Avrupa Kürt Kadın Hareketi (TJK-E), Türk devletinin Medya Savunma Alanları’nda gerillaya karşı kimyasal silah saldırılarına karşı OPCW’yi harekete geçirmek için 1 Kasım Dünya Kobanê Günü’nde herkesi Den Haag’a çağırarak, gerillanın nefesi olmaya çağırdı.
OPCW’nin önünde hayati bir sınav durduğunu belirten TJK-E, “Tıpkı kurumsal açıklamalarında olduğu gibi “kimyasal silah ve kullanım tehdidinin olmadığı bir dünya” isteniyorsa kuruluş ilkeleri, amaçları, misyonuyla çelişmeyerek acilen harekete geçmeli, bölgeye giderek incelemelerde bulunan nükleer savaşın önlenmesi için uluslararası hekimler heyeti IPPNW’nin inceleme talebine kulak verilmeli, Türk devletine karşı yaptırıma gitmelidir” dedi.
TJK-E yazılı açıklamasının tamamı şöyle:
“Faşist Türk devletinin gerillaya kimyasal silah kullanımına dönük görüntü ve açıklamalar bir süredir Kürt halkının ve demokratik kamuoyunun gündemine girmiş bulunuyor. Bir kez daha belirtmek isteriz ki; yayınlanan görüntüler, başta Kürt kadınları ve halkı olmak üzere demokrasi ve insanlık değerlerinden yana olan tüm kesimlere açık bir mesaj, sorumluluklarına sahip çıkma çağrısıdır. On gündür Kürt halkı evlatlarına, özgürlüğü için her türlü zorluğu göğüsleyen bu kahraman savaşçılara dönük vahşete karşı “Gerilla onurumuzdur” diyerek alanlara çıkmış bu insanlık suçunu teşhir etmiştir.
FİNCANCI TOPLUM VİCDANININ SESİDİR
21. yüzyılın utanç vesikası olarak tarihe geçecek kimyasal görüntüleri, somut bilgi ve açıklamalar ve eylemler ardından Türk devleti panikle suçu yalanlama yoluna gitmiş, gerçeklerin açığa çıkmaması için özgür basın emekçilerinden Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya kadar herkesi hedef almıştır. AKP-MHP faşist iktidarı suçludur! Bu suçlarını korku iklimini yaratarak gizlemeye çalışsalar da nafile. Şebnem Korur Fincancı, mesleğinin onurlu temsilcisi, doğru bildiğinden şaşmayan bir bilim insanı, toplum vicdanının cesur sesi, aynı zamanda ilkeli bir kadın hakları savunucusudur. AKP-MHP iktidarının bu faşist saldırılarını şiddetle kınıyoruz.
MEŞRULUĞUNUZA GÖLGE DÜŞÜRMEYİN!
Bunca somut kanıt varken muhatap kurumlar, sağlık ve insan hakları örgütlerinin sessizliği bu kurumların meşruluğunu da tartışma konusu haline getirmiştir. Ne Türkiye’de ne de uluslararası alanda bu insanlık suçlarını araştırmaya, teşhir etmeye ve yargılamaya dönük bir tutum sergilenmiyor. Özelikle OPCW ve Birleşmiş Milletler’in suskunluğu, iddia ettiklerinin tersine bağımsız olmadıklarını gösteriyor. OPCW’nin “sadece üye devletlerin başvurusuyla kimyasal iddiası araştırılabilir” türünden açıklaması, kimyasal suçunu ortaya çıkarmak bir yana bu suça zemin sunmaktadır. 70 milyonluk bir halkın haklı talepleri, ona karşı işlenen suçlar bir tüzüğe dayandırılarak görmezden gelinecekse bu yüzyıllık imha ve inkara ortak olmaktan başka ne anlama gelebilir? Bunu hangi insanlık değeri, bunu hangi vicdan, hangi bilim ahlakı kabul edebilir?
OPCW KENDİ MİSYONUYLA ÇELİŞMEMELİ
OPCW’nin önünde hayati bir sınav duruyor. Tıpkı kurumsal açıklamalarında olduğu gibi “kimyasal silah ve kullanım tehdidinin olmadığı bir dünya” isteniyorsa kuruluş ilkeleri, amaçları, misyonuyla çelişmeyerek acilen harekete geçmeli, bölgeye giderek incelemelerde bulunan nükleer savaşın önlenmesi için uluslararası hekimler heyeti IPPNW’nin inceleme talebine kulak verilmeli, Türk devletine karşı yaptırıma gitmelidir.
DÜNYA KOBANÊ GÜNÜ’NDE DEN HAAG’DAYIZ
1 Kasım’da Hollanda’nın Den Haag kentinde OPCW’yi acilen insani, hukuki ve evrensel görevlerini yerine getirmeye çağıracağız. Avrupa’da yaşayan tüm Kürt kadınlarını, halkımızı, tüm kadın meclis, inisiyatif ve bileşenlerimizi bu yürüyüşe katılmaya çağırıyoruz. 1 Kasım’da kadınlar, halkımız, gençler ve dostlarımız okula, işe gitmemeli, hayatı durdurarak eyleme katılmalıdır, bu onur mücadelesinde yerine almalıdır. Bu tarih, aynı zamanda tüm ilerici insanlık için ortak mücadele tarihi olarak sembolleşen Dünya Kobanê Günü'dür. Nasıl ki Kobanê dünyayı karanlığa boğmak isteyen bir gericiliğe karşı duruşun adı olmuşsa bugün de gerilla şahsında nefessiz bırakılmak istenen insanlıktır. Bugün de Kobanê’ye direnme gücünü veren bu ruhu savunmanın zamanıdır. “