QSD Genel Komutanlık Üyesi Newroz Ehmed, dayanışarak kadın özgürlüğünü sağlayacaklarını, kadın özgürlüğü ile toplumun özgürlüğünü mümkün kılacakların söyledi.
QSD Genel Komutanlık Üyesi Newroz Ehmed, ANF’nin sorularını yanıtladı.
YPJ olarak mücadeleyle dolu bir yılı daha geride bıraktınız. Bu mücadeleyi hangi boyutlarda ve nasıl yürüttünüz?
Kapsamlı saldırılar olmazsa da mücadelemiz geçen her yıla göre daha verimli arttı. Yıla giriş DAİŞ’in Xiweran’a saldırısıyla başladı. Yılın sonuna kadar da böyle süregeldi. Geride bıraktığımız yıllara göre şiddetli saldırılar olmazsa da küçük saldırılarla bölgede büyük tehlikelerin önü açıldı. Çünkü Xiwêran’a saldırı, DAİŞ hilafetinin canlandırılmak istenmesiydi. Geniş kapsamlıydı, güçlü bir organizasyon yapılmıştı. Hem içte hem de dışta birçok yerde örgütletilmişti. Yani tehlikeli bir süreçle yüz yüze kaldık. Hol Kampı’nda da planlama yapılmıştı. Yıl içerisinde başlattığımız operasyonlarla planlarının önüne bir yere kadar geçilebildi, kısmi de olsa kontrol altına alındı ama tehlike hala devam ediyor.
Türk devleti kapsamlı bir saldırı da gerçekleştirdi. Elbette SİHA’larla saldırılar oluyordu fakat bu yıl savaş uçaklarıyla saldırı ilkti. Sadece askeri güçler değil sivil insanlar, kuşatmaya rağmen halkın gereksinimlerinin karşılandığı mekânlar hedef alındı. Saldırılar dünya gözü önünde yapıldı ve derin bir sessizlik söz konusuydu. Dolayısıyla farklı saldırılarının bölgede yaşanmasına neden oldu. Ekonomik kriz ve kuşatma altında yaşayan halkı bir kez daha göçertme, bölgeyi insanlaştırma politikasının devreye konulmasına sebep oldu. Saldırının temel amacı da buydu. Türk devleti saldırıları ile eş zamanlı DAİŞ saldırılarında artış görüldü. Doğrudan bölgede öncü, yönetici ve halk suikast sonucu hedef alındı, karmaşık bir tablonun ortaya çıkması için büyük çaba sarf edildi. Saldırılara rağmen halk ve gücümüzün refleksi, duruşu, tavrı değerli ve anlamlıydı. Döneme layık bir tavır alındı. Verilen ağır bedellerin nasıl korunması gerektiğine cevap oldu. Kısıtlı imkânlara rağmen mücadelede ısrar belirleyici oldu.
AĞIR BEDELLER DE VERİLDİ
DAİŞ’in yeniden canlanma girişimleri, Türk devletinin tehditleri, saldırıları ve bölgede çıkarmak istediği karışıklıklara karşı eş zamanlı mücadele etmenin ister istemez zorlu yönleri de oldu. Tüm saldırı, tehdit ve kaos ortamında mücadele etmek basit bir durum değildi. Belki bazı devletler için kolay olabilir ama bölgenin tablosu göz önünde bulundurulursa bu mücadeleyi sürdürmek, sürekli kılmak, halkın güvenliğini sağlamak -tabi bunlar yapılıyor- ama elimizde olan imkânlar bir devletin imkânı kadar değil. Bu düzeyde saldırı ve tehdit altında kısıtlı imkânlara rağmen güçlü bir duruş, katılım sağlanmış, irade sergilenmiş ve başarı elde edilmiştir. Elbette ağır bedeller verilen bir yıl da oldu. Bu yıl içerisinde çocuk, genç, kadın ve sivil halk dışında yaklaşık 400 yoldaşımız şehit düştü. Kaybımız az değildi ama başarılı bir yılı geride bıraktık, gücümüze güç kattık ve savunma mekanizmamızı güçlendirdik.
Özellikle YPJ bu süreç içerisinde öncü rolü oynadı. Xiwêran saldırısından şu ana kadar saldırı ve tehditlere karşı direnişte öncülük yaptı, gerçekleşen hamle ve operasyonlarda en ön safta da yer aldı, hedef alınan öncü kadın yoldaşlarımızın kayıplarına rağmen görev ve sorumluluklarını yerine getirmede öncü misyondan taviz vermedi. Önemli bir kazanımdı. Halkın askeri güce olan güveni, askeri gücün yanında yer almasıyla bu toprakları savunacağız, duruşu çok anlamlı ve önemliydi. Önümüzdeki yıl, edinilen tecrübelerle görev ve sorumluluklarımızı daha da güçlü sergileyebilmek için daha güçlü adımlara ihtiyacımız vardır.
DAİŞ’e karşı savaşta öncü rol üstelen Jiyan Tolhildan gibi birçok YPJ komutanı, Türk devletinin saldırılarında hedef alındı ve şehit düştü. Bu yılki saldırılarda sürekli öncülerin hedef alınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk devletinin planlı ve bilinçli bir politikasıydı. Öncülerin hedef alınmasıyla toplumu iradesizleştirmek, güç ve halk içerisinde tereddüt yaşatarak geri adım atmasını sağlamak, korku yaymak, göçertme politikasını devre koymak, askeri güç arasında bir dağılım yaşanması amaçlandı. DAİŞ’in intikamını alma saldırılarıydı. Hedef alınan birçok yoldaşımız DAİŞ’le mücadeleye öncülük etti. DAİŞ’in intikamı alınmak istendi. Bu saldırılarıyla kirli politikalarının bir kez daha yürürlüğe koydu. Öncüyü hedef alarak devamında yapıyı dağıtma, iradesini zayıflatma, direnişi kırma amaçlandı. Sadece komutanlarımız değil, çocuk yaşta kızlarımız, genç kızların okulları hedef alındı. Bunlar şahsında geleceği katlediyor. Özgür bir yaşam geleceğini katlediyor, engel oluyor. Toprağında ve kültürü ile büyümesine izin vermiyor.
HALK MÜCADELEDEN TAVİZ VERMEDİ
Hedef alınan öncü komutanlar ardından onlar, yüzler kendilerini hazırladı, onlardan aldıkları tecrübe ile onların emeklerine sahip çıktı. Bu anlamda toplumda önemli bir duruş sahibi oldu. Korku, tedirginlik yerine toprağına dört elle sarılma, bağlılığını güçlendirme söz konusuydu. Yaşanılan son saldırı bunun ispatıdır. Halk belirleyiciydi, mücadeleden taviz vermedi, toprağını bırakmayacağını vurguladı. Halk da artık özgür yaşamda ısrarlı, nerede olursa olsun hedef alınacağının, iradesiz, kimliksiz ve köle bir yaşam tercihin de anlamsız bir yaşam olduğunun farkında. Bunun için farklı bir yol, yaşam alanı yok. Değerlere, toprağına sahip çıkarak hazırlıklı oldu, daha fazla askeri güçlerini sahip çıktı, yaşanılan boşlukları tamamladı. Başlatılan seferberlik sürecinde ne kadar gencin katıldığını gördük. Halk, şehidin silahını devralarak mücadele de yer aldı. Bu katılım düzeyi gerçekten çok değerli, anlamlıydı. Türk devleti ilk kez bu derecede kapsamlı bir saldırı gerçekleştirdi ve halkımızın cevabı ise bizi korkutamazsın, geri adım attıramazsın, şeklindeydi.
YPJ, DAİŞ ve Türk devleti ile yürütülen mücadelede öncü rol oynadı. Rojava Devrimi de Kadın Devrimi olarak tarihe geçti. Bu yıl DAİŞ ve Türk devletine yönelik yürütülen mücadelede nasıl bir yol kat ettiniz?
YPJ’nin mücadelesi elbette çok önemli ve belirleyiciydi. Kısıtlı imkân, zorlu koşullar ve dengesiz bir savaş ortamında verilen direniş ve mücadele, özellikle kadının gösterdiği duruş başta tüm bileşen, toplum ve dünya için anlamlı bir öncülüktü. YPJ’nin örnek alındığı, tecrübesinden faydalanıldığını Rojhilatê Kurdistan başkaldırısında gördük. Rojavayê Kurdistan’da verilen bedel, yürütülen mücadele boşa gitmedi. Tüm saldırılara rağmen bölgedeki kadının sesi kadın devriminin sesi oldu, böyle adlandırdı ve dünya da bunu böyle benimsedi. Bölgede yaratılan eşitlik, kadının kendi zihniyetini değiştirip, dönüştürmesi, ulaşılan bilinç, kısıtlı imkânlara rağmen dünyaya örnek oldu. Bu yıl içerisinde dünya kadınlarının bölgede yaşanılan tecrübeden faydalandığına da şahitlik ettik. Bu kapsamda hem askeri hem de toplumsal kadın gücü ile iletişim halinde olma isteği de bizlere yansıdı. Rojava’da, Kuzey-Doğu Suriye’nin tamamında, Şengal’de veya sadece bu bölgede yaşayan Kürt, Arap, Süryani, Ermeni olan kadına dönük saldırı değildi, tüm kadınlara dönük gerçekleştirilen saldırıydı ve bu anlayışın herkes tarafından görünür olması çok önemliydi. Nerede bir kadın katledildi, cinsel tecavüze uğradı dünya sorunu olarak tespit edildi, herkes için bir sorun oldu, bu şekilde ele alındı, kadından intikam alma saldırısı olduğunun bilincine varıldığını görüyoruz. Sonuç olarak mücadelenin yükseltilmesine vesile oldu. Tüm zorlu koşullara rağmen bir sonuca vardığımızı görüyoruz. Kadın fiziki olarak kırımdan veya katliamdan geçse bile artık geri adım atma, mücadelesinden taviz verme söz konusu değil. Kadınlar anlamsız, kimliksiz, topraksız bir yaşamı neden kabul etsin? Bugün kadının yüz yüze kaldığı sorunlara birçok yerde de şahit oluyoruz. Özellikle savaşın yoğun olduğu mekânlarda kadınların nasıl bedeller verdiği, acı çektiğini görüyoruz ve kadın şahsında tüm toplumun nasıl etkilendiğini görüyoruz. Tüm toplumu esir alıyor, geri adım atmasına neden oluyor.
SORUMLULUĞUMUZ DAHA ARTTI
Mücadelemizin daha da güçlenmesi dünyada yankılanıyor, etkili oluyor. Bu tabloyu görmek sevindirici fakat görev ve sorumluluklarımızın, yükümüzün de daha da arttığının farkındayız. Dünya çapında etkimizin arttığını gören düşman ise daha öfke ve kinle yöneliyor. Her şehit düşen kadın yoldaşımızın dünya tarafından sahiplendiğini gören düşman, saldırı düzeyini fazlalaştırdı. Mücadelemizin dünyaya yayıldığını söylüyoruz fakat eğer pozisyonumuzu değerlendirecek olursak az kalan yönlerimizi de görmek önemli olacaktır.
Kendisini insan hakları kurumu veya bağımsız kurum olarak tanıtan kurum ve kuruluşlarının yaklaşımlarında siyasi bir tutum ön planlaydı, politik bir tutum tercih değildi. Dolayısıyla hukuki bir tutum sergilenemedi. Herkes için geçerli olan hukuk neden bizim için geçerli olmuyor? İnsan haklarının ilkeleri, hukuki işleyişi neden bölgemiz için geçerli değil? Ukrayna’da bir elektrik santrali hedef alınıyor dünya ayaklanıyor veya farklı bir bölge birkaç sivil katledildiğinde dünya ayaklanıyor. Bölgede özgürlük uğruna, kendi özgürlüğü için mücadele eden devrimci kadın, sivil, altyapı hedef alınırken neden sesleri çıkmıyor, neden bir sert bir tutum sergilenmiyor?
Tabii insanlığa karşı işlenen suçlara karşı bir mücadele yürüttük. Kullanılan silahlar, hedef alınan mekânlar için belli bir düzeyde faaliyetlerimiz oldu, ısrarlı bir direniş sergilendi ve devam da edecek. Üç maymunu oynayan ve cılız tavır sergilen bir tablo ile karşı karşıya kalıyoruz. Buna karşılık daha da güçlü bir mücadele yürütülmesi gerekmekte. Uluslararası ve hukuki alanda kapsamlı faaliyetler yürütmek gerekir. Görev ve sorumluluklarımızın da olduğunun farkındayız, yurt dışındaki dostlarımız da bu süreçte büyük bir rol üstlendi fakat dünya çapında bir desteğe ihtiyacımız var, üzülerek belirtiyorum istediğimiz sonuca hala da ulaşabilmiş değiliz.
Rojava Devrimi’yle, dünya kadınlarına öncülük etme misyonu kazandınız. Bu yıl içerisinde dünya kadınlarına karşı nasıl bir sorumluluk üstlendiniz?
Gelen mesajlara güçlü cevap olmak istedik. Afganistan’daki kadın çağrılarına da cevap olmak istedik. Deneyim ve geçtiğimiz sınavlardan nasıl bir paylaşıma gidilmeli sorusunu birçok kez kendimize sorduk. Belki koşullar farklı ama yaşanılan sorunlar, çekilen acılar bir. Birçok yerde de bu ilişki tarzını geliştirmeye çalıştık. Özellikle Uluslararası Kadın Konferansı’nın da yapılması önemli bir adımdı. Yaratılan zemin, deneyimlerin paylaşımına, yaşanılan sorunların kolektif bir akılla çözüme gidilmesi ve çözüm yolunun nasıl olması gerektiğini tartışmak için önemliydi ama yeterli değil, daha kalıcı olmalı. Birçok ülkeye baktığımızda hala da kadınlar, kadınlara bağlı kurum ve kuruluşlar üzerinde çok yoğun bir baskı var, daha fazla destek verilmesi gerekir ve daha güçlü mücadele edilmesi lazım. Bazı yerlerde imkânlar az bazı yerlerde ise imkânlar fazla. Dengeyi kurmalı, birbirimizi tamamlamalıyız. Mücadele zemini fazla olan ülkelerde mücadelenin sesi yükseltilmeli. YPJ’nin yürüttüğü mücadele de bölgenin koşulları göz önünde bulundurulursa; eş yaşam hakkı, eşbaşkanlık sistemi ile mücadeleyi yükseltme imkânımız daha fazlalaştı. Elbette bu büyük bir şanstır. Bazı bölgelerde belki de böylesi imkânlar yok. Büyük ve ağır bedellerin verildiği doğru.
ÖNCÜLÜK ROLÜMÜZÜ SÜRDÜRECEĞİZ
Kadın mücadelesi ile yürütülen bir kazanım elde edildi. Kazanımlarımızı nasıl paylaşabiliriz? Bunun için çalışmalarımız var, mücadele yürütüyoruz. YPJ olarak kadının ihtiyaçlarına cevap olmak, yapabileceklerimiz ile görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmek istiyoruz. Bölgede yaşanılan savaş ve kuşatma ortamı dışarıya açılmamız önünde engel olsa bile elimizdeki imkânlar dahilinde kadınlara ulaşmak önemli ve bunun için mücadelemiz sürüyoruz fakat güçlendirilmesi gerektiğinin de farkındayız. Çünkü dünya kadınlarına öncülük eden bir misyon kazandık ve bu misyona göre kendimizi örgütlemeliyiz, görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz.
2023 yılı için kadınlara vermek istediğiniz mesaj nedir?
Kadın kendisini örgütler, kimliğine sahip çıkarsa engel tanmayacağını tekrardan bu yıl içerisinde gördük. Doğru, bedeli çok ağır oluyor. Rojhilatê Kurdistan ve İran’daki kadınlarda bu durum somutlaştı. Jîna Emînî ve beraberinde birçok kadın cani bir şekilde katledildi, işkencelere maruz kaldı. Hala da zindanlarda idam kararına rağmen direnen kadınlar var. Yine kadınlar birçok yerde okuma, çalışma, eylem haklarından mahrum. Hakkını elde etmek için saldırıyla yüz yüze kaldı. Saldırı, savaş ve yaptırımlardan da en fazla kadın etkileniyor. Özgürlüğümüz için kimse yerimize mücadele etmez. Halk, kadın ve ulus olarak bunu gördük, yaşadık. Özgürlüğün için mücadele etmezsen, örgütlenmezsen, bilinçlenmezsen, var olan imkânı iyice örgütlemezsen, iktidar zihniyeti yok etmek, köleleştirmek, soykırımdan geçirmek isteyecek.
Geçen yıl da direnişçi kadın duruşuna şahit olduk. Tüm zor koşullara rağmen yıllardır kendisini örgütleyen bu iktidar zihniyetine karşı kadınların mücadelesi çok anlamlıydı. Olmazsa olmaz zihniyetimizi kesinlikle korumamız lazım. Paris’te yaşanan katliam da bir kez daha bunu ispatladı. Bunun için nerede olursak olalım öz savunma mekanizmasını oluşturma, örgütlülüğünü geliştirme, bunun bilinci ile yaşama ve güçlü bir dayanışma ortamının gerekli.
KADINLAR ATEŞ TOPU GİBİ KENETLENMELİ
2023 yılı mücadelesi, 2022 yılındaki deneyim ve değerler eşliğinde yükseltilmeli, hedef alınan ve şehit düşürülen direnişçi kadınların emeğine ve davasına sahip çıkabilecek düzeyde bir mücadele verilmeli ki bir daha kadınlar katledilmesin; soykırımcı sistem kadınları rahat bir şekilde hedef alamayacağını bilsin. Kadınşar ateş topu gibi birbirine kenetlenmeli, yakmalı, yok etmeli, yaşam hakkı elinden alınıyorsa yaşam imkânı sağlamamalı. Bu bilinçle yaklaşmak gerekir. Ortaya çıkan tecrübenin güçlü imkânlar yarattığına güveniyoruz. Dayanışarak kadın özgürlüğünü sağlayacağız, kadın özgürlüğü ile toplumun özgürlüğünü mümkün kılacağız. Bunun için görev ve sorumlulukları yerine getireceğiz.