13 Ekim'de Amed'de büyük miting düzenlenecek: Abdullah Öcalan'a özgürlük!
Demokratik Kurumlar Platformu, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü için 13 Ekim'de Amed'de büyük bir miting düzenleneceğini açıkladı.
Demokratik Kurumlar Platformu, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü için 13 Ekim'de Amed'de büyük bir miting düzenleneceğini açıkladı.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecridin kaldırılarak fiziki özgürlüğünün sağlanması ve Kürt sorununun çözümü için küresel çapta başlatılan kampanya devam ediyor. Kürt Halk Önderi'ne dönük uluslararası komplonun startının verildiği 9 Ekim Komplosu'nun 26. yıl dönümüne de az bir süre kalırken, Kürdistan ve Türkiye başta olmak üzerine dünya genelinde kitlesel eylem ve etkinlikler düzenlenecek.
Demokratik Kurumlar Platformu da Amed'de bulunan Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti'nde (GGC) yaptığı açıklamayla, "Abdullah Öcalan'a özgürlük, Kürt sorununa çözüm" kampanyasına yeni bir aşama kazandırdıklarını açıkladı. Platformun “Komploya karşı direniyoruz, özgürlük için Amed’de buluşuyoruz” başlıklı açıklamasına göre, 13 Ekim'e kadar devam edecek eylem ve etkinliklerin finali Amed'de olacak. 13 Ekim'de Amed'de büyük bir miting düzenlenecek. Toplantoya Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır'ın yanı sıra platformda yer alan kurumların temsilcileri katıldı.
Açıklamanın Türkçesini DBP PM üyesi Elif Turan, Kürtçesini ise Ma Music'ten Ferhat Ertaş okudu.
'YENİ YAŞAMI ORTAK MÜCADELEYLE İNŞA EDEBİLİRİZ'
Açıklamada şöyle denildi:
"12 Eylül 1980 askeri darbesinin üzerinden 44 yıl geçti. 12 Eylül darbesi, yaşam hakkı ihlalleri ve insanlık dışı uygulamalarıyla tarihin kara sayfalarındaki yerini almıştır. 12 Eylül darbesi Türkiye’de resmî ideolojiyi, devlet-toplum ve devlet-demokrasi ilişkilerini derinden dönüştürerek tekçi, inkârcı, asimilasyoncu sistemi pekiştirmiştir. Darbe ürünü olan 1982 Anayasası ve sonraki süreçte gerçekleşen anayasal değişiklikler, darbecilerin siyasal ve toplumsal tasarımlarını güçlendirmiştir.
12 Eylül askeri darbesinin yıl dönümünde tekçiliğe dayanan ulus ve inanç gömleği farklılıklara giydirilmek istenmekte, aşırı merkeziyetçi devlet formasyonuyla yerel demokrasi inkâr edilmekte, demokratik siyaset alanı faşist hezeyan ve öznelerle zehirlenmekte, erkek egemen ideolojiyle kadınlara dönük her türlü zorbalık devreye konmakta, kapitalizme ve sermayeye olan iman derecesindeki itaatle ekolojik yıkım her geçen gün derinleşmekte ve ülke genelinde açlık kol gezmektedir. Yani 12 Eylül’ün siyasal tasarımı aradan geçen kırk dört yılda hala Türkiye ve Kürdistan halklarının üzerinde bir karabasan gibi dolaşmaktadır.
Kürt sorununun demokratik çözümü başta olmak üzere her türlü demokratik hak mücadelesi ve devlete karşı toplumu, doğayı, yaşamı savunan itirazlar akamete uğratılmak istenmektedir. 12 Eylül’ün mirasçısı olan AKP-MHP faşizmi tahakküm alanlarını genişletmekte ve toplumun soluk borularına dönük kapsamlı saldırılar geliştirmektedir. Kürt sorununda çözümsüzlüğü derinleştiren ve sınır ötesine taşan askeri saldırılar, demokrasi taleplerinin zor aygıtlarıyla bastırılması, sivil alanın her türlü hukuksuzlukla baskılanması, kadınlara yönelik sistematik ve ideolojik saldırılar, gençlerin geleceksizleştirilmesi, gelir dağılımındaki adaletsizliğin korkunç düzeylere çıkarak ekonomik krizin yükünün emekçilere ve yoksullara aktarılmak istenmesi Türkiye’deki mevcut tablonun özeti haline gelmiştir. Türkiye’de ister kimliğinden ötürü tanınma talep etsin, ister doğayı korumak istesin, isterse de bir gelecek fikrinin mücadelesini versin, hemen herkes rejimin baskısı altında ortak kaderi paylaşmaktadır. AKP-MHP faşizminin çok yönlü saldırılarının muhatabı olan bizler, kimliklerimizle, inançlarımızla, yaşamlarımızla, doğamızla, hep birlikte ortak kaderi paylaşıyoruz. Egemenlerin çizdiği bu ortak kadere hayır demenin ve yeni yaşamı inşa etmenin yolu ortak mücadeleyi büyütmekten geçmektedir.
Sayın Abdullah Öcalan üzerinde başlatılan mutlak tecrit ve iletişimsizlik haliyle startı verilen toplumu nefessiz bırakma ve muhalefet eden kesimleri çökertme stratejisi, 2015 yılından beri Türkiye halklarına şiddet, ölüm, açlık ve istikrarsızlıktan başka bir sonuç getirmemiştir. Mutlak tecritle çözümsüzlüğe sürüklenen Kürt sorunu, Türkiye’de çoklu krizlerin nedeni haline gelmiştir. Öte yandan mutlak tecrit ve iletişimsizlik politikasıyla demokrasinin kırıntıları bile süpürülmek istenmiş, derin yoksulluk geniş toplumsal kesimlere yayılmış, hak arayışlarına alan bırakılmamıştır.
Geldiğimiz aşamada AKP-MHP ittifakının toplumu nefessiz bırakma ve toplumsal muhalefeti çökertme stratejisi halkların, inançların, kadınların, farklı toplumsal kesimlerin inatçı ve güçlü direnişiyle artık dikiş tutmamaktadır. AKP-MHP ittifakı toplumsal desteğini büyük oranda kaybetmiştir. Emrindeki kolluk ve yargı gücüne, büyük bir medya aygıtına, her türlü maddi kaynağa rağmen AKP-MHP ittifakı çürümüştür.
'ÖZGÜRLÜK İÇİN HAREKETE GEÇİYORUZ'
Bu çürümüş iktidar blokuna karşı halkların, ezilenlerin ortak mücadelesini büyütmek için en güçlü çıkışı ‘Sayın Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm’ hamlesini başarıya ulaştırarak gerçekleştirebileceğimize inanıyoruz. Çünkü bilmekteyiz ki AKP-MHP faşist ittifakı, kendisini Kürt halk gerçeğinin inkarından ve Sayın Abdullah Öcalan başta olmak üzere politik Kürt hareketinin, itirazının kriminalize edilmesinden üretmektedir. O nedenle faşist iktidara karşı yürüttüğümüz mücadeleyi bir üst aşamaya taşımak, demokratik yaşam inşasının kapılarını sonuna dek aralayacaktır. Çünkü Sayın Öcalan üzerinde uygulanan mutlak tecrit ve iletişimsizlik hali, bugünkü rejimin bir yönetim stratejisi olarak Kürdistan’la sınırlı olmaktan çıkmış, tüm Türkiye sathına yayılmış, demokrasinin ve barışın turnusol kâğıdı olan Kürt sorununda çözümsüzlüğü derinleştirerek bir siyasal düğüm oluşturmuştur. Bu siyasal düğüm çözülmeden çoklu krizlerden kurtulmak mümkün değildir. Türkiye’de demokrasi ve barışa atılan bu siyasal düğümü çözmek için mücadelemizi daha da büyütmeliyiz. ‘Savaşa karşı barış, tecride karşı özgürlük’ diyerek Türkiye’yi içerisinde bulunduğu çoklu krizlerden kurtarmanın reçetesini hep birlikte yazabiliriz.
O nedenle faşist darbenin yıl dönümünde bir kez daha belirtmek isteriz ki, AKP-MHP faşist ittifakının kaybetmesi demek, 12 Eylül rejiminin kaybetmesi demektir. Darbe mekaniğinden kurtularak demokratik bir düzenin kapılarının aralanması demektir. Demokratik yaşamın inşasının ezilen halkların ve inançların ellerinde yeniden yeşermesini sağlamaktır. İmralı Mutlak İletişimsizlik rejimine karşı mücadelenin kader tayin edici karakterinden hareketle ‘Gelin hep birlikte tecridi kıralım, özgürlüğe yürüyelim’ diyoruz.
Ekim ayında ‘Sayın Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Demokratik Çözüm’ küresel hamlesi, birinci yılını dolduracaktır. Dünyada tanınan aydınların, yazarların, sanatçıların, ekolojistlerin, siyasetçilerin ve hukukçuların startını verdiği bu mücadele, İstanbul’da Türkiyeli aydınların desteğini de arkasına alarak Kürdistan başta olmak üzere dünyanın her tarafına yayılmıştır. 18 Kasım’da düzenlenen Gemlik Özgürlük Yürüyüşü, tüm engellemelere rağmen hedefine ulaşmış, Gemlik’ten tüm dünyaya özgürlükte ısrar mesajı verilmiştir. Sanatçıların ve hukukçuların oluşturdukları girişimler, yaptıkları başvurular tecridi daha da görünür kılmış; 01-15 Şubat tarihleri arasında Kuzey Kürdistan kentleri boydan boya 'Özgürlük Yürüyüşçülerinin' meşalesiyle aydınlanmış, 8 Mart ve 21 Mart’ta özgürlük inadı milyonların şahitliğinde zirveye ulaşmıştır. Kampanyanın her anına büyük fedakârlıklarla katılan tutsakların tecride karşı direnişi, hapishaneler önünde ‘Özgürlüğe ses ver’, AKP binaları önünde ‘Tecride son ver’ ve Adalet Bakanlığı önünde 'Adaleti sağla, hukuku uygula' eylemleriyle büyütülmüştür; kadınlar ve gençler öncülüğünde yaz boyunca ‘Özgürlük Okumaları’ yüzlerce mahallede, sokakta ve köyde yapılmış, yapılmaktadır.
Bugünden itibaren ‘Sayın Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm’ hamlesine yeni bir aşama kazandırıyoruz. Kürt halkı açısından ‘Varlığını koruma, özgürlüğünü sağlama’ mücadelesinde sonuç almaya odaklanan Özgürlük Yürüyüşümüz, 12 Eylül’den 13 Ekim’e kadar yürüteceğimiz ‘Komploya Karşı Direniyoruz, Özgürlük İçin Amed’de Buluşuyoruz!’ kampanyasıyla daha da büyütülecektir. Bu minvalde 9 Ekim Uluslararası komplosunu ve komplocuları tümden yenilgiye uğratmak, İmralı İşkence sistemini paramparça etmek ve Kürt sorununa demokratik çözümü getirmek için başlattığımız Özgürlük Yürüyüşümüzün 13 Ekim’e kadar sürecek olan kampanyasına Kürdistan’daki ve Türkiye’deki tüm demokrasi güçlerini davet ediyoruz. Gelin hep birlikte yan yana demokratik geleceğimiz ve özgürlüğümüz için mücadele edelim. Bu inanç, kararlılık ve inatla ‘Komploya Karşı Direniyoruz, Özgürlük İçin Amed’de Buluşuyoruz!’ şiarıyla başlattığımız ve finalini 13 Ekim’de Amed’de düzenleyeceğimiz büyük mitingle yapacağımız kampanyamıza coğrafyanın tüm demokratik, devrimci güçlerini, toplumsal muhalefeti çağırıyoruz. Uluslararası Komplonun 26’ncı yıldönümünde çözüm ve özgürlük mücadelesini, hayatın aktığı her zaman ve mekâna taşıracağız. Bir ay boyunca sürdüreceğimiz kampanyamızla komplocuların kölelik dayatmalarına karşı bir kez daha özgürlüğü haykıracağız ve ‘Özgürlük olmadan asla!’ diyeceğiz. Zafer sözümüz olsun: Darbeciler, komplocular ve tecritte ısrar edenler kaybedecek, özgürlük kazanacak!”