Pedofili deyip gerçeğin üstünü örtmek istiyorlar

İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nda ortaya çıkan istismar vakasının pedofili ya da münferit olmadığını söyleyen Züleyha Gülüm iktidarın birçok politikasıyla bu vakaların önünü açtığını söylüyor.

İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu ve cemaatin önde gelenlerinden Yusuf Ziya Gümüşel’in kızını 6 yaşındayken 29 yaşındaki Kadir İstekli ile “evlendirmesi” ile ortaya çıkan istismar vakası, tarikat ve de cemaatlerdeki bu sistematik istismarın boyutlarını ortaya serdi. Daha önce bir doktorun olayı fark etmesine rağmen tarikat tarafından üzeri kapatılan istismar vakası, Birgün Gazetesi’nden Timur Soykan’ın haberiyle ortaya çıktı.

Cemaat’ten bu olayın yalan olduğuna dair paylaşımlar yapılıp yandaş medya gazetecileri tarafından da bunun “İslam’a saldırı” olduğu yönünde propaganda yapılsa da savcılıkta bulunan ses kayıtları ve ifadeler birçok yandaş gazeteciye bile geri adım attırdı. Peki, tüm bu yaşananların pedofili (hastalık) ya da tek bir münferit olaymış gibi yansıtılma çabası arkasında neler var? HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, iktidarın erken yaşta evlenmenin önünü açan düzenlemeleri, politikaları kapsamında ANF’nin sorularını yanıtladı.

OLAY ERKEK ŞİDDETİNİ ORTAYA KOYUYOR

İsmailağa Cemaatine ait bir vakıtfta ortaya çıkan istismar vakasının yeni bir mesele olmadığını ifade eden Gülüm, yıllardır bu tür meselelerin bir şekilde üstünün kapatılmaya çalışıldığını hatırlattı. Halkının sesinin yükselmesi nedeniyle hükümetin bu olaya tepki verdiğini de vurgulayan Gülüm, şunları ifade etti: ama bu tepki de kendi sorumluluklarını yok sayan üstünü örtmeyen çalışan erkek egemenliğin derin yaşandığı tarikat, cemaat gerçekliğini görünmez kılmaya çalışan bir yaklaşımla oluyor. Bu olayın siyaset üstü bir mesele olduğu ve siyasetin malzemesi haline gelmemesi gerektiği iktidar kanadından ısrarla dile getiriliyor! Hiç de öyle değil… Bu olay tam da kadınların ve kız çocuklarının yaşadıkları erkek şiddetini, erkek devlet şiddetini, tarikatlar ve cemaatlerde yaşananları iktidarın bu konuya yaklaşımını açığa çıkarıyor. Durup dururken kendiliğinden oluşan bir mesele ve ya “sapkınlık” deyip geçebileceğimiz bir mesele değil.

Bu olaydan ve tarikat şeyhlerinin yaptığı açıklamadan görüyoruz ki “evlilik” adı altında kız çocuklarına yönelik cinsel istismar meşrulaştırılıyor, normalleştiriliyor. Gelinlik giydiriliyor nişan, düğün yapılıyor. Bu tarikatlarda daha kaç kız çocuğunu istismara maruz kaldı araştırılması gerekiyor.

Aynı zamanda tüm devlet kurumlarında nasıl örgütlü olduklarını da gösteriyor. Kız çocuğunun okula gitmesi gereken dönemde okula gitmemiş; Milli Eğitim Bakanı hiçbir inceleme ve denetim yapmamış! Hastaneye gitmiş, yaşı büyütülmek istenmiş, sahte raporlar alınmış, Sağlık Bakanlığı hiçbir sorumluluk almamış ve işlem yapmamış.

Yargıya taşınmış bir mesele olmasına rağmen cezasızlık ve takipsizlikle sonuçlanmış… Yine bu konuda Adalet Bakanlığı hiçbir şey yapmamış! Çocukların doğumundan itibaren ilgilenmesi gereken sonrasında da bu ve benzer suçları oluşmaması için tedbir alması ve de davalara müdahil olması gereken Aile Bakanlığı da şimdiye kadar görevini yapmamış.

ERKEN EVLİLİK OLAĞAN HALE GETİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR

Türkiye’de olağan hale getirilmeye çalışılan erken yaşta evlilik cemaat ve tarikatların karanlık denetimsiz yapısı ile birleşince ortaya korkunç sonuçlar çıkıyor ne yazık ki. Türkiye’de her üç kadından biri çocuk yaşta evlendiriliyor! Küçük yaşta evlenmek kız çocuklar için geri dönülmesi mümkün olmayan bir süreci başlatıyor. Eğitim yaşamları var ise sona eriyor, sağlık sorunları baş göstermeye başlıyor, şiddete ve baskıya maruz kalma riskleri artıyor. Haklarını talep etme ve kullanma beceri ve imkânları tamamen ortadan kalkıyor. Ömür boyu yoksulluğa maruz kalıyorlar.

Şu herkes tarafından idrak edilmeli: 18 Yaşın altındaki her birey çocuktur! Çocukların evlendirilmesi bir insan hakkı ihlalidir, cinsiyet temelli şiddetin bir türüdür, cinsel sömürü ve istismardır, duygusal ihmal ve istismardır! Köleliğin günümüzde devam eden biçimidir!

Günlerdir toplumun gündeminde olan İsmailağa Cemaatine bağlı Hiranur Vakfı şeyhinin 6 yaşında kızının yaşadığı istismar; yalnızca kadınların, yalnızca muhalefet partilerinin gündeminde değil. İktidara oy veren, kendi tabanları da yüksek sesle bu istismara karşı çıkıyor! Bu cemaat ve tarikat yurtlarında, Kur’an kurslarında yaşanan istismarlar önleneceğine, denetimler yapılacağına tam aksine iktidar doğrudan bu cemaat ve tarikatlarla ilişkileniyor, ayni ve nakdi olarak bu cemaatleri besliyor, buralarda gerçekleşen suçların üstünü örtüyor ve istedikleri toplumsal yapının oluşması için örgütlenme aracı olarak  kullanıyor.

AKP ÇOCUKLARLA EVLENEN KİŞİLERİ AFFETTİRMEK İSTİYOR

Bu olayda tek suçlunun tecavüzcü olmadığını, buna zemin hazırlayan, bunun önünü açan, cezalandırmayan, önlemeyen, aksine koruyan kollayan başta iktidar olmak üzere görevini yapmayan herkesin sorumlu olduğunu vurgulayan Gülüm, Hepimiz biliyoruz ki AKP, özünde çocuk istismarı olan, çocuk yaşta evlilikleri meşrulaştırmak için, çocuklarla evlenen kişilere verilen cezaları affettirmek istiyor. Daha önce iki kere gündeme gelen öneri, toplumun büyük tepkisine rağmen üçüncü kez, bu sefer ikinci yargı paketi içinde karşımıza çıkarılmıştı.   Bu ısrarın nedenlerini ve arka planını bizler gayet iyi biliyoruz! Geriye dönüp baktığımızda Erkek yargının hukuksuz kararlarının ve  AKP iktidarının icraatlarının, izlediği politikalarının, söylemlerinin bugün gelinen istismar tablosunu nasıl hazırladığını görüyoruz.

Yine çocuk yaşta evlendirmeyi teşvik eden düzenlemeler bu sene binlerce kız çocuğunu eğitim sisteminin dışına itti. 4+4+4 eğitim sisteminin örgün eğitime devam eden kız çocuklarının sayısını ciddi oranda düşürdü. Örgün eğitim sisteminin dışına çıkan kız çocuklarının ne yaptığı araştırılmıyor. MEB’in örgün eğitime kayıt yaptıran kız öğrenci sayısını açıklanmıyor mesela. Bu düzenlemeler ve politikalar istismarın kendisi adım adım örüyor tabii ki” dedi.

CEMAATLER ATAERKİYİ SÜRDÜRMEK İSTİYOR

Hükümetin olayı dar çerçevede değerlendirip, hastalık yani pedofili deyip işin içinden çıkmak istediğini de kaydeden Gülüm, diğer cemaatlerde çocuk yaşta  evliliği  savunanlar var hepsi mi pedofili? Sadece istismar eden değil ki bunu savunanlarda azmettirici olarak aynı suçu işliyor. İktidarın toplumu dizayn etmek istemesi ile çok direkt bağlantılı. Erkek egemenliği ile direkt bağlantılı. Yaratmak istedikleri makbul kadın, dinci, kinci gençlik anlayışı ile direkt bağlantılı, tarikat cemaat İle toplumu yönetmek anlayışıyla direkt bağlantılı. Bunu yaratan zemini ortadan kaldırmadıkça çözülmesi mümkün değil.

Asıl konuşulması gereken sürekli iktidar tarafından beslenen büyütülen tarikat ve cemaatlerin halkı sömürmesi ve her türlü ataerkiyi her türlü istismarı üretmesi” ifadelerini kullandı.

MHP’nin Diyarbakır İl Başkanının bir çoğcuğa tacizden yargılanıp ‘çocuğun istismar da olsa rızası vardır’ denilerek serbest bırakılması konusunu da değerlendiren Gülüm,  “Maalesef erkek yargı mağdurun ifadelerini çarpıtarak, 'istismar olayının doğru kabul edilmesi' durumunda dahi, E.A.’nın rızası olabileceğini söyledi. Çocuğun rızası kavramı erkek aklın ürettiği ve istismarı meşrulaştırmaya çalışan bir söylem… Asla kabul edilemez. Sadece bu davada değil çocuklara yönelik birçok soruşturma ve davada benzer kararlar görüyoruz. Hele ki bu olayda olduğu gibi failin iktidar İle bağlantısı varsa  kamu görevlisi ise cezasızlık çok daha kolay devreye giriyor. Erkek adalet iktidar gücü ile birleşince suçun üstünün örtülmesi çok daha hızlı.

Bir cinsel suçun mağdurunun  bırakın çocuk olmayı, yetişkinlikte dahi maruz kaldığı suçla konunun ağırlığı dikkate alındığında ‘razılık’ açısından bu kadar kolay değerlendirme yapmak erkek yargı pratiklerinin ne kadar etkin olduğunu gösteriyor.

Sadece istismar da değil… Kamu kurum  ve kuruluşlarına para karşılığı işe yerleştirme, para
karşılığı tutukluların tahliye edilmesine aracılık etme, yolsuzluk, rüşvet, şantaj, tehdit. Son olarak cinsel istismar gibi beyan, belge ve iddialarla ilgili MHP Diyarbakır İl teşkilatının faaliyetlerine ve Eski İl Başkanı Kayaalp hakkında birçok iddia, beyanların bulunmasına rağmen 4 ay içinde jet hızıyla beraat kararı verildi.”