Savaş tünelleri ve özel savaş medyası

Özellikle 2021 yılının Nisan ayından beri süren gerilla direnişleri, kendine özgü bir savaş karakteri kazandı. Gerilla komutanları bunu, "ilk defa aynı savaş mevziisinde bu kadar uzun soluklu direnişlerin gelişmesi" olarak tanımladı.

SAVAŞ TÜNELLERİ

Geçtiğimiz ay Kürdistan’da işgale ve sömürgeciliğe karşı yürütülen silahlı mücadelenin 41’inci yılına girdik. Gerilla, 40 yılın her bir gününe neler sığdırmadı ki? Keşke savaşın telaşesi bu kadar yoğun olmasaydı ya da savaş bu kadar acımasız olmasaydı da, bu savaşın her bir günü tek tek yazılabilseydi. Her günün bir kahraman doğurduğu, her dakikanın ömre bedel olduğu 40 yıllık ateşten bir koşudur gerilla savaşı.

Onlar hiçbir zaman rastgele savaşmadılar, geleneksel isyancılar ya da bir grup silahlı propagandacı değildiler. Hele bildikleri yanıldıklarına yetmeyen faşist Türklerin iddia ettiği gibi üç beş çapulcu hiç olmadılar. Onlar savaşı ciddiye aldılar; gerilla savaşçıları ve komutanları, savaş sanatına kafa yordular. Düşmanın her hamlesine karşı bir karşı hamle, her saldırısına karşı bir savunma geliştiren gerilla ordusu, 40 yıl içinde muazzam bir taktik ustalık da sergileyecekti. Geliştirilen ve uygulanan her taktik, gerillayı başarıya götüren yapı taşlarından biri oldu. Her dönemin taktiksel açılımı, o dönemin savaş karakterini de belirledi.

Özellikle 2021 yılının nisan ayından beri süren gerilla direnişleri, diğer yıllardan farklı olarak kendine özgü bir savaş karakteri kazandı. Gerilla komutanları bunu, "ilk defa aynı savaş mevziisinde bu kadar uzun soluklu direnişlerin gelişmesi" olarak tanımladı. Yani savaş tünellerinde gerçekleşen o muazzam direnişler... Mamreşo’da 10 gün, Tepê Sor’da 80 gün, Werxelê’de 120 gün ve şimdi Şehîd Delîl Batı Zap bölgesinin hemen her tepesinde 3 yıldır süren direnişler... Bir de Zap’ın doğusunda, Sîda bölgesindeki Şehîd Doğan savaş tünellerinde yaşanan direniş var ki, bu direniş düşmanın bile gerillaya bakışını değiştirir, düşmana dahi şapka çıkarttırır.

Gerilla komutanlarının belirttiği ‘aynı mevzide yıllarca devam eden uzun soluklu direnişlerin’ Doğu Zap’taki adı, Şehîd Doğan Savaş Tüneli'ydi. Üç yıl boyunca direndiler; hem de başta sadece bir yaşam tüneli olarak inşa edilmiş bir mevzide. Henüz bir savaş tüneline dönüşmemiş bu mevzide hem düşmanı vurdular hem de bu süreçte tünellerini bir savaş mevziisine dönüştürdüler. Şehîd Doğan Savaş Tünellerindeki direnişin en anlamlı ve önemli tarafı da buydu. Düşman tünellerin üzerine geldiğinde, ‘Zaten burası bir savaş mevzisi değil’ deyip kaderlerine teslim olmadılar; üç yıl boyunca bir kez olsun partiye, ‘Burası uygun değil, biz savaşmayalım, çıkalım’ demediler.

Aksine, direnişin sürdüğü günlerde o mevzide yer alan 30 yıllık gerilla komutanı Alan Milazgîr’in oradan çıkarılmasına dönük tüm çabalara rağmen heval Alan bunu kabul etmedi. Genç yoldaşları ve kendi eğittiği savaşçılarla aynı mevzide omuz omuza direndi. Bu, faşist Türk devletinin özel savaş medyasının yalan propagandasını boşa çıkartan direnişlerden sadece biriydi. Şimdi bu tünellerde heval Alan gibi direnen onlarca örnek, onlarca yaşayan kahraman var.

Düşman ne diyordu? "Komutanları güvenli alanlara çekiliyor, zevk ve sefa içinde yaşıyorlar, kandırılmış zavallı gençleri ön mevzilerde savaştırıyorlar." Alan Milazgîr neredeydi şehit düştüğünde? Berwar Dersim hangi savaş mevzisinde şehadete ulaştı? Şexmûs Milazgîr Serhed'de son nefesini verdiğinde hangi zevk ve sefanın içindeydi acaba? Bêrîtan Nurhak Çiya, madem güvenli bir alana çekilmişti de neden kendini düşmanda patlattı? Dediğimiz gibi, Türklerin bildikleri yanıldıklarına yetmiyor.

Özel savaş medyasının ağızlarından salyalar akıtarak söyledikleri yalanlardan biri de, gerillanın bu mevzilerde zorla tutulduğu ve zorla savaştırıldığıydı. En çirkef elemanları ise işgal edilen bazı alanlardaki tünellere girip kendi yalanlarında boğuluyorlardı. Her gün savaş uçaklarıyla vurulan, içinde her şeyi çürüten ve eriten bol miktarda tuz ruhu ve çamaşır suyu karışımından oluşan kimyasal gazlarla saldırılan, termobarik patlayıcılarla bombalanan ve gerillanın yıllardır bulunmadığı alanlardaki bazı tünellere girip, ‘İşte böyle yaşıyorlar’ diyerek meymenetsiz suratlarını ekşitiyorlardı. Mide bulandırıcı olan asıl şeyin kendi çirkinlikleri, alçaklıkları, savaş suçları ve kültürsüzlükleri olduğunu bile bile...

Şehîd Doğan Savaş Tünelleri'nde komutan Alan Milazgîr ile orada direnmekte ısrar eden komutanlardan biri de, Sara Tolhildan’dı. Heval Sara henüz direnişteyken, o günlerde tünellerde çekilmiş bazı görüntüler elimize ulaşmıştı. Özel savaş medyasının tünel direnişlerine dair attığı yalanlara en anlamlı cevap, Sara’nın o tünellerde yaptığı konuşmalar, o zor koşullarda yüzüne yayılan umut ve yaşam dolu gülümsemesiydi.

Madem zorla tutuluyor, madem zorla savaştırılıyor ve madem hiçbir insanın yaşayamayacağı koşullarda yaşamak zorunda bırakılıyorlar, Sara nasıl bu kadar içten gülebiliyor? Nasıl bu kadar umutlu ve kararlı durabiliyor? Madem her şey "zorla" ise, Sara nasıl bu kadar gönüllü bir irade gösterebiliyor? Madem sadece bir talimatsa bu direniş meselesi, Sara nasıl oluyor da orada bir gün daha direnmek için tırnaklarıyla tünel kazıyor, avuçlarıyla toprak atıyor? Evet, bu yüzden diyorum, bildikleri yanıldıklarına yetmiyor. Cahil faşist güruhlarının bildikleri, asla bir gerillanın direniş dünyasını anlamaya yetmez.

Sara'nın tünel direnişlerindeki değerlendirmelerini dinleyenler ve o değerlendirmeler esnasında yüzüne yayılan umudu görmeyi bilenler, bu direnişlerin gerçekte ne demek olduğuna anlam verebilirler. Sadece bakmakla kalmayıp görmeyi de bilenler, gerillanın o tünellerdeki direnişinin esasta hangi minvalde yürütüldüğünü anlayabilirler. Sara'yı anlayanlar, devrimin gerçek anlamını da anlayabilirler.