gerekli tüm koşulların mevcut olduğu tarihin eşsiz bir anında bulunduklarından şüphelerinin olmadığını vurgulayan Melike Yaşar, “Çelişkiye düşmekten korkmadan söylüyoruz ki, 21. yüzyılı kadınların kurtuluş çağına dönüştürebiliriz. Egemen sistemin sinsi olduğunu ve varlığını sürdürmeye çalışan ataerkil bir hegemonyanın yoğun saldırılarıyla karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz. Bu nedenle mücadelemizi tüm cephelerde küresel ölçekte örgütlememiz zorunludur. Daha yüksek bir örgütlenme düzeyine ulaşmak ve direnişimizi mevcut yaşam koşullarını tersine çevirecek radikal ve sürdürülebilir ilerlemelere dönüştürmek için parçalanmışlığın üstesinden gelmeye ve dünyanın dört bir yanındaki kadın hareketleri arasında daha fazla koordinasyon kurmaya acil ihtiyaç vardır” dedi.  

ANTİ’ OLMAK YETERLİ DEĞİL  

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın "Özgür kadın olmadan özgür toplum olmaz" sözünü hatırlatan Melike Yaşar, “Bu tanım Demokratik Konfederalizm paradigmamız için çok önemlidir ve kadının özgürleşmesi mücadelesini, doğanın korunması mücadelesini, yaşamın tüm alanlarının demokratikleştirilmesini, toplumsal cinsiyet eşitliğini, insan haklarının korunmasını ve bu sistem tarafından tehdit edilen ve baskı altında tutulan toplumun tüm kesimlerinin gerekli aktif katılımını birbirinden ayrı bir şekilde düşünmemize izin vermeyen bir bütünselliktir. Anti-faşist, anti-kolonyal, anti-ırkçı, anti-militarist olduğumuzu iddia etmek yeterli değildir. Egemen erkek zihniyetinin biyolojinin ötesinde kendini gösteren tüm ifadelerine karşı aktif ve etkili bir şekilde mücadele etmeliyiz. Bu değişim olmadan toplumun özgürleşmesi mümkün olmayacaktır” diye kaydetti.  

ORTAK VE BİRLEŞİK STRATEJİLER GELİŞTİRMENİN ZAMANI

Uygarlık tarihinin kadınlara karşı yürütülen bir savaşın tarihi olduğuna dikkat çeken Yaşar, “Özgürlük ve meşru kendi kaderini tayin hakkı için verdiğimiz mücadele, sadece Kürt halkını değil Ortadoğu'daki diğer halkları da kapsamakta ve sadece coğrafi olarak uzak olan dünyanın diğer halklarına da ilham kaynağı olmaktadır” diye belirtti. Ataerkil, sömürgeci ve devlet-kapitalist iktidarın tüm mantığının kadın cinayetlerinde birleştiğini söyleyen Yaşar, “Savaş ve çatışma bölgelerindeki vahşetten sorumlu olan aynı ataerkil zihniyet, Kuzey'den Güney'e, Doğu'dan Batı'ya kadınlara, kadınlaşmış bedenlere karşı günlük saldırılar ve cinsel saldırılar üretmektedir. Hareketimiz olarak bu durumu kadınlara karşı ilan edilmemiş topyekûn bir savaş olarak nitelendiriyoruz. Bu nedenle, ortak ve birleşik stratejiler geliştirmenin zamanı gelmiştir. Radikal ve dolayısıyla etkili çözümler bulmamızı sağlayacak küresel ölçekte bir ittifak inşa etmek” dedi.  

Panel, soru-cevap kısmının ardından “Jin jiyan Azadî” slogan ile sona erdi.