06 Şubat 2023 tarihinde merkez üsleri Mereş’in Bazarcix ve Elbistan ilçeleri olan depremlerde on binlerce insanın yaşamını yitirdi. Yine yüz binlercesinin yaralandığı ve çocuklar dahil olmak üzere binlerce kişinin kaybolduğu bir dönemde Tevgere Jinên Azad (TJA), 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında deprem bölgelerindeki kadınlarla dayanışmak için çalışmalar başlattı.
TJA aktivistleri, Kurdistan ve Türkiye’de yaşanan deprem felaketinde en çok etkilenen kesimlerden biri olan kadınların bu süreçte yaşadıkları zorlukları ve onların ihtiyaçlarına dönük başlatmış oldukları kampanyanın çalışmalarını sürdürüyor.
TJA aktivistlerinden Servin Karakoç, yürütmüş oldukları kampanyalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Karakoç, Maraş’taki deprem felaketinin yarattığı mağduriyet ve acıların, iktidarın, erkek egemen anlayışın pek de umurunda olmadığını söyledi. Karakoç, TJA ve HDP Kadın Meclisi olarak mücadele birikimleri ve bu süreçte daha fazla yüceltecekleri kararlı çabalarının, mevcut anlayış ve iktidarın depremi olacağını belirtti.
KADINLARIN İHTİYAÇLARI KARŞILANMADI
Deprem sürecinde kadınların yaşadıkları zorluklara ve handikaplarına da değinen Karakoç, şöyle devam etti: “Bu durumda akla ilgili kamu kurum ve kuruluşların yetkililerinin ihmal ve özensiz denetiminden söz etmek gerekir. Bu felakete sebep olmuş sorumlular hakkında bağımsız ve tarafsız mahkemelerce adli süreçlerin işletilmesi gerektiğini, bunun takipçisi olduğumuzu da belirtmek istiyoruz. Gerektiği kadar denetiminin sağlanmadığı, rastgele yapılaşmaya alışık bir toplum ve birçok kez imar affı ile yapılaşmalara örtülü izin verildiği açıktır. Yaşadığımız acıların en büyük sebeplerinden biri de deprem sonrası ilk müdahale ve ilk yardım hizmetleri ile iklim şartlarına göre ihtiyaç duyulan su, gıda, hijyen ve barınma sorunlarının ivedilikle karşılanmasıdır. Olağanüstü bir basiretsizlik, hantallık, koordinasyon eksikliği ve inisiyatifsizlik sonucunda bu ihtiyaçlar karşılanmadı. İnsanlar hayatta kalabilecekken geç müdahale veya hiç müdahale edilememesinden ötürü yaşamlarını yitirenler on binlercesi olduğu tahmin edilmektedir.”
DOĞA İLE UYUM İÇERİSİNDE OLMAK
Doğanın kendi kanunlarına göre işlediğini ve hiçbir şeyle hesaplaşmasının olmadığını ifade deden Karakoç, “Doğa cezalandırır mantığı çok yerinde değildir. Cezalandırma insana ve insanın var ettiği kurumlara (devlet) ait bir olgudur. Burada cezalandırmak arzusunda manevi bir unsur bulunur. Oysa doğa olaylarında insana, canlıya karşı haksızlık içeren manevi bir unsur olmadığından, cezalandırma zihinde var olan ve öç almaya ilişkindir. Hal böyle olunca doğa ile uyumsuzluktan gelen acı, insan ve insanın yarattıklarından gelen acılara nazaran daha hafif hissedilmesine sebep olmaktadır. Ancak doğa ile uyum içinde olunmadığında uyumsuzluğun cezası olarak zarar görüleceği tartışmasızdır” diye konuştu.
KADINLAR, ÇOCUKLARINI DA KORUDULAR
Kadınların, deprem felaketi sırasında yaşadıklarının sadece kendilerinin değil aynı zamanda çevrelerinde yaşananları da barındırdığını vurgulayan Karakoç, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Kadınlarda, çocuğunu kendisinden daha fazla düşünerek onu kollayıp koruyan, evladını bırakıp çıkmayan, gerektiğinde ona kalkan, siper olmuş bir irade, içgüdü, annelik dürtüsü ile koruyucu olma fonksiyonunu görmekteyiz. Ama elbette kadının burada yaşadığı acı ve travmanın boyutu ölçülemez. İlk müdahalelerde kadının biyolojik ve duygusal yaşamına dönük tedbirlerde birçok eksiklik gün yüzüne çıkarak bize acı bir tecrübe kazandırmıştır. Her canlı gibi temel ihtiyaçlar düzeyinde oluşan eksiklik ve aksaklıklardan nasibini aldığından bir şüphe yok. Özellikle gebe ve emziren kadınların beslenmelerinin yanı sıra bütün kadınların lavabo ihtiyacını karşılamadan tutun hijyen için gereken birçok özel temel ihtiyaçlardan dolayı ciddi mağduriyetler yaşanmıştır.”
DAHA İLK GÜN KOORDİNE OLDUK
Depremin yaşandığı ilk günlerde kadınlar olarak nasıl koordine olduklarına ilişkin de bilgiler veren Karakoç, şunları paylaştı. “Biz TJA ve HDP Kadın Meclisi olarak, depremin ilk gününden bugüne bir dizi çalışma ve programı ivedilikle hazırlayarak, imkânlar doğrultusunda yürütmeye çalıştık. Yaşanan bu felakette on binlerce insanımız yaşamını yitirmiş, milyonlarca insanımız felaketten zarar görmüştür. Felaketin ilk anından itibaren depremden çok fazla etkilenmeyen illerimiz, felaketin büyük yaşandığı yerlere yakınlarını kaybedenlere, yaralananlara, enkaz altında kalanlara ulaşabilmek için çaba içerisinde olmuştur. Amed ve Ankara’da oluşturulan merkezi kriz koordinasyonu ve felaketin yaşandığı illerde oluşturulan kriz masaları da süreci güçlü bir şekilde yürütmüş, bu sürecin öncülüğünü kadın arkadaşlarımız yapmıştır."
TÜM DEPREM BÖLGELERİNE GİDİLECEK
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında başlatmış oldukları kampanyanın, bu yıl mitingler ve şenlikler yerine, depremden etkilenen bölgelerdeki kadınların yanında dayanışma içerisinde olma programıyla doldurduklarını söyleyen Karakoç, “8 Mart planlamamız ‘Kadın Dayanışması Yaşatır’ sloganıyla yürüyor. Afet bölgelerine dönük yürütülecek çalışma kapsamında alanlara gidecek parti bileşen yapılarımız, TJA ve gönüllülerden oluşan ekiplerimiz oluşturulmuş. Alanda depremden etkilenen kadınlar için ihtiyaç paketlerinin teminine dair çalışmaların bölgelere göre düzenlenmesi yapılmıştır. Kürdistan ve Türkiye kentlerindeki yapılarımız depremin yaşandığı Antep, Adıyaman, Maraş, Hatay, Malatya, Amed, Urfa, Adana ve Osmaniye’ye gidecekler. Deprem felaketinin yaşanmadığı tüm illerimizde basın açıklaması yapılarak, 1-8 Mart tarihleri arasında 30 kişilik heyet ile deprem bölgelerine gidilecektir” şeklinde konuştu.
ÖZELLİKLE HİJYEN PAKETLERİ YOLLANACAK
Felaketin yarattığı ihtiyaçlar noktasında halktan yüksek bir duyarlılık ve ciddi bir fedakarlık duygusunun gerçekleştiğinin altını çizen Karakoç, şunları anlattı: “Özellikle kadın hijyen ihtiyaçları noktasında yeterli bilincin gelişmediğini veya ilk anda birçok kişinin düşünemediği bir ihtiyaç olduğu tespitini yapabiliriz. Kadınlar açısından yaşanan eksiklik, yetersizliklerin ayrıca ciddi bir mağduriyet yaşamaya sebep olduğunu belirtmek gerekiyor. Tabii bu yardımların sistematik ve iyi bir şekilde koordine edilerek en verimli ve dengeli bir biçimde bütün deprem felaketi yaşamış yerleşim alanlarına ulaştırmak gerekmektedir.”
DAYANIŞMA, İNSANIN DOĞASINDA VARDIR
Dayanışma ile büyüyen ve özgürleşen bir örgütlenme geleneğin temsilcileri olduklarını belirten Karakoç, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Dayanışma insanın doğası gereği ihtiyaç duyduğu ve insanın tek başına yaşayamayacağının sonucunda keşfettiği bir durumdur. Nitekim yanılmıyorsam Aristo bu konuda, insan tek başına bırakılırsa canavarlaşır demeye getirmiştir. Biz TJA ve HDP Kadın Meclisi olarak deprem bölgelerinde ve aslında Türkiye’nin her noktasında, her durumda dayanışma çabalarımızı, ekonomik, sosyal ve kültürel etkinliklerle sürdürmenin değerli olduğunun bilincindeyiz. Deprem sonrası travmaların atlatılmasının elbette kolay durumlar olmadıklarını, ancak bu durumla da başa çıkmanın yegane yolu dayanışma, acıyı paylaşma, güçlü empati kurma ile bir nebze dindirilebilir. Biz daima bu sistemin insana dair bir iddiasının olmadığını, birkaç zümrenin, çetenin rantlarını artırmaktan öteye gitmediğini söylüyoruz. Bu felaket sonucunda görüldü ki çürümüş sistemin yerine, insanı ve doğayı merkeze alan ve insan yaşamını önceleyen bir toplumsal yönetim anlayışının hakim kılınması gerektiğini gördük. Etkileri uzun bir zaman devam edecek olan bu felaketin travmalarıyla başa çıkmanın, dayanışma dışında henüz keşfedilmiş bir çaresinin olmadığı bilinmektedir. Elbette sağlık, profesyonel psikolojik destek ve eğitim süreçlerinin gerekliliğini de hatırda tutmak gerekiyor.”