‘14 Temmuz yaşam tarzımızı ortaya çıkarmıştır’
Bu direnişten çıkan “direnmek yaşamaktır” şiarı, en zor direnerek en iyi yaşayabilirsin demektir. Bu kararı ortaya çıkarmıştır. Yani bizim savaş tarzımızı, yaşam tarzımızı ortaya çıkarmıştır.
Bu direnişten çıkan “direnmek yaşamaktır” şiarı, en zor direnerek en iyi yaşayabilirsin demektir. Bu kararı ortaya çıkarmıştır. Yani bizim savaş tarzımızı, yaşam tarzımızı ortaya çıkarmıştır.
14 Temmuz’u anıyoruz. Bugün, bir grup zindan direnişçisi kendi şahıslarında, bir halkın bütün özgürlük umutlarını son kırıntısına kadar yok etmek isteyen düşmana karşı, kendilerinde somutlaştırdıkları PKK direnişçiliğini gösterdiler.
14 Temmuz Direnişçilerinin anısına bağlı kalabilmek çok büyük bir meseledir. Parti yoldaşlığı, dava arkadaşlığı, eğer kendi en temel direnişçilerinin gerçeğini bütün yönleriyle kavrayamıyorsa, o zaman kendilerine en büyük kötülüğü ediyor demektir.
Biz her zaman şunu söyledik; eğer görevlerimize biraz böyle bağlı kalabilmişsek ve eğer halen direnişten vazgeçmiyorsak, burada rol oynayan en temel husus, kesinlikle bütün direnişçilerin ve özellikle de direniş şehitlerinin anısına gösterdiğimiz bağlılıktır. Mümkün olduğu ölçüde kendimizde onu hissetmek ve ona helal getirmeden başarıyla yaşatılmasına güç getirebilmektir.
***
Yaratılan değerler var. Bu değerler büyük direniş şehitlerinin mirasıdır. Çünkü çok şehit verildi, çok büyük direnildi ve değerler de büyüyor. Anlaşılmayacak hiçbir yönü yok bunun. Bunun içinde yeni bir insanlığı yaratmak vardır, bunun içinde bir halkın kesin bağımsızlığını sağlamak vardır, bunun içinde özgürlüğün ve emeğin karşılığını vermek vardır. Değerler bunun değerleridir. Devrimci teori, ondan kaynaklanan politika, her türlü kural ve yaşam gücü bunun içindir.
EN GÜÇLÜ DİRENİŞ EYLEMİ
14 Temmuz’u anıyoruz. Bugün, bir grup zindan direnişçisi kendi şahıslarında, bir halkın bütün özgürlük umutlarını son kırıntısına kadar yok etmek isteyen düşmana karşı, kendilerinde somutlaştırdıkları PKK direnişçiliğini gösterdiler. Bu, tartışmasız bir gerçektir. En zor dönemde, 1980’lerin başlarında, ayakta olan ne varsa tümüyle imha eden ve kasıtlı olarak bir daha yeşermemesi için bütün tedbirleri arkasına alarak yüklenen bir imha politikasına karşı, gereken her türlü direniş gösterildikten sonra, en son direniş olarak kendi bedenlerini eriterek, kendi nefeslerini o biçimde tüketerek son yolu deniyor, en güçlü direniş eylemine karar veriyorlar.
Aslında en büyük mücadeleyi vermek isteyen yoldaşlardır. Hayrileri, Kemalleri biz çok iyi tanıyoruz. Mücadele tutkusuyla dolu olan arkadaşlarımızdır. Devrimci pratik, onlar için yaşamın kendisidir. Hayri, nefes nefese örgüt çalışmalarını, propagandasını yaşayan, bunun dışında tek bir boş günü bile olmayan büyük bir kişiliktir. Kemal, tepeden tırnağa kadar her şeyini partinin hizmetine sunmuş, her şeyi ile partinin mücadele çizgisini yaşayan, yine partinin yaşam tarzını nefes nefese götüren bir kişiliktir. Bu konuda çok şey söylendi, daha bir çok şey de söylenebilir ve söylenecektir de.
Kendini, partimizin gerçeğinde, en zor koşullarda ve olanaksızlıklar içinde oldukça yetiştirebilmiş, bundan vazgeçmemeye en büyük direnişle karşılık vermiş yoldaşlarımızdır. Bunu defalarca kanıtlamış kişiliklerdir. Böylesi bir direniş kararlılığına, bu kişilikler önderlik etmiştir. Burayı çok iyi anlamak gerekir.
Bir direnişçi nasıl yaşar? Onlar, o amansız Diyarbakır zindan direnişçiliğinin birkaç yönünü, tüm işkencelere göğüs gererek yaşadılar. Onun her dakikası bile bir yıl kadar uzun ve kahredicidir. Partinin adını biraz daha söyleyebilmek ve mücadelesini biraz daha uygun koşullarda sürdürebilmek için, birkaç yıl süren bu anları böyle değerlendiriyorlar.
***
Bir kere daha 14 Temmuz Direnişçiliğinden çıkarılacak bir anlam olacaksa, bu sadece zindan direnişçileri için değil, sadece bir örgüt için de değil direnişçilerin şahsında parti ve bütün bir halk için öngörülen imha politikalarına, toptan silme planına karşı geliştiğindendir. İyi biliyoruz ki, düşmanın planı budur ve bunu ayrıntıyla anlatmıştım. Bütünüyle tarihin karanlıklarına gömülmek istenen bir halkın kimliği ve PKK’de temsil edilen bir direniş olanağıdır. PKK direnişçiliği de eşittir; bir halkı mümkünse yeniden tarih sahnesinde özgürce yaşatmaktır. Bu anlamda ezilen zindan direnişçiliği ve ezilen PKK, tümüyle bir halkın ezilmesi ve tarih sahnesinden gitmesi olur. Bu kesin bir gerçektir de. O zaman ne Güney Kurdistan’ı kalırdı, ne Kuzeyi, ne Doğusu, ne Batısı. Bu direnişçilik biterse halk da biter. Bunun böyle olduğunu tarih şimdiden söylüyor. PKK’nin direnişçiliği bugünkü durumuyla da bunu herkese kabul ettirmiştir.
UMUTTAN VAZGEÇİLEMEZ, PARTİDEN VAZGEÇİLEMEZ
Tam böyle bir noktada “direnmek yaşamaktır” sloganını, şiarını kendilerine tatbik edenler ortaya çıkıyor. Bu, tamamen bir halkın en soylu umudu oluyor, yaşam çağrısı oluyor. “Umuttan vazgeçilemez, partiden vazgeçilemez, kendimizi eritiriz ve yaşama çeviririz” deniyor. İşte Mazlumların Newroz direnişçiliği, işte 14 Temmuz direnişçilerinin kararı, işte Ferhatların kendilerini meşale etmeleri tamamı tamamına böyledir.
Onlar, bir halkı aydınlatan meşale, yaşam umudu, yaşam tarzı oldular. Bunu iyi anlayacaksınız. En az olanla nasıl savaşıldığını, en zor koşullarda ve zeminde nasıl savaşıldığını göreceksiniz. Bir mezar kadar bile olamayan hücrede direndiler.
Kuşkusuz, bu büyük direnişin içinde büyük anlamlar var. Sorumluluk anlayışı, partiye sahip çıkma anlayışı en yüksek düzeyde temsil ediliyor. Dikkat edin, düşman “her şey bitmiş, her şeyden vazgeç ve yaşa” diyor. Onlar bütün bunları reddediyorlar ve umudun en az olduğu, olanağın en az olduğu yerde “kendimizi kahramanca adarız” diyorlar.
Bir direniş gününe karşılık vermek demek, böyle bir çağrıya uyum gücü göstermek demektir. Sonuna kadar partiye sahip çıkma, sonuna kadar göreve bağlı kalma ve gerekirse kendini katık ederek zaferi kesinleştirmedir. Bu koşullarda zafer budur ve bu sağlanmıştır.
BÜYÜK KARAR GÜNLERİ
... Büyük günler, büyük karar günleri sıradan geçirilemez. Kesin kavranılmayı, özümsenilmeyi ve emir olarak günlük işleme tabi tutulmayı ister. 14 Temmuz direniş kararı, demek ki parti ve halk olarak var olma kararını verebilmek, yine en zor mücadele aracını, yani kendini eriterek bu kararı hayata geçirebilmek, bu anlamda tarihin belki en son imha edici gücüne karşı yenilmemek ve teslim olmamaksa, bundan çıkan çok önemli diğer bir sonuç, ölümden zaferi yaratmak; yani yaşayanları kesinkes direniş içinde tutmaktır. Bu direnişten çıkan “direnmek yaşamaktır” şiarı, en zor direnerek en iyi yaşayabilirsin demektir. Bu kararı ortaya çıkarmıştır. Yani bizim savaş tarzımızı, yaşam tarzımızı ortaya çıkarmıştır.
Biz, aylardır savaş ve yaşam tarzı üzerine değerlendirmeler yapıyoruz. En son bugünkü çalışmaları da, bu büyük direniş kararlılığının anısına küçük bir karşılık verebilmek için yapıyoruz. Onlar böyle bir yaşam ve savaş için ancak bu direniş eylemini başlatabilirlerdi. Biz de layık olmak istiyorsak, ancak yaşamı ve savaşı bu biçimde geliştirerek layık olabiliriz. Onlar böyle direnerek partiyi bize devretmeye çalıştılar, biz de böyle koruyarak ve geliştirerek yürütmeye çalıştık. Onların eylemi bu, bizim karşılığımız bu.
ÇÜNKÜ HALEN İMHA SİYASETİ VAR ÜZERİMİZDE
... Sizin için de çözüm, kesin onlar gibi katılabilmektir. Çünkü halen imha siyaseti var üzerimizde. Aynı siyaset ve aynı tehlike söz konusu. Biz burada niye kendimizi adeta bir anlamda eritiyoruz? Siz rahat edesiniz diye mi, aşiret üyeleri biraz rahatlasın diye mi? Hayır! Karşınızda böyle baba yok, bir reis yok! Tamamen bir mücadele arkadaşlığı var. Herkes eriyerek çalışır. Bunun tartışması da olmaz! Bunun ilkesi, kuralı böyledir. Böyle taşıyacaksınız ve böyle yaşayacaksınız. Bu büyük karar gününün ve benzeri bütün kararların anlamı budur. En yüksek, en yoğun pratikleşme bu kararın gereğidir. Halen bu böyledir ve böyle sürüp gidecektir.
Bu halkın bir savaşımı var ve mutlaka başarıyla yürütülmelidir. Bu halkın üzerinde büyük bir imha siyaseti var ve mutlaka boşa çıkarılmalıdır. Buna PKK öncülük etmiştir ve mutlaka başarıyla götürmelidir.
... Başka türlü bir yaşamı yaşam belleyemeyiz. Atın bu tür yanılgı ve yetmezliklerinizi, bu bir karardır ve her an geçerli olan bir karardır. Sadece 14 Temmuz 1982’de olan değil, her an yürürlükte olan bir talimattır. Çalışma tarzını belirleyen, temposunu tutan bu talimattır. PKK’nin, ordulaşmanın öz talimatıdır, ruhu ve temel çağrısıdır.
(Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 14 Temmuz 1994 tarihli değerlendirmesinden derlenmiştir.)