‘Sadece canımı kurtarmak istiyorum’

Çoğunlukla kadınlara verilen yoksulluk nafakası hakkına dair yasada düzenleme yapılacak, fakat kadınların çoğunluğu bırakın nafakayı almak canını kurtarma derdinde.

6. yargı paketi ile Mart ayında meclise gelmesi beklenen düzenlemelerden biri de bir süredir tartışılan nafaka hakkı üzerine. Bir süredir nafaka mağduru erkekler adı altında bir kesim nafakanın ömür boyu ödendiğine dair bir propaganda yapıyordu. AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da yakın zamanda bir yurtdışı seyahatine çıkarken “Bu mağduriyetin giderileceğine” dair çeşitli açıklamalarda bulundu. Nafaka tartışmalarına dair hukukçular ve kadın kurumları Medeni Kanun’un 175 ve 176. Maddelerini göstererek tartışmaların aslında çocuk nafakasını kaldırılmak istenmesinden dolayı çıktığına işaret ediyor.

Yapılan birçok araştırmaya göre yoksulluk nafakası son derece az. Hatta birçok kadın hakkı olan nafakayı, gördüğü şiddet nedeniyle ya da tehditlerden dolayı almayı bile düşünmüyor.

KADINLAR NAFAKAYI BİLE ALMIYOR

İstanbul Esenyalı'da yaşayan kadınlarla nafaka ve boşanma üzerine konuştuk.

Esenyalı, çoğunlukla asgari ücret gelir grubunun yaşadığı bir bölge. Haliyle burada boşanan bir kadının aşağı yukarı eğer çocuğu da varsa, iki çocuk ve kendisiyle birlikte ortalama eline 2 bin TL para geçmesi muhtemel. Bu kadınların çoğu kendilerine çocuktan ve yoksulluktan dolayı ortalama 2 bin TL civarında bir nafaka bağlanacağının farkında hatta bu rakam çoğu kez daha az bile olabiliyor.

2 bin lira ile İstanbul'da yaşamak neredeyse imkansız. Kadınlar buna karşın çalışmaya kalkarsa nafaka da zaten kesiliyor. Ayrıca kadınlar bağlanan nafakadan dolayı sosyal yardımlardan da yararlanamıyor. Bunu da bildikleri için çoğu nafaka almak yerine kendisi çalışmayı tercih ediyor. Tabii iş bulabilirlerse...

Her kadın iş bulamıyor; hele ki ömrünü ev içi emeğe vermiş birçok kadın için boşanmak, aç ve evsiz kalmak anlamına da geliyor.

SANA DA ÇOCUKLARA DA ZIRNIK KOKLATMAM’

Öte yandan Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği'ne gelen birçok vakada da olduğu gibi erkekler, sırf çocuk nafakası vermemek için çocuk velayetini kendi üstlerine alıyorlar, fakat bakımı yine anneye bırakıyorlar.

Adını güvenlik gerekçesiyle değiştirdiğimiz ve Ayşe diyeceğimiz bir kadın da bu örneklerden bir tanesi.

Ayşe'nin hikayesi biraz katmanlı. Ayşe biri engelli, 3 çocuk annesi. Ayşe aldatıldığını öğrendiğinde boşanmaya karar veriyor. Bu dönemi kötü bir süreç olarak yaşıyor ve bu süreç içerisinde engelli çocuğunun istismar edilmesi gibi bir durum da gerçekleşiyor. İstismarın sorumluluğu ise babada. Çünkü çocuğu istismar edenler, babanın birlikte olduğu kadının yakınları. Baba, çocuğunu bu süreçte ihmal edince bu olay yaşanıyor.

Fakat Ayşe'nin engelli çocuğu, davada haksız bulunuyor ve tacizci aklanıyor. Bu boşanma hikayesi hem Ayşe hem de çocukları açısından dramatik bir sürece dönüyor.

Daha da dramatik olanı Ayşe'nin eski eşinin yaptıkları oluyor: “Çocukların velayetini istemiyor. Zaten ‘şurada nafakanın kalkmasına ne kaldı ki! Sana da çocuklara da zırnık koklatmam’ diyor. Çocukların üçünün velayetini de ben alacağım yani. Yalnız daha önce ikimiz de vardiyalı çalıştığımız için bir şekilde engelli çocuğumu hastaneye götürebiliyorduk. Ben çocuğumu 15 günde bir hastaneye götürmek zorundayım, o yüzden beni kimse işe almıyor. Zaten iki iş yerinden de böyle atıldım. Çocuğum bu yaşadığımız süreçte bir de nöbetler geçirmeye başladı, ekstra olarak. Peki soruyorum size, ben ne yapacağım? Babaları diyor ki ‘iki sağlamı bana ver, engelli olan sende kalsın ama yine de benden bir şey isteme.’ Bu kadar vicdansızlaştı erkekler işte! Ben üç çocuğu birbirinden ayırmak istemiyorum ki. Biz boşanabiliriz elbette ama gelip beni tehdit etmekten, her akşam gelip cama taş atmaktan vazgeç, en azından gel bu çocukların sorumluluklarını al, diyorum. Ben yine ondan para istemiyorum."

‘BENİM İKİ KURTULUŞUM VAR; BİRİ İNTİHAR’

Derneğe gelen bir başka kadına da Ayla diyeceğiz. Ayla'nın yüzünde ve bedeninde, uğradığı şiddeti görmek mümkün. Derneğe geliyor fakat karakola şikayet konusunda ikna olmuş değil: "Karakola gitsem ne yapacaklar ki? En fazla beni yeniden aynı eve gönderecekler."

Ayla yarı zamanlı bir işte çalışıyor, gördüğü şiddet nedeniyle neredeyse yürümekte bile zorluk çekiyor. Kadınlarla bir arada olmak için oraya geliyor ama eyleme geçme konusunda korkuyor, korkusunun sebebiyse eşi tarafından öldürülmek. Peki, Ayla'nın gördüğü şiddetin sebebi ne? Eşiyle kendisinin üzerine tapulu bir ev var, Ayla'nın eşi boşandığı takdirde mahkemenin evi ikiye bölmesi ihtimaline karşı ona şiddet uyguluyor: "İki defa intihara kalkıştım; bir tanesinde çocuklarım beni ipten aldı. Çünkü benim iki tane kurtuluşum var ama ikisi de aynı kapıya çıkıyor. Ya intihar edeceğim ya da boşanacağım. Zaten boşanırsam da büyük ihtimal öldürüleceğim. Oysa ki ben ondan hiçbir şey istemiyorum. Sadece canımı kurtarmak istiyorum."

GİDECEK YERİM YOK’

Yine adını güvenlik gerekçesiyle vermeyeceğimiz ve Şilan diyeceğimiz bir başka kadınla konuşuyoruz. Şilan 30 yıllık evliliğini bitirip boşanma kararı alıyor. Onunkisi de sistematik bir şiddet hikayesi. Öte yandan neden kadınlara yoksulluk nafakasının verildiğinin de sebeplerinden biri Şilan. Hayatı boyunca ev içi emeğine bir ömür vermiş bu kadın boşanırsa gidecek yeri bile yok.

Şilan bu 30 yıl boyunca şiddete maruz kalmış. "Gençken bir şekilde katlanıyordum ama artık yaşlandım, bunu kabullenmek istemiyorum" diyor.

Şilan, bu 30 yıllık evlilik boyunca hiç çalışmamış, çocuk büyütmüş, ev işi yapmış ve kocasına bakmış: "Ben 60 yaşındayım bana kim iş verir ki? Emekliliğim yok, yaşlılık maaşı desen 2-3 ayda 1.500 lira para, onu bile almaya daha yaşım yetmiyor. Ben iki defa ölümden döndüm, beni bıçaklamaya çalıştı. En son hava o kadar soğuktu ki sırf beni dışarı atabilmek için eften püften bir sebepten kavga çıkardı. Ne ayakkabımı ne montumu verdi, bir buçuk saat boyunca kapının önünde bekledim. Gidecek yerim yok, çocuklar da desen ne benim ne de babalarının sorumluluğunu almak istemiyor artık..."