Cûdî'de devlet kontrolünde çıkarılan yangını ve bölge genelinde sistematik bir şekilde yürütülen doğa kıyımını Yeşiller Sol Parti Şirnex Milletvekili ve partinin Ekoloji Komisyonu Üyesi Mehmet Zeki İrmez, ANF'ye değerlendirdi.
Sözlerine Cûdî Dağı bölgesinde 26 Temmuz'da başlayan ve günlerce süren yangının ne ilk ne son olduğuna dikkat çekerek başlayan Mehmet Zeki İrmez, Cûdî, Besta ve Gabar dağları arasında bulunan bölgenin yıllardır "özel güvenlik" politikaları kapsamında çok yönlü bir şekilde insansızlaştırılmaya tabi tutulduğuna dikkat çekti.
Bölgede doksanlı yılların başından beri sistematik bir şekilde yangın çıkartıldığına ve ormanlık alanların yangınlar dışında kaçak kesimlerle de yok edildiğini belirten İrmez, Şirnex'te yürütülen doğa kıyımının bilançosuna dair şunları söyledi: "Devlet Dersim Katliamı'ndan beridir insansızlaştırmak için ablukaya aldığı alanlarda doğayı da tahrip ediyor. O zaman da bunu yapmış. Cûdî'de yapılan bunun güncel halidir. Kırk yıldan fazladır Kürt sorununa bağlı olarak doğamız ciddi bir tahribatla karşı karşıya. 90'lı yıllarda köylerimiz boşaltılıyordu. Bölge insansızlaştırılmaya çalışılıyordu.
Cûdî tarafında 21 köy vardı ancak şu an herhangi bir köy bulunmuyor. 2018 itibarı ile bölgede ağaç kesimleri arttı. Daha önce de kesiliyordu ancak hiçbir zaman bu boyuta varmamıştı. 2018'den bu yana uzanan 5 yıllık süre zarfında Şırnak ormanlarının yüzde 10'a yakını kesildi. 5 yıllık bir süre için bu korkunç bir rakam. Ağaç kesimleri hala belli bölgelerde devam etmekte. Bölge sadece insandan arındırılmaya çalışılmıyor, hiçbir canlının yaşayamayacağı bir yer haline getirilmeye çalışılıyor.”
BÖLGE KUŞATILDI
1 Ocak 2023 itibarıyla Şirnex'te birçok yerin “askeri güvenlik” bölgesi ilan edildiğini hatırlatan Mehmet Zeki İrmez, alınan kararın her 15 günde bir yenilendiğini ve "güvenlik" adı altında bölgenin olağanüstü hal tedbirleri ile kuşatıldığını ifade etti. Özel güvenlik bölgesi kapsamında kalan alanlara, arazi sahiplerinin dahi izinle girebildiğini ancak petrol ve maden arama tarama faaliyetleri yapan firmalar ile korucuların giriş çıkışlarına hiçbir engel konulmadığını belirten Mehmet Zeki İrmez, şöyle devam etti: "Bölgede petrol şirketlerinin ve maden arama çalışmalarının olduğu biliniyor. Petrol firmaları Botan bölgesini karış karış dolaşıyor ve her yerde arama tarama faaliyetleri gerçekleştiriyor. Özel güvenlik bölgesi olmasına rağmen onlara herhangi bir yasak söz konusu değil. Ama normal vatandaşın; yani köyüne gitmek isteyenin, hayvancılık yapanın veya yaylaya çıkmak isteyenin önüne yasal izin durumu bir set olarak konuluyor.
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nın bürosu zaten valilik ile aynı binada bulunuyor. Ağaç kırımını gerçekleştiren korucular da bu yasaktan muaf. Bir mevzuatları var ve orman kıyımı için görevlendirmeleri de bu kapsamda yapılıyor. Maden ve petrol arama tarama faaliyetlerini yürütenler için de formalite icabı bir mevzuata dayandırarak izin alıp alana giriş yapıyorlar. Ama insanlar köyüne giderken jandarma kontrol noktasında ondan izin belgesi soruluyor."
TOPLUMSAL DİRENİŞ HATTI OLUŞTURULMALI
Söz konusu Kurdistan coğrafyası olunca devletin kendi kurumları arasında çelişkili ve tutarsız bir mekanizma işlettiğini, yangın ihbar hatlarının hiçbir anlam ifade etmediğini vurgulayan Mehmet Zeki İrmez, Cûdî Dağı bölgesinde çıkan orman yangınlarına dair mekanizmayı prosedür gereği sonuna kadar işlettiklerini, ancak hiçbir kurumdan geri dönüş alamadıklarını belirtti. Bölgede yapılan doğa katliamlarını önlemek için resmi kurumlardan herhangi bir beklenti sahibi olmadıklarının altını çizen İrmez, alternatif bir direniş hattı örmenin gerekliliğine dikkat çekerek, "Şırnak İl Orman Müdürlüğü'ne, 117 Orman Hattı'na, Urfa Bölge Orman Genel Müdürlüğü'ne durumu bildirdik ancak hiçbirinden bir geri dönüş almadık. Bizim resmi kurumlardan bu noktadan sonra herhangi bir beklentimiz söz konusu değil.
Bu yangınların önüne geçmek için artık toplumsal bir direniş hattının örülmesi gerekiyor. Amaçları zaten bölgeyi insansızlaştırmak. Kürt'e düşman oldukları gibi doğasına da düşmanlar. Kurumlarımızın ve halkımızın bu noktada toplumsal bir direniş hattı oluşturmaktan başka bir çaresi yok. Çünkü doğa kırımı kesintisiz bir şekilde devam ettiriliyor. Kurdistan'da doğa kırımını derinleştirmek için AKP ve MHP nezdinde çok ciddi adımlar atılıyor. Buna dönük olarak bizim de bütün kurumlarımızla bir direniş hattı ölmemiz gerekiyor. Parti olarak bunu temel gündemlerimizden biri haline getirmek durumundayız. Bundan sonrası için yapılacak eylemsellik planının ormanların yakıldığı ve ağaçların kesildiği yerlere doğrudan ulaşarak o alanlarda bir direniş hattı örmek olması gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu.
AKP-MHP’NİN DOĞA KIRIMINA KARŞI GÜÇLÜ BİR DAYANIŞMAYA İHTİYAÇ VAR
Cûdî başta olmak üzere Kurdistan genelinde çıkartılan yangınların, Türkiye genelinde çıkartılan doğa yangınlarından daha katmanlı bir konsept olduğunun altını çizen Mehmet Zeki İrmez, devletin yaptığı kategorizasyon dışında muhalif çevrelerin ve ekolojist hareketlerin de tepki gösterme eşiklerindeki farklılığa dikkat çekti. Doğa katliamına dair Türkiye ve Kurdistan'ı kapsayan bütünlüklü bir duruşun gerekli olduğunu belirten İrmez, sözlerini şu şekilde sonlandırdı: "Kurdistan coğrafyasının talan edilmesi ve yakılması diğer yerlere göre daha derin ve katmanlı bir düzlemde ilerliyor. Türkiye sahasındakiler daha çok rant odaklı gerçekleştiriliyor ancak Kurdistan'da çok boyutlu bir kırım söz konusu. Greenpeace ve kimi ekolojik örgütlerle iletişime geçtik, bilgilendirme yaptık ancak bu kurumlardan bize herhangi bir geri dönüş olmadı. Bu süreçte bize destek çıkan, bu bölgede ortaklaşa bir eylem ve etkinlik gerçekleştirmek isteyen herhangi bir kurum olmadı. Bunu da bir çifte standart olarak değerlendirmek lazım. Gerçek anlamda demokratik, barışçıl,özgürlükten yana olan ekolojik kurumlar da var elbette. Geçen yıl Cûdî yürüyüşüne katılan ekoloji hareketleri oldu, Karadeniz'den destek olmak için gelen arkadaşlar vardı. Ancak genel çerçeveye baktığımızda Lice'de, Bingöl'de, Cûdî'de yakılan orman bizim derdimiz oluyor. Batı ile doğu arasında birbirini gören, doğru bir iletişim hattını örmek gerekiyor. AKP ve MHP doğa düşmanı politikalarından ödün vermiyor. O yüzden onların karşısında dayanışma halinde güçlü bir duruş gerekiyor. "