Yeni Özgür Politika gazetesinden Barış Balseçer'in haberine göre devlet güçleri tarafından ağabeyi ve kuzeni kaçırılarak katledilen Haseeba Qambrani, bu yılın başında gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan erkek kardeşi ve kuzeninin akıbetini soruyor.
Belucistan’ın başkenti Quetta’da yaşayan Haseeba Qambrani’nin ağabeyi ve kuzeni 2015'te Pakistan güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındı, bir yıl sonra kurşunlanmış vaziyette cesetleri bulundu. Bu yılın başında ise bir kardeşi ve kuzeni daha gözaltına alındı. O günden itibaren kardeşinin akıbetini soran Qambrani, her gün başkentte yaptığı eylemle sesini dünyaya duyurmaya çalışıyor.
Belucilerin demokratik taleplerinin kabul görmediği Belucistan’daki zorla kaybettirmeler, 2000 yılından beri devam ediyor. Pakistan ordusunun binlerce insanı kaybettirdiği, göçe zorladığı ya da tutukladığı tahmin ediliyor. 20 yıldan beri çoğu öğrenci olmak üzere 20 binden fazla Beluç, Pakistan güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındı, tutuklandı ve kaybettirildi. Belucistan insan hakları aktivistlerine göre, her gün üç ila dört kişi bu şekilde kaybettiriliyor.
2009 yılından beri yaşadıkları Kili Qambrani'de zorla kayıplar artmış durumda. O zamandan beri yedisi Qambrani ailesinden olmak üzere, 10 kişi Pakistan ordusu tarafından gözaltına alınmış. Bu 10 kişiden ise sadece üç kişi serbest bırakılmış.
Haseeba Qambrani, Belucistan'ın başkenti Quetta’ya bağlı Kili Qambrani'de annesi, imam babası, katledilen abisinin eşi, çocukları, kayıp erkek kardeşinin eşi, oğulları ve üç kız kardeşiyle yaşayan bir sağlıkçı.
Qambrani ailesi, Temmuz 2015’te gözaltına alınan kardeşi ve kuzeninin serbest bırakılacağını düşünmüş ilkin.
Haseeba, "Ama durum öyle olmadı. Ağabeyim Salman Qambrani ve kuzenim Gazzein Qambrani, güvenlik güçleri tarafından kaçırılarak gözaltına alındı. 2016’da kurşunlarla deliş deşik edilmiş cansız bedenlerini sokağa atılmış şekilde bulduk" diyor.
Hayattaki tek erkek kardeşi Hassan Qambrani, bu yılın başlarında kuzeni Hizbullah Qambrani ile birlikte güvenlik güçlerince gözaltına alınmış. Bütün girişimlerine rağmen aile kaçırılanlara hala ulaşmış değil. Haseeba, "Hayatımız beklemek ve acı çekmekten başka bir şey değil artık" diyerek yaşadıklarını özetliyor.
Aile, seçilmiş temsilciler başta olmak üzere devletin tüm kurumlarına başvurarak, kaçırılan aile bireylerinin akıbetlerini sormuş. Haseeba, sonuçsuz kalan bu süreci ise şöyle aktarıyor: "Kayıp Kişiler Komisyonu'na dava açtık. Belucistan’ın İçişleri Bakanı, kardeşimin ve kuzenimin serbest bırakılacağına dair güvence verdi. Ama bu boş bir söz oldu. Muhalefet lideri Maryam Nawaz Sharif ve diğer Pakistan Demokratik Hareket liderleri bize seslerini yükselteceklerine dair güvence verdi ancak Hassaan ve Hizbullah hala kayıp. Ulusal Meclis İnsan Hakları Komitesi Başkanı Bilawal Butto ve Senato İnsan Hakları Komitesi Başkanı Mustafa Nawaz Khokhar'a mektuplar yazdım."
Haseeba, adalet arayışı sürecinde yalnız olduklarını, aylardır aile olarak tek başlarına eylem başlattıklarını belirtiyor. Ardından Belucistan ile Pakistan arasındaki var olan anayasal ilişkiye işaret ederek, Pakistan hükümetinin mevcut anayasal hakları çiğnediğini belirtiyor. Uluslararası yasalara göre, savaş zamanlarında bile bir insan kaçırmanın, tecride almanın insanlık dışı ve yasa dışı olduğunu belirten Haseeba, Pakistan güvenlik güçlerinin zorla kaybettirme politikasının nedenini ise şöyle anlatıyor: "Biz bu ülkenin masum vatandaşlarıyız. Sanırım bir insan ancak masum olduğunda kaybettiriliyor. Çünkü ona karşı kanıtları yok. Mahkemeye kanıt sunamıyorlar. Pakistan bir devlet, ve bir anayasası var. Bir kişi suç işlemişse, mahkemede yargılanmalıdır. Kaçırılan aile üyeleri masum, bu yüzden onları mahkemede yargılayamıyorlar. Tutukladıklarını bile söylemiyorlar. Hücrelerde işkence altında tutuyorlar."
“Devlet medyayı kontrol ediyor" diyerek Pakistan’ın medya üzerindeki sansüre ve baskıya değinen Haseeba, devlet kurumlarının izin verdiği konuların haberlere konu olduğunu, Belucistan’da yaşanan zorla kaçırmaların ve kaybettirmelerin ise medyada işlenmediğini belirtiyor.
Haseeba şunları ekliyor: "Belucistan'daki herhangi bir haber kanalı bizimle iletişime geçip zorla kaybetme haberlerini yayınlamaya çalışırsa, güvenlik güçleri tarafından tehdit ediliyor. Büyük bir baskı söz konusu. Veya basın çalışanları hemen sınır dışı ediliyor. Haberi yapan basın yayın organı yasaklanarak, kapatılıyor. Belucistan'daki yerel gazeteciler de zorla kaybettirmelerin kurbanı oldular. Devlet destekli güçler tarafından hedef seçildiler, öldürülenler oldu."
Dış basından gazetecilerin Belucistan ile ilgili haberler yaptığında, vize sürelerinin uzatılmaması ve böylelikle hükümet etkinliklerine erişimlerinin engellenmesi durumuyla karşılaştıklarını belirten Haseeba, bu sorunlardan dolayı gazetecilerin Belucistan’da yaşanan insani drama dair haber yapmadıklarına dikkat çekiyor. Haseeba, uluslararası basından ise ilk defa Yeni Özgür Politika’nın kendilerine ulaştığına vurgu yapıyor.
Uluslararası kurumların Belucistan’da yaşananlara kayıtsız kaldığını ifade eden Haseeba, şu ana kadar sadece 2011 yılında zorla kaybetmelerle ilgili bir rapor hazırlaması için Birleşmiş Milletler’in (BM), bir ekip gönderdiğini belirtiyor.
Gönderilen ekibin Quetta'daki protestocuları ziyaret ettiğini ama Belucistan'ın diğer yerlerine gitmediklerini sözlerine ekleyen Haseeba, “Ziyaretleri Quetta ve İslamabad ile sınırlı kaldı. Bilgi toplamak için Belucistan'ın her büyük şehrini ziyaret etmeleri gerekirdi. Ne yazık ki gitmediler. Mağdurlarla iletişim yoksa, nasıl rapor edilebilir?" diye soruyor.
Toplu halde gözaltına almaların, zorla kaçırılmaların ve kaybettirmelerin Pakistan ordusu tarafından devreye konulduğunu ve bu siyasetin Pakistan’ın tümünde uygulandığına dikkat çeken Haseeba, kardeşi Hassan ve kuzeni Hizbullah dahil binlerce Bellucci’nin akıbetinin bilinmediğini belirtiyor.
Haseeba, demokratik hak talebinde bulunan insanların gün be gün kaybettirildiğini buna rağmen Pakistan sivil toplumunun sessizliğini koruduğunu ifade ederek, tepki verilmemesi halinde tüm Pakistan halkının devletin baskısı ile karşı karşıya kalacaklarını ifade ediyor.
Gazetemiz aracılığıyla uluslararası kurumlara ve kamuoyuna seslenen Haseeba Qambrani, "Uluslararası kurumları, Pakistan’daki insan hakları ihlallerini durdurmaya çağırıyoruz. Tüm kamuoyundan sesimizi duyurmalarını bekliyoruz" diyor.