33 Kurşun katliamının üzerinden 77 yıl geçti

Van'ın Özalp ilçesinde gerçekleşen 33 kurşun katliamının üzerinden 77 yıl geçti. Hala yakınlarının kemiklerine dahi ulaşamayan aileler, devletin özür dilemesini ve katliamın işlendiği Sefo Deresi’nin yasak bölge kapsamından çıkarılmasını talep ediyor.

1943 yılında Van'ın Özalp ilçesinde yaşayan 40 köylü gözaltına alınır. Mahkeme 5 kişiyi tutuklayarak geri kalanları serbest bırakır. Buna rağmen dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından görevlendirilen Orgeneral Mustafa Muğlalı, Özalp’a gelerek köylülerin yeniden gözaltına alınmaları için talimat verir. Köylüler sınıra yakın bir yerde "kaçakçı" oldukları iddiası ile kurşuna dizilir. Önceden hazırlanmış bir tutanağa dayanılarak kaçmaya çalışırken vuruldukları iddia edilir. Ancak katliamı yapanların dikkatinden kaçan bir şey vardır. Olaydan kurtulan bir köylü yaralı halde İran’a kaçmayı başarır ve yıllar sonra durumu ilgili makamlara iletir ama başvurulardan bir sonuç alamaz.

Demokrat Partinin (DP) iktidara gelmesi ve CHP ile olan iktidar kavgası nedeniyle konu meclis gündemine taşındı. Meclis Başkanlığı'na verilen soru önergesinin kabul edilmesi üzerine olayla ilgili asker ve sivil yöneticiler hakkında soruşturma açıldı. Bütün sanıkların Genelkurmay Askeri Mahkemesi'nde tutuklu olarak yargılandığı davada kurşuna dizme emrini verdiğini söyleyen Muğlalı, 2 Mart 1950'de ölüm, ardından da ileri yaşı ve hafifletici nedenlerden ötürü 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ama askeri Yargıtay kararı bozdu. Muğlalı yeniden yargılanmaya başlamadan 11 Aralık 1951'de (71 yaşında) hapiste öldü.

MUĞLA'DA BİR CADDEYE MUĞLALI İSMİ...

Muğlalı’nın ölüm cezasına çarptırılmasını hazmedemeyen kesimler önce Genelkurmay Başkanlığının bahçesine Muğlalı’nın büstünü dikti. Ardından Muğla’da bir sokağa ‘Mustafa Muğlalı Caddesi’ bir İşhanı’na da ‘Muğlalı İşhanı’ ismi verildi.

Bunlarla yetinmeyen devlet, Deniz Gezmişlerin idam tarihi olan 6 Mayıs (2004) tarihinde ise katliamın gerçekleştiği Özalp’ta bulunan askeri bir bölgeye ‘Orgeneral Mustafa Muğlalı Kışlası’ ismini verdi. Bu olayın duyulmasının ardından kamuoyu tepkisi ve katliamda yaşamını yitirenlerin gösterdiği tepkilere rağmen Muğlalı ismini kışladan indirmek istemeyen devlet, 2010 yılında Muğlalı’nın ismini kışladan indirmek zorunda kaldı.

SEFO DERESİ'NE GİRİŞ 77 YILDIR YASAK

Katliamın gerçekleştiği Sefo Deresi (Geliyê Sefo) ise 77 yıldır askeri yasak bölge kapsamında olduğu için yaşamını yitirenlerin yakınları o bölgeye giremiyor. Son olarak bölgeye anıt yapmak isteyen ailelerin bu talebi ise kabul edilmedi.

Katliamın 77. yılında görüştüğümüz ailelerin isteği ise devletin katliam nedeniyle özür dilemesi ve katliamın gerçekleştiği bölgenin askeri yasak bölge kapsamından çıkarılarak kendilerine açılması.

DEVLET AİLELERDEN ÖZÜR DİLEMELİ

Katliamda yakınlarını kaybeden Cizeyir Özkaplan, dünyanın her tarafında gerçekleşen katliamları nefretle kınadığını söyledi. 33 kurşun katliamının sıradan bir katliam olmadığını ve o günün siyasal-toplumsal konjonktürü ile alakalı olduğunu kaydeden Özkaplan, "Katliam gerçekleştikten sonra yas tutulmasını bile yasaklıyorlar. Büyüklerimizin bize anlattığına göre kapı kapı dolaşarak katliama ağlanmasını bile yasaklamışlar, taziye dahi yaptırmıyorlar. Yakınlarımızın cenazeleri ailelerine verilmediği için kurda kuşa yem ettiler. Yani kısacası ‘babanızı, abinizi, kardeşinizi öldürdük ama size ağlamak bile yasak’ dediler.

O günden bugüne hiçbir şey değişmedi. Katliamlar devam etti. Şeyh Sait, Dersim, Zilan ve son olarak Roboski’de bir katliam daha yaşadık. Dedelerimiz de katledildi, onların torunları da katlediliyor. Tutuklandık, sürgünlere gönderildik. Sonra da ‘Hepimiz kardeşiz, vatan hepimizin’ diyorlar… Evet, bu ülke bizim, dedelerimiz Çanakkale'de omuz omuza çarpıştı, kanları döküldü ama döner dönmez kurşuna dizildiler. Devlete ve hükümete çağrımız çıkıp 33 kurşun katliamı nedeniyle ailelerden özür dilesinler" diye konuştu.

77 YILDA DEĞİŞEN BİR ŞEY OLMADI

Katliamda yakınlarını kaybedenlerden biri de Ömer Işık… Yıllarca İnsan Hakları Derneği (İHD) Van Şube Başkanlığını yapan ve katliamın tüm boyutlarıyla aydınlatılması için mücadele veren Işık, dönemin egemen güçlerinin Kürtlerin yaşadığı bölgelerde katliamlar gerçekleştirerek sindirme-yıldırma politikalarını devreye koyduğunu belirterek, "Bu katliamlardan biri de 33 kurşun olarak tarihe geçen Geliyê Sefo katliamıdır.

Daha önceleri Özalp ilçesinde bulunan Takuri, Mükiri, Şemsiki, Kürhesseni ve Azeri kesimleri katliamın sadece milli aşiretine özgü bir katliam olduğunu düşünüyorlardı. Ancak sonradan onlar da gerçeği fark etti ve katliama karşı çıkarak, yakınlarını kaybeden insanları sahiplenmeye başladılar. Bugün birçok yerde Kürtlere yönelik katliamlar sürmektedir.1943’ten bugüne değişen bir şey yok" dedi.

DEVLET KATLİAMLA YÜZLEŞMELİ

Bugün hala tüm Kürtlerin ve demokrasi güçlerinin hedef olduğunu vurgulayan Işık, konulmasını şu sözlerle sonlandırdı: "Ben İHD’de yöneticilik yaptım. 33 Kurşun katliamının azmettirici Mustafa Muğlalı’nın ismi askeri kışlaya verilerek katliamcıya iade-i itibar yapıldı. Oysaki katliamda öldürülenlerin içinde askerlik yapan Sinan Çavuş da vardı. İntikam alma hevesimiz yok sadece katliamla yüzleşilmesini istiyoruz. Bu isteğimiz sadece katliamda yakınlarını kaybeden ailelerin isteği değil bütün Kürtlerin isteğidir. Barış, kardeşlik ve eşitlik olsun istiyoruz."

33 KURŞUN KATLİAMI NASIL OLDU?

33 Kurşun katliamı ya da devlet yetkililerinin iddiasıyla Muğlalı Olayı, 28 Temmuz 1943’de Van’ın Özalp ilçesinde, 33 kişinin hayvan "kaçakçılığı" yaptıkları iddiasıyla 3. Ordu Komutanı Orgeneral Mustafa Muğlalı’nın emriyle yargısız olarak kurşuna dizilmesidir. 32 kişinin öldürülmesinin ardından, bir kişi yaralı olarak İran’a kaçtı. Yaralı kişinin daha sonra katliam bilgisini Ankara’ya ulaştırmasıyla olay ortaya çıktı.